9

468K 13.8K 791
                                    

Hayatım yeni şehirdeki yeni okulda belli bir düzene yavaş yavaş girdi. Her sabah biyolojik babamın zorla yaptırdığı kahvaltılarla günüm berbat başlasa da okula gidip Ömer ve Cansu'yu gördüğümde gün yeniden başlıyor gibi düşünüp kendimi motive ettim. Birkaç gece kendimi aç bıraktım, çoğunlukla Neşe'yle konuşarak kendimi iyileştirmeye çalıştım ve annemle konuşmayarak onu cezalandırdım.

Buraya gelmeden önce sevgilim olan, onunla kaçmayı tercih etmeyip buraya geldiğim için bana dargın olan eski erkek arkadaşım Berkan'ı aramayı bir kez denemiştim ama o meşgule atmıştı. Gelmeden önce ayrılmıştık. O bana kızgındı ve ne halde olduğumu görmeyip burayı gelmek kendi tercihimmiş gibi onun saçma planına uymadığım için darıldığından ben de ona kızgındım ve ayrıydık.

Yeniden barışacağımızı düşündüğünü biliyordum. Hep öyle olurdu ama bu sefer ben farklı düşünüyordum. Hep birlikteyiz, evlerimiz bile birbirine yakın diye sonunda barışıyorduk. Artık öyle değildi.

Her sabah kendime daha fazla özenerek okula hazırlanırdım ama haftanın geri kalanında onu sadece üç kez uzaktan gördüm. Teneffüslerde ortalıkta görünmediler.

Kızları görmüştüm ama Meriç gibi Bora da ortalıkta olmadığından yanlarına gidip kaynaşmaya çalışmadım. Benden çok hoşlanmadıklarını görebiliyordum.

Ömer ve Cansu, Meriç'in resim öğretmeniyle birlikte olabileceğini söylemişlerdi. Bu işe bu kadar önem vermesini bursuna bağlıyordum. Onu kaybetmek istemezdi tabii.

Tutmadığım günlüğüme yazabileceğim en ufak bir şey olmadı. Ömer ve Cansu'yla olan arkadaşlığım güzel ilerliyordu. Diğer çocuğu da görmezden geliyordum.

Ömer saçlarını kestirmişti. O bukleler şimdi yoktu. Buna alışmam çok uzun sürmemişti. Açıklaması netti. "Asıl stilim bu."

Cansu da sınıfta olan olaydan sonra kendini biraz daha toparlamıştı. Ortaokuldayken o ukalaya hiç dikkat bile etmezmiş ama liseye ilk başladıkları günlerde gördüğü bir rüyayla ona daha farklı bakmaya başlamış ve bu karşılık görmedikçe daha da büyümüş falan.

İlk haftamı arkadaşlarımı, sınıftakileri tanıyarak ve Meriç'i görebilmeye çalışarak geçirdim. Bazen onu pencereden görüyor ama dışarı çıktığımda kaybediyordum. Sosyal medya hesapları olmadığından iletişim kurabileceğim bir yol da yoktu.

Tutmadığım günlüğüme yazacak bir şeyler sonraki hafta salı öğleden sonra ukala çocuk benimle konuşmak istediği sırada oldu. Cansu biraz endişeyle arkamızdan bakarken aklımdan geçen tek şey ukalanın kısa kesmesi ve özür dilemesiydi.

Dışarı çıktığımda merdivenleri inmeden okulun duvarına yaslanıp bekledim. Adı neydi onu hatırlamaya çalışıyordum. Biraz daha dikkatli dinleseydim Cansu'nun söylediğini unutmazdım ama bu çocuk hiç ilgimi çekmiyordu.

"Resmen tanışmadık. Ben Semih."dediğinde 'Semih tabii ya!' diye içimden geçirdim.

"Kayla."

"Ben geçen seferki davranışlarımdan dolayı özür dilerim."dediğinde bakışlarımı yeniden ona çevirdim. Geçen hafta üzerime kükreyen çocuk bugün benden özür diliyordu.

"Geç olmadı mı sence de?"

"Yani senin kim olduğunu bilmiyordum. Bence iyi arkadaş olabiliriz."

Bu sefer neyden bahsediyorsun dercesine baktım. Ona olan azıcık ilgimi de bir seslenişle kaybetmem uzun sürmedi.

"Meriç! Bir bekle."

Meriç'in adını ve Bora'nın sesini duyduğumda ilgimi direkt Semih'ten çekip merdivenlerden inen Bora'ya ve onun önünden hızla giden Meriç'e yönelttim.

Nereye gidiyorlardı? Üstelik kavgaya gider gibi.

"Sen bilmiyorsun belki de ama..."diye Semih devam ettiğinde gözlerimi Bora'dan kısa bir süreliğine ayırdım. "Tamam, sorun değil."

Nereye baktığımı fark etmişti. "Her ne kadar bana uyuz olsan da onlardan daha tehlikeli değilim."

"Bak sen bana karışma, biz şu olayı unutalım. Nasıl fikir?"

Onun yüzünden evde canım fazlasıyla sıkılmıştı zaten. Bir kez daha aynı şeyleri yaşamak istemiyordum. Aslında o biyolojik babamı rahatsız etmek için iyi bir piyondu ama beni onun yüzünden okuldan alıp annemin yanına göndereceğini sanmıyordum.

Ellerini teslim olur gibi kaldırdığında anlaştık sayıp yanından ayrıldım ve merdivenleri inmeye başladım. Neden peşlerinden gittiğimi bilmiyordum. Cidden bana neydi ki?

Geri dön Kayla.

Arkamı döndüğümde Suzan karşımdaydı. Onu fark edince bir adım geriledim.

"Senin için kavga etmeye gidiyor. Mutlu musun?"deyip omzuma çarptığında "Benim için mi?"diye sordum ama beni duyduğunu sanmıyordum.

Omzumu ovalarken arkasından bakıyordum.

Bir dakika.

Koşmaya başladım. Suzan'a yetiştiğimde "Neden kavga edecek?"diye sordum.

"Bilmiyorum! Sen sınıfına gitsene prenses. Bulaşma böyle şeylere."dedi iğneleyici sesiyle. Bu kızın benimle olan derdiyle uğraşamayacaktım.

"İyi söyleme. Ben kendim öğrenirim."deyip yoldan geçen bir taksiyi durdurdum. Ona teklif etmeden taksi şoförüne bir daha gitmeyeceğim dediğim o yerin adresini verdim. Annemle geleceğimiz için biriktirdiğim parayı böyle çar çur etmek vicdanımı rahatsız ediyordu ama birinin benim yüzümden kavga edeceğini öğrenip öylece duramazdım.

Kötü Çocuk I & IIWhere stories live. Discover now