BÖLÜM 37 - KENAN

2.3K 395 18
                                    

KENAN

Merkezden Ata'yı aradıklarında Sezgin ailesinin evinden çıkıyorduk. Aklım Ayla'daydı. Beni aramamak için kendini zor tuttuğunu tahmin edebiliyordum. Ona henüz bir şey söylemeyi düşünmüyordum ama sesini duymaya ihtiyacım vardı. Biliyordum ki o da benim sesimi duyduğunda kendini daha iyi hissedecekti.

Ancak hiçbir şey düşündüğüm şekilde ilerlemedi. Ata'nın telefonun hoparlöründen yükselen ses hayatımın akışını değiştirdi.

"Bir ihbar aldık," dedi Sevil. "Pardon. Aslında iki tane aldık. Ayla Alınçak'ın telefonundan 112'ye çağrı yapıldı. Birinin takip ettiğini söylemiş. Detay vermemiş. Ekipler yola çıktı ancak size de haber vermek istedim komiserim."

Gözlerim karardı. Hayatımda ilk defa dengemi kaybettim. Gördüğüm onca ölüm, tanık olduğum onca acı, duyduğum haykırışlar... Hiçbiri beni şu anda hissettiklerime hazırlayamazmış.

"Ne oluyor lan!" diye panikle bağıran Ata'nın kolumdan yakaladığını fark ettim. Bizim araca yaslanmama yardımcı oldu. "Kenan, söylesene. Neler oluyor?"

Ayla bunca zamandır rüyalarında kendisini mi görüyordu? Onun başından aldığı darbeyle yere yığıldığını düşününce buz kestim.

"Çağatay'ın arabasını tüm MOBESE'lerde arasınlar," dedim zorlukla. Nabzım hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu.

"İki ihbar aldık dedi. Sor ona, Ata."

"Evet komiserim," dedi Sevil telaşla. "Ayla Alınçak'ın komşusu olduğunu söyleyen bir kadın. Adı,"

"Birsen," diye mırıldandım. O yaşlı cadı kedi olalı bir fare tutmuş olabilir miydi?

"Evet," dedi Sevil. "Birsen Fahrioğlu. Yan komşusunun evden telaşla çıktığını ve apartmanda tartışma sesleri duyduğunu söylemiş."

Demek ki rüyada gördüğü kendisi değildi. Birsen, Ayla'nın evden çıkışını görmüştü.

"Sanırım sizi bulmak istemiş Kenan komiserim. Telefonda adınızı vermiş."

"Ne demiş?" diye sordum kendime gelip iki ayağımın üzerinde doğrulurken. Ata hemen kolumu bıraktı ama temkinli bakışlarını üzerimde tutmaya devam etti. Bana beni daha önce hiç görmemiş gibi bakıyordu ki bunda hakkı vardı. Kaç senedir bırak bir yere yığılmayı sendelediğim bile olmamıştı.

"Karanlıkmış çok net görememiş ama arabayı sizin de daha önce görmüş olduğunuzdan eminmiş."

Demek o da Çağatay'ın arabasını daha önce görmüştü. Bu kadar meraklı olmasaydı benim de arabayı gördüğümü bilmesi imkansızdı.

"Başka bir şey var mı?"

"Yok komiserim."

Ata benden anahtarları alıp sürücü koltuğuna geçti. Arabaya bindiğimizde titrediğimi fark ettim. Şiddetli değildi. Gözle kolay kolay seçilemezdi ama titriyordum. Karnım ağrıyor, kulaklarım uğulduyordu. Ayla'nın gözlerimin içine bakan o güzelim yüzü gözlerimin önünden gitmiyordu. Ona bir şey olduysa ne yapardım ben? Nasıl bir adam olurdum?

Ayla'nın zarar gördüğünü düşünmek bile aklımı koyu bir karanlığa sürüklerken, onu kaybedilme ihtimalim olduğunu bilmek...

Titremem arttı. Görememiştim. Gözlerimin önündeki tehlikeden yeterince haberdar değildim. Derinlere inmemiş, gerektiği kadar araştırmamış, aralarında bağlantı kurmaya çalışmamıştım. İşimi yapmayı beceremeyişimin yüzünden Ayla şu an tehlikedeydi. Benim körlüğüm onun hayatını tehdit ediyordu. Duygularımın peşinden koşarken, asıl kovalamam gereken avı resmen yarıda kesmiş, odaklanmayı başaramamıştım.

RÜYALARIN ARDINDAN (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now