2.Sezon - Kale -

205 24 2
                                    


Birazcık Doktor'u özleyin gençler. Sparkla macera yaşamaya hazır olun!

Hikayedeki orman tasvirini yansıtmasa da medyada bir adet ormanımız var buyrun, bakın.

UYARI: Ormanı unutmayın gençler.

(Kale)

Spark sinirle konsola yürüdü. Gözleri dolmuştu. Neydi yani bu durum? Neden sinirlenmişlerdi ki? Yaptığı şeyin zerre yanlış olduğunu düşünmüyordu. Medusa hak etmişti. Aldığı binlerce canın acısını ödemeliydi, ki Spark ödetmişti. Ona azdı bile. Sanki Doktor’un aldığı canların sayısını bilmiyordu. Değer verdiklerinin canı yandığında gözlerindeki alevlerin gökyüzüne ulaştığını kaç kez görmüştü? Ne hakla onu yargılıyorlardı ki?

Spark’ın aracı hala problemliydi. Boyut değiştirmek aracın gücünün azalmasına neden olmak yerine daha doğru zaman-mekan değişimi yapmasını sağlamaya başlamıştı. Problem olan şey aracın konsolundan çıkan kıvılcımlardı. Kimi zaman arızaya yol açıyordu. Ancak her zamanki gibi Spark’ın umrunda olan aracının hasarı değildi. O henüz kendi hasarlarını tamir edemezken, aracı nasıl tamir edecekti?
Sinirle konsoldaki düğmelerle oynarken, konsolun üzerine sonradan yerleştirildiği belli olan ekran yanıp sönmeye ve uyarı sesi çıkarmaya başladı. 

Spark ekrana yöneldiğinde gördüğü ağlayan meleklere öfkeyle baktı. Medusa’nın gidişiyle birçoğu heykele dönüşmüştü. Ancak ekrandakiler gibilerin bir kısmı yalnızca zayıflamıştı. Gezegene ve tarihe aracı kilitledikten sonra geriye yaslandı. Böylesine hurda bir araçla yolculuk biraz uzun sürüyordu.

Spark Doktor’un yanından ayrıldıktan sonra Dünya’ya dönmüş, ne yapacağını bilemez halde dolaşmaya başlamıştı. Sonra ayaklarının onu o kiliseye, her şeyin başladığı yere götürmesine izin vermişti. O andan itibaren yapacağı ilk şeyin tüm Dünyaları temizlemek olacağından emindi. Ağlayan Melekler’in sıçradığı her bir dünyayı onlardan temizleyecekti. Zihin gücünün ilk kez adamakıllı işe yaradığı bu yer, ona bu fikri vermişti. Ağlayan 

Melekleri alt etmek onun için çocuk oyuncağı haline gelmeliydi, artık. Master’ı geri getirse bile onu yenebilecek güçteyken bunu yapacaktı. Hayatını sorumsuz bir baba uğruna ya da kafasına göre gezinen bir züppe ile harcamayı düşünmüyordu.
İlk işi yakaladığı bir Ağlayan Melek’i analiz etmek olmuştu. Hepsinin zihni Medusa’ya bağlıydı. O zamanlar henüz Spark’ın gazabına uğramamış 

Medusa’ya ulaşmak nerdeyse imkansızdı. O da bu bağı örnek alarak bir tarama cihazı yaptı. Belli güç düzeyini aşmış ve aktif olan Melekler’i bulmasını sağlayacak bir cihaz. Medusa’ya olan bağları hepsinin ortak yönüydü ve bu zihin yumağında ne zaman bir ip çekilse Spark’ın haberi oluyordu artık.

Spark sakin adımlarla araçtan dışarı çıktı. Geldiği gezegenin adını dahi bilmiyordu. Cihaz koordinatları verse de sevgili aracının gösterge panelinde problem olduğundan Spark ne olup bittiğinden habersiz dışarı adımını attı. Zihni etrafı taramak üzere uyarılmıştı. Sakin bir ortamla karşılaşınca 
yürümeye devam etmeye karar verdi.

Geldiği yer bir saraydı. Saray yemyeşil kırların üzerinde uzanırken karşısında bir masmavi bir deniz vardı. Her şey Dünyadaki gibiydi. Tek fark; sarayın gerçekten güzel oluşuydu ve hemen dibindeki karanlık ormandı.

Spark zihnini karanlık ormana çevirdiğinde kan ve dehşetin kokusunu aldı. Orman akıl almaz kötülükle doluydu. Kurbanların henüz yok olmamış zihinlerini hissedebiliyordu. Dehşet ve korku içindeydiler. Okuduğu silik düşüncelerden anladığı kadarıyla ölmek üzere olan 3 kişi vardı ormanda. 

Aralarından birinin kan kaybı ve baş dönmesi endişelerini duyunca ters bir şekilde ağaçlardan asılmış ve boğazları kesilmiş halde ölümü beklediklerini anladı. Kan pompalanmaya devam ediyor ve boğazlarından aşağıya süzülüyordu. Aralarından birinin ağzına kendi kanı giriyordu. . Ağzındaki kanlanmanın nedeni kanın dışarı çıkması mıydı, içeri girmesi mi? Yavaş yavaş zihinler kapanırken Spark dikkatini ormandaki ağaçlara yöneltti.

Ağaçlar dünyada olamayacak kadar farklıydı. Her birinin tepesinde hare şeklinde kırmızı ve mavi halkalar vardı. Damara benzediklerini düşündü Spark. Ağaçların yaprakları hem şekil hem renk bakımından farklıydı. Adeta sıvıyı andıran yaprak yığını yere kadar uzanıyordu. Durmadan akan bir nehre benziyordu. İki yandan aşağı dökülen yaprakların arasından ağacın spiral halinde gövdesi vardı. Spiral ormanın karanlığına zıt bir şekilde kemik beyazına bürünmüşken karanlığı getirenin ne olduğu anlaşılmıyordu. Yapraklar bordo bir nehirdi. Karanlığı getirenin karanlık ruhlar olduğu söylenebilir miydi? Spark yaprak görevi gören bordo nehrin kandan yapıldığından şüpheleniyordu.

Gözlerini zorlukla ormandan çektiğinde onu buraya çeken meleği arıyordu. Öğrendiği şey Medusa’nın melekleri -nasıl başardıysa- Dünya dışındaki benzer yerlere de dağılmışlardı. İnsan ırkının yayılmacı politikası onları galaksilerden galaksilere taşımıştı. Basit bir dekor olarak götürülseler de baş rolü almaları uzun sürmüyordu. Ve şimdi de buralarda bir yerde saldırıya hazır bir melek vardı. 

Kocaman sarayın bahçesi karanlık ormana kadar uzarken, bahçenin ön kısımlarındaki silüeti gördü. Burdan bakınca insana benzese de pek çok Ağlayan Melek de insana benzeyebiliyordu değil mi?

Zihnini silüete yöneltti. Ah… Başında bir ağrı oluşmaya başlamıştı. Kafasını hafifçe sallayarak ağrıya aldırmamaya çalıştı. Temkinli adımlarla ilerlerken zihninde gördüğü şey afallamasına yol açtı.

“Yorgun suların ışığı ne derece yansıtır gerçeği? Rüyalar bizim gerçeğimizse şayet diğerleriyle nasıl bir aradayız?”

Spark’ın afallamasına neden olan cümlelerin edebi yoğunluğu değildi. Cümleleri duyuyordu. Bunu daha önce hiç yaşamamıştı. Düşünce okumak bir şeydi ama düşünce duymak? Neden bilmiyordu ama biraz baskıyla düşüncenin sahibini zihninde görebilirdi belki. Kaşlarını çattı. Bu kadarı biraz fazlaydı.

Devam Edecek...

Bölüm uzunluğu tamamen kurguyla alakalı :)
Beğeni gelmiyor bölüm ekleyemiyorum. Cidden niey bir anda 3 kat azaldı vote? İlk bölümlere ilgi artıyor son bölümlere 3 vote zor buluyorum. Sizi seven yazarınız.

Doctor, Who Am I? | Türkçe | DWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin