- 149 -

332 40 56
                                    

Bir hafta sonra

Sadullah ve Soner İstanbul'a dönmüş, Gülay Songül'lerde kalmaya devam ediyordu Songül'e destek için.

Songül sabah uyandığında Güney işe gitmek için hazırlanıyordu.

Songül:

"Güney.." dedi gözlerini ovup. "Hemen mi çıkacaksın?"

Güney:

"Hazırlanıp çıkarım güzelim."

Songül:

"Sandviç falan hazırlayım mı?"

Güney:

"Yok yok yat dinlen sen. Ben yerim dükkanda bir şeyler."

Songül:

"Pelin uyuyor mu?"

Güney:

"Az önce uyandı. Annem bakıyor."

Songül:

"Annem de perişan oldu ya... Ama inan hiç halim kalmıyor gece ikiye üçe kadar zor dayanıyorum."

Güney:

"Alışacağız güzelim." diye gülümsedi. "Acıkmıştır getireyim mi?"

Songül dağılan saçlarını düzeltip yatağa oturdu.

"Ben gidip bakayım bi."

Güney hazırlanıp salona geldiğinde Songül kızının karnını doyuruyordu.

Güney:

"Acıkmış mı benim kızım." dedi Songül'ün göğsünün üstünde duran kızının minik eline bir öpücük kondurup.

Bu sırada Gülay içeri girmişti.

"Oğlum tost yapmıştım. Mutfakta.. Ye de öyle çık."

Güney:

"Niye zahmet ettin anne?"

Gülay:

"Olsun aç aç gitme..."

Güney gülümsedi.

"Sağol valla. Hakkını nasıl ödeyeceğiz? Çok yoruluyorsun."

Gülay:

"O ne demek oğlum. Yorgunluk falan gözümde değil. Torunuma doyuyorum ben."

Songül:

"Gördün mü Güney direkt pabucumuz dama atıldı."

Kalp TutulmasıOù les histoires vivent. Découvrez maintenant