BÖLÜM 21 - KENAN

3.2K 445 39
                                    

KENAN

Daha önce üzerinde düşünmek zorunda kalmadığım durumların içinde buluyordum kendimi. Ayla'yla tanıştığım şu son bir ay içerisinde kaç defa kendimi ikilemlerin ve bilinmezlerin arasında bulmuştum, hatırlamıyordum.

Ben polistim. İşim buydu ve işimin gerekliliklerini yerine getirirken daha önce kendimi sorgulamak zorunda hissetmemiştim. Doğru dediğin bir tane olurdu. Ancak Ayla'nın varlığı bildiğim, savunduğum hatta güvendiğim her şeyi tehdit ediyordu.

Her şeyden önce onun üzülmesini istemezken buluyordum kendimi. Güçlüydü. Kendi ayaklarının üzerinde durmayı sonuna kadar başarıyordu ama yine de çok savunmasız ve korunmasızdı. Yalnızlığı öyle aşikârdı ki kimsenin onun iyiliğini yeterince düşündüğüne inanmıyordum.

Onu korumak bana mı düşmüştü? Üzülmesin diye bazı gerçekleri saklamak? Sakladığım şeylerin onu herhangi bir şekilde etkileyebileceğinden bile emin değilken bu kararı verirken bulmuştum kendimi. Kesinlikle normalde alacağım bir karar değildi.

Hadi onu sakladım, az önce aşağıda gördüğüm o arabanın konusunu niye açmıyordum? Yağmur'u bıraktığını gördüğüm o arabanın. Yağmur burada değilken de aynı arabayı görmüş ve altından bir şey çıkacak mı diye soruşturmuştum ama bir güvenlik şirketine kayıtlı kiralık arabalardan biriydi. O anda kimin kullandığını öğrenmek için şirketle görüşmem gerekirdi. Geçerli bir neden olmadan da bunu yapmak istemiyordum. Yağmur'un erkek arkadaşı olduğu belliydi. Belki de o gün Yağmur'un evde olmadığından habersizdi. Bunları sormak, sorgulamak hem Ayla'yı hem de Yağmur'u rahatsız edebilirdi. Ama yine de rahat edemiyordum işte. Düşünmeden duramıyordum. Merak içimi kemirip duruyordu.

Ben burada, davetsiz bir şekilde otururken o çocuk neden burada değildi? Ayla, onunla tanışmış mıydı? Belki de anlaşamıyorlardı ve çocuk o yüzden yukarı çıkmıyordu?

Soruları bir kenara atamıyordum. Hiçbir zaman hiçbir konuda.

Yağmur'un evde olduğunu biliyordum çünkü aşağıda görmüştüm. Otoparka girdiğimde onu aynı arabadan inerken görmüştüm. Peki, bunu neden Ayla'ya söylemiyordum? Beni durduran neydi?

"Kenan?" diye seslendi Ayla.

Düşüncelere fazla gömülüyordum.

"İyi misin?"

"Yorgunum," dedim ki fazlasıyla yorgundum. Günlerdir kafamı bir yastığa koymamıştım.

Arif Özdemir'i yakalamış, cinayet silahının nerede olduğunu öğrenene kadar saatlerce uğraşmıştık. İt bizi yanlış yönlendirmiş, asla elde edemeyeceği bir kurtuluş peşinde koşmaya devam etmişti. Günlerdir sorgu sürüyor, silah aranıyordu. Sonunda dün akşam, mahalledeki çocuk parkına gömdüğünü öğrenmiştik. Şerefsiz herif, karısının kanıyla kaplı bıçağı bir çocuk parkına gömmüştü! Allahtan çocukları yoktu. Bu adamın elinde kim bilir bir çocuğa ne olurdu!

Ayla, "Sana yemek hazırlayayım," diyerek ayağa kalkmaya çalışınca kolundan tutup durdurdum.

"Yemek yemek istemiyorum."

"Kahve ve kurabiye?"

Daima verici olan Ayla'ya alışmak zordu. Alışkın olduğumun o kadar dışındaydı ki beni her seferinde şaşırtıyordu.

Onu olduğundan da zayıf gösteren bol kıyafetlerinin içindeki kırılgan görüntüsünün aksine gözleri inkâr edilemez bir ateşle yanıyordu. Ben ne kadar kendimi onda kaybetmek istiyorsam o da aynısını istiyordu ve bunu göstermekten hiç çekinmiyordu.

Ayla'ya kapılmamak elde değildi. Komik olan ise bunun gerçekten farkında olmamasıydı. Nasıl bu kadar saf olabilirdi? Hem de bir ömre bedel yalnızlığına rağmen?

RÜYALARIN ARDINDAN (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now