2k yorum olduğunda, yeni bölüm anında gelir. Yorum okumak istiyorum biraz :(( Keyifli okumalar!
**
Merthan Feyza'nın kendisinden uzaklaştığı kadar yakınlaştı ona, bakışları gözlerindeyken onun elindeki paketi çekti. Feyza'nın bakışları elinden aldığı pakete kayarken Merthan "Sağlıksız," diye söylenerek eline aldığı paketi buruşturdu, her dalın kırıldığına emin olmak istercesine elinde çevirerek sıktı ve çöp kutusuna basket attı. Demir çöp kutusunun kapağının hareket etmesiyle birlikte çıkan tiz sese Feyza'nın dudakları arasından istemsizce çıkan 'hi' nidası eşlik etti.
Feyza hızla "Ne yaptığını sanıyorsun?" sen diyerek azarladı onu. "Elimdeki paketi çöpe atma hakkını kim veriyor sana?"
"Kimse," diyerek omuz silkti Merthan. "Sadece seni düşündüm."
"Kim olarak? Niye beni düşünüyorsun?"
"Unuttun galiba, doktorum ben."
"Benim doktorum değilsin ama! Ki olsan da elimden paketi alıp öylece çöpe atamazsın!"
Merthan, Feyza'nın tavrına karşılık ciddileşti ve "Sağlıksız," dedi tekrardan. "İçmeni istemiyorum."
"Ben her sigara içtiğimde etkisini nötrlemek için yoğurt yiyorum."
"Yine de tam olarak nötrleyemezsin. En iyisi içmemek."
Feyza bakışlarını kaçırdı, o anda gözleri doldu. Merthan onun dolan gözlerini fark etmese de canının gerçekten sıkkın olduğunu anlamıştı. Canını sıkan şeylerin de açık cam, kan almak gibi ıvır zıvır şeyler olmadığının farkındaydı.
Kendisine bakmasını sağlamak için Feyza'nın dirseğinden tuttu. Feyza ona döndü, dolan gözlerini gözlerine dikti.
Merthan baş parmağıyla onun dirseğini ileri geri hareketlerle okşarken gönlünü almak istercesine hafifçe gülümsedi.
"Sana yoğurt alabilirim?"
Feyza gülerken dolan gözlerinden bir damla yaş aktı.
"Yoğurdu, sigara içtikten sonra yediğimi söyledim. Sevdiğimi değil."
"Kahve de alabilirim?"
"Kahve kalbe zararlıymış," dedi Feyza, onun lafını ona satarak.
Merthan kaşlarını havalandırarak öyle mi dercesine "Ya?" dedi. "Sigara çok yararlı zaten."
Feyza bana ne dercesine tek omzunu silktiğinde Merthan sigaranın bin bir zararını uzun uzun anlattı.
"Kan damarlarında kan akışını engelleyen zararlı plak oluşumuna ve damar tıkanıklığına zemin hazırlıyor. Kanın oksijen içeriğini azaltıp bu yolla tüm organların oksijenlenmesini etkiliyor. Ayrıca kanda LDL seviyelerinin artmasına neden oluyor ve fazla LDL yaralanan damar duvarlarına yerleşiyor. Bu, damarlardaki arteriosklerotik plak oluşumunu ve daralmaları kolaylaştırıyor. Kalp krizi, felç veya periferik arter hastalığına yakalanma oranı önemli ölçüde arttırıyor."
Feyza'nın onu anlamadığını bildiğinden "Kısaca," diye devam etti Merthan. "Sigara içmeye devam edersen bu seferki tedavinde asgari ücretle yırtamazsın."
"Neyse ki param var."
"İlla içeceğim diyorsun yani?"
"Başka zaman içer miyim bilmiyorum ama," diyerek bakışlarını çöp kutusuna kaydırdı. "Şimdi içemeyeceğim kesin."
"Başka zaman da içme, zararlı."
Feyza gözlerini bayıltarak başını yukarı doğru kaldırdı. Güneş, bulutların arkasına saklamıştı. Dünya hareket edip, Güneş ışınlarının bulutların arkasından çıkmasıyla sarı ışın Feyza'nın gözlerinin sıkıca kapanmasına neden oldu.
O sırada evi terk ettiğinde yaptıkları bir bir zihnine düşmüştü. Sırf haberlere çıkıp ailesinin canını sıkmak için alkolden dik duramadığı zamanlar, muhabirlerin ailesi hakkında sorduğu sorulara verdiği küfürlü yanıtlar...
Derin bir nefes alarak onu izleyen adama döndü.
"Daha sağlıksız şeyler içtiğim oldu."
"Onların etkisini de yoğurtla mı gideriyorsun?"
"Onlar için daha farklı karışımlarım var."
Merthan tek elini cebine koyarak omzunu yangın merdivenin demirlerine yasladı ve "Anlatsana biraz," dedi. "Yoğurda zencefil falan mı katıyorsun?"
Alaylı sesine karşılık Feyza samimiyetsiz bir şekilde "Ha, ha" diyerek güldü. Sonra gözleri parladı, parmak uçlarında yükselerek ona meydan okurcasına baktı.
"Eğer onu da benim için getirmek istiyorsan, içtiğim hiçbir karışımı sevmediğimi söylemem gerek."
Merthan bir an diyecek bir şey bulamadı. Feyza Soysal; iğnelemekte, laf dokundurmakta bir markaydı. Bunu artık kabulleniyordu.
Az önceki alaylı tavrını yerine ciddiyete bıraktı Merthan. Ondan bakışlarını ayırmazken "İyisin değil mi?" diye sordu.
Feyza başını sallayınca, Merthan gülümsedi.
"İyi ol," dedi. Feyza'nın arkasında kalan kapının demirini tutarken göğsü onun omzuna çarptı. Birkaç saniye duraksadı. "Sigara da içme."
**
Merthan günün geri kalanı onu düşündü hep. Üzgün olması onun canını hiç olmadığı kadar yakıyordu. Üzerini değiştirerek evraklarını aldığında Miraç içeri girdi.
"Gidiyor musun?"
"Evet."
"Benimle kahve içsene." Merthan, Miraç'ın onunla dalga geçtiğini düşündüğünden "Bak işine," diye rest çekti.
"Lan ben kahve içeceğim sen başka bir şey iç, nöbete kalacağım bugün." Duraksayıp arkadaşının yüzüne baktığında başını olumlu anlamda salladı. Asansöre bindiler
Merthan'ın bakışları durmadan orda burada gezindi. Adımları da her zamankinden yavaştı. Feyza'yı merak ediyordu. İyi miydi, yoksa yine canı sıkkın mıydı? Asansörün kapısı ikinci katta açıldığında onu gördü, Feyza'yı. Geçen gördüğündeki spor tarzı yerine bugün oldukça farklıydı. Daha dikkat çekiciydi, dahası mümkünmüş gibi.
Kamuflaj asker ceketinin altına beyaz büstiyer giyinmişti. Ceketin tek omzu önemsizce kaymıştı, dört saat öncesine kadar salık uçuşan saçlarını toplamıştı ama yine de önünde dağınık duran birkaç tutam vardı. Merthan'ın bakışları onu incelercesine bacaklarına doğru indiğinde Feyza bunu fark edip, ağırlığını bir ayağının üzerine vererek ona poz kesti.
Eteğinin oldukça kısa olması yetmiyormuş gibi bir tarafının iplerle olduğunu görmesiyle başını başka bir yöne çevirdi, Merthan ve yarım ağız gülen Miraç'la göz göze geldi.
Miraç çenesini oynatarak Feyza'yı işaret ederken dudak hareketleriyle "Seninki," dedi.
Merthan sabır dilercesine başını tavana çevirdiğinde Miraç "Feyza Soysal'dı değil mi?" diye laf attı, önlerinde duran kadına.
Feyza onlara doğru dönüp göz ucuyla Merthan'a baktıktan sonra "Evet benim," dedi.
Miraç elini uzattı.
"Ben de Miraç Günedoğan, göz doktoruyum." Merthan'a kısa bir bakış atarak konuşmasına "İsminizi çok duydum," diye devam etti.
"Umarım," dedi Feyza. Onun da bakışları Merthan'a kaydı. "Güzel yerlerde geçmiştir ismim."
"Böyle bir güzelliğin kötü yerde geçme ihtimali var mı?"
Feyza gülerek teşekkür etti. "Utandırıyorsunuz beni."
Asansör durdu, Merthan onların yolu açmasını beklemeden ikisinin de omuzlarına çarparak özellikle Miraç'ın, dışarı çıktı ve ağzının içinden "Öyledir," diye homurdandı.
Miraç'a kıl olmuştu. Feyza'nın Miraç'a olan tavrına daha çok kıl olmuştu.
Feyza çıkışa doğru ilerlemeden önce başını çevirip Miraç'a bakarak "İyi günler," diledi. Sonra da Merthan'a döndü ve öyle ağzının içinden "Sana da" dedi.
Merthan değişmeyen yüz ifadesiyle kapıdan çıkana kadar onu seyretti.
"Lan! Bu kız neymiş böyle?"
Merthan bir şey söylemedi, "Bahçedeyim, gelirken çay al bana," dedi ve bahçeye çıktı.
Genelde kadınların bakışları kendi üzerinde olurdu, sekreterinden tut hastalara kadar. Ama şimdi küçük çocuktan tut bütün herkesin bakışları Feyza'nın üzerindeydi. Giydiği kıyafetin üzerindeki duruşundan mıydı bu yoksa kendisi hariç herkese gülücük saçan kibar tavırlarından mı bilemedi tıpkı hâlâ onun arkasından neden baktığını bilemediği gibi.
Gidip bir banka yayvan bir şekilde oturdu. Düşünmek istemiyordu çünkü düşündükçe sinirleri daha fazla bozuluyordu. Daha fazla kapılıyordu. Daha fazla kahve içmek istiyordu. Daha fazla, daha fazla, daha fazla...
Miraç çok geçmeden elinde bir kahve bir de çayla geldi, çayı ona uzattı. Otururken "Otuz kere söyledim, yine söyleyeceğim," dedi ve Merthan'a dikkatle baktı. "Çok güzel kadın."
"Bize ne?"
"Oğlum mal mısın? Sana olan bakışlarını görmedin mi, ne diye güzelim kıza pas vermiyorsun?"
Feyza'nın ondan etkilendiğinin farkındaydı ki o da Feyza'dan etkileniyordu. Aralarında gizli bir çekim vardı.
Çayından koca bir yudum alıp kestirip atarcasına "Olmaz," dedi Merthan.
"Neden olmazsınız abicim?"
"Nedeni mi var? Görmedin mi az önceki kıyafetini? Kıskanırım oğlum, ben öyle geniş bir adam değilim."
"Harbi oğlum, ne güzel bacak-" diye başladığında Merthan sinirle ona dönerek "Bunu diyorum işte!" dedi. "Her şeyini ulu orta paylaşmasına, sergilemesine katlanamam."
"Alt tarafı iki takılın dedin, sanki evlen dedim. Niye bu kadar celallendin?"
"Sadece etkilendim diye utanmasa kalbim taşikardiye girecek, takılıp da kendimi kaptırırsam ne olur, Allah bilir. İki yıllık evliliğimde bile bir saniyesi böyle hissetmedim ben. İlerisi olmayan bir şey için kendimi aptal gibi kandıramam."
Miraç ona bakarak "Niye ilerisi olmazmış?" diye sorguladı. Normalde Merthan çok zor özel hayatını insanlara açan biriydi, zaten genelde açmazdı. Şimdi, sanki ondan akıl almak istiyordu. Ya da onu ikna etmesini.
"Hep ilgi bekleyecek. Alışmış hayranlarından gelen ilgiye. Oğluma bile zar zor vakit ayırabiliyorken... Sıkılır." Çayından bir yudum aldı ve omzunun üzerinden başını çevirerek Miraç'a baktı. "Sonra ne olur biliyor musun? O hevesini alır, sıkılır ve ayrılır. Ben de sölenter gibi onu görebilmek için telefonun başında beklerim. Olmaz yani, mantıklı değil."
Bakışları hâlâ Miraç'ın üzerindeydi. Onun olur demesini bekliyordu. Niye olmasın, diye ikna etmesini. Salak mısın, saçmalıyorsun, ne olacak ya abartma, demesini... Miraç hiçbirini demedi, sadece baktı. Bir de neyse dercesine tek omzunu silkti.
Merthan bir şey demesi için bakışlarını onun üzerinden ayırmazken Miraç, elinde dumanı tüten kahveyi burnuna götürdü, sesli bir şekilde kokladı. Sonra da kahveden koca bir yudum alıp ondan cevap bekleyen arkadaşına döndü.
"Kahve de güzelmiş."
Bu ne demekti?
Sen içmezsen başkası içer mi?
Yoksa ilgisizce ortaya atılan sıradan iki kelime mi?
"Oğlum bir şey anlatmak istiyorsan açık açık anlat, ima falan yapma bana! Zaten kimyam yerinde değil hiç olmadık şeylere farklı anlamlar yüklüyorum. Gevelemeden söyle ne söyleyeceksen."
Merthan sinirliydi Miraç ise fazla rahat.
"Yo," diyerek kahveden bir yudum daha aldı. "Kahve güzelmiş dedim sadece, ne anlatabilirim ki?"
Miraç'ın sinir bozucu bir şekilde dişlerini göstererek gülümsemesiyle Merthan banka sırtını yasladı ve soğumaya yüz tutmuş çayından peş peşe üç yudum alarak bitirdi.
Düşünmeyecek ve ilgilenmeyecekti. Her kelimeye sözlük anlamlarıyla yaklaşacak, hiçbir nesneye farklı anlamlar yüklemeyecekti. Görmezden gelecekti onu, sonra da her şey eski haline kavuşacaktı.
Hızla kalktı yerinden Merthan. Miraç onun bu reaksiyonundan etkilenmedi hatta bekliyormuş gibi serserice gülerek ona baktı. Merthan elindeki boş olan kupayı Miraç'a atarcasına verip aksi bir tavırla "Gidiyorum ben," dedi.
"Tamam, ben de güzel kahvemi içeyim."
İlk elindeki kahvesine baktı Merthan, sonra Miraç'a. Yine bir ima aramaya başladığını fark edince çenesi sinirle gerildi. Dişlerinin arasından hışımla konuşurken arabasına doğru ilerledi.
"Ne bok yersen ye!"
**
ig: merveegnr_
tw: mervegnr_