Asalak Fenomen

By mervegnr_

4.1M 343K 177K

Sivri diliyle eleştiri videosu çekip paylaşan Feyza Soysal'ın bu sefer hedefinde; işine karışılmasından hazze... More

-TANITIM-
1- Sölenter
2- Beklenmedik mail
3- Doktor oluyorum!
4- Ceza
5- Cereyanda kalma
6- Asalak fenomen
7- Güzelliğine (!)
8- Sağlıkta şiddet
9- Yemek teklifi
11- Kahve diyeti
12- Kahverengi
13- Nişan alışverişi
14- Narsist
15- Yoğurt
16- Osman
17- Yanık
18- Yangın merdiveni
19- İlk öpücük
20- İlk randevu
21- Zeki narsist bir polyanna
22- Ömrünü uzatmak istemiyor musun?
23- Zehirlenmişti
24- Mide lavajı
25- Sölenter Poyraz
26-Kan
27- Yeni Video
28- Altı yüz elli yedi
29- Kardeş kavgası
30- Fotoğraf
31- Aşk
32- Çorba lekesi
33- Lütfen para at kutusu
34- Ferhat Aydoğan
35- Doğum günü
36- Skandal
37- Gelip geçici
38- Bir yabancı gibi
39- Pişmanlık
40- Kurumuş boğazım
41- İlayda
42- Fakat korkma, geçecektir
43- Seksen bir gül
44- İstenmeyen akraba
45- Hamile mi?
46- Dokunma bana
47-Çıkmaz
48- Moruk
49- Kahvaltı
50-Sana hâlâ aşığım ya!
51-Âşk
52- Kalbim sıkışıyor
53- Yakalanmak
54- Beklenmedik karşılaşma
55- O
56- Kavga
57- Nezarethane
Final- Anne oğul

10- Torpilli

66K 5.6K 815
By mervegnr_

**

Hayat çok garipti.

Bir hafta öncesine kadar gitmek zorunda bırakıldığı için sevmediği, zar zor sınavdan sınava gittiği, hatta bazen sınava girmeyi bile unuttuğu bölümünün derslerinin başlaması onun canını sıkarken şimdi stajı için gün sayıyordu. Bunu da hastane ortamına gireceğine bağlıyordu. Doktorlar, hastalar falan filan. Ama aslında içten içe biliyordu. Heyecanlıydı çünkü, onun çalıştığı hastanede haftanın iki günü staj yapacaktı. Heyecanlıydı çünkü, yemek teklifini reddettiği adamdan bir kere etkilenmişti ve onu tekrar görmek istiyordu.

Gittiği fakültenin kendi kliniği olmadığı için hocaları civar hastanelerin üç tanesi arasında staj yapma tercihlerini onlara bırakmıştı. Tabii ki herkesin ilk tercihi Ferhunde Hastanesi'ydi. Eh onun da. Fakat onun tercih nedeni, hastanenin prestiji değildi. Hastanenin içerisindeki doktor, Merthan Özkan'dı.

Normal şartlar altında alınmayacağı hastane, 'sağlıkta şiddet' konulu çektiği videodan dolayı günler önce ona bir mail atmış; başhekim tarafından hastane adına bir teşekkür metni yazılmış, aralarında olmasının onlar için büyük bir mutluluk olduğu söylenmişti. Yani dolaylı yoldan Merthan sayesinde hastaneye girmişti.

Feyza telefonunun çalmasıyla birlikte çağrıyı "Alo Ferhat amca, nasılsın?" diye yanıtladı.

"İyiyim güzel kızım, sen nasılsın? Heyecanlı mısın bakalım yarın için?"

"Yani," dedi tekdüze bir sesle. "Biraz." Aslında birazdan fazla heyecanlıydı. Yine de bunu kimseye yansıtmamakta kararlıydı.

"Yarın sizin başhekimle görüşmem var, giderken seni de bırakırım."

"Ya Ferhat amca," dedi Feyza harfleri uzatarak. "İlkokul çocuğu gibi beni sen bırakmayacaksın değil mi? Arabamla giderim."

"Sevgilin bıraksa ay çok romantik derdin ama."

Feyza istemsiz bir kahkaha attı, haklıydı. Derdi.

"Ben çok erken gideceğim ama, siz ne zaman görüşecektiniz?"

"Kıvırmaya çalışmayın hemşire hanım, yarın sizi okula sabahın köründe de olsa yaşlı bir amcanız götürecek."

İstese tek başına gitmek için Ferhat amcasını ikna edebilirdi ama Ferhat amcasının onda emeği büyüktü ve Feyza için ona "hayır," demesi her şeyden daha zordu. Bittim artık ben, ölseydim keşke, yaşamamın ne anlamı var, yaşayacak bir hayatım kalmadı... diye düşünürken Ferhat amca ona yeni bir hayat inşa etmişti. Ünlülüğünün nimetlerinden yararlanana kadar ona göz kulak olmuş, maddi manevi desteklemişti. Bu yüzdendir, tüm bu şatafatı ona borçlu hissediyordu.

Ferhat amcasıyla anlaşarak telefonu kapadı Feyza. Odasını toparlayıp duşa girdi.

Korkuyordu.

Bunca yıl okudum, çalıştım, didindim diye düşünüp kaydını dondurmamış hemşireliğe devam etmişti. Ya şimdi, aynı ortamda bulundukları doktorlardan dolayı kendini kötü hissederse? Yine üç ay önceki haline dönerse? Alkole sarılır, içer, küfreder, erkeklerle kameralara poz keser, hayatını kendine zindan ederse?

Saçından aşağı kuvvetle akan su, gözlerinden akan yaşları kamufle etti. Sadece korkusu bile onu ağlatmaya yetiyordu. Parmaklarını ıslak saçlarından geçirerek geriye doğru attı. Su dirseklerinden süzülüp ince bir çizgi halinde yere damladı, damladı. Sonra birden göğsü birkaç saniyeliğine sıkıştı.

Eskisi gibi stres yaptığımdan mı kalbim sıkıştı ya da kalbimde bir sorun mu var diye düşünmedi. Endişelenmedi. Başını kapıya doğru çevirdi, duşakabinin arkasından kapı açık mı değil mi, diye kontrol etti.

Sıcaklık farkı taşıyan hareketli hava katmanlarına maruz kalmamaya dikkat et...

Yüzünde bir gülümseme oluştu, aklına onun yaptığı yemek teklifi gelince yüzümdeki gülümseme genişledi. Korku, heyecanın çok altında kaldı.

--

"Şu doktorla..." dedi Ferhat amcası. "Merthan Özkan'la aranızda gerçekten bir şey yok değil mi?"

Feyza saçlarını düzeltirken birden hareketsiz kaldı. Yine de toparlanması kısa sürdü. Sanki aralarında bir şey olması imkansızmış gibi abartılı bir tavırla "Yok, yok tabii," dedi.

"Stajın onun çalıştığı hastanede?" Ferhat amca bunu onu bilgilendirircesine değil de sanki bunun farkında mısın, dercesine sormuştu. Aralarında bir şey olmadığına pek inanmışa benzemiyordu. Ya kanlı bıçaklı düşmanlardı ya da tutkulu iki aşık...

"İyi bir hastane."

"Bizim hastane iyi değil mi yani? O yüzden mi gelmek istemedin?"

"Ferhat amca," dedi incelttiği sesiyle. "Biliyorsun, bunu konuşmuştuk. Eğer senin çalıştığın hastanede staj yaparsam torpilli diyecekler. Dahası torpil yapmaya kalkacaklar."

"Tamam, tamam" dedi Ferhat amcası, gülerek başını omzunun üzerinden ona doğru çevirdi. "Bir şey demiyorum." Bir eli direksiyondayken diğer eliyle yanağından makas aldı. Zaten zamanında çok ısrar etmişti, şimdi tüm evraklar işleme koyulmuş, her şey kesinleşmişken üzerine gidip kızın canını sıkmak istemedi. Düşüncesine saygı duyuyordu. Başkası olsa, teklif edilmesini beklemeden tanıdığının olduğu hastaneye başvurusunu yapardı. Çünkü çoğu insan; ideallerinden, kendine olan öz saygısından çok rahatını düşünür, konfor alanından kolay kolay çıkamazdı.

Feyza gülümseyerek "Esma yengem ne yapıyor?" diye sordu.

"İyi ne yapsın, tüm gün evde çiçekleriyle ilgileniyor. Kitap okuyor, komşularına kahve içmeye gidiyor."

"Benim ona gönderdiğim kitabı okudu mu?"

Ferhat amca arabanın içinde gür bir kahkaha atıp bir anlığına Feyza'ya doğru döndü. "Ben sana anlatmadım değil mi?" Tekrar güldü. Hatta bir süre gülmekten konuşmasına devam edemedi. "Senin verdiğin kitabı ben masamın üzerine koydum sanıyordum. Esma kitabı isteyince çalışma masasının üzerinde dedim. Gitmiş akademik makalelerin olduğu bir kitabı almış. Bana da göstermemişti. İki gündür ilk sayfasını okuyup, anlamıyorum diye bırakıyormuş."

"Benden çerezlik kitap istemişti bir de..."

"Bana salak mıyım ben niye anlamıyorum, diye sordu. Ben de inşallah değilsindir dedim."

İkisinin de kahkahaları arabaya doldurdu.

Güle konuşa hastaneye vardılar. Gerilmişti Feyza ama dışarıdan bakan biri, rahatlıkla onun sakin belki de ruhsuz biri olduğunu düşünebilirdi.

Dışarıya yansıttığı buydu çünkü.

Zaten kemikli yüzü, kalkık kaşları, belirgin elmacık kemikleri ne büyük ne küçük olan hafif çekik gözleri gülümsemediği takdirde onu burnu havada biriymiş gibi gösteriyordu. Eh bir de gerginse, dudaklarını birbirine bastırıp kaşlarını hafifçe çatıyorsa onun heyecanlı olmasından çok benim burada ne işim var, diye küçümsediğini sanırdı.

Arabadan Ferhat amcasıyla aynı anda indi. Feyza ülke genelinde bir tanınmışlığa sahipti. Ferhat Aydoğan ise tıp camiasında nam salmış, kongrelerin aranan yüzü olmuş bir adamdı. Hastaneye geldiğinde neredeyse herkes bir bakışta Ferhat Aydoğan'ı tanımıştı. Bazıları saygıyla eğilerek selam vermiş, bazıları heyecandan doktor formalarının sanki üzerinde ceket varmış gibi iliklemeye çalışmıştı.

Ferhat Aydoğan'ı tanıyanlar, Feyza'yı da tanıdı.

Ve ikisini bir arada görenler ağızdan ağıza yayılan bir dedikodu başlattılar.

Asalak fenomen Feyza Soysal, Ferhunde Hastanesine Ferhat Aydoğan aracılığıyla girmiş.

Feyza hakkında oluşan dedikodudan habersiz, Ferhat amcasından ayrılarak çantasını ve kıyafetlerini hemşire soyunma odasına bırakıp ilk staj yeri olan kan alma birimine gitti.

İki hafta boyunca stajının geçeceği yer, oldukça geniş ve ferahtı. İçerisinde göz ucuyla baktı, sayabildiği altı hasta koltuğu vardı. Bu da demek oluyordu ki altı hemşire vardı ve onları asiste edeceklerdi.

Aşina olduğu, iki senesi geçtiği halde hâlâ isimlerini öğrenemediği sınıf arkadaşları birer birer hemşirelerin yanına geçmişti. Beş dakika erken geldiği halde, hemen herkesin işinin başına geçmesine şaşırdı.

Başta ne yapacağını kime ne sorması gerektiğini bilemedi. Etrafına bakındı, o sırada turuncu kısa saçlı hemşireyi asiste edecek sınıf arkadaşı ona boşta kalan hemşireyi işaret ederek "Feyza, sen Gülnur Hemşireyi asiste edeceksin," dedi.

Küçük bir tebessümle başını salladı.

Ve durup burada ne işim var diye sorguladı. Tam o an. Dünyanın dönüşünü gözle görülür bir şekilde hissetti, parlak ışıklar yanıp söndü. Etraf bir anlığına karardı.

Ne işi vardı burada?

Emin miydi?

Yapabilecek miydi?

En önemlisi istiyor muydu?

"Geç kaldın," dedi yanına yaklaştığı, asiste edeceği kadın. Feyza girdiği dalgınlıktan başını hafifçe sallayarak kurtuldu, sonra da "Sekiz buçuktu diye biliyorum," diyerek kendini savundu.

"Sekizde burada olman gerekiyordu."

"Derste öy-"

İki hafta asiste edeceği, Gülnur Hemşire, açıklama yapmasına izin vermeden kaba bir tavırla "İlk günden geç kalman hoşuma gitmedi," dedi.

Aralanan dudaklarını sıkıca kapattı Feyza. Uzatmadı konuyu "Peki," dedi. "Daha dikkat ederim bundan sonra."

İlk günden bir sorun çıkarmak istemiyordu. Öğlene kadar Gülnur Hemşirenin yanında kalıp, onu izledi. Durmadan şunu ver, şunu al, tüpleri götür, hızlı ol... diye emirler verip, çatık kaşlarıyla ona bakıp, üsten üstten süzmesine göz yumdu. Hastalarına karşı güler yüzlü olan kadın, ona gelince taş kesiliyordu.

Sırf geç kaldığı için ona bu şekilde davrandığını sanmıyordu. Muhtemelen, sorun geç kalması değildi. Sorun; onun fenomen kimliğiydi. Belki de çektiği bir eleştiri videosuyla ona dokunmuş belki de yaşadığı şartlar gözüne batmıştı.

Bilmiyordu, bildiği tek şey bu iki haftasının oldukça zor geçeceğiydi.

Dört saat, dört gün gibi geldi ona. Öğlen arasına çıktılar. Çıktıkları gibi de doğrudan ona Gülnur Hemşireyi asiste etmesini söyleyen sınıf arkadaşının yanına gitti.

Hâlâ onlara söylenilen saatin sekiz buçuk olduğundaydı.

Yanına gittiği kıza çaktırmadan yaka kartından ismine baktı. Eylül Öztürk. Hah, evet Eylül. Şimdi hatırlamıştı. Derslerde durmadan saçma da olsa soru soran, derslere katılan, hocaların gözdesi olan kızdı. Kumraldı, ondan birkaç santim kısaydı. Güler yüzlüydü, gülünce gözleri kısılıyordu.

"Merhaba Eylül," dedi kıza doğru.

Eylül, onunla konuşmasıyla gözle görülür bir şekilde heyecanlandı. Dudakları hızla iki yana genişledi, böylelikle küçük gözleri iyice kısıldı. Titreyen bir sesle "Merhaba," dedi.

"Şey soracaktım ben, bize sekiz buçukta hastanede olmamız gerektiğini söylemediler mi yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum."

"Başta öyle konuşuldu ama hoca sonradan sekize aldı onu. Sınıf grubuna yazıldı ama sen galiba yoksun grupta, göremedin o yüzden."

"Aynen grupta yoktum."

Eylül "Aslında aklıma gelmiştin ama numaran olmadığı için..." dediğinde Feyza formasının cebinden telefonunu çıkardı. "Haber veremedim."

Feyza "Ya ben sana telefon numaramı versem, bu gibi durumlarda bana haber verir misin?" diye sordu. Eylül daha bir şey söylemeden telefonunu açıp rehbere girdi. "Gruba girmek istemiyorum, numaram çok dağılıyor."

Bu birkaç kez başına gelmişti. Hele en son bir telefon sapığıyla uzun zaman uğraşmak zorunda kalınca çareyi telefon numarasını çok az, onlar da yakın tanıdıklarını vermekte bulmuştu.

Eylül istemsiz olarak sevinçten yükselttiği sesiyle "Tabii ki haber veririm," dedi. Hızla telefonunu cebinden çıkardı, rehberine girdi. Heyecandan elleri titriyordu.

Feyza Soysal'dı o. Ülke genelinden bir tanınırlığa sahip, eleştiri kraliçesi... Aynı sınıftaydılar evet ama neredeyse sınavdan sınava görüyordu onu. Okula kırmızı arabasıyla geliyor, bazen spor bir tarzla bazense özenilmiş bir tarzla... ve her iki durumda da üzerindeki kıyafetlerin duruşu ben ünlüyüm, diye bağırıyordu.

Fakültedeki diğer kızların ondan daha can alıcı şeyler giydiği oluyordu ama kimsede kıyafetler onda durduğu gibi durmuyor, dikkat çekmiyordu. Belki de Feyza'nın ünlü olduğunu bildiklerinden onlara böyle geliyordu ama işte sonuç olarak... Ünlüydü. Güzeldi.

Ve ona numarasını vermişti.

Üstelik öğle yemeğini birlikte yemeği teklif etmiş, şimdi de birlikte yemekhaneye gidiyorlardı. Yanlış bir şey söylememek için kendini kasmaktan tüm kaslarının ağrıdığını hissediyordu Eylül.

"Sen yurtta kalıyordun değil mi?" diye sordu Feyza ona.

Başını salladı Eylül hemen. "Evet, kampüsün hemen yanındaki yurtta kalıyorum."

"Aa ne güzel, bizim fakülteye çok yakın o zaman."

"Evet, sabahları yürüyerek geliyoruz. Sadece hastaneye gelmek için minibüse biniyoruz ama zaten o da on beş dakika sürüyor."

Feyza bir yandan Eylül'ü dinliyor bir yandan da bakışlarını etrafında gezdiriyordu. Görmek istediği biri vardı. Daha çok onun kendisini görmesini istiyordu.

Hemşire formasıyla. Kendi çalıştığı hastanede...

İçinden geçen düşünceler, dilek yerine geçmiş olmalı ki merdivenlerden inerken onu, merdivenleri çıkarken gördü.

Bir, iki, üçüncü basamakta başını kaldırmasıyla göz göze geldiler. Elinde sıcak olduğu belli, üzerinden buhar çıkan kahvesi...

Onu görür görmez Merthan'ın kaşları çatıldı. Şaşırdı, çok şaşırdı hatta ilkten benzettiğini düşündü, üzerindeki hemşire formasını fark ettiğinde bu düşüncesini kendi kendine tasdikledi de ama fakat sonra, bakışları yüzüne çıktığında... Onun, asalak fenomen dediği kadın olduğuna emin oldu. Emin olmasıyla kaşları daha derin çatıldı, yavaşlayan adımları eski halini aldı.

Aralarında dört basamak kaldı.

Merthan bakışlarını ondan ayırmazken, Feyza bakışlarını elindeki kahve kupasına indirdi. Dudağında onu sinirlendireceğini bildiği bir sırıtış oluştu ve Merthan'ın da duyabileceği bir sesle kendi kendine "Bir de doktorlar kahve gerginliği arttırıyor diyorlar," diye mırıldandı. Tam yanından geçecekken ona göz kırparak flörtöz edayla konuşmasına devam etti.

"Fazla kaçırmayın, doktor bey."

**

ig: merveegnr_

tw: mervegnr_

Twitter'da #asalakfenomen etiketini kullanabilirsiniz.

Continue Reading

You'll Also Like

2.3M 37.8K 55
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
16.2K 2K 22
İnsanlar üçe ayrılır; Yaşayanlar, Yaşamayanlar. Yaşayamayanlar... Yaşayanlar: hâlâ dünyadaki hayatına devam edenler. Yaşamayanlar: öldükten sonra iki...
182K 28.5K 120
Adı üstünde diyebileceğim bir hikaye. Suskun. Çünkü herkes aşkını konuşurdu, herkes sizi görürdü. Ama onlar öyle değildi. Gereksiz bir düşmanlık yüz...
5.9K 854 17
***YAZ HİKAYELERİ 2021 YARIŞMASI KAZANANI*** ------- Kural bir... İçkiliyken sakın video çekmeyin! Kural iki... Eğer bir video çektiyseniz onu sakın...