2.Sezon - Yeni Yol Arkadaşı

263 20 10
                                    

Sparklı bölümlere kaldığımız yerden devam ediyoruz. Medyada Spark'ı görebilirsiniz.

-Bu gezegen Dreyleam Gezegeni. Bizler Dreamly halkı rüyaya haber gönderme gibi bir güce sahibiz. Mesaj kutusu gibi zihninde mesaj yolladığımızda uyarı oluşuyor. O kişide uykuya yatıp mesajı dinliyor. Rüyada etkileşime giriyoruz yani. Hanedan kanının olduğundan daha iyi olması için benim bizden üstün biriyle evlenmem gerekiyor. Kraliçeliğimin tescillenme şartı bu.

-Senin zihin gücün görülmemiş raddeye erişmiş. Zihinlere müdahale edebiliyorsun. Bendeki mesaj sinyallerini yakalamış olmalısın. Sanırım uyanıkken de etkileşime geçtik.

Mary gülümsedi.

-Anneme senin yeteneğinden bahsedersek, benim yerine seni kraliçe yapabilir. Benim için koca arayıp duruyor. Keşke erkek kardeşin falan olsaydı da kurtulsaydım bu işten.

YENİ BÖLÜM.

İkisi birlikte taht odasından içeri girdiler. Spark Mary'i taklit ederek selam verdikten sonra, Mary yumuşatılmış bir açıklamayla Spark'ı takdim etti. Üzerini süzen bakışların ardından Mary'nin büyük bir ciddiyetle bahsettiği Ağlayan Melekler konuşmasını bölerek araya girdi.

-Yeni gelen yükseltgen ziyaretçilerle görüştün mü?

Spark kafası karışmış bir şekilde baksa da Mary hep alışık olduğu bir şeyle karşılaşmış gibiydi. Derin bir nefes aldı.

-Evet. Ve hiçbiri üstün değil zaten. Geldikleri gibi geri döndüler.

-Bir an önce bul. Kraliçe olmak istiyorsan tabii.

-Elbette anneciğim. Ancak şuan da Ağlayan Melek tehdidi...

-Hallediverin.

-Ama zor ve te-

-Çekilin.

Mary sinirini zor yatıştırmışa benziyordu. Selam vererek dışarı çıktılar. Mary sinirini hal ve tavırları ile belli ederken ses tonunu sabit tutuyordu.

-Ne yapıyoruz?

-Ormana bakmaya gideceğim.

-Hangi ormana?

-Ağlayan Meleklerden daha ürkütücü görünen ormana. Şu Sarayın bitiminde olan.

-Orda bir orman yok.

Spark kaşlarını çattı. Tavana kadar uzanan pencerelerden birinin yanına doğru koştu.

-Orda işte.

Mary anlayışla gülümsedi.

-Orda bir şey yok. Orası bizim boş vadimiz. Halüsinasyon vadisi de denir. Kimine kendini, kimine geleceğini gösterir. Sanırım ilerde böyle bir ormanda bulunacaksın.Nasıl bir yer?

-Kanlı... Karanlık...

-O zaman mümkün oldukça uzak günler olmasını dileyelim.

Spark tam tersini istediğini söyleyecekken Mary'nin ağlayan meleklerin kilitlendiği depodan bahsetmesi üzerine vazgeçti. Bilmesi çok da gerekli değildi.

Deponun kapısı açılmadan içerdeki zihinleri ve acıyı hissedebiliyordu Spark. Kapıyı açtırmadı. Ağlayan Melekler akıllı varlıklardı. Saldırmaları işten bile değildi. Gözleri usulca kapanırken, artık alıştığı o karmaşık bulut zihnine çökmeye başlamıştı. Dışardaki kadar zayıf değillerdi. İçindeki adrenalin yatışmaya başlamıştı. Üstelik zihin misafiri olduğu Mary'nin düşünce-mesajları da onu epey yormuştu. Bir oda dolusu ağlayan melekle karşılaşmayı beklemiyordu. Medusa'ya saldırmanın yorgunluğu omuzlarına çökmeye başlamıştı. Uyku bastırıyordu. Ensesinden giren ağrı yıldırım gibi çakıyor, beyni içerden oyuluyormuş gibi ağrıyordu. Her karşı koyuşunda gözünün önünde güneş parlaması oluşuyordu. Sendeledi. Zihni yorgun düşmüştü. Ve bu da bedenini yorgun hissetmesine neden oluyordu. Dizleri üzerine çöktü. O an omzunda bir el hissetti. Mary... Zihinleri paylaşmak için mesaj yollamasını istiyordu. Spark bunu nasıl yapacağını bilmese de hissediyordu. Hissettiği bulutların bir kısmını bir araya toplamaya çalıştı. Zihninde dolaşan Mary'nin sesine ulaşmaya çalıştı. Sese yaklaştıkça Mary'nin silüeti gözüküyordu. Mary'i gördü. Aynı kıyafetler değildi. Bembeyaz tülden bir elbisenin içinde ellerini öne doğru uzatmıştı. Toparladığı bulut paketini onun avuçlarına bırakıverdi. Rahatlamıştı. Ancak Mary'de yanında, diz çöküyordu. Spark son bir gayretle rahatlayışını kullandı. Hepsini aynı anda Meleklere yolladı. O an bir şey oldu. Meleklerin zihni kapanmamıştı ama başka bir şey olmuştu. Zihinleri değişiyordu sanki. Mary'e baktı. O da hissetmişti. Kapıya yaklaştılar. Mary gardiyana başıyla işaret verince kapılar ardına kadar açıldı. Karşılarında Melekler yerine bir toz yığını duruyordu. Spark kafası karışmış şekilde Mary'e dönünce onun da kafasının karıştığını anladı. Ama bir fikri var gibiydi.

-Onların zihnini değiştirdin. Formunu değiştirdin.

-Nasıl yani?

-Ben... Emin değilim ancak... Hissediyorum sadece. Sanırım onları zihninde bir zindana kapatıp, köle haline getirdin.

-Nasıl yani? Ne demek bu?

-Artık bir ordun var demek. İstediğin zaman yanına çağırabileceğin, gölgelerden gelecek bir ordun.

-Ağlayan Melek ordusu mu? Sağ ol ama kalsın.

-Hayır. Onların formunu değiştirdin diyorum. Nasıl bir görünüm alacakları senin bilinç altına bağlı.

-Senin de.

-Ne?!?

-Onları bu hale ben getirmedim. Mesaj yolun buna yardım etmiş olmalı.

-Evet ama onları zihnime kapatmayı sağlayabilecek kadar iyi değilim.

Mary dudağını ısırdı.

-Şimdi gidiyor musun?

-Evet. Sen ne yapacaksın?

-Şu yükseltgenme olayı.

Spark ve Mary vedalaştı. Mary Spark'ın gezegenleri gezdiğini duyunca heyecanlansa da ses tonunu hiç değiştirmemişti. Bunun hanedana özel bir yetenek olduğunu düşünüyordu. Aracına ulaştığında yalnızlığa hapsolduğunu düşünüyordu. Tek başına olmak onun tercihi olsa da bunu Doktor'la beraber olmamak için seçmişti. Kapısı çaldı. Mary gelmişti. Davet beklemeden içeri girdi.

-Ne bakıyorsun? Koca aramak için gezegenimde oturup beklemem işe yaramıyor.

Spark güldü. Anlaşılan pijama partisi yapmak için kız arkadaş bulmuştu.

Devam Edecek.

Yazar Notu: N'DAN SONRA FRAGMAN da var :D

Bundan sonra Spark ve Mary'i başbaşa bırakacağız. Ancak kafamdaki kurguyu eğer kullanırsam işinize yarayacak bir çok bilgi bu bölümde gizli. Yükseltgenme olayı, karanlık orman, gölge ordusu... Bunlar finale kadar oynayacağım şeyler. O yüzden Mary bölümlerini tekrar okumanızı tavsiye ederim.

Ha, Spark ve Mary başbaşa derken, Doktor ve Anna'ya dönüyoruz demek istedim. Yani 2. Kısma geçiyoruz gençler!

FRAGMAN

İkiziyle aynı anda (her zamanki gibi) kıza yaklaştılar. Asayı çıkarmalarına yardım ettikten sonra, kız bir adım geri çekildi. Eliyle saçını düzeltti. Ve her zaman yaşadığı bir şeymiş gibi normal bir ses tonuyla sordu.
"Evet... Kimsiniz ve bu lanet olası yer neresi?"

...

"Düşüş!"
Ve Doktor kendi gülüşüyle birlikte Tardis'i sapasağlam yere indirmek için hamle yaptı.
"Geronimo!"

...

İkisi de aynı anda korkunç bir baş ağrısının esiri olmuşlardı. Elleriyle başlarını tutuyorlardı. Yüzlerindeki ifade ne kadar acı çektiklerini anlatmaya yetiyordu.

...

Ve ağzından çıkan tek bir kelime duygularını özetlemeye yetiyordu.
-What?!?

Doctor, Who Am I? | Türkçe | DWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin