Asalak Fenomen

By mervegnr_

4.1M 342K 177K

Sivri diliyle eleştiri videosu çekip paylaşan Feyza Soysal'ın bu sefer hedefinde; işine karışılmasından hazze... More

-TANITIM-
1- Sölenter
2- Beklenmedik mail
3- Doktor oluyorum!
4- Ceza
5- Cereyanda kalma
6- Asalak fenomen
7- Güzelliğine (!)
8- Sağlıkta şiddet
9- Yemek teklifi
10- Torpilli
11- Kahve diyeti
12- Kahverengi
13- Nişan alışverişi
14- Narsist
15- Yoğurt
16- Osman
17- Yanık
18- Yangın merdiveni
19- İlk öpücük
20- İlk randevu
21- Zeki narsist bir polyanna
22- Ömrünü uzatmak istemiyor musun?
23- Zehirlenmişti
24- Mide lavajı
25- Sölenter Poyraz
26-Kan
27- Yeni Video
28- Altı yüz elli yedi
29- Kardeş kavgası
30- Fotoğraf
31- Aşk
33- Lütfen para at kutusu
34- Ferhat Aydoğan
35- Doğum günü
36- Skandal
37- Gelip geçici
38- Bir yabancı gibi
39- Pişmanlık
40- Kurumuş boğazım
41- İlayda
42- Fakat korkma, geçecektir
43- Seksen bir gül
44- İstenmeyen akraba
45- Hamile mi?
46- Dokunma bana
47-Çıkmaz
48- Moruk
49- Kahvaltı
50-Sana hâlâ aşığım ya!
51-Âşk
52- Kalbim sıkışıyor
53- Yakalanmak
54- Beklenmedik karşılaşma
55- O
56- Kavga
57- Nezarethane
Final- Anne oğul

32- Çorba lekesi

65.1K 5K 3K
By mervegnr_

**

Binnaz Hemşire, bugün ona denk gelen ikinci uyumsuz hastasına da damar yolu açtıktan sonra bulduğu ilk sandalyeye kendini bıraktı. Dün gece kızı rahatsızlanmış, uykusunu alamamıştı. Kocası da sağ olsun hiç yardımcı olmamış, sesten uyanamayınca salona geçmişti. Üstelik sabah kalktığında koltukta uyuduğu için boynum tutuldu, diye şikâyet etmişti. Boşansaydı aslında... Boşansa mıydı?

Oturduğu yerde gözlerini kapayarak, dinlenmeye çalıştı.

Zaman gittikçe daha ağır akmaya başlayınca, damar yolu açan arkadaşının başında dikilen kıza "Feyza," diye seslendi. Feyza hemen ona döndü, dönmekle de kalmayıp yanına doğru hareketlendi.

"Efendim Binnaz Hanım?"

"Bana kantinden bir kahve alıp gelir misin? Ayılamayacağım yoksa."

"Tabii, filtre kahve alıyorum."

"Aynen."

Kantine indi Feyza, kahveyi aldı. Oyalanmadan acile doğru yürüdü. Kantinle acil arasında bahçe ve uzun bir koridor vardı. Bahçeden geçti, koridora girdi. Acil ve polikliniklerin kapısı aynı koridorun üzerindeydi. Biri koridorun bir ucunda diğeri, diğer ucundaydı ve tam ikisinin ortasında, kalabalık toplanmıştı. Güvenlik görevlisi yanından geçerek kalabalığa doğru yürüdü.

İki kadın kavga ediyor olmalıydı çünkü gürültülerin çoğunluğunu durmadan "Sen kimsin," diye tekrarlayan kadın çığlıkları oluşturuyordu. Feyza durup olayı izlemek istedi ama eğer durursa kahve soğuyacaktı, durmadı. Yine de adımları yavaşladı, koridordan geçerken bakışlarını kalabalığın üzerinde tuttu.

İki kişi bir kadını tutuyordu, kadının üstü başı kendisini tutanlardan kurtulmak için çabaladığından dağılmıştı. Saçları yüzünün bir tarafını tümüyle kapıyordu. Diğer kadın daha sakindi. Onu pek tutmuyorlar daha çok o kendisini tutan insanların arkasına doğru gizleniyordu ama bir yandan da geri durmuyor, laf atıyordu.

"Saygısızsın sen! Terbiyesiz!"

İki kişinin tutmaya çalıştığı kadına anlık bir güç geldi, kollarından tutanlarla beraber kadına doğru ilerledi. Bir yandan da "Bak hâlâ konuşuyor!" diye öfke savurdu. Kalabalık kadını tutacağım diye Feyza'nın üzerine doğru geldi, tam sırtı ona dönük bir adam eline çarpacakken biri önünü kesti.

"Dikkat et."

Merthan.

Feyza başını kaldırdı hemen. Sevgili oldukları zamandan sonra, hastanedeki stajlarının sabahı her zaman soluğu Merthan'ın yanında almıştı ama bugün hastanede sadece doktor-hemşire olacağız diye aldıkları kararda ne kadar ciddi olduğunu göstermek için yanına gitmemişti. Merthan da gelmemişti. Şimdi karşısına çıkmasının bir tesadüf olduğunu düşünmüyordu, planlıydı. Onu görebilmek için etrafında dolaşıyordu.

İçten içe sevindi Feyza lakin yüz ifadesini korudu, sadece bakışları pürüz çıkardı. Onunla herkes gibi konuşabilirdi, ona herkes gibi gülümseyebilirdi, onu herkes gibi dinleyebilirdi ama ona herkes gibi bakamazdı.

Bir şey demeden kahve kupasını daha sıkı tutarak acile girdi. Kuralı o koymuştu ve geri adım atmayacaktı, atmak istemiyordu. Kahveyi Binnaz Hanım'a verdi ama kadın, hastalardan kahvesinden üç yudumdan fazla alamadı.

Eylül yanına gelip kendi kendine konuşuyormuşçasına "Bugün herkes gergin mi yoksa bana mı öyle geliyor?" diye mırıldandığında Feyza bakışlarını acilin içerisinde gezdirdi. Binnaz Hemşire genel olarak ciddi ve kibar biriydi yine de bugün canının sıkkın olduğu belliydi. Onun haricinde staj arkadaşlarından Şule, ne yapsa asiste ettiği hemşiresinden gizli gizli dert yanıyordu. Eylül'ün asiste ettiği hemşire, muhtemelen Eylül'ün bugün herkesin gergin olmasını düşünmesinin nedeni olacak kadar gergindi. Geldiğinden beri kaşları çatıktı, ayak altında dolanan herkesi küçük büyük azar çekiyordu. Orada ne işin var, sabaha kadar seni mi bekleyeceğiz, hızlı ol, düzgün tak şunu, bir şeyi de becer...

"Herkesi bilmiyorum ama Hande Hemşire bugün bir gergin."

"Sen de fark ettin değil mi? Ne yapsam laf söylüyor. Kızlardan duydum, ara ara böyle olduğu dönemler varmış. Umarım," konuşmasına devam edemedi, çünkü Hande Hemşire bakışlarını onun olduğu tarafa doğru çevirdi. Konuşmasını "Uzun sürmüyordur," diye tamamlarken öfkeli bakışlarıyla ona doğru yürüyen Hale Hemşireye baktı.

"Bölmüyorumdur inşallah hanımlar?"

"Hasta gidince bi-"

Hale Hemşire etrafına bakındı, herkes bir şeyle ilgileniyordu. Temizlikçi az önce birinin çarpmasıyla yere dökülen tedavi malzemelerini topluyordu, stajyerlerden biri damar yolu açıyordu, diğeri tansiyon ölçüyordu...

"Ne acilin hastası biter ne de kaytarmak isteyenin bahanesi," dedi Hale Hemşire.

Kaytarmıyorduk, dememek için ikisi de dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı. Feyza kan alma birimindeki muameleyi acilde de görmek istemediğinden sessiz kaldı. O sessiz kaldıkça Hale Hemşire üzerine oynadı.

"Podyumda değilsiniz, öylece durup poz kesmeyin."

Eylül "Ben hastayla ilgileneyim," dediğinde Hale Hemşire ona son bir kez kaba bir tavırla bakıp arkasını döndü. Yanlarına kadar gelip azarlamasının nedeni Eylül boş kaldığı için değildi, oydu. Onlardan daha küçük yaşta, onlardan daha alt kıdemde olup daha rahat bir yaşam sürdüğü için katlanamıyorlardı muhtemelen.

Hale Hemşireden sonra artık Feyza da gergindi. Kimseyi azarlamıyordu ama asık suratını düzeltemiyor, kaşları hafif çatık bir şekilde Binnaz Hemşireye yardımcı oluyordu. Bir buçuk saat sonra öğlen arasına çıktılar. Feyza Eylül'le birlikte yemekhaneye indi. Eylül yanında ona bir şey sormak istiyormuş gibi gergin gergin yürürken Feyza soracağı şeyi anladı.

"Merthan'la ayrılmadık," dedi. "Sadece hastanede birbirimizden uzak duruyoruz."

"Acildeki olaydan sonra mı?"

"Evet."

"Bence en iyisini yapıyorsunuz, hakkınızda hastanede çok dedikodu dönüyor."

Feyza kaşlarını çatarak Eylül'e döndü. Haklarında konuşulduğunu tahmin ediyordu zaten ama Eylül'ün bile dedikodulardan rahatsız olacak ne konuştuklarını merak etti. Biraz da gerildi.

"Ne konuşuyorlar?" diye sordu, pürüzleşen sesiyle.

"Boş ver," dedi Eylül, Feyza'nın hiç moralini bozmamak için. Feyza'yla yakın olmaya tam olarak alışamamıştı, sadece bazı anlar aklından onun fenomen olduğu çıkıyordu. Bu da o anlardan biriydi.

"Merak etme, ben takılmam. Hatta," dedi Feyza, onu söylemesi için cesaretlendirmek amacıyla kuru sıktı. "Hakkımda konuşulması hoşuma gidiyor."

"Merthan Bey'in odasına kapanıp bir şeyler yaptığınızı söylüyorlar."

Feyza bir şey söyleyecekmiş gibi dudaklarını araladı fakat söyleyecek bir şey bulamadı. Hâlâ aralık olan dudaklarını kapadı ve önüne döndü. Hakkında konuşulmasını sevdiği bir gerçekti fakat bu şekilde değil. Eskiden ailesinin duyup da rahatsız olacağını bildiğinden bu şeklinden de hoşlanırdı. Ama değişmişti, kendine gelmişti şimdi eskiden yaptıklarından dahi pişmanlık duyuyordu. Kendinden iğrenmesine, uzaklaşmasına neden oluyordu.

"Anatomi sınavı açıklanmış," dedi, Feyza lafı değiştirmek için.

"Ay evet, doksan sekiz almışım."

"Ne güzel," diye mırıldandı Feyza. Ellerini formasının cebine koydu. Yemek sırasına girdiler. Feyza kendisine salçalı makarna ve salata aldı. Cam kenarında boşalan masaya geçtiler. Otururken fark etmedi, tabldotunu kendine doğru çekerken iki masa ötesinde Merthan'la arkadaşının oturduğunu gördü. Merthan da onu fark etti, uzun uzun bakacak oldu ama Feyza surat asarak başını çevirince önüne döndü.

Belki de gerçekten hastane aralarına mesafe koymaları gerekiyordu. Yangın merdivenlerinde buluşmamaları, birbirlerini görünce sadece bir selam verip yollarına devam etmeleri...

Hafif yukarı kalkıp sandalyesini masaya yakınlaştırdığında daha oturmadan omzuna doğru sıcaklık yayıldı. Ve ıslaklık. Ve yoğurt çorbasının kokusunu. Feyza gözlerini kapayarak sesli bir nefes aldı, sonrasında başını çevirdi. Gülnur. Elinde yamuk tuttuğu tabldotu.

"Yanlışlıkla oldu."

Feyza masanın üzerinden bir tomar peçete aldı, ayağa kalktı. Çorbanın dökülen boynuna silerken "Sorun değil," diye mırıldandı. Yanlışlıkla yaptığını sanmıyordu, Gülnur'un arkadaşına doğru "Yemek hakkım da gitti," diye hayıflanmasıyla yanlışlıkla yapmadığına emin oldu. Dişlerini sıktı, Gülnur'a ters ters bakarak lavaboya gitti. Boynunu, saçlarındaki kurumaya başlayan ıslaklığı sildi. Formasını silse de leke olarak kaldı.

Sinirden ıslak mendili boynuna o kadar bastırıyordu ki boynu kızarmıştı artık. Yanmaya başlayınca hareketlerini durdurdu, ellerini lavabonun her iki yanına koyarak nefeslendi. Gözleri doldu. Hastanede bir günü iyi geçiyorsa diğer iki günü kötü geçiyordu. Normal ünlü hayatı yaşasaydı, ünlü gibi belki de hayatı bu kadar zor geçmeyecekti ama o eski Feyza gibi yaşamaya çalışıyordu. Düzenli bir işi olsun, düzenli bir ilişkisi, düzenli bir hayatı...

Avucunun içerisinde buruşturduğu ıslak mendili çöp kutusuna attı, lavabodan çıkarak yangın merdivenine doğru yürüdü. Ağır demir kapıyı açtı, merdivenin ilk basamağına oturdu. Ardından çok geçmedi, iki ya da üç dakika, kapı tekrardan açıldı. Feyza dönüp arkasına bakmadı yine de kimin geldiğini biliyordu.

"Yanlışlıkla yaptı," dedi Merthan, yanına otururken. Feyza şaşkın bir tavırla gözlerini irice açarak ona doğru döndü. Öfkeden köpüren gözlerini, onun gözlerine dikti. "Seni izliyordum, arkasından biri çarptı koluna. Dengesini sağlayamadı."

"Gerçekten buraya onu savunmak için mi geldin?"

"Hayır."

Feyza sahte bir şekilde gülümsedi, gülümseyişi sinirini daha net bir şekilde yansıttı. Ağzının içinden "Pek öyle durmuyor," diye mırıldandığında Merthan muhtemelen kendisini sakinleştirmek için "Sinirlisin," diyerek, sinirli olduğunu kendisine hatırlattı.

"Çok zekisin," dedi Feyza. Sinirliydi tabii. Nasıl olması gerekiyordu? Bir ay boyunca türlü türlü ambargolar kurmuş, her gün asık suratıyla onunla uğraşmış, onu dışlamış biri gelip üzerine çorba döküyordu. Yetmiyor, özür dilemek yerine yemek hakkım da gitti diye hayıflanıyordu. Ah, bu da yetmiyor sevdiği adam peşinden gelip yanlışlıkla yaptı diyerek onu savunuyordu.

Gerçekten nasıl olması gerekiyordu?

"Seni sakinleştirmek için peşinden geldim, beni de sinirlendirdin."

Feyza ellerini kapayıp açarken gayet olağan bir tavırla "Gidebilirsin," dedi. "Hatta git, daha iyi olur. Beni sinirlendirmekten başka bir şey yapmadın çünkü." Sinirden yerinde duramadı, ayağa kalktı. İki basamak inerek Merthan'ın karşısında durdu. "Yanlışlıkla dökmüş dökmemiş umurumda değil! Özür dilemedi, özrü bırak bir de pişmiş pişmiş yemek hakkım gitti dedi. Ve sen gelmiş bana yanlışlıkla yaptı diye onu savunuyorsun! Senin sevgilin benim, o değil."

Merthan da ayağa kalktı, yanına kadar geldi. Bir basamak indi ama hâlâ boyu ondan uzun kaldı.

"Sana dediklerini duymadım sadece bilerek olmadığını söyleyerek içini rahatlatmak istedim. Ne yapayım Feyza?" Kolundan tuttu, tuttuğu yeri başparmağıyla okşadı. "Ne istersin? Bilerek yaptı diyerek seni galeyana mı getireyim yoksa gidip konuşayım mı onunla?"

Feyza sesli bir nefes bırakarak gözlerini kaçırdı, tekrardan yere oturdu. Başını ellerinin arasında aldı, saçlarını geriye doğru attı.

"Bugün biraz kötü bir gün geçiriyorum," dedi kısılan sesiyle.

"Eğer seni bu kadar rahatsız ediyorsa, gidip konuşayım onunla."

"Hayır ya," dedi Feyza başını kaldırıp asi gözlerle ona bakarken. "Niye konuşacakmışsın? Konuşma onunla."

Merthan gülümseyen bir yüzle "Tamam tamam," dedi. Kıskandığını anlamıştı çünkü o gün, Gülnur ona aşk itirafında bulunurken Feyza arka masalarındaydı. Her şeyi duymuştu. Onunla konuşmamasını istemesinin nedeni kesinlikle bu yüzdendi.

"Üstüm başım da mahvoldu, yemek kokuyorum." Ayaklarını oturduğu yerden yere birkaç kez vurdu, sonra ağlayacak gibi yüzünü buruşturdu, ağlamadı. Başını kaldırıp Merthan'a baktı. "Arabamda kıyafetlerim var, beyaz çantamın içinde. Getirebilir misin?"

"Getiririm, sen benim odama git. Hasta bakmayacağım zaten kimse gelmez, orada değiştirirsin üzerini."

"Tamam."

Merthan'a arabasının anahtarını verip, onun odasına gitti. Kapıda sekreteri ve hastaları yoktu, ilk defa onun odasının önünü boş görüyordu. Kapıyı açıp içeri girdi, etrafta dolaştı. Odanın içerisinde bir duvardan bir duvara kadar olan aynanın karşısına geçti. Aynanın altında beyaz dolap vardı. Dolabın üzerindeki anatomik kalp motifli süsü eliyle çevirdi, bıraktı. Odanın içerisindeki lavabodan elini yıkadı, sonra bir kez daha boynunu yıkadı. Yoğurtlu çorbanın kokusunu hâlâ hissediyordu. Aynadaki yansımasında bel kısmına doğru olan çorba lekesini görünce "Ya of!" diye sızlanarak tek hamlede formasını çıkardı. Merthan'ın askıdaki beyaz önlüğünü aldı, üzerine geçirdi. Sanki üç yaşında babasının ceketini giyinmiş gibi, önlük o kadar bol geldi ki ona... Altındaki formayı da çıkardı, o sırada siyah spor ayakkabısına bulaşan çorbayı gördü. Sinirle homurdanıp ıslak mendil aradı. Tek tek çekmeceleri açıp karıştırdı. Islak mendil bulamadı ama siyah kapaklı bir kutu buldu. Hemen merakla kutuyu açıp içindekine baktı.

Kolyeydi.

Bir ucunda stetoskop vardı diğer ucunda kalp, içten birbirine geçirmeliydi ve kesinlikle çok hoş duruyordu. En önemlisi ona Merthan'ı hatırlatıyordu, hatırlatacaktı. Dudaklarını ısırarak gülümserken kapı çaldı. Hızla kutuyu çekmeceye geri koyup sedyeye oturdu.

Merthan içeri girdi, bakışları onu buldu fakat gözleri gözlerinde fazla oyalanmadı. Daha aşağılara indi. Üzerine giydiği beyaz önlük, siyah sütyeninin rengini alenen belli ediyordu. Sedyeye oturmasıyla önlük kalçasının altında toplanmıştı, çıplak bacakları ortadaydı.

Yutkundu Merthan, ağır adımlarla ona doğru ilerlerken bakışlarını bir an olsun ondan ayırmadı.

Ve "Feyza," dedi boğuk bir sesle. "Beni mi sınıyorsun?"

**

 ig: merveegnr_

Continue Reading

You'll Also Like

3M 126K 42
Nereden bilebilirdim ki bir fotoğrafın başıma onlarca iş açacağını? *Basılı eserdir.
69.7K 4.6K 18
"Senin adın Şafak .Zihnimde ihtilalin var." Onun adı Ayaz Ali Akad .Fısıltısı vurur kimsesiz kıyılarıma. "Benim adım Şafak zihnimde bir mayın va...
63.8K 6.7K 27
*WATTYS 2023 Yarı Finalist* Maya, sıradan bir günün sonunda evine dönerken bir inşaatın içerisinde duyduğu seslerle yolunu değiştirir. Bu soğuk havad...
437K 3.7K 24
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.