BÖLÜM 26 - AYLA

3.2K 403 33
                                    

AYLA

İnternette yazan adrese doğru yürürken adımlarım tereddütle doluydu. İki gün boyunca başka bir çare aramıştım ama bulamamıştım. Kimse bana yardım edebilme potansiyeli taşımıyordu.

Dönüyor dolaşıyor, şu falcının sitesine girerken buluyordum kendimi. Ne yazık ki sitede yazanlar yeterli değildi. Rüyalarla alakalı birkaç cümle, yalnız olmadığımıza dair güven vermeye çalışan birkaç güzel söz. Bunların dışında sadece yanına gitmemizi söylüyor, aradıklarımızı bulacağımızdan emin olduğunu iddia ediyordu. Her şey o kadar sahte görünüyordu ki işim bitmeden beş kuruş bile vermek istemiyordum.

Şimdiye kadar kafeye gelip giden birkaç müşterinin laf olsun diye fal bakmışlığı vardı ama söylenenlere inanmaz, üzerinde ikinci kere düşünmezdim. Oraya vardığımda ne diyecektim? Fal baktırmak istemiyordum. Rüyalarımla ilgili konuşmak istediğimi söyleyerek, beni yetkili kişiyle görüştürmelerini mi rica edecektim?

Ben ilerledikçe telefondaki konumum da ilerlerken, soldaki sokağa dönüp gitmem gereken yere biraz daha yaklaştım. İki sokak sonra sağa dönecek ve varış noktama ulaşacaktım.

Bu sokakla beraber değişen mağaza tipleri beni ortama hazırlamaya çalışıyor gibiydi. Arnavut kaldırımların üzerinde spor ayakkabılarımla rahatlıkla yürüdüm. Etrafta çok fazla insan yoktu. Daha çok eskicilerin olduğu bu sokakta, birkaç pahalı görünen antika dükkânı, önünde gramofon sergilenen otantik bir kafe ve bir halıcıyı geçtikten sonra sağa döndüm.

Soldaki ikinci apartmanın alt katında, kapısının önünde sadece iki tane küçük ahşap masa bulunan bir kafe, gitmem gereken yer olduğunu işaret ediyordu. Masaların arkasında, büyükçe saksıların içinde iki tane limon ağacı ekiliydi. Çoktan benim boyuma ulaşmışlardı. Dükkândan öne doğru uzanan koyu renkli pergoladan sarkan rüya kapanları, rüzgâr çanları ve saksılarından aşağı doğru sarkan bitkilerle kafe, oldukça sıcak bir izlenim yaratıyordu.

Telefonu kapatıp kafeye doğru ilerledim. Tam karşısına geçtiğimde giriş kapısının üzerine asılı tabelayı görebildim. Rüya Kafe. İsteklerimle ne kadar da uyumlu bir isimdi. Hâlbuki bulduğum sitenin adı alakasızdı. yaseminfalcı.blogspot gibi bir şeydi.

Pergolaya bağlı mini hoparlörlerden gelen kısık sesli müziğin türü sanırım jazzdı. Kafenin içinden, tezgâhın arkasından genç bir kız çıktı. Müziği seçenin o olduğunu düşündüm. Kızıl saçları dümdüz ve upuzun bir şekilde göğsünden aşağıya doğru sarkıyordu. Giydiği uzun, haki yeşil elbisenin üzerinde beyaz çiçekli, sarı bir gömlek vardı. Bileğindeki gümüş bileklikler her adımda sallandıkça tıngırdıyordu. Bu müzik, bu kızın ruhuyla kesinlikle uyumluydu.

Aramızda bir kol boyu mesafe kaldığında durdu. Benim yaşlarımda olduğunu tahmin ettim. Gülümsedi. Güzel dişleri, kırmızıya boyalı dudaklarının altında bembeyaz duruyordu.

"Hoş geldiniz."

"Hoş buldum," dedim. Gergin olduğum belli oluyor muydu?

"Oturmaz mısınız? Çayımız taze. Açsanız size menü de getirebilirim. Ya da fal baktırmak istiyorsanız..."

"Hayır," diye araya girdim aceleyle. Kız şaşırdı ama oldukça iyi idare ederek gülümsemesini bozmadı. "Aslında ben..."

"Bize internetten mi ulaştınız?" diye sordu ben devam edemeyince. Kafamı sallayarak onayladım onu. "Sanırım anneannemle görüşmek istiyorsunuz. Rüyalar için mi?"

"Evet."

Bravo Ayla. Kendini ne de güzel ifade ediyorsun.

"Buyurun, benimle gelin."

RÜYALARIN ARDINDAN (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now