15

415K 12K 470
                                    

Haftanın geri kalanı oldukça sakin geçti. Ömer ve Cansu ile olan arkadaşlığımı geliştirirken Eskişehir'de bıraktığım biricik dostum Neşe'yle telefonda görüşmeye devam ediyorduk. Annemle son telefon görüşmemizden bu yana iki kez konuşmuştuk. Ona kırgındım ve bunu anlamasını bekliyordum. Kendimi buraya yabancı hissediyordum. Buraya ait değildim ama zorla öyle olmaya zorlanıyordum.

En sonki restleşmemizden sonra okulda Meriç'i çok görmedim. Onunla ve çevresiyle bir kez daha görüşmeyeceğim iddiama göre bu iyi bir adımdı ama onu her gördüğümde tuhaf hissediyordum. Sıcak suda banyo yaparken üzerimden büyük bir kepçeyle buz dökülmüş gibi.

Bu tuhaf histen hoşlanmamıştım.

Cuma gecesi Berkan aradı. Onunla kaçmak gibi akıl üstü plana uymayarak biyolojik gereksizle gittiğim için benden ayrılan eski sevgilimin dargınlığı haftalar sonra geçmiş ve mesajlarıma geri dönüş yapabilmişti. Onu düşündüğüm için suçluydum. Hala babamla uğraşabileceğini iddia edecek aklar da gerçeklikten uzaktı.

Ona kalsa, biyolojik adam bizi asla bulamazdı. Aramız kötü değildi. Hatta onunla konuşmak iyi bile geldi. Çocukluktan beri arkadaştık ve bu ilk ayrılığımız da değildi. Yeniden konuşabileceğimizi ikimizde bildiğimizden dargın günleri geride bırakıp bugünden konuşabilmek kolay olmuştu. Özel hayatlarımız hakkında hiç konuşmasak da hayatında konuştuğu birileri olabileceğini biliyordum. İddiasına göre beni kendi başına unutamazdı.

Bu mesafeli durumda ilişkimizin bitmesinin ikimiz içinde iyi olacağını düşündüğünü ben bunu hala Eskişehir'den söylemiş olmama rağmen ilk onun aklına gelmiş gibi söylemesinden konuştuğu birileri olduğunu anlamıştım. Sormadım. O da sormadı.

Hayatıma bu kadar çabuk yeni birini sokmayacağımdan, sokamayacağımdan emin olduğunu bildiğimden ona biri var demek istedim ama bu bir işe yaramayacağından son anda vazgeçtim.

Ikimiz de her ayrıldığımızda yaptığımız gibi gelecekte yine birlikte olacağımızı ima eder gibi üniversiteyi birlikte okuyabileceğimizi söyledik birbirimize. Ayrı günlerimiz için teselli verir gibi üniversite hayalleri kurduktan sonra kapattım telefonu.

Alışkanlıktı.

Konuyu oraya bağlamayı istememiştim, onun da istemediğini biliyordum ama alışkanlıktı.

Telefonu kapatır kapatmaz Meriç'in hangi üniversitede okumak istediğini merak ettim.

*

Hafta sonu Semih'e, Ömer ile ders çalışacağıma söyleyip isterse gelmesini söyledim. Reddetti. Reddeceğini biliyordum. Böylece onunla vakit geçirmek zorunda kalmadım. Bu konuda o ve babalarımız bir kez daha ısrar ederse buluşmaya Cansu'yla birlikte gitmeyi düşünüyordum.

Bunun Semih için bir net bir cevap olacağını düşünüyordum. Onunla yalnız vakit geçirmek istemediğimi bir şekilde anlayacaktı.

Ömer'in konumunu attığı kafenin adı CENNET'ti. Duraktan beş dakika yürüme mesafesinde olan dışı bembeyaz bir yerdi. İçeri girdiğimde beyaz duvarların yeşil dallarla süslendiğini gördüm. Kare şeklindeki masa örtüleri de çiçek desenliydi.

Ömer'i fark edip yanına gittiğimde "Selam, güzelim!"dedi sarılarak. Ferahlatıcı kokusunu içime çekip, "Selam."dedim.

Karşılıklı oturduğumuzda "Büyülendin değil mi?"diye sordu.

"Evet,"dedim hala etrafa bakarken. İçerisi oldukça sakindi. Sanki herkes ortama uyum sağlamak için öyle olmaya mecbur hissediyordu.

"Sıkıcı olan şey, coğrafya."

Kötü Çocuk I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin