33

744K 14.1K 923
                                    

Babam bir saat sonra odaya geldiğinde yatağın içinde kıvrılmış Meriç'i düşünüyordum.

Aramızdaki şeyi nasıl tanımladığını bilmediğimden ona sürekli sorular soruyordum. Basit cevaplar peşindeydim ama o, herkesin kolay kolay yapmayacağı bir şeyi yapıp bana derinden bir anısını vermişti.

Küçücük bir çocukken yaşadıkları hayatının geri kalanını değiştirmişti. Annesinin sözleri artık daha anlamlıydı. Meriç'in şu an olduğu kişi için kendilerini suçlayıp bir karşılığı olacaksa tepkiyi bölüşerek oğlunun sırtındaki yükü azaltmak istiyorlardı ama kimse Meriç'in yaşadıklarını bilmiyorken bunun gerçekleşmesi çok zordu. Babam, okuldaki herkes, Meriç'i tanıyan Semih bile şu anki Meriç'e bakıyordu sadece. Ruhundaki yaralardan kimsenin haberi yoktu ve belki de önemli değildi ama o yaralar onunla birlikteydi. Başkaları görmese de...

Semih'in hikayenin her detayını bilmediğini tahmin ediyordum. Meriç'in o korkunç günü aşamadığını iddia edecek kadar şeyden haberi vardı, o kadar.

Babasına çok kızgındı ve onu daha da kızdırmak için belki de beni Kemik gezisine dahil ettiğini itiraf etmişti ama sonrasında Semih'in dediği gibi bir şey olamazdı. Onu önceki ilişkilerinde yapmıştı zaten. Benimle ilişkisi belki babasının uyarısına sebep olurdu ama onu kızdırmak için beni kullandığına inanmıyordum. Öyle olsa benimle bunları paylaşmayacağını biliyordum.

Şimdi benden ne bekliyor kestiremiyordum. Konuşmak istemediğinden emindim ama ilişkimiz nasıl olacaktı? Beni öperken tiksiniyor muydu ya da aklına kötü şeyler geliyor muydu bilmiyordum. Bana aşkla bakmadığını biliyordum. Hayranlıkla da bakmıyordu. Gözlerinin ardında ne saklıyor görmeme hiç izin vermeyecek kadar katıydı.

Onunla yoğrulmuş düşüncelerim karman çorman bir hal aldığında babam içeri girerek beni bu savaştan çekip çıkardı. Bir süreliğine...

"Annen gitti az önce."

Ayak ucuna oturup bana baktığında yorganı kollarımın altına aldım.

"Senin canın sıkkın mı onu merak ettim."

"Gördüğün gibiyim." Sesim çok boğuk çıkmıştı. Ben, bana iyi demezdim. "Yıllarca hiç görüşmediniz. Şimdi... Tuhaf değil mi?"

"Tuhaf tabii."dedi dürüstçe. Parmaklarını birbirine bastırıp bir süre onları izledi. Sandığımdan daha tuhaf görünmemişlerdi. Sanki kısa bir süreliğine ayrılık yaşamış arkadaş kadar normal karşılaşmışlardı hatta ama asıl tuhaflıkları benim nerede yaşayacağım planları yaparken buluşmalarında atlattıklarını düşünüyordum.

"Annem sana güvenmiyor."

Omuzları düştü, kafasını kaldırıp da bakmadı ama tebessüm ettiğini yattığım yerden görebiliyordum.

"Haksız sayılmaz. Sana karşı aşırı korumacı. Kendiyle kıyaslamayacağı kadar deneyimsizim."

"İkimize de annelik yapmaya çalışıyor."dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı.

"Tartıştınız mı?"

Omuz silktim yalnızca.

"Otelde ne işin vardı Kayla? Ya da bunu bana söyleyemez miydin? Seninle bir anlaşma yaptığımızı sanıyordum. Tüm bunlar yaşanmazdı ama beni annene karşı silahsız bıraktın. Durumu iyi idare ettiğimize dair savunacak çok bir şeyim yok."

Suçlu bendim. Kabul.

"Nereye gittiğimizi bilmiyordum bile. Konuşmak için gittik sadece. Onların oteliymiş. Onu göstermek istedi." Bu kadar kolay yalan söylememeliydim. Annem de babam da bana karşı dürüst olurken benim hikayeyi normalleştirmek için süslemem doğru gelmiyordu ama ağzımdan çıkıveriyordu.

"Doğru değil yine de."

"Evet. İtiraz edemem buna."

"Yıllar içinde seninle hiç görüşmek istemediğimi düşünme. Sana hep bakamayacağımı, kontrol edemeyeceğimi, kötü örnek olabileceğimi düşündüm. Hep biraz daha büyümeni bekledim ama kontrolün daha da elimden kayacağını bilemeyecek kadar korkaktım belki. Bunların yanlış olduğunu bilmen gerek. Sana bu konuda akıl vermek istemiyorum. Bunları düşünemeyecek kadar olgun olmadığını ima etmiş gibi..."

"Ailesinin zengin olduğunu öğrendiğim içindi."diyerek araya girdim. Titreyen ellerim fark edilmesin diye parmaklarımın arasındaki yorganı sıkarak yumruğumu çeneme çıkardım. "Konuşmak istedim. Yoksa Semih ile dönecektim zaten ama işte öyle oldu. "

Ona karşı çocukluk yapmadığımı ispatlama ihtiyacıyla kavruluyordu ruhum. Ben aklı başındayım duruşuna hiç olmadığı kadar ihtiyacım vardı ama hiç olmadığı kadar da uzaktım.

Onaylayıcı bir şey söylemeyeceğini anladığımda kendimi korumak için konuyu değiştirmeye çalıştım. "Annem beni götürebileceğini söyledi."

"Evet. Böyle bir düşüncesi var."

Ellerimi göğsüme indirip parmaklarımla oynarken bu ihtimali düşündüm. Dönsem hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam edebilirdim. Berkan, olan biteni umursamadan bıraktığımız yerden devam etmeyi teklif ederdi. Kemik olmazdı. Kemik'teki ömrüm boyunca görmek istemediğim adamlar karşıma çıkacak mı çekincem olmazdı. Meriç olmazdı. Yapmam gereken tek şeyi yapıp annemin başını ağrıtmadan üniversiteye hazırlanmaya geri dönerdim. Basit. Huzurlu ve güvenli.

"Sen ne düşünüyorsun?"

"Senin iyiliğini."

Basit bir cevap. Kimi zaman hiç düşünmeden sadece riske girmemek için tercih edilebilecek kadar hazır bir cevap.

"Annen haftaya yine gelecek. O zamana kadar düşünüp bir karar veririz. Burada olmaktan mutlu olmadığını biliyorum. Ben eğitimin için de faydalı olabileceğini düşünmüştüm, sen üniversiteye başlamadan birlikte vakit geçireceğimiz son şans gibiydi ama belki de en doğrusu çok da geç olmadan vazgeçmektir. Yazları da görüşebiliriz. Düşünelim. Daha doğrusu siz düşünün. Benden daha çok söz hakkınız var elbette." Gülümsediğinde yorgun gözüküyordu ama benim kadar olamazdı. Ruhen o kadar uzun süren bir yolculuktan çıkmış gibiydim ki kaslarımı yalandan bile kıpırdatmayı beceremedim. Kafamı hafifçe sallayıp omzumun üstüne döndükten sonra yorganı çeneme kadar çektim ve ağlamamayı becerip "İyi geceler."dedim.

"İyi geceler, ufaklık."

Yorganın üstünden bacağıma hafifçe dokunduktan sonra yataktan kalktığını hissettim. O gidene kadar gözyaşlarımı tuttum. Kapı kapandığında onun da benden vazgeçtiğini kabullenip gözyaşlarıma teslim oldum.

Eskiden bana kalan bir annemin yanı vardı. Oradan gönderilmiştim ve şimdi hiçbir yerim yoktu.

Hiçbir yere ait değildim.

Kötü Çocuk I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin