BÖLÜM 36 - AYLA

2.3K 378 19
                                    

AYLA

Apartmandan çıktığımızı kimse görmemişti. Kollarında debelendiğimi fark eden bir Allah'ın kulu belli ki yoktu. Olsa da müdahale ederler miydi? Ondan da pek emin değildim. Bu devirde insanların içi korkuyla doluydu. Kimse belayı bile bile kendi başına sarmak istemiyordu. Herhangi birinin beni ondan kurtarmasını bekliyor değildim. Yalnızca bir telefon bile açsalar yeterdi. Arabanın plakasını verseler, eşkâlini tarif etseler...

Yine de umutsuzluğa kapılmadım. Polisi aramış, Kenan'a mesaj bırakmıştım. Öyle ya da böyle parçaları bir araya getirebileceğinden emindim. Bu süre zarfında ise hayatta kalmamız gerekiyordu.

Beni arabanın arka koltuğuna bindirirken, baygın halde yatan Yağmur'un neredeyse üzerine düşmüştüm. Şimdiyse başı kucağımdaydı. Belki on beş dakikadır yoldaydık ama hala uyanmamıştı. Ellerimle darbeyi aldığı yeri kontrol etmiştim. Parmak uçlarımda belli belirsiz kan izleri vardı. Bu darbe ona ciddi şekilde zarar vermiş olabilir miydi? Bilmiyordum.

Arabayı hareket ettirmeden hemen önce sesimi çıkarmamamı, dikkat çekmememi ancak bu şekilde Yağmur'u koruyabileceğimi söylemişti. Şimdilik dediklerini kabullenmekten başka çarem yoktu. Bunun haricinde ona ne sorarsam sorayım ağzını açmamış, dikiz aynasından ters ters bakmakla yetinmişi. Hala onu nasıl tanıdığımı çözmeye çalıştığını biliyordum.

Şu anda nasıl delirmeden, çığlıklar atıp kıyameti koparırcasına ağlamadan durabiliyordum, emin değildim. Sadece kendime sakin olmam gerektiğini telkin ediyordum. Telefonum artık üzerimde değildi. Uyanık davranmış, beni arabaya bindirdiği gibi ceplerimi karıştırmıştı ve telefonum bir süre önce yolda bir yerde asfaltı boylamıştı. Yine de Kenan'ın beni bir şekilde bulmayı başaracağından emindim. Tek sıkıntı bunun ne kadar zaman alabileceğiydi.

Yağmur'un aldığı derin nefeslere odaklanarak kendimi sakin kalmaya zorlarken, "Bana cevap vermeyecek misin?" diye sordum bir kez daha. Onu konuşturabilirsem işe yarar bir şeyler öğrenebilirim diye umuyordum. "Neden bunu yaptığını anlatmayacak mısın?"

"Çok fazla film izliyorsun, Ayla."

Keşke film olsaydı, diye geçirdiğim içimden. Zaman hızla akıyordu. İş çıkış saatini geçmiştik. Trafiğin içinde zar zor ilerliyorduk ve benim öylece oturmaktan başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Kendimi delirecek gibi hissediyordum. Bir insan bin bir duyguyu aynı anda yaşayabilir miydi? Korkunun tenimden fışkırdığını hissediyordum. Yağmur için korkuyordum. Kendim için korkuyordum. Bana ulaşamadığında aklını kaybedecek olan Kenan için korkuyordum. Bugünün son günümüz olmasından ve bunu değiştirmek için elimden gelebilecek hiçbir şey olmamasından korkuyordum.

Çaresizlik. Korkunun etrafını sarıyor, içimi kaplayan karanlığın duvarlarını güçlendiriyordu. Bu duygudan nefret ediyordum. Camı indirip bağırsam, yanımızdan geçen herhangi biri bunu umursar mıydı? Tek bir kişinin bile dikkatini çekse ve polise haber verse yetmez miydi?

Yağmur'un kucağımdaki duruşuna dikkat ederek pencereye biraz daha yanaştım. Göz ucuyla öne bakıp beni izlemediği bir an yakalamaya çalıştım. Geçen iki bilemedin üç dakikanın ardından bunun pek mümkün olmadığını fark ettim. Bir şahin gibi izliyor, en ufak hareketimi bile takip ediyordu.

"Yapma, Ayla," dedi sonunda. "Hata yapma."

Çoktan hata yapmıştım. Rüyalarıma yeterince dikkat etmemiştim. Gördüğüm kişinin Çağatay'la Yağmur olacağına kendimi inandırmış, annemin katilinin yeniden hayatımın bir yerinde olacak olmasını kabullenememiştim. Yarım saat önce evimin kapısından adımımı atarken bile karşımda Çağatay'ı bulacağımı ummuştum. Ama bunu asla tahmin edemeyeceğimi fark ettim. Annemin katiliyle Çağatay'ın birbirlerini tanıyor olmalarına aklımın kolayca ermesi mümkün değildi. Tüm bunların arkasında iki kişi olduğunu bilemezdim. Ve bunlardan birinin muhtemelen abim olduğunu.

RÜYALARIN ARDINDAN (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now