30

737K 14.7K 410
                                    

"Annem için bu çok önemli."dedi otobüsten indiğimizde.

"Seni mahcup edeceğimden mi korkuyorsun?"

Anladığımı hissettirdiği bir bakış attıktan sonra "Sadece iyi olduğunu söyle yeter."deyip yürümeye başladı. Çok gergindi. Onu belki de ilk defa böyle görüyordum.

Duraktan sonra epey yürüdük. Küçük bir bayır tırmanmıştık. Sonunda işaret ettiğinde kafamı kaldırıp baktım. Kulağıma doğru akan ter damlasını elimdeki peçeteyle silerken gözlerimi kırpıştırdım. Ev demek ne kadar doğru bilemedim. Küçük bir şato gibiydi. Beyaz duvarlarında büyük pencereler vardı. İçerisini gizleyen görkemli perdelerin yakından bakıldığında işlemeli olduğuna bahse vardım. Eve bakarak yürürken bir yandan da gözlerim Meriç'e kayıyordu. Böyle bir yerde yaşayıp, ayakları geri geri giden, ailesini insanlardan saklamaya çalışan bir çocuk. Onda ne var bilemiyordum ama kapağını açtığım andan beri bir sonraki sayfasını merak ettiren bir ruhu vardı.

Hüzün etrafına çökmüş onunla birlikte hareket ediyordu. Ayrı ayrı var olmaları mümkün değil gibiydi. Etrafındaki öfkeyle gizlemeye çalıştığı hüzün aslında teninin üstündeki bir bulut gibi onun bir parçasıydı.

Kapının önüne geldiğimizde durup yüzüme baktı. "Bana kızgınsan bile lütfen anneme bunu yansıtma."dediğinde sesi küçük bir çocuk gibiydi. Durumun ciddiyetini ve onun için ağırlığını o anda anladım. Gerilim artık erkek arkadaşım olma ihtimali yüksek birinin annesiyle tanışmamdan çıkmış, onun aile ilişkisine bağlanmıştı.

Bahçeden içeri girdikten sonra evin yanından dolandık ve sonunda sallanan bir koltukta oturmuş limonatasını yudumlayan Nermin Hanım'ın yanına ulaştık. Beni ayakta karşıladı. Yanağıma minik bir öpücük bıraktıktan sonra bir limonata ikram etti. O gece gördüğümden daha dinç ama hala yorgun gözüküyordu. Hareketleri ağır çekime alınmış gibi yavaş ve hassastı.

Karşısına oturduğumuzda "Sağlığını çok merak ettim, Kayla."dedi. Hislerimiz karşılıklıydı. Ben onun için daha da endişeli olma hakkına sahiptim bence. "Meriç'in biraz başını şişirdim. Umarım seni başka planlarından alıkoymamışımdır."

Kafamı iki yana salladım. "Hayır, kesinlikle." Aslında uzun bir aradan sonra annem gelmişti ve onun yanında olmak daha doğruydu ama bir şekilde dengeyi kurmuştum. Annem, Neşe'nin teyzesinde misafirlik yaparken ben de Tuna Ailesinin yanında biraz vakit geçirebilirdim.

"İyisin, değil mi? O gün yaşadığın şey için çok mahcup olduk."

"Sizin bir kabahatiniz yoktu ki! Ben... Meriç'e sürpriz yapmak istemiştim ama... Küçük bir olay yaşanmış oldu."

Gülümseyerek önümdeki kaseleri işaret etti. Tatlı ve meyve tabakları ile atıştırmalıklar vardı. O kadar aç hissetmiyordum. Bu misafirliğin ağırlığı boğazıma oturmuştu.

"Siz nasılsınız?"diye sormadan edemedim. Daha detaylı bir şekilde sormamak için kendimi zor tutmuştum.

"Çok iyiyim. Meriç belki anlatmıştır ilaçlarla dolu bir hayatım var ama en azından huzurluyum."

Meriç boğazını temizleyip meyve kasesine uzandı. Oğlunun benimle bir şeyler paylaşabileceğine inanıyordu. Demek ki öyle bir çocuktu. En azından bir zamanlar öyle olmalıydı.

Asıl Meriç ile birlikte olmak nasıl olurdu diye düşünürken onun hareketlerini izliyordum. Bir tatlı kaşığı ile birlikte kaseyi bana uzattığında teşekkür ederek aldım.

"İyi olmanıza çok sevindim. Doğrusu Meriç bana çok bir şey anlatmadı." Gözlerini üstümde hissederken gülümseyerek devam ettim. "Daha yeni tanışıyoruz. Birbirimizi tanımaya çalışıyoruz. Ben okula bu yıl geldim."

"Ne güzel!"dedi ondan beklemediğim bir coşkuyla. Kendini heyecanlandırıp zaten az gözüken enerjisini bizim için harcamasını istemezdim.

"Uzun zamandır yeni arkadaş edinemediğine dair bir düşüncem vardı. Ömer, Semih, Bora elbette her zaman var ama yeni arkadaşları olduğunu bilmek çok mutlu etti beni."

Semih, Ömer, Bora... Eşit durumda mıydı?

"Anne Kayla gördüğün gibi iyi. Bence onun üstüne çok fazla sorumluluk yükleme. Daha yeni tanıştık biz."

"Meriç sen istediğin eşyalarını kontrol eder misin? O sırada Kayla ile biraz kadın kadına sohbet ederiz."

"Kayla'ya da odamı gösterebilirim."

"Sonra gösterirsin elbette."diyen annesi onun bizi yalnız bırakmama çabasını kibarca reddettiğinde Meriç isteksizce ayağa kalktı.

Yalnız kaldığımızda ilk konuşan o oldu.

"Meriç çok konuşmaz, biliyorum Kayla. Bizim yüzümüzden. Onunla fazla ilgili bir anne baba olamadık. Bunu fark ettiğimizde de biraz geç oldu ama senin hakkında çok konuştuk. Beni bu konuda kırmadı."dediğinde keşke beni de kırmasa diye düşündüm. Hiçbir şey söylememesi canımı fazlasıyla sıkıyordu. Üzülüyordum. Kırılıyordum ve onun hiç umurunda olmuyordu. "Bizim yüzümüzden ona olan toleransını yitirmemeni senden isteyebilir miyim bilmiyorum ama bizim suçumuzun sorumluluğunu tek başına almaması için senden bir ricada bulunabilirim herhalde. Arkadaşlığınızın ona iyi geldiğini görebiliyorum. Senin için de öyleyse yanlışları olduğunda bunda tek suçlunun o olmadığını bilmeni isterim."

"Sizi anlıyorum ama biz sanırım iyi arkadaştan öte değiliz."

"Meriç duygularını belli edemeyen bir çocuk. Bunun sorumlusu biziz ve böyle düşünürsen kendimi suçlu hissederim." Sözlerinde samimiyet vardı ama Meriç'in annesini üzmemek için ne kadar iyi rol yapabileceğini de biliyordum.

"Lütfen siz öyle düşünmeyin."dedim sessizce. Bağcıklarıma bakarken yanıma oturup elimi tuttu. Sandığım gibi buz gibi değildi elleri. Onu cansız gibi görmeyi bırakmalıydım belki de.

"Onun zor bir çocuk olduğunu biliyorum. Senin de güçlü bir kız olduğunu görüyorum."

Bunu keşke ben de biraz görebilseydim. Bence ikimiz de çok çabalayan yaralı çocuklardık. Birbirimize faydamız olur mu, güvenim çok sağlam değildi.

"Sizi geri çevirmemek için geldim, üzmek de istemiyorum ama bence Meriç için sizin istediğiniz kadar değerli değilim. Kusura bakmayın. Gitsem iyi olacak."

"Buraya gelmek zorunda hissettiğin için ben üzgünüm, Kayla."

Başımı iki yana sallayıp "Üzülmeyin."dedim. "Meriç'in bana değil size ihtiyacı var. Umarım bahsettiğiniz haliyle de tanışabilirim ama doğrusunu söylemek gerekirse oradan çok uzağız."

Bir şey söylemedi ya da söyleyemedi. Annesine oğlunu anlatmak ne haddime diye düşünüyordum ama galiba o da gerçeği biliyordu. Belki müdahale edecek kadar güçlü görmüyordu kendini. Bunun için onu suçlayamazdım. Kolunu kaldırması bile büyük bir iş gibi gözüküyordu. Elini bıraktıktan sonra ayağa kalktım.

"İyi günler, Nermin Hanım."

Kötü Çocuk I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin