BÖLÜM 19 - AYLA

3.7K 422 18
                                    

AYLA

Kenan sözünde durmuş ve mesaj atmıştı. Kurabiyelerimi yiyen ekibinin onları çok sevdiğini, kendisinin de kekleri çok beğendiğini yazmıştı. Mesajı okuduğumda Birsen Teyze çoktan evine dönmüştü. Ben de kafeye gitmek için hazırlığımı bitirmiştim. O yüzden evden çıkmadan mutluluğumu etrafta dört dönüp yerimde zıplayarak yaşamayı başarabilmiştim. Hem dün geceyi hem bu sabahı hem de mesajı kutluyordum.

Dün gece geldiğinden bu yana doğru düzgün konuşmadığımız için ona Yağmur'un hafta sonuna kadar evde olmayacağını söylememiştim. Aslında söylemeli miydim, emin değildim. Bu fazlasıyla açık bir davet olacaktı. Böyle bir davet için erken miydi? Gerçi yaşadıklarımızın herhangi birinin alışılageldik bir sıralama ile gerçekleşmediği ortadaydı.

Ona doğruca evde yalnız olduğumu söylemek yerine akşam yemeğine davet etmeye karar verdim.

Kendime bir çay alıp dinlenmek duvar kenarındaki her zamanki masama oturdum. İçerideki sandalyeler daha genişti. Kumaş kaplılardı ve sırtlarındaki eğim belime fazlasıyla iyi geliyordu. Geriye doğru yaslandım. Öğlen ikiyi geçmişti. Az önce karnımızı doyurmuştuk. Şimdi sakin kafayla düşünüp bir karar verebilirdim.

Telefonu çıkarıp WhatsApp'i açtım. Bir süre ekrana baktım. Birkaç kelimeden oluşan eski mesajlaşmalarımızı yeniden okurken sırıttım. Hala bir anda Kenan'a onu özlediğimi yazdığıma inanamıyordum.

Karşımdaki sandalyenin çekildiğini duyup kafamı kaldırdım.

"Evet, anlat hadi. Yüzün böyle güldüğüne göre bir şeyler olmuş."

Suna'ya bakarken gülümsememi bastıramadım. Harun bankaya gitmişti. Suna da bu fırsatı kaçırmıyordu tabii.

"Gerçekten de bir şeyler oldu."

"Yalvartma beni de konuş!"

Daha fazla içimde tutmak istemiyordum. Özellikle her koşulda yanımda olan bu insanlara karşı. O yüzden elimden geldiğince az detayla Suna'nın merakını yatıştırmaya çalıştım.

"Biliyorsun, annemin soruşturması için görüşüyoruz," dedim. "Birkaç defa konuşmamız gerekti. O yüzden gelip gitti."

"Gelip gitti. Sonra seni aldı, götürdü. Mesela nereye götürdü? Neden götürdü? Niye ayak işi gibi görünen bu işleri kendisi yapmayı seçti? Karakola çağırsa seni daha kolay ve hatta doğru değil miydi?"

Suna'nın sıraladığı sorular karşısında kahkahamı bastıramadım. Belli ki uzunca bir süredir içi doluydu.

"Bunların hepsine doğru cevaplar verebileceğimden emin değilim. Polis işlerinin nasıl yürüdüğünü bilmiyorum. O dizileri bile izlemiyorum ki!" dedim sırıtarak.

"Tamam, bildiklerine cevap ver." Arkasına yaslanırken kabarık saçları önüne düşmesin diye bağladığı mavi kumaş bandını düzeltti.

"Buraya gelip beni aldığında Çamlıca'da teras kafeye gittik. Ne bekliyorsun bilmiyorum ama oldukça sıradan, güzel bir yerdi."

"Bir şey beklediğim yok. Sormazsam hiç detay vermiyorsun."

"Peki, her neyse... Bir sürü şey sordu. Bildikleri ile karşılaştırdı. Gerçekten konuştuğumuz tek konu olanlardı," dedim. Ona rüyalarımı anlattığımı söyleyemeyeceğim için bu kısmı kısa kesmek zorundaydım. "Daha sonrasında annem hakkında bir şey öğrenmiş," diye devam ettim.

"Anlatmak zorunda değilsin. Ailen hakkında konuşmayı sevmediğini biliyorum."

Sevmiyordum ama artık bu konuda katı olmamı gerektirecek bir durum kalmamıştı. Annemin beni terk edişinden çok onun ölümünün izleri hayatımı kaplıyordu. Tercih edilmiş bir terk edilişten öteye geçmiştim. Tüm bu olanların içinde kafamı kurcalayıp duran tek şey, annemin çantasında benim evimin adresini bulmuş olmalarıydı.

RÜYALARIN ARDINDAN (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now