BÖLÜM 13 -KENAN

3.8K 413 30
                                    

KENAN

Bana öyle bir bakışı vardı ki...

Kapıdan girdiğim andan beri kendini bana teslim etmişti. Böylesi bir güveni hak etmek için ne yaptığıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Nasıl bu kadar şanslı olabildiğime dair fikrimin olmaması gibi.

Beni özlemişti. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Ona karşı davranışlarımın büyük bir kısmı bok gibiyken bende özleyebileceği ne bulmuş olabilirdi? Neden beni özlediğini itiraf ettiğini bilmediğim gibi nasıl bir cesaretle beni kollarına aldığına da anlam veremiyordum.

Ayla, çok cesur bir kadındı ve muhtemelen bir parça deliydi. Onu yargılayamazdım. Onun peşinden bu deliliğe sürüklenip kendimi kapısında bulmam on beş dakika sürmemişti. Ona bu kadar yakın oturduğumu bilse acaba nasıl bir tepki verirdi?

O yazmamış olsa ne kadar dayanabilecektim? Günlerdir onu görmek için kıvranıyordum. Günlerdir kapısına dayanmak için bahaneler yaratıyor sonra onları bir çırpıda zihnimden uzaklaştırarak, kendimle savaş veriyordum. O öpücüğü aklımdan çıkaramıyordum.

Onu istiyordum. En başından beri. Bunu inkâr etmem mümkün değildi.

"Üşüyor musun?" diye sordum, dudaklarımı dudaklarından zorlukla ayırıp ilgimi zarif boynuna yönlendirirken. Ellerimi gezdirdiğim kollarındaki görünmez tüyler diken diken olmuştu. Biliyordum ki zevkten ürperiyordu teni ama yine de bunu ondan duymak istiyordum. Arzuyla verdiği karşılıklardan büyük bir haz duyuyordum.

"Hayır," derken sesinde hafif bir gülümseme saklıydı. Ellerinden birini sırtımda, diğerini saçlarımın üzerinde gezdiriyordu. Aldığı kesik ama hızlı soluklarla göğsü şişiyor, gözlerime seyirlik bir manzara sunuyordu.

Derin bir nefesle kokusunu soluyup dilimi tenine sürterken, vücudu yukarı doğru kıvrıldı. Kendini bana yaslamak, aynı benim gibi aramızdaki azıcık boşluğu yok etmek istedi. Bunu yapacaktım ama şimdi değildi. Bugün değil.

Bir nefes daha çektim içime. Ayla, kurabiyeleri gibi kokuyordu. Tatlı, ağız sulandırıcı, şeker gibiydi. Saçlarından süzülen çiçeksi kokuya baskın çıkan bu lezzetli koku onu yemek istememe neden oluyordu. Ayla, aynı evi gibi kokuyordu. Sıcacık. Ondan uzaklaşamıyordum.

Kapıdan içeri girdiğim anda bu sıcaklık sarmıştı dört bir yanımı. En başından beri. Bu eve adım attığım ilk günden beri burada böyle karşılanıyordum. Sıcak ve leziz kurabiye kokularıyla. Anlayışla ve şefkatle.

Saçlarımın üzerindeki elini de diğeri gibi sırtıma indirip beni kendine çekmeye çalışırken ona göstermeden gülümsedim. Coşkulu tutkusunun yanı sıra taşıdığı, tarif etmekte zorlandığım bir masumiyeti vardı. Duygularını saklamaya çalışmıyor, karşımda utançla kızarsa da istediğini almak için korkusuzca adım atıyordu. O böyle açınca kendini bana... Hayır. Bugün olmazdı. Onu deli gibi istesem de şu anda ikimizde birikmiş, tehlikeli ve yakıcı bir arzunun esiri altındaydık. Onun keşke demesine sebebiyet veren kişi ben olmayacaktım.

"Aç bacaklarını, Ayla," diye fısıldadım kulağına. Teni bir kere daha şiddetle ürperirken elimin izlediği yolda bana karşı çıkmadı. Avucumu dolduran göğüslerinden sonra karnını, ince belini ve kıvrımlı kalçasını okşayarak onu az sonra olacaklara hazırladım.

İyice yanaşıp kafamı göğüslerinin arasına gömerken, kokusuyla kendimden geçtim. Dilimi dolgun kıvrımlarında, zevkten sertleşen uçlarında gezdirdim. Elim aralanan bacaklarının arasındaydı. Ağır ağır bacaklarının içini okşarken, aynı yavaşlıkta tenine öpücükler bıraktım.

Altındaki minik siyah çamaşırın üzerinden ona dokunduğum ilk anda sert bir nefes alarak parmaklarını sırtıma gömdü. "Kenan, ben..."

Kafamı kaldırıp buğulanmış gözlerine baktım. Cevabını bilsem de, "Bana güveniyor musun?" diye sordum.

RÜYALARIN ARDINDAN (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now