BÖLÜM 7 - AYLA

3.6K 413 57
                                    

AYLA

O kadar uzun zamandır susuyordum ki konuşmaya başladığım zaman duramayacağımdan korkmuştum. Ama hiç de beklediğim gibi olmadı. Kenan mı duymak istemiyordu yoksa ben mi hala anlatmaya korkuyordum, emin olamıyordum.

Konuşuyor, her bir cümlede rüyalarımı gerçek kılıyor, bu gerçeklere birini ortak ediyordum. Buna rağmen olduğum yerde saydığımı hissediyordum. Zorluyor, belki deniyorduk ama ileri gidemiyorduk.

Yazılı veya sözlü olmayan bir anlaşmanın şartlarını yerine getirir gibiydik. Her buluşmada bir adım. Her buluşmada bir gerçek. Her birine ancak bir tane sığdırabileceğim acı dolu bir hatıra.

Kenan'ın gidişinden sonra kendimi toparlamayı başarabildiğim söylenemezdi. Ayakta kalabilmek için zar zor bir şeyler yemiş, geriye kalan tüm günü koltuğumda geçirmiştim. Artık Kenan'ın da bir iz bıraktığı salonumda oturmuş, benim hakkımda ne düşündüğünü merak edip durmuştum.

Benden istediğinin aksine not almadım. En azından o gün boyunca bunu yapamadım. Bana inanmak istiyor muydu? Göz göze gelebildiğimiz anlarda bunu yakalamaya çalışmış, ufacık da olsa bir iz aramıştım. Ona güvenmemi sağlayacak bir şey taşıyordu içinde. O şey her neyse, ilk günden beri bana adeta sesleniyordu. Peki, ya o? Bana kör gözlerle mi bakıyordu?

Hayatını her gün senin gibilerle uğraşarak kazanıyor, diye hatırlattım kendime. Ondan duygusal bir tutum sergilemesini beklemem aptallıktı.

Ne kendimi çözebiliyorum ne de onu.

"Birer bira daha söylüyoruz, içecek misin?" diye sordu Suna. Elimdeki biradan bir yudum alınca fazlaca ılındığını fark ettim.

"Olur," dedim, şişeyi masaya bırakarak. Suna ve Harun, beni şaşırtmış, kafeyi bugün erken kapatmışlardı. Evlilik yıldönümlerini bile kafede geçirdikleri düşünülürse bu durum oldukça tuhaftı. Tabii ki altında yatan gerçeği biliyordum. Beni keyiflendirmek hatta belki de sarhoş edip konuşturmak istiyorlardı. Ancak ne kadar içersem içeyim sakladıklarımın ağzımdan kaçma ihtimali sıfırdı. O kadar alışmıştım ki sırlarımı derinlere gömmeye gerçeği dile getirmek dilime daha yabancıydı.

Henüz Yağmur'un bile haberi yoktu ki olmasını istediğimi sanmıyordum. Ona babamdan bile bahsetmemiştim. Annemden başka kimseye.

Yağmur, "Az yüzün gülsün," diyerek dürttü beni. Solumda oturuyor, çoğunlukla telefonunda takılıyordu. "Beni çağırdın ama bana baktığın yok."

"Nereye bakıyormuşum?"

"Boşluğa. Uzun zamandır baktığın o boşlukta yaşıyorsun bence."

Yağmur'u çağırdığıma pişman oldum. Yıllar geçtikçe zevklerimiz, bakış açılarımız değişse de beni en iyi tanıyan yine oydu. Tuhaflıklarımı yakalama radarıyla geziyor ama çok da müdahalede bulunmuyordu. Genelde.

"Keşke duymak istediğin cevapları verebilsem."

"Benim gibi olmadığını biliyorum, Ayla. Seni tanımıyor muyum sanıyorsun? Her ne yaşıyorsan bunu sonuna kadar içinde tutuyorsun. Hem de her konuda."

"Seninle konuşuyorum."

"Hayır. Ben seni yakalar ya da sıkıştırırsam önüme birkaç kırıntı serpiyorsun sadece."

"Her şeyimi biliyorsun, Yağmur. Yıllardır en uzun ayrılık süremiz üç haftayı geçmez. Senden nasıl bir şey saklayabilirim?"

"Olanı saklıyorsun demiyorum ki duygularından bahsetmiyorsun. Lise mezuniyet balosunun gecesinde Deniz'i reddedip eve döndüğünde seni aldatmıştı. Bunun hakkında tek kelime konuşmadın. Ama ondan gerçekten hoşlandığından emindim."

RÜYALARIN ARDINDAN (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now