2

957K 21K 1.8K
                                    




Cebimde hala titremekte olan telefonu alıp kapattım. İnsan birde anlamaz, ikide şansını dener, üçte anlamak istemez, dörtte ısrar eder ama beşte anlar. Hayır, benim seni zerre umursamadığımı ve sevmediğimi de biliyorsun. Neden ısrar ediyorsun?

Bu ısrarcı ve ben ondan kaçarken bile varlığını hissettirip beni huzursuz eden adam, benim biyolojik babamdı. Gerçi ben ona biyolojik gereksiz demeyi tercihe diyordum. On altı yıl boyunca görmediğim, on yedi yaşıma girdiğimde bir anda karşıma çıkan biri için, bu isimde karar kılarken nazik olduğum bile söylenebilirdi. Bu şehirden ve soluduğum havadan nefret etmemin sebebi olan adamla yaşamaya geçen hafta başlamıştım.

Telefonum bir kez daha çalmaya başladığında, gözlerimi kapatıp kendimi sakin olmaya zorladım. Dışarıdaydım. Her ne kadar sevmediğim bir şehirde tutsak olsam da, en azından şimdilik yalnızım ve biraz mutlu olabilirim. Onun bunu mahvetmesine izin vermeyeceğim.

Annemi özlüyordum. Biyolojik adamın yokluğunun bir yararı varsa, o da annemle aramdaki bağın farklı bir boyutta olmasıydı. Annem benim arkadaşım, dostum, kardeşim, babam, her şeyimdi. Onu çok özlüyordum.

Buraya gelmemi o istemişti. Hala o adama aşık olduğunu düşünüyordum, ama annemin savunması benim bir babam olduğunu kabullenmem gerektiğiyle ilgiliydi.

Bana babamın öldüğünü ya da anlaşamadıkları için çekip gittiğini söylemesi çok klasik olurdu, ama tercih hakkım olsaydı yine de bunlardan birini seçerdim. Oysa annem bana her zaman doğruyu söylemişti. Babanla biz birbirimize aşıktık. Baban çocuk sahibi olmak istemediği için beni terke etti ve eğitimine devam etti. Bense eğitimime ara verdim, seni doğurdum, çalıştım, sana baktım... Ve sen büyüdün, benim meleğim oldun.

Annemin Eskişehir'de küçük bir dükkanı var. Bileklik, yüzük, kolye, küpe, taşlı cüzdanlar, çantalar yapıp satıyor. Daha önce birçok işte çalıştı. Çok az para harcayacak yatırım yapmıştık ve üç yıl önce annemin dükkanını açabildik. Ben de yazları çocuklara göz kulak olarak ona destek oldum. Ne çok paramız vardı ne de az. İdare ediyorduk. Her şeyimiz planlıydı. Nereye ne kadar harcayacağımızı belirler, kalanı bankaya koyardık. O geleceğim için, ben onun işini büyütmesi için para biriktiriyorduk.

Biz mütevazı bir hayat sürerken, biyolojik gereksiz İstanbul Teknik Üniversite'sinde İnşaat Mühendisliği okumuş, şu anki ortağıyla birlikte işler yapmış ve sonunda Kaya-Er Ortaklar İnşaat Şirketi'ni kurmuştu. Vural Askaya hamile sevgilisini bırakıp eğitimine devam etmiş ve başarılı, zengin bir iş insanı olmuştu. Alkışı hak ediyordu.

Onun hakkında merak ettiğim tek şey, neden yıllar sonra benim hayatımı zehirlemek istediğiydi. Ona sormuyordum. Umursadığımı düşünmesini istemiyordum. O benim hayatımda yoktu. Bundan önce olmadığı gibi bundan sonra da olmayacaktı.

Sadece bir süreliğine, onun iğrenç parasının satın aldığı evde, bana ayrılan bir odada kalacaktım. Sonra ait olduğum yere geri dönecek ve ait olduğum hayata devam edecektim.Ben bu şehre ait değildim. Burada bulutlar kusuyor, güneş sürekli arkasını dönüyor, ağaçlar felaketi haber veren çığlıklar atıyordu. Her yeni güne mutsuz uyandığım için tüm bunları bilinçaltım bana düşündürüyor da olabilirdi ama edebiyat aşkına! Bu şehri güzel yapan tek şey kendini korsan sanan bir adamdı. O da buraya ait değildi zaten. Ruhu başka bir yerdeydi, bedeni buraya hapsedilmişti. Tıpkı benim gibi...

Bu arada ben kim miyim?

Ben on altı yılını annesi, annesinin ve diğer herkesin tanımıyla düzgün, terbiyeli, akıllı arkadaş çevresiyle geçiren, notları hep yüksek, nam-ı diğer inek öğrenci modeli, babasını eskiden hiç tanımamış, annesini üzdüğü için ondan nefret eden, çünkü hala annesinin gözlerinde o adama olan aşkı gören, şimdi biyolojik babasıyla yaşamak zorunda olduğu için hayattan nefret eden zavallı Kayla. İsmimin garip olmasına bakmayın. Annem mitolojiye meraklı olduğundan bana saf, katıksız, masum anlamına gelen bu Yunan kökenli ismi vermiş. Yoksa her değişik isimli gibi bir göbek adım var. Derin. Ama çoğu kişi bilmez bunu. En yakın arkadaşım Neşe, annem ve büyükannem dışında. Biyolojik adam bile bilmiyor mesela.

Büyükannem demişken... Annemden sonra tek akrabam o. Annemin evlilik dışı hamile kalması tüm akrabalarımızın bize hastalıklıymışız gibi bakmasına sebep olmuş. Annem birkaç yıl buna tahammül etmiş ama artık hiç görüşmüyoruz. Bayramlarda bile. Büyükannem de artık çok yaşlı olduğu ve köydeki evinden vazgeçemediği için onu da sık göremiyoruz. Ama en geç iki haftadır bir onu ziyarete giderdim. Bu şehre hapsedilmeden önce...

İsminin anlamı saf, katıksız, kötülükten uzak, masum olan ben, beni sıradan ama her günü zevk alarak yaşadığım hayatımdan koparıp sıkıcılığa, nefrete boğan o adamdan intikam almak için türlü senaryolar düşünüyordum.

Ve işin eğlenceli kısmı, bunu düşünürken siyah, gayet havalı duran saçları şapkasının altında uçuşmakta olan, kaşları çatık ve bakışları çok delici olan, iki kulağı da küpeli, köpeğiyle ilgilenen çocuğa bakıyor olmamdı. Köpeklerden deli gibi korkmasam yanına bile giderdim ama korkum her şeyden önce geliyordu.

Onun gibi birini bulana dek planım bekleyecekti. En azından artık bir planım vardı.

Derslerime, arkadaş çevreme çok önem veren biyolojik gereksize derslerimle bir tekme vuramıyorsam arkadaş çevremle vuracaktım.

Şu gözlerimi alamadığım çocuk kadar iyisini, havalısını daha doğrusu onun kadar kötü gözüken birini bulabilir miydim bilmiyorum ama şansımı kötü çocuklardan yana kullanmaya çoktan karar vermiştim.

Kötü çocuklarla takılan masum kızına merhaba demeye hazır olsan iyi olur biyolojik gereksiz babam.

Kötü Çocuk I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin