21

793K 7.6K 667
                                    

Serin havaya rağmen Meriç bahçede oturmayı tercih etti. Masanın bir ucunda o diğer ucunda ben. Nursiş'in dün gece yaptığı fındıklı kurabiyeler ortada.

Babama haber verdiğinden adım kadar emindim. Telefonum masanın üstüne dizdiğim kitapların hemen yanında duruyordu. Ekrana herhangi bir mesaj henüz düşmemişti. Nursiş uzaktan fotoğrafımızı çekip attı mı merak ederken Meriç bunlardan uzak bir kafada çizim yapıyordu. Bir şeyleri bahane ederek birlikte vakit geçirmemiz fikrim ona tam ulaşmamamıştı herhalde. Konuşmak bir yana bakışmıyorduk bile. Resim ile arasına giremeyeceği çok kısa bir sürede anlamıştım. Hayatını bununla kurtarmaya çalıştığına emindim artık yalnız teoride resmin birinin geçim kaynağı olması konusunda ne kadar etkili olduğunu bilmiyordum. Resim öğretmeni olarak onu hayale etmek ise çok çok çok tuhaftı.

"Neye gülüyorsun?"

Gözlerini önündeki defterden ayırmadığını sanıyordum ama görmüştü.

"Seni öğretmen olarak hayal ettim."

"Nereden geldi bu aklına?"

"Okuldan sonra ne yapacağını düşünüyordum." Kitabın altını çizmeye son verip kalemi parmaklarım arasında çevirmeye başladım. "Resim öğretmeni olabilirsin."

"Öğretmekten ziyade çizmeyi tercih ederim."

"Bir hedefin var mı?"dediğimde kaşları havaya kalktı. O da kalınları birkaç çeşit olan kalemlerden orta kalınlıkta olanı diğerlerinin yanına bırakıp arkasına yaslandı. Ne çizdiği çok merak ediyordum ama ucunu bile görmeme fırsat vermiyordu.

"Oradan baktığında Kemik'i işletme hayalleri olan biri gibi mi duruyorum?"

O ihtimal aklıma geldiyse bile kabul etmeyip kovmuştum. "Odan bile var. Hiç ayrılamayacakmışsın gibi."

"Hedeflerin oranın da buranın da çok ilerisinde Kayla."

"Nasıl yani?"

"Dışarıdan bakıp fikir üretiyorsun."

"İçini görmeme izin vermiyorsun ki?"

"Sen de ama ben seni yine de görmeye çalışıyorum. Sense sadece dışarıya bakıyorsun. Diğerlerinden bir farkın kalmıyor."

Bu hoşuma gitmediğinde sırtımı dikleştirip itiraz cümlesi aradım. Diğerleri gibi kalmak istemiyordum onun zihninde. Diğerleri gibi olmadığımı düşündüğü için ta ilk gün birlikte takılma fikri aklına yatmıştı. Sonu bir felakete sebep olsa da onu tanımak istiyordum hala. Üstelik kimseyi rahatsız etmek istediğimden de değil, kendim için.

"Onlar gibi görseydim yanına hiç gelmezdim Meriç. Tehlikeli değilsin. Gittiğin yerlere ait bile değilsin. O yüzden seni kabul edemiyorlar. Onlar oradan kurtulamaz ama sen kurtulabilirsin. Öfkeleri de bu yüzden. Kemik'e ne yararın dokundu onlara ne zararın dokundu hepsi bahane. Sen onlar gibi değilsin. O yüzden senin canını sıkmak istiyorlar. Oraya gittiğin diğer arkadaşlarına bu kadar taktılar mı mesela? Hiç sanmıyorum. Ben oraya en uzak kişiydim belki de. Bu yüzden o kadar arsızlaştılar. Sen onların kimyasını bozuyorsun."

Gözlerini bir süre üstümde tuttuğunda söylediklerimin arkasında olarak gözümü kaçırmadan baktım ona. Eskişehir'de peri masalı yaşamıyordum. Serseriler tanımıştım. Sokak kavgaları, okul kavgaları görmüştüm ama kendimi bunlardan hep uzak tutmuş, dışarıdan izlemiştim. Burada ilk kez böyle bir şeyin içine girdiğimde belki yapay da bulup gerçekliğini sorgulamamıştım ama yaşadığımız hayatların farklılığını düşünme fırsatı bulduğumda hepimizin mücadelesinin farklı olduğunu görüp ayrı bir pencereden bakmayı öğrenmiştim. Meriç'in penceresi benimkine çok da uzak değildi ama Kemik'in pencerelerinden biri de değildi.

Kötü Çocuk I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin