BÖLÜM 5 - AYLA

3.4K 437 60
                                    

AYLA

Otopsi raporunun çıkması iki gün sürdü. Beni ne zaman arayacaklar diye büyük bir gerginlikle beklerken, günlerdir resmen saatleri sayıyordum. Ne işime odaklanabiliyordum ne başka bir şeye.

Bu süre zarfında Yağmur ifadesini vermiş, Recep Amca ve Nalan Teyze bildikleri her şeyi anlatmış, konuyu kendilerinden uzağa taşımayı sanırım başarmışlardı. Senin de üzüleceğin, dert edeceğin bir şey yok, demişti Recep Amca. Keşke dediği gibi olsaydı.

Harun ve Suna'ya olanları anlatmaya çalışmak ise beklediğimden daha zor olmuştu. Aynı gün kendimden geçmişken ve aylardır gözlerinin önünde erirken onlara notun yalnızca birkaç gün öncesine ait olduğunu inandırmakta zorlanmıştım. İkisi de anlattığımdan fazlasını sormamış olsalar da akıllarında şüpheli boşluklar bıraktığımdan emindim. Özellikle Harun. O daha fazlasının döndüğünü düşündüğünü resmen bana olan bakışlarıyla belli etmişti. Yine de üzerime gelmediler. İzin almamı istediler ama eve kapanırsam kafayı yiyeceğim için kabul etmedim. Dün de bugün de elimden geldiğince kendimi işime vermeye çalıştım. Kurabiyelerimi yaptım, müşterilerle ilgilendim, arkadaşım dediklerimle sohbet ettim. Sanki hiçbir şey olmamış gibi saatlerin akmasını bekledim.

Aklım hep gelecek olan telefondaydı. Zaten bildiklerimi bana söyleyecekleri o aramayı bekledim, durdum. O on üç saatlik uykudan sonra bir daha doğru düzgün uyumayı başaramadım. Kâbuslarımın biri bitmiş, ötekisi başlamıştı. Şimdi uykumda olabileceklerle değil kendi korkularımla savaş veriyordum. O adamı görüyordum. Ellerini boğazıma sarıyordu ama bu sefer o eski evin içinde olmuyordum. Kendi evimin kapısını açıyor ve bir anda onu karşımda buluyordum.

Bir an önce bir şeyler yapmazsam bunun çok daha kötüye gideceğini düşünüyordum. Sonunda beklediğim gün geldi ama beklediğim gibi gelmedi.

İki kahve içip bir tane pastayı bölüşen iki kızın kalktığı masayı toplamak için dışarı çıkmıştım ki kafenin önündeki kaldırıma gri bir sedan park etti. Camları filmliydi. İçinde kimin olduğunu göremiyordum ama bakmaya devam ettim. Çok geçmeden ön kapı açıldı ve içinden o indi. Kenan.

Onu yeniden göreceğimi tahmin etmiştim ama buraya geleceği aklımın ucundan bile geçmemişti. Benimle uğraşma işini Ata'nın veya bir başka polisin alacağını düşünmüştüm. Oysa o buradaydı. Taktığı güneş gözlüğüne rağmen doğrudan gözlerimin içine baktığından emindim. Gerildim ve tuhaf bir şekilde heyecanlandım.

O gün... Her şey çok karmaşık ve bir o kadar yoğundu. Durmaksızın akıp giden düşüncelerimin arasında hissettiğim tüm duyguları arka plana atmayı bir şekilde başarmıştım. Şimdi ise hatırlıyordum. Beni kurtardığını, kollarını koruyucu bir kalkan gibi etrafıma sardığını ve şefkatle dolu sesinin beni rahatlattığını hatırlıyordum. Kokusunun diğer tüm kokuları bastırdığını ve ona hiç düşünmeden sığındığımı...

"Konuşmamız lazım," dedi karşıma geçtiği gibi. Gözlüğünü çıkarıp kısacık saçlarının üzerine doğru itti. Aydınlıkta, gün ışığında gözlerinin aklımda kalandan çok daha açık olduğunu fark ettim. Su gibi yeşildi. Apaçık. İnanılmaz güzellerdi. Güzel ama yakıcı. Güzel ama korkutucu. Güzel ama...

Ona anlatmak istedim. Bunu yapmak zorundaydım ve onca şeyi anlatabileceğim tek kişi oydu. Peki ama neden? Neden ona güveniyordum?

"Tabii ki," dedim sesimi güçlü çıkarmaya çalışarak. "Şöyle oturursanız elimdekileri bırakıp hemen gelirim."

İtiraz etmeden bir sonraki masaya geçip oturdu. Arkamı dönünce Suna'yla Hakan'ın bizi izlediğini gördüm. Keşke bu konuşmayı burada yapmak zorunda olmasaydık.

RÜYALARIN ARDINDAN (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now