7

483K 14.4K 1K
                                    

Kemik, diye bir yere gelmiştik.

Vücudunu deldiren, çizdiren, kesen tiplerin bulunduğu bir yerde ne kadar güvenli hissedilirse o kadar güvenli hissediyordum. Diken üstünde durmak artık her neyse şu anda tam da onu yaşıyordum. Bu loş mekanın bahçesi bile aydınlık değildi.

Kendimi asla güvende hissetmediğim gibi bu kadar ter kokan erkeğin neden bir arada olduğunu da anlayamıyordum. Oyun oynamak ya da sohbet etmek, ki sohbet küfürden ibaretti, bu kadar ter ve sigara kokusu çekmek için yeterli bahaneler değildi.

Benim burada ne işim vardı?

Buraya gelmek için geçtiğimiz sokak terk edilmiş gibiydi. Birkaç küçük çocuk top oynuyordu. Onların dışında kimseyi görmemiştim. Kafenin içine ilk girdiğimizde Meriç'in hızına yetişeceğime diye etrafa çok dikkat edememiştim. Hemen bahçeye çıkmıştık ve tehlikede olduğumu düşündüren manzarayla karşılaşmıştım.

"Dumandan rahatsız mı oldun?"

Bu tuzak soruya "Haaaayır."diye cevap verdim ilk heceyi uzatarak. Bir bulut tabakası gibi üzerimde dolaşan dumanda göz gezdirip "Bunu sevdim."diye devam ettim. Yalandan ölünebiliyorsa, ölürdüm.

Beni buraya neden getirdiğini anlamıştım ve huyum kurusun inadımdan hiçbir yere gitmeyecek, ona istediğini vermeyecektim.

Bana ve söylediklerime inanmayıp dudağını yukarı kıvırdığında göğüs kafesimin ortasına bir bıçak girmiş gibi hissettim. Yanaklarıma hücum eden ateşi görmemesi için bakışlarımı ondan kaçırdım.

Duvarın dibindeki bir adamın karşısındaki çocuğun eline bir şey sıkıştırdığını gördüğümde kendimi bir suça ortak olmuş gibi hissedip bakışlarımı onlardan ayırdım. Benim gördüğümü görürlerse beni öldürürler miydi? Hayatımda hiç böyle şeylerle gerçekten karşılaşmamıştım. Gerçek dünyada bu işler nasıl yürüyor en ufak bir fikrim yoktu.

Harika! Başımın belada olup olmadığını bile bilmiyordum.

"Bu yavru ceylan diğer kızlarına benzemiyor Meriç. Seninle değilse biraz takılabiliriz."

"Hayır onun kızlarından biri değilim."derken 'kızlarına' özel bir vurgu yapmıştım. Üstelik, o ne demekti? Kaşında piercing olan çocuk keyifle gülümseyerek "Güzel!"dedi. Ağzımdan çıkan aptalca şeyi kulaklarım duyduğunda ve beynim idrak ettiğinde aptalca gülümseyerek "Arkadaş."diye düzelttim.

Boğazıma gelen yanmayla öksürdüm. "Arkadaşız?"diye tekrarladım Meriç'e onay isteyen bir gözle bakarak. Bitmek üzere olan sigarayı dudaklarının arasına götürüp zehri içine çektikten sonra aramızda duran cam sehpanın üzerindeki küllüğe sigarayı bastırdı. Saniyeler saat gibi geçerken bakışlarını bana çevirip "Ne istiyorsun?"diye sordu. Sonunda aklına gelebilmiştim yani.

Diğer çocuk bana yaklaşıp kolumu tuttu. "Eğleniriz."derken beni ikna etmek ister gibiydi. İçinde bulunduğum durumu idrak edemiyordum. Okuldan çok burası bir film gibiydi. Pis bir film.

Meriç bana bir oyun oynuyor olabilir miydi? Tabii ki olabilirdi? Onlarla takılmama izin verdiğini sanmıştım ama belki de bana bir ders vermeye çalışıyordu.

Kolumu bana iğrenç gelen çocuğun elinden kurtarmaya çalışırken "Hayır!"dedim kesin olarak. "Burada kalmayı tercih ediyorum."

Kelimeler hızla dudağımdan dökülürken çocuk kolumu bırakmamış tam tersi daha hızlı çekmişti. "Uzatma be!"

Sendeleyerek ayağa kalktığımda "İstemiyorum. Duymadın mı?"diye bağırdım. Titriyordum. Yüzüm yanıyordu. Midem bulanıyordu. Kendimi çok kötü hissediyordum. Ellerim de buz kesmişti ama hala ayaktaydım.

Kötü Çocuk I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin