BÖLÜM 24 - AYLA

3.4K 400 14
                                    

AYLA

Kenan'ın geçmişinde, yalana karşı bu kadar duyarlı olmasına sebep olacak bir şeyler yaşadığını tahmin etmek için psikoloji okumaya gerek yoktu. Belki ailesi belki herhangi bir çocukluk travması ya da sevdiği bir kadın yüzünden olabilirdi. İlla ki ona yalan söylenmiş olmasına da gerek yoktu. Çevresindeki insanların yalanlarının yarattığı sonuçlara tanık olması da yeterdi. Mesleği ise bu duruma tuz biber ekiyor olmalıydı ki beyazmış pembeymiş fark etmeksizin hiçbir türü ayırt edemez hale gelmiş, her kelimesinin altını kazar olmuştu.

Onu tanımaya başladığım zamanlarda olduğu gibi var olan iki Kenan'ı artık çok daha iyi ayırt edebiliyordum. Polis olanla, inanmaya aç olanı. Umutsuz ile henüz hayal etmekten vazgeçmemiş olanı.

Daha iyi bir dünyayı hedeflemiyorsa ertesi gün yine aynı pisliklerle nasıl mücadele edebilirdi ki?

Kenan, gösterdiği kadar soğuk biri değildi. Beni sarıp sarmaladığı her an için buna yemin edebilirdim.

Ailesiyle arasında geçenleri anlattığındaysa beklediğimden çok daha hafif bir yara almış olmasına sevindim. Hafifti ama Kenan için etkisi büyük olmuştu belli ki. Gerçi Kenan hiçbir detayı şişirmedi, abartmadı ya da kendini mağdur duruma sokmaya çalışmadı. Kızgın değil kırgındı.

Aklıma gelen ilk şeyle bir tahmin yürüterek, "Senden özür dilediler mi?" diye sormuştum. Kenan ise neredeyse yarım dakikayı bulan sessizliğinin ardından, "Yalnızca ablam," diye cevap vermişti. Bu da annesiyle olmasa da ablasıyla konuşmaya devam etmesinin nedenini açıklıyordu.

Kenan'ın tek istediği içten gelen bir özürdü ama annesi her nedense bunu görmezden gelmiş olmalıydı.

Kendini aldatılmış hissediyordu çünkü herkes gerçeklerden haberdarken Kenan'dan korkulmuş, yalanlar söylenmiş ve bu yalanların yıllarca sürmesine izin vermişlerdi. Kenan'ın kırgınlığına sonuna kadar hak veriyordum. Ancak annesiyle içinden geldiği şekilde yüzleşmediğini de tahmin edebiliyordum. Nitekim haklı da çıktım.

Kenan, gayet sert bir şekilde bana söyleyebileceği hiçbir şey durumu daha iyi kılmayacak, diyerek konuyu kapatmıştı. Tabii son olarak beni bu akşamüstü verilecek olan partiye çağırmayı da ihmal etmemişti!

Şu anda kendimi delirmiş gibi hissediyordum ama bu deliliği gösterebileceğim kimse yoktu evde. Suna halime gülerek beni dükkândan kovmuştu. Hakan beni annesinin yanına götürdüğüne daha on gündür görüşüyorduk ve sadece iki kere bir kafede kahve içmiştik, diyerek durumu normalleştirmeye çalışmıştı.

Hâlbuki ben normal olan en ufak bir yan bulamıyordum. Bir kere Kenan bile kendi annesiyle konuşmuyorken ben nasıl tanışıp konuşacaktım? Kadına ne diyecektim? Ona sıcak davranırsam Kenan buna içerlemeyecek miydi?

Hangi akla hizmet evet demiştim, bilmiyordum. Anın verdiği duygusal samimiyetin içerisindeyken kelimeler kolayca dilimden dökülmüştü. Şimdi ise dolabın karşısında ne giyeceğimi seçmeye çalışarak kafayı yiyordum.

Yağmur'u arayıp ondan tavsiye istemeyi düşündüm ama dün akşamdan sonra bundan hoşlanmayacağına karar verip vazgeçtim. Ne aramış ne mesaj atmıştı. Nerede olduğunu bile bilmiyordum. Kenan'ın tavrına içerlediğinden emindim ama ben de onun tavırlarını içerlemeye başlamıştım. Bana yeterince güvenmiyor muydu?

Ben de ona her şeyi anlatmıyorum.

Yine de rüyalarımla bu durumu kimse aynı kefeye koymazdı.

Sıkıntıyla iç çekerek askıdaki elbiselere yeniden tek tek göz attım. Sonunda vazgeçerek açık mavi, yüksek bel kotumu raftan çıkardım. Üzerine de açık pembe, kollarında beyaz çiçekli işlemeler olan, Yağmur'un annesinin hediye aldığı gömleği giymeye karar verdim.

RÜYALARIN ARDINDAN (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now