Asalak Fenomen

By mervegnr_

4.1M 343K 177K

Sivri diliyle eleştiri videosu çekip paylaşan Feyza Soysal'ın bu sefer hedefinde; işine karışılmasından hazze... More

-TANITIM-
1- Sölenter
2- Beklenmedik mail
3- Doktor oluyorum!
4- Ceza
5- Cereyanda kalma
6- Asalak fenomen
7- Güzelliğine (!)
8- Sağlıkta şiddet
9- Yemek teklifi
10- Torpilli
11- Kahve diyeti
12- Kahverengi
13- Nişan alışverişi
14- Narsist
15- Yoğurt
16- Osman
17- Yanık
18- Yangın merdiveni
19- İlk öpücük
20- İlk randevu
21- Zeki narsist bir polyanna
22- Ömrünü uzatmak istemiyor musun?
23- Zehirlenmişti
24- Mide lavajı
25- Sölenter Poyraz
26-Kan
27- Yeni Video
28- Altı yüz elli yedi
29- Kardeş kavgası
30- Fotoğraf
31- Aşk
32- Çorba lekesi
34- Ferhat Aydoğan
35- Doğum günü
36- Skandal
37- Gelip geçici
38- Bir yabancı gibi
39- Pişmanlık
40- Kurumuş boğazım
41- İlayda
42- Fakat korkma, geçecektir
43- Seksen bir gül
44- İstenmeyen akraba
45- Hamile mi?
46- Dokunma bana
47-Çıkmaz
48- Moruk
49- Kahvaltı
50-Sana hâlâ aşığım ya!
51-Âşk
52- Kalbim sıkışıyor
53- Yakalanmak
54- Beklenmedik karşılaşma
55- O
56- Kavga
57- Nezarethane
Final- Anne oğul

33- Lütfen para at kutusu

66.5K 5.4K 2.6K
By mervegnr_

Uyudunuz mu?? 

Uyumadıysanız, bölüme bekleniyorsunuz! Vote bırakmayı ve yorum atmayı unutmayın, keyifli okumalar!

**

Güldü Feyza ve masumca ben bir şey yapmadım, der gibi ellerini havaya kaldırdı. Merthan yaklaştı ona, yaklaştı, yaklaştı. Ellerini sedyenin iki yanına koyarak ona doğru eğildi, burnu burnuna değdi.

"Şu an," dedi Merthan. Bekledi bir süre, bakışlarını dudaklarına indirdi, sonra tekrar gözlerine çıkardı ama bu sefer bakışları daha yoğundu. Daha tutkulu. "Ne kadar baştan çıkarıcı olduğunun farkında mısın?"

"Öyle miyim?"

"Öylesin," dedi, öpecekmiş gibi yaklaştı. Gözleri kapandı, aralarında bir nefeslik boşluk kalmış ya da kalmamışken geri çekildi ve "Hazır buradayken," diyerek konuyu değiştirdi. Bir yandan da Feyza'ya baktı. Onun gözlerinde istediğini alamamanın verdiği siniri görmek; onu öpmemek için kullandığı iradesini hiçe sayarak, tüm hücrelerine tam şu an da onunla sevişmek için direktifler yollamasına neden oluyordu. "Sana hediyeni vereyim."

Feyza onun aralarında hiçbir etkilenme olmamış gibi ansızın geri çekilip konuyu değiştirmesine sinirlendi. Bunu da sesine yansıttı. Öfkeyle "Kesin kolye almışsındır," dedi. Merthan'ın çekmeceye uzattığı eli duraksadı, kaşlarını çatarak başını ona çevirdi, sonra da "Herkes kolye alır," diye homurdandı. "Önemli olan nasıl bir kolye olduğu."

Feyza düşünüyormuşçasına başını tavana doğru kaldırdı. Elleri sedyenin her iki yanındaydı, ayaklarını ileri geri sallıyordu. "Düşüneyim... Doktor sevgili nasıl bir kolye alabilir..." Başını eğdi, ona baktı. "Kesin stetoskop desenli, kalpli bir şey almışsındır."

Merthan Feyza'nın bu kadar net nokta atışı yapamayacağına emin olduğundan "Odamı mı kurcaladın?" diye sordu. Feyza hemen "Hayır," diyerek inkâr etti.

"Odamı kurcaladın."

"Sadece ıslak mendil arıyordum."

Merthan üst dolapların birinden ıslak mendil alarak ona uzattı. Hediye kutusu elindeydi, Feyza ıslak mendili aldı ama gözlerini kutudan ayırmadı sonra da "Merthan," dedi, oyunbaz bir şekilde. "Ben bir şey öğrendim. Aslında... sen öyle şeyler söyleyince merak ettim, gerçekten doğru mu söylüyorsun diye..."

Merthan Feyza'nın dediklerinden hiçbir şey anlamamıştı ama her ne dediyse doğru söylediğine emindi. Kollarını göğsünde bağlayarak, omzunu duvara yasladı.

"Öpüşmenin faydalarını araştırdım biraz."

Merthan gülümsedi, gülümseyişinin büyüyeceğini hissettiğinde dudaklarını birbirine bastırdı. Feyza "Doğruymuş," diye konuşmasına devam ettiğinde kaşlarını havalandırarak kibirli bir edayla ona baktı.

"Ben artistlik yapmak için öyle altı boş laflar etmem."

"Kaloride yaktırıyormuş."

"Hm," diye mırıldandı Merthan. Feyza'nın ne istediğini biliyordu, işin aslı o da istiyordu ama kendisini frenleyemeyecek olmasından korkuyordu ve ilk kez böyle bir korku yaşıyordu. Normalde hormonlarının bu denli etkisi altında kalmazdı. Kendini çok rahat bir şekilde dizginleyebilirdi ama konu Feyza olunca kendisinde dizginleyebileceği hiçbir şey kalmıyordu.

Feyza başını salladı, gözlerini gözlerine dikti, eliyle onun dirseğinin üzerinden tuttu. Merthan bakışlarını kolunu tutan ele çevirdi. Göğsünde bağlı olan kolları yavaş yavaş birbirinden ayrıldı.

"Bir iki kilo fazlam var."

Merthan gergince gülümseyerek Feyza'nın dizlerinin arasına girdi. "Bence daha çok fazlan var," dedi. Eli beyaz önlüğün içerisinden ilk karnını buldu, sonra beline doğru hareketlendi. Dudaklarına yaklaştı, küçük ama sert bir öpücük bıraktı ve ondan uzaklaşmadan hemen önce kaba bir tavırla "Üzerini giyin," dedi. "Yoksa fazlalığın mazlalığın kalmayacak."

Güldü Feyza.

"Önce kolyemi tak."

Merthan kolyeyi kutusundan çıkardı, zincirinden tuttu. Feyza daha rahat takması için sırtındaki saçlarını önüne aldı. Merthan kolyeyi boynuna taktı, sonra çıplak kalan omuzlarından bir kere öptü. Önüne geçti, taktığı kolyeye baktı.

"Çok yakıştı."

Gülümsedi Feyza, sedyeden kalkarak aynanın karşısına geçip yüzünde kocaman bir gülümsemeyle kolyesine baktı. Hep hiç çıkarmayacağı, özel bir kolyesi olsun istemişti. Sonunda olmuştu.

**

Bir hafta sonra

Merthan salondaki altı kişilik masanın tam ortasındaki kutuyu eline alarak evirip çevirdi. Aynı kutuyu sabah kalktığında komidinin üzerinde ve banyodaki aynanın önünde bulmuştu. Poyraz'ın işine benziyordu.

Ayşe teyzenin mutfaktan çıkmasıyla birlikte ona dönüp, elindeki kutuyu kaldırdı. "Bunlar ne?" diye sordu.

"Kutuları mı diyorsun?" dedi Ayşe teyze gülerek. "Lütfen para at kutusuymuş. Poyraz her odaya bir tane bırakmış, benim odamda da var. Sabah yanıma gelip zorla para attırdı."

Güldü Merthan, oğlu tablet almak için para biriktiriyor olmalıydı.

Başını arkasına çevirerek salonda garip hareketlerle öne arkaya yürüyen oğluna baktı. "Şşt Poyraz," dedi ona bakması için. Poyraz hemen ona döndü, ne var dercesine başını oynattı. "Gel bakıyım yanıma."

"Sö-len-ter ro-bot Poy-raz-ın o-ra-ya gel-me-si i-çin bi-re ba-sın ve ku-tu-ya pa-ra a-tın."

Merthan onun oyununa katılarak elini cebine attı, çıkan on lirayı kutuya bıraktı ve "Kumandası nerede bunun?" diyerek Ayşe teyzesine döndü.

Poyraz gizlice oyundan çıkmış gibi elini dudaklarının kenarında pencere yaptı "Baba bire basıyormuş gibi yap, hayali," dedi. Merthan dediğini yapınca Poyraz dizini ve dirseğini bükmeden, daha doğrusu bükmemeye çalışarak ona doğru yürüdü. Tam önüne geldi.

"Ne is-te-miş-ti-niz ba-yım e-fen-di?"

"Su."

"Ku-tu-ya pa-ra bı-ra-kın ve i-ki-ye ba-sın."

Merthan yapma ya, dercesine kaşlarını havaya kaldırdı. Oğlu on liraya sadece yanına gelmişti, böyle giderse ondan çok kazanacaktı. Eh tablet parasını da bir haftaya toplardı.

Bu sefer cebinden para çıkarıyormuş gibi yaptı, çıkardığı hayali parayı da kutuya attı. Tabii Poyraz derince kaşlarını çattı. Sonra bozuluyormuş gibi tüm vücudunu oynattı, ellerini salladı, ayaklarıyla tekme attı.

"Ha-ya-li pa-ra ge-çer-siz-dir. Ha-ya-li pa-ra ge-çer-siz-dir. Ha-ya-li pa-ra ge-çer-siz-dir..."

Merthan onun kutuya para atmadan susmayacağını bildiğinden cebinden cüzdanını çıkardı. Kâğıt paralarına baktı. "Tüh," dedi. "Bozuk param kalmamış."

"Bü-tün pa-ra ge-çer-li-dir."

Merthan ona yalvaran bakışlar atan oğluna kayıtsız kalamadı, cüzdanından yüz lirayı alıp oğluna gösterdi sonra da kutuya attı.

Poyraz kocaman sırıttı, çok değil ama. Hemen ciddileşerek bacaklarını kapadı. "Su-yu-nuz ge-ti-ri-li-yor ba-yım e-fen-di," dedi, yine dizini ve dirseklerini bükmemeye çalışarak mutfağa girdi.

Ayşe teyze Poyraz'ın arkasından bakarken "Ne olacak bu çocuğun hali," diye tatlı tatlı söylendi. Merthan'ın küçüklüğünü bilirdi, severdi de hatta çok severdi ama Poyraz onun için başkaydı. Hem torunu gibiydi hem arkadaşı.

Kantinden değişik bir şey alsa hemen ona da getirir "Ayşe teyze bak bu senin zamanında yoktur," diye ona uzatırdı.

Evde canını sıkıldıysa eğer peşinden ayrılmazdı. Mutfağa gitse mutfağa gelir, tuvalete gitse kapısında bekler, bazen saklanıp onu korkutmaya çalışır, sevdiği bir şeyi hep birlikte yapalım isterdi... Film izleyecekse beraber, oyun oynayacaksa beraber, yemek yapılacaksa beraber. Çoğu zaman dayanamaz yanından kovardı çünkü Poyraz'ın eli ayağı hiç rahat durmazdı. Unu kaç kere avuçlayıp yüzüne atarak "Hadi un savaşı yapalım!" demiş, saymamıştı. Her seferinde "Nimetle oyun oynanmaz," diye kızsa da Poyraz tekrar tekrar yapmaktan hiç vazgeçmemişti.

"Sen bu kadar yaramaz değildin," dedi Ayşe teyze Merthan'a dönerek. "Annesine mi kime çekti?"

Merthan'ın yüzündeki ifade çekildi, öyle bomboş baktı. Cevap vermedi ama içten içe cevabı biliyordu. Ona da şımarmak için bir şans verilse en az Poyraz kadar yaramaz bir çocuk olurdu. Oğlu ona benziyordu. Onu büyüten, onu canından çok seven babasına.

Poyraz mutfaktan su getirdiğinde, Merthan onun getirdiği suyu üç yudum da bitirdi. Sonra koltuğun üzerine attığı ceketini eline aldı. "Ben dışarı çıkacağım," dedi.

Oğlu hemen "Ben de geleceğim," diye atıldı. Böyle bir atak beklediğinden başını iki yana sallayarak "Hayır," dedi. "Gelemezsin."

"Nereye gideceksin? Benim evde canım sıkılıyor ama?"

"Bir arkadaşımla buluşacağım."

"Miraç amcamla mı?"

"Hayır."

"Kiminle? Ben tanıyor muyum? Tanımıyorsam bile tanışırım değil mi baba? Ben de geleyim."

"Olmaz, yarın iş çıkışı da seninle çıkarız dışarı."

"Baba vallahi çok konuşmam, ben de geleyim, ne olur."

Sesli bir nefes aldı Merthan, Poyraz'ın öyle kolay onu evden göndermeyeceğini biliyordu. Elini yine cüzdanına attı. Normalde oğlu pek paraya tav olmazdı ama bu sefer para biriktiriyordu. Muhtemelen ikna olacaktı. Ve oldu da sadece pahalıya patladı.

O elli lira çıkardı Poyraz başını iki yana sallayarak "İki yüz," dedi. Merthan bir şey demeden iki yüz lirayı gösterip kutuya attı ve "Şimdi çıkabilir miyim?" diye sordu.

Poyraz "Geç gelme," diyerek arkasını döndü. Mutfağa Ayşe teyzesinin yanına gitti. Merthan da evden çıktı. Ayakkabısını giyerken Feyza'yı aradı.

"Bizim eve gidiyorum," dedi. Geçen gün Feyza ona evin son halini görmesi için neredeyse yalvarmıştı. Aslında dün gidip bakacaktı ama son anda acile hasta gelmiş, hastaneye gitmek zorunda kalmıştı. Ondan öncesi evi iki kez görmüştü, bir evi Feyza'ya göstermek için birlikte gittiklerinde bir de boya badana ve temizlik yapıldıktan sonra. Zaten ondan sonrasıyla Feyza ilgilenmişti. Başta her yaptığı adımını ona atıyordu. Bak nasıl olmuş, burayı şöyle yaptım, burası sanki olmadı, değiştirsem mi, sence nasıl... Son iki gün, evle ilgili hiçbir şey yazmamıştı. Sadece ne zaman gidip göreceksin, deyip durmuştu.

Merthan'a kalsa soluğu evlerinde alacaktı ama bu iki gün şartlar hiç istedikleri gibi gitmedi.

"Ya gerçekten mi?" diye sordu, Feyza sevinçle.

"Evet, hazırlan. Geçerken seni de alayım."

"Hemen hazırlanıyorum."

Telefonu kapadılar, Merthan arabayı Feyza'nın evine sürdü. Kapının önüne gelince çaldırdı, Feyza onun geldiğini anlamış olmalı ki çağrıyı yanıtlayıp "Çıkışıyorum şimdi aşkım," diyerek bir şey demesine fırsat vermeden kapadı. Bir süre telefonuna baktı Merthan, sonra cebine koydu, parmaklarıyla direksiyonda bir ritim tuttu.

Çok geçmeden Feyza geldi, arabaya bindi. Biner binmez de Merthan'ın boynuna uzandı. Sımsıkı sarıldı. "Eğer," dedi Merthan. Feyza onu görmek için hafif geri çekildi, elleri hâlâ boynundaydı. "Bir daha stajını asarsan, sınıfı geçmemen için ne gerekiyorsa yaparım."

"Çok kötüsün, zaten zor geçiyorum."

"Ciddiyim, bir daha ne olursa olsun stajını asma."

"Neden? Çok mu özledin beni?"

Merthan cevap vermedi, sadece "Sen özlemedin mi?" diye sordu. Feyza durup düşündü. Aslında düşünmesine gerek yoktu, ona vereceği tonlarca cevap vardı. Özledim diyebilirdi, nasıl özlemem diye o da bir soru sorabilirdi... Hiç olmadı, onu öpebilirdi. Ama o hiçbirini yapmadı. Yüzünü buruşturdu ve "Çok değil," dedi.

Merthan öyle mi, dercesine başını yana eğerken kaşlarını havalandırdı. Belini tutan eli sıklaştı.

"Sınıfta kalman bir dilekçeme bakar. Hemen beni deliler gibi özlediğine ikna et."

"Zaten sınıfta kalacak gibiyim, iyi bir bahanem olur."

"İlla özlemedim diyorsun yani?"

"Özledim," dedi Feyza, birden ciddileşti. Şımarıklık yapmayı bıraktı, bakışları yumuşadı ve sanki sabahtan beri nefes alamıyormuş gibi sesli bir nefes aldı. "Çok özledim."

Bu sefer oyunbozanlık yapan taraf Merthan oldu. Dudaklarına doğru "Pek ikna olmadım," diye fısıldadı. Feyza gülümsedi, o gülümseyince Merthan dayanamadı dudaklarından bir öpücük çaldı. Sonra "Hadi beni ikna et," dedi. Bir kez daha öptü. Bir kez daha ve bir kez daha.

Feyza gülerek geri çekilirken "Artık eve gidelim," dedi. "Son hali çok güzel oldu, bayılacaksın."

"Bakalım, göreceğiz."

Arabayı eve sürdü Merthan, eve vardılar. Feyza hiç ses çıkarmadan Merthan'ın hemen yanı başında dikildi. O evin son halini görmüştü ama Merthan görmemişti. Gözlerini Merthan'dan ayırmadan tepkisini izledi.

Merthan içeriye doğru yürüdü. Çok uzun olmayan holde, yan yana iki tablo asılıydı. İkisi de çizimdi. Birinde anatomik kalp, diğerinde anatomik kafatası vardı, içerisindeki çiçekler ve kelebekler çizimin dışına doğru taşıyordu. Feyza'ya dönerek gülümsedi Merthan sonra devam etti, salona girdi.

İlk dikkatini mutfak çekti. Mutfak dolaplarını değiştirirken tezgâha da el atmışlardı. Eski beyaz renk, çatlakların olduğu mermeri ahşap mermerle değiştirmişlerdi. Dolapların bir kısmının kapakları ahşaptandı, bir kısmı da salona doğru olan kısmı, siyah renkteydi. Mutfağın salona açılan kısmındaki avizeler neredeyse tezgâha kadar iniyordu. Tezgâhın karşısında iki tane yüksek siyah bar taburesi vardı.

Dayanamadı "Nasıl?" diye sordu Feyza. Merthan cevap vermek yerine salona yöneldi. Krem renkli köşe koltuğunun oturma yeri, tek kişilik yatağı aratmayacak kadar genişti. Üzerinde bir sürü kırlent vardı. Koltuğun tam karşısında dev ekran televizyon, televizyon ünitesi de ahşaptan yapılmıştı. Ünitenin bölmelerinde kahverengi kalın mumlar duruyordu. Salonun ortasındaki halı küçüktü ve tüm o sadeliğe tezat bir şekilde desenliydi.

Feyza bir kez daha ama bu sefer biraz da sinirli bir ifadeyle "Nasıl olmuş ya?" diye sordu.

Merthan "Dur," dedi. "Yatak odasına da bakıyım."

Yatak odası, salona göre biraz daha küçüktü. Geniş yatak odanın dörtte üçünü kaplamıştı. İki komidin ve bir duvardan diğer duvara uzanan dolaptan başka bir şey yoktu. Dolap kapaklarının tümü aynadandı, bu da odayı daha büyük gösteriyordu.

Tekrardan salona geçtiler, Merthan belini mutfak tezgahına yasladı, bacaklarını da hafifçe kırarak ileri doğru uzattı. Feyza hemen karşısındaydı ve ondan bir tepki bekliyordu.

"Güzel olmuş," dedi Merthan, sadece. Dekorasyon işlerinden anlamazdı, ilgi alanına girmiyordu. Yine de beğenmişti ama şöyle bir düşününce en çok Feyza'nın uğraşmasını, Feyza'nın elinin değmesini beğenmişti. Satın aldığından beri en fazla bir elin parmakları kadar uğradığı evde sanki kırk yıldır yaşıyormuş gibi hiç yabancılık hissetmemişti.

"O kadar uğraştım," diye sinirle homurdandı Feyza. "Sadece kuru bir güzel olmuşla yırtamazsın. Lütfen över misin? Çok güzel olmuş, bayıldım ve saire ve saire."

Onu kendisine çekerken gülümsedi Merthan.

"Çok güzel olmuş, bayıldım."

Feyza başını geriye attı, büyükçe de ofladı. "Kendi cümlelerinle öv."

"Çok sevdim," dedi Merthan. Eli belini okşadı. "Çok çok sevdim. Ama en çok evin her yerinin sen kokmasını sevdim."

"Ya," diye sondaki 'a' harfini uzatarak elini onun boynuna attı Feyza. Dans eder gibi sağa sola hareket ettiler.

"Elinin değdiği her yeri güzelleştiriyorsun."

Bir kez daha aynı tonlamayla, aynı uzatmayla "Ya," dedi Feyza. Merthan da bu sefer ona eşlik etti, onu taklit edercesine "Ya," dedi, sondaki 'a' harfini uzatarak. Feyza güldü, boynundaki elini sıklaştırdı ve kısılan sesiyle "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu. Aslında sorusunun gittiği yer belliydi.

Boş bir ev ve ikisi...

Merthan bakışlarını onun dudaklarının üzerinde tuttu. Hâlâ oldukları yerde dans ediyormuşçasına salınıyorlardı. İkisinin de istediği şey aynıydı ama Merthan yine de "Bana yemek yap," diyerek ortamın enerjisini değiştirdi. En azından değiştirmeyi denedi. Onunla birlikte olmak istiyordu, çok istiyordu ama bu evi birlikte kullanmayı teklif ettiğinde Feyza'nın aklına gelen şeyi, sanki gerçekten öyleymiş gibi ilk birlikte geçirdikleri anda olsun istemiyordu.

Feyza bakışlarını buzdolabına çevirerek "Dolapta hiçbir şey yok ama," dedi. "İstersen bugün dışarıdan söyleyelim."

Asabi bir tavırla "Yo," dedi Merthan. "Gidip dolabı dolduralım, sonra da bana yemek yap. Bakalım dediğin kadar marifetli miymişsin."

Feyza öyle kolay gaza gelen biri değildi ama konu Merthan olunca kendini ona ispatlamak istiyordu. Bu sefer de öyle oldu. Direkt, ne yapayım diye sordu. Merthan düşünedurunca kendisi tavuk pilav yapayım mı diye atladı. Merthan "Tamam, tavuk pilav yap," dedi. Birlikte alışverişe çıktılar, tüm malzemeleri alıp eve geri geldiler. Feyza hemen işe koyuldu. Merthan ona yardım etmek yerine tezgâhın karşısındaki bar taburesine oturarak gözlerini kırpmadan onu izledi. İzledi.

Ve bir kez daha hayran kaldı ona. Bir kez daha âşık oldu.

Yemekler pişince Feyza'nın masayı hazırlamasına yardım etti, hatta salatayı o yaptı. Evde ilk yemeklerini yediler. Feyza iki dakikada bir nasıl olduğunu sorup durdu. Merthan güzel olduğunu söyleyince, bu sefer ne kadar güzel diye sordu. Çok deyince, gerçekten mi diyerek tasdik etmesini bekledi.

Her şeyiyle güzel bir gün geçirdiler, yemekten sonra film açtılar ama daha bitiremeden Ayşe teyze  aradı. Poyraz ısrarla onu eve çağırdı, gitmek zorunda kaldılar. 

**

ig: merveegnr_



Continue Reading

You'll Also Like

16.2K 2K 22
İnsanlar üçe ayrılır; Yaşayanlar, Yaşamayanlar. Yaşayamayanlar... Yaşayanlar: hâlâ dünyadaki hayatına devam edenler. Yaşamayanlar: öldükten sonra iki...
159K 916 6
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
3.6M 132K 73
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
2.9K 1.3K 33
Fantastik bir kitaptır! Siyah beyaz bir ülke, sadece siyah ve beyaz ve bu ülkenin kralı Adonis ile kraliçesi Bia. Yaşadıkları olaylar, hüzünler ve m...