Ay Şahit

By ygmurdem

284K 13.9K 3.2K

... More

Bölüm 1
Bölüm 2- ''Yıldız Masalı''
Bölüm 3- ''Cennet İpleri''
Bölüm 4- ''Kar Tanesi''
Bölüm 5- ''Ömürlük Şarkı''
Bölüm 6- ''Sırma''
Bölüm 7- ''Bezelye''
Bölüm 8- ''Çikolata''
Bölüm 9 - "Nokta"
Bölüm 10- "Oğul"
Bölüm 11- ''Oyun Arkadaşı''
Bölüm 12- ''Uçurum''
Bölüm 13- ''Tuttum Aslanım''
Bölüm 14- ''Rapunzel''
Bölüm 15- ''Buhar''
Bölüm 16- ''Ölümsüz Çiçek''
Bölüm 17- ''Kabak Çekirdeği''
Bölüm 18- ''Ben Nefes''
🌙-'' Yarım Ninni ''
Bölüm 19- ''Baba ''
Bölüm 20- ''İlahi Adalet ''
Bölüm 21- ''Ay Kız''
Bölüm 22- ''Kayıp Zaman''
Bölüm 23- ''Gizli Bank''
Bölüm 24- ''İyi ki Elizya''
Bölüm 25 - ''Arkadaş''
🌙- ''Pelerinsiz Kahraman''
Bölüm 26- ''Elma Şekeri''
Bölüm 27- ''Domates Güzeli ''
Bölüm 28- ''Gece Dalgası''
Bölüm 29- ''Saklı Yara''
Bölüm 30- ''Uyurgüzel''
🌙- ''Anzer Balı''
🌙-''Kız Kulesi''
Bölüm 31- ''500''
Bölüm 32- ''Kızamık''
Bölüm 33- ''Müstaklel''
Bölüm 34 - ''Hak'kın Balığı''
🌙- ''Kara Kutu ''
Bölüm 35- ''Sahur Duası''
Bir Ay Doğdu Geceden🌙🎈🎂
Bölüm36- ''Rüya''
Bölüm 37- ''Sınav''
🌙-''Babamdan Miras Bayramlar''
Bölüm 38- ''Anne''
Bölüm 39- ''Evim''
Son Şeker
Sondan Bir Önce...
Bölüm 40- ''SEZON FİNALİ''
Bölüm 41- ''Mazlumun Abisi''
Bölüm 42- ''Eller Beraber! ''
Bölüm 43- ''Veda''
Bölüm 44- ''Hafıza''
Bölüm 45- ''Bordo Mavi Atlar''
Bölüm 46- ''Abimden Armağan''
Bölüm 47- ''Balım Yarası''
Bölüm 48- ''Trabzondan Gelinim Geldi ''
Bölüm 49 - ''Kavuşmak''
Bölüm 50- ''Yeniye Doğanlar''
'FİNAL'

🌙- ''İki Ucu Yaralı Değnek''

3.9K 238 41
By ygmurdem


Bir gece...

''Aşk ertelenebilir bir şey mi? ''

Maya yıldızlara bakarken, ısrarla sessiz kalmak isteyen Nefese döndü. Sorusuna cevap beklediğini belli eden kararlı bakışları, Nefesin yeşil gözlerinde dolandı.

''Ertelemek mi? '' diyerek fısıldadı Nefes. Gülümsedi. ''Hiçbir duygu ertelenir değildir Maya. Üzgünüm ama bir yaş, gözüne kadar gelmişse illaki akar, öfken kendini belli etmişse illaki dışa çıkar. ''

''Aşkı bunlarla aynı kefeye sokabilir miyiz peki? ''

''Aşk bunların hepsidir. Bence yani '' derken, gözlerini Mayadan kaçırdı Nefes. ''Maya, bana soracağın en son şeyler bunlar kızım. Ben hiçbir şeyi aklım başımda yaşamadım. Böyle geldi, yaşandı. Ne olduğunu anlamadan. '' diyerek bu sefer buruk gülüşünü sessizliğin içinde hür bıraktı.

''Uçuruma atlamak gibi yani. '' dedi Maya, onay bekler gibi.

Nefes gülümseyerek kafasını salladığında, Maya bir cesaretle;

''Peki anlamak ister miydiniz? Yani yaşadıklarınızı bilmek, hazırlık yapmak ister miydiniz? '' diye sordu.

''Anladıklarım canımı o kadar çok yakıyordu ki, galiba hayır, anlamak istemezdim. Hoş, yakacak olan her şekilde yakıyor o ayrı. '' dedikten sonra derin bir nefes alan Nefes, Mayaya bu kez çok gizli bir sır verirmiş gibi fısıldadı;

''Senin not defterin yanında mı? ''

Maya şaşırmıştı. Çantasının içini hayal etti. Küçük defteri iç cebinde olmalıydı. Onu oradan hiç çıkarmıyordu.

''Hı hı yanımda. '' dedi, meraklı gözlerle.

''Sen getir onu. Şu hikayeyi artık biraz ilerletelim. '' dedi gülümseyerek Nefes.

Anlatırken düşünmekten kaçınıyor, kaçındıkça anlatmaya yeltenemiyordu. Böyle böyle beklerken, zaman hızlıca geçiyor ve Maya tıpkı Sırma hikayesi gibi, yarım bir hikayeyle bi başına kalıyordu. Nefesin cesaret bulduğu bu gecede, yürüyebildiği kadar yürümesi gerekiyordu.

Maya günlerdir bu anı beklediğini belli edercesine, heyecan ve engel olamadığı gülüşüyle içeri yürüdü. O defterini elleri arasına alıcak, defteri de bu muhteşem hikayeyi satırları arasında gizleyecekti.

-

''Şimdi söyle bakalım, nerde kalmışız? '' dedi Nefes, kollarını birbirine bağlarken. Bu sırada üzerinde dumanı tüten kahveleri, masadaki yerlerini almıştı. Gece belli ki uzundu. Güneş gözlerine ne zaman değerse, o zaman susacaklardı.

Maya, heyecanlı parmaklarıyla sayfaları geçmeye başladı. Nefes, alıcı gözlerle, Mayanın hızlıca geçtiği sayfaları okumaya çalışıyordu. Ama beklediği gibi uzun uzun cümleler yerine, birkaç cümlelikti bütün sayfalar.

''Pek de bir şey anlatmadım tabi ama. '' dedi bu kez, Mayayı oyalamış olduğunu düşünerek, üzüntüyle.

''En son, uçurumdan çıktık. Sonra kabullenemeyen Sürmenelilerden bahsettik. Ve tabi en önemlisi ve deli gibi merak ettiğim söz olayı... '' dedi Maya, ışıl ışıl gözlerini Nefese değdirirken.

''Söz? ''

''İşte Saniye Hanımın gelin adayıyla, öfkeli Tahir Kalelinin sözlenişi. ''

Nefes, Maya'nın her şeyden habersiz meraklı haline gülümsedi. İşte gereğinden fazla şey bilmemek, belki de bu yüzden güzeldi. İnsan gizemli olan şeyi merak ederken tatlı bir heyecan hisseder ama mutlaka ki öğrendiğinde o yük insana minik bir acı bırakırdı. Maya şimdi isteyerek ve fazlasıyla gönüllü bir şekilde o minik acıya düşüyordu.

''Denizden çıktıktan sonra asıl kaçma kovalamaca başladı. Vedat durmuyor, kovalıyordu. Ömrüm boyunca ondan kaçma planları yapmıştım, denemiştim ama hiçbir zaman, o zaman ki kadar çok yol katedememiştim. Tahir, bilmediğim şehrin her bir yolunu, kocaman bir fener gibi aydınlatıyordu. Yiğit'i sıkı sıkı sarıyordu, beni sakınıyordu. Çok sık şüpheye düşüyordum onunla ilgili. Koşulsuz iyilik yapan insanlar bir şehir efsanesi olmalıydı çünkü. Ve ben o efsanelerden biriyle karşılaşmıştım. Öyle çok masal içinde yaşadık ki Yiğitle birlikte, muhtemelen bu da bir masaldı ve ben gözlerimi açtığımda karanlık ormanda yolunu kaybetmiş bir prenses olarak, yine o hapsedildiğim sarayda bulucaktım kendimi. O kadar uzaktı yani gerçekliği. Neyse... Vedat, adım attığımız her yeri buldu, dağıttı, parçaladı, yaktı geçti. Çocuk, kadın, yaşlı, günah, sevap görmüyordu gözü. Ben onun böyle biri olduğunu, yapacaklarının boyutunu, kötülüğünün sınırsızlığını o kadar iyi biliyordum ki. İçim hiç rahat değildi. Çünkü nefes aldığım her yer, uzandığım her el lanetleniyordu. Arkamda, canlarını tehlikeye attığım bir sürü insan biriktirmeye başlıyordum, bunu hissediyordum. Bu yüzden de sürekli Tahire, bizi bırak diyordum. Daha fazla insanla karşılaşmadan, daha fazla çatı altına sığınmadan, daha fazla maceraya girmeden bizi bırak! Ama dinlemiyordu, dinlemedi. Önce kırılan parmaklarımı bahane etti. Onlar iyileşmeden gitmek yok dedi. Sonra da kırılan kalbimi.''

''Hangisi daha çok acıtıyordu? '' derken acı bir şekilde tebessüm etti Maya.

''İkisi de acımıyordu. Ben hiçbir şeyi hissetmeyen, sadece soluk alıp veren bomboş ve kaygılı Nefestim. Hissettiğim tek bir duygu vardı; Endişe. ''

''Vedat'ın bir sürü adamı vardı. Silahları, kötü planları, vicdansızlığı. Bu sizi endişelendiriyordu. O kadar normal ki. Film olsa, sonunu bilirsiniz bu kadar gerilmezsiniz ama bu hayat, sonunu tahmin edemiyorsunuz. Ya mutsuz son, bir adım ötenizdeyse? '' diyen Maya, Nefes'in gözlerinden gözlerini çekip kahvesine uzandı.

''O zaman ki beni, ne de güzel tarif ettin. '' dedi Nefes, memnun tebessümüyle. Sonra soluklanıp, devam etti;

''Yiğit'in seni getirdiği yayla evine çıktık. Vedat'ın bizi bulma ihtimalinin en düşük olduğu yer orasıydı, yani Tahire göre. Tahire göre her şey olması gerektiği kadar tehlike taşıyordu. Onun mert yüreği, sadık fikirleri, cesur halleri adil ve haklı olanı düşünüyordu. Çok şükür ki önceden hiç böyle bir kahpelikle karşılaşmadığı için ihtimal verdiği şeyler benimkilere göre oldukça iyimserdi. Güçse güç, silahsa silah diyordu kendince. O deli Tahir ya, aşamayacağı engel yoktu, savuramayacağı düşman olmadığı gibi. İnsanlar hayatlarında ne kadar kötülük görürlerse, o kadarına hazırlanırlar. Ben hazırlanamayacağım kadar çok kötülük görmüştüm, Tahir ise hep hazır olacak kadar az. Bizi bırakması gerekirdi ama bırakmadı. Aksine yayla evine gittiğimiz o gece, benim görünen yaramı sarmak için çok yakınıma geldi. '' diyerek minnetle gülümsedi Nefes. Tahir şimdi omzunun üstüne başını yatırmış gibi, yanındaydı sanki.

''Görünen yara? '' diye soran Maya, kalemini elinden bırakmıyor, az önce yazdığı cümlenin, son kelimesinin altını çiziyordu.

''Kırık parmaklarımın sargısını değiştirmek istedi. Yani merhem olmak istedi. Ama aklına takılan birçok şey vardı. Bizim hayatımız nasıl bir hayattı, biz neler yaşamıştık, ne kadar derindi içimizdeki yaralar? Tüm merakları arasından iki üç kelime savurdu. Sordu, sormak istedi. Önce susturdum onu. Sonra hayatta yaramı sarmaya niyetlenen ilk insan olduğundan, sonsuz bir minnetle döktüm içimi. Babamdan Vedata giden yolculuğumu, Vedat'ın tacizini, Vedat'ın şiddetini anlattım. Anlatırken kayboldum. Anlatırken yok oldum sanki. Anlatırken yine esir oldum o anlara. Tahir durdurmak istedi. Çırpınışlarımı durdurmak istedi ama karşımda Tahir yoktu sanki, zincirlerim vardı. Korkularım vardı. Karanlık vardı. Gözüm öylesine kapanmıştı. Attım kendimi evin dışına. Ağaçların arasına, o kapkaranlık ormanlık alana attım. Koştum koştum. Koşabildiğim kadar koştum. Ne kadar hızlanırsam, o kadar geride kalırdı her şey. '' dedikten sonra fikrine alay eder gibi güldü Nefes. '' Kalır mı hiç? Kaçmak geride bırakır mı? ''

Maya şaşırarak ve dinlediklerinin efsununa kapılarak fısıltıyla;

''Bırakmaz mı? ''diye sordu. Olumlu bir yanıt almak tek dileğiydi.

''Bırakmaz. Kaçmak ve korkmak aksine içine sürükler her şeyin. '' diyerek kahvesini yudumladı Nefes. Çaresizce ve endişeyle ona bakan Mayaya tebessüm etti.

''Düşürmek yok öyle yüzü. Mutlu sonu biliyorsun sonuçta. '' dedi.

Maya omzunu silkti. Gözlerini kaçırdı.

''Mutlu sonların ardındaki mücadele beni kırıyor. '' dedi.

''Mutlu sonlar tüm kırıkların ilacıdır. Hem de en etkili ilaç. '' dedikten sonra uzanıp, yanağını okşadı Maya'nın, Nefes. ''Devam etmem gerek, izniniz olursa yazar hanım? '' derken, sevecen bir ifadeyle göz kırptı. Maya da asılan suratını hemen toparlayıp, omuzlarını dikleştirdi.

''Edin lütfen. Karanlık ormanda, kaybolan bir prenses olmadığınızı fark ettiğiniz bu anı, dinlemek istiyorum. '' dedi.

''Ben koştukça, Tahir arkamdan geldi. Sardı beni sıkı sıkı. Durdurdu. Anlattıklarım onu o kadar etkilemişti ki. İşte şimdi, Tahir'in de kötüye karşı sınırları genişlemişti. İçinde hep güvenle taşıdığı, masumiyetime olan inancını sanki sonsuza denk mühürlemiş gibiydi. Gözleri ıslaktı. Çaresizdi. Hiç aşina olmadığı bir yarayla karşılaşan doktor kadar çaresiz. Sarıldı bana. Tüm acımı göğüs kafesinde toplamak ister gibi sarıldı. Ve titreyen sesiyle '' Özür dilerim. '' dedi. ''Özür dilerim daha önce gelmediğim için. ''

Nefes, hep ama hep göz pınarlarına hükmetmeyi başaran bu anıyı, bir kez daha diliyle kavuşturmuştu. Anlattıkça doldu gözleri, anlattıkça yaşadı o anı.

Maya, kalbinin üstüne dolan bu maziyi içinde, en derinlerinde saklamak için hayal ederek dinliyordu. Ama bu anlatılanlar, hayallere sığamayacak kadar masalsıydı.

''Özür mü diledi? Hiçbir yerinde olmadığı hayata, geç kaldığı için özür mü diledi...'' dedi şaşırarak.

''Birbirimiz olmadan geçen onca zamanın boşluğuna, birbirimizden yoksun kalışımıza... Sonra kucakladı beni, koşarken kesikler içinde kalmış ve incecik yara yuvalarından sızan kanlarla bezenmiş ayaklarımı yıkamaya başladı. Sanki o, su akıttıkça, tüm çilem ayaklarımdan akıp gidicekti. Benim zavallı ayaklarım... Sürüklenen, bir türlü üstlerine basmama fırsat verilmeyen, koşmak nedir bilmeyen, esirliğimin en büyük şahitleri ayaklarım. İlk kez bu kadar hür adımlamış ve nihayetinde yaralanmışlardı. Neyse ki şanslılardı, onları hemen iyileştirecek su gibi saydam bir adam vardı. Tahir Kaleli... İşte bizim Tahirle ilk gerçek bağımız orada güç buldu. ''

''İnanılmaz. Sanki yeni doğmuş gibiydiniz di mi? Ya Tahir abiyle karılaşmasaydınız, ya kaçamasaydınız? Sizden hiç haberleri olmayan onca insanı ardınızda bırakıp yeniden esir mi olucaktınız? ''

''Haberdar olmaları, onca insanın içinde bir şeyleri değiştiriyor mu sanıyorsun? '' dedi Nefes, gülerek.

''Değiştirmeli. '' diyen Maya, tereddütle baktı Nefese.

''Vedat artık, ilk mağlubiyet olarak kabul etmeye başlıyordu bu kaçışımı. Çünkü ilk kez bu kadar uzun sürmüştü benden ayrılması. Ve ilk kez güçlüydüm. Uçurumlar, yamaçlar, sert bir iklim, bilinmez bir kültür... tüm bunlar Vedat için çok daha korkutucuydu. Egemenliğinin dışına çıkmış, çok fazla dışına çıkmıştı. Güvende hissetmiyordu. Dolayısıyla saldırganlığı artmıştı. Osman hocayı bile darp etmişti. Birçok köylüyü ölümle tehdit etti. Vedat tehlikeli olmaya başladıkça, ona hak veren Mustafa Kaleli de kardeşini kurtarmak için bizi arıyordu. Beni Vedata vericek, böylelikle ondan kurtulucaktı. Kardeşi de, kendini bu dev, alevli ateşten sıyırmış olucaktı. Ben, Vedattan oğlu olan bir kadındım. Bunun ötesi, berisi Mustafa Kaleliyi ilgilendirmezdi. Yerim, Vedat'ın yanıydı. ''

Maya sinirle, elindeki kalemi masaya bıraktı. Kaşları çatılmıştı.

''Böyle saçmalık mı olur? Adam köyün imamını dövüyor. Ona, bunu yaptıran acımasızlık, kim bilir size neler yapıyor. Kimse düşünmüyor mu bunu? ''

''Düşünüyorlardı tabi ama daha çok kendileri için düşünüyorlardı. Yani, ona bunu yaptıran acımasızlık bize neler yapar? Diyorlardı. '' derken buruk bir tebessümle izledi Mayayı.

''İğrenç '' dedi Maya, net bir şekilde. ''Kusura bakmayın ama iğrenç bi düşünce. ''

Nefes, daha fazla konu üzerinde durmadan devam etti.

''Vedat, peşimizde olan Mustafa abiyi tuzağa düşürmüş. Ve yangazlara, 'Tahir abinizi getirin, Mustafa abinizi alın. ' diyerek Mustafa abiyi kaçırmış. Bu haber bize sabah ulaştı. Asiye abla da yanımızdaydı o sırada. Benim ilk, büyük vicdan sınavım başlamıştı. Tanımadığı halde müthiş bir şefkatle, bir abla gibi saçlarımı okşayan, bize ortaklık eden kadının, kocası benim yüzümden kaçırılmış. Ne yapıcam? Yapacak bir şey yok, gitmem gerek. Masum insanların başını daha fazla yakmamam gerek. '' derken, o an ki taze çaresizliği düştü Nefes'in önüne.

''Onlar kendileri için, siz onlar için düşünüyorsunuz. E bu hikayenin sizin için düşünen kısmı nerde? '' derken sitemle baktı Nefes'e, Maya.

Nefes, kafasını ağır hareketlerle ardında duran evine çevirdi. Derince soluklanıp gülümsedi. ''Onlar işte burada. '' dedi fısıltıyla.

Maya, ailesini kasteden Nefes'e hayranlıkla baktı.

''Mustafa Amca nasıl kurtuldu? '' diye sordu, duygusallığından çıkmak isteyerek.

''Tahir bi yolunu buldu. Daha doğrusu bulduğunu sandı. Neyse oraya gelicez de, işte sözün özü ben Kaleli ailesine ufak ufak yara vermeye başlıyordum. Gidelim diyordum, Tahir istemiyordu. Asiye Abla da, kocası zor durumda olmasına rağmen sıkı sıkı tuttu beni. O kadar yüreği açık bir kadındır ki, sığınmak için gerçek olman yeterlidir. Benim yaramı hiç sormadı bana. Hep gözlerimin içine baktı, saçlarımı okşadı, tanımazken bile yaptı bunu. Beni gözlerimden okudu. Keşke her kadın, birbirini bu kadar güzel okuyabilse. Keşke. '' diyerek, hala sıcaklığını koruyan kahve fincanını elleri arasına aldı Nefes.

''O da, gözlerinden rahatça okunabilen bir kadın zaten. '' dedi Maya, gülerek. Asiye'nin içtenliğini ilk gördüğü andan beri hissedebiliyordu. Bunun, geçmişle de onaylanmış olması şuan onu çok mutlu etmişti.

''Öyledir. Melek gibidir. Aklına önce iyi olan düşer. Cin gibi fikirleri vardır ama o fikirler hep en zararsız, en ziyansız köşesinden kopar gönlünün. Canım ablam benim. Tahir elimi tuttu, o da vicdan sızılarımı. Seni o acılar içinde bırakıp kocama kavuşursam, ben nasıl rahat ederim dedi. Deyiş o deyiş. Bir daha da kendi rahatı bile söz konusu olsa, asla bırakmadı beni. Baba ocağını paylaştı benimle, ötesi var mı ki. '' derken en büyük şanslarından biri olan eltisine, içinden şükürler etti. '' Öyle maceralarımız var ki onunla, duysan ikimizden de korkarsın. '' diyerek gülmeye başladı.

Maya, bu iki güçlü kadını hayalinin en güzel yerlerine sığdırmaya çoktan hazırdı. Nefes'in tatlı gülüşüne eşlik etti.

''Hep yaylada mı kaldınız o zamanlar? '' diye sordu, notlarında eksik bir yer kalmış gibi defterini izleyerek.

''Yok. Tahir, abisini kurtarmak için harekete geçerken önce bizi hastaneye götürdü. Parmaklarım için. Biraz daha oyalansaydık, iki parmak eksik kalıcaktım çünkü. Ama tam zamanında gitmiştik. Alçıya aldılar parmaklarımı. '' diyerek normal bir şekilde konuşurken, birden durdu Nefes. Boğazına bir şey takılmış da yutkunamıyormuş gibi, ciğeri bir engelde sıkışmış gibi durdu. Üzerine çöken kasveti, en anlayışsız insan bile kolayca fark edebilirdi.

''Bir şey oldu. '' dedi Maya ağlamaklı sesiyle. '' Orada bir şey mi oldu? '' diye sordu. Nefes'i kolayca hissedebiliyordu. Nefesle empati yapmaktan çok ötesine gidebiliyordu. Maya, Nefes'i kalbinin çok yakınlarında yaşatıyordu.

''Oldu. Tahir varlığından haberi olmadığı bir yaramla daha karşılaştı. Üstelik bu yara, kalıcıydı. '' derken, kelimelerini zor toparladı Nefes. O yara, birçok anlarında karşılarına dikilen bir, acı duvarı olmuştu. Görünmeyeni bir şekilde sindirirken, gözlerinin önünden ayrılmayanı çok zor aşmışlardı. ''Sırtımda... Derin, kalıcı, geçmek bilmeyen izler. '' diyebildi. ''Onları gördü. Gördü ama görmek yetmedi de, sanki acılarını sezdi. Her birinde dolaşan gözü, bana bakmaya utandı. Sebebi kendisiymiş gibi zalim bir utanç sardı gözlerini. Artık hissetmediğim acılar, çok hissedilir bir şekilde Tahir'in bedenine doldu. Tahirle yabancılaşmamız artık imkansız hale geliyordu. Varlıklarına alıştığım acılar, alışkın olmayan bir adama nüfuz etmeye başladı. Başladıkça yandık. '' derken, sol yanağıyla kavuşan yaşa inat gülümsedi Nefes. Asla anılarının içine öfke, sitem, acı karıştırmıyordu. Karışacak gibi olduklarında, inatla gülümsüyordu. Maya'nın dikkatini çeken en haklı direniş, sanıyordu ki buydu.

''Nasıl denilir bilmiyorum ama. '' dedi Maya, yutkundu. '' Galiba erişilmez mutluluklara erişmek, böyle sessiz bir dille mümkün. Siz söylemeden, onun gözlerinin acıları bulması. Çok kıymetli olsa gerek. '' dedi.

''Kıymetli. Çok. '' diyen Nefes, gözlerini yumdu. ''Duygulara kapılıp uzun uzun anlattığımda durdur beni Maya. Bu bitmez böyle çünkü. Bir yirmi yıl da bunu anlatırken kayboluruz. '' diyerek kaldırdı kaşlarını Nefes.

Ne kadar da uzundu yaşadıkları. Şimdi daha iyi anlıyodu. Dolu ve uzun yaşananlar, uzaktan bile fazlaca büyüklerdi. Hiç ufalmaları mümkün değilmiş gibi heybetlerini koruyorlardı.

''Dinlemek o kadar sürüklüyor ki, ben de kaybediyorum kendimi. Ama tamam devam edelim. Hastaneden. '' diyerek, toparlandı Maya.

''İşte sonra Tahir abisinin peşine gitti. Biz de Konağa... Ah o konak. Dili olsa emin ol ki, susmayı tercih eder, direk boynuma sarılırdı Maya. Ben bir işittim, o konağın duvarları bin. '' derken, içindeki nefes fazla gelirmiş gibi soludu, Nefes.

''Tahmin edebiliyorum. '' diyen Maya, konağa adım attığında, Nefes'i düşleyen, hayal dünyasını anımsadı.

''Saniye Hanım ayılıyor bayılıyor, kocasının telaşında olan Asiye Abla hala dimdik. Bense yabancısı olduğum bir odada, Yiğit'i kaygılar boğmasın diye oyunlar oynuyorum. Ama ilk kez oyunun içine dahil olmak için can atmıyorum da, pencerenin ardından yol gözlüyorum. ''

''Tahir Kaleli'nin yolu...'' diyerek hayran hayran baktı Nefese Maya. Bu aşkı galiba tahmin ettiğinden fazla sevmişti.

''Ya dönemezse ? Ya Vedat ona bir şey yaptıysa? Aklımda dolaşıp duruyor bu ihtimaller. ''

''Dönücek tabiî ki. Dönmezse ayıp olur. '' diyerek gülümsedi Maya. Nefes de ona eşlik ederken, yumdu gözlerini.

''Döndü. Odanın kapısını tıklattı. Açtım. Onu gördüm. Mutluluğun yüzüydü o. Uzun süreden sonra ilk gerçek gülümsemelerimin, huzurlu dakikalarımın sahibiydi. Ona hangi gülüşümü sunsam az gelirdi. Nerden bilebilirdim ki, o gün, o kapıyı açıp döndü diye sevinerek boynuna atladığım adamın, her gün kapısını açmak için saatleri kovalayacağımı. İşten dönene kadar, bildiğim tüm duaları edip, döndüğünde nasıl şükredeceğimi şaşıracağımı nerden bilebilirdim. '' dedi, Nefes.

Maya bir elini çenesinin altına koymuş, masal dinler gibi huzurla dinliyordu Nefesi.

''Ve yine nerden bilebilirdim, o andan sadece saatler sonrasında, gülen yüzü yerine öfkeli bakışlarında kaybolacağımı. ''

''Ö..Öfke mi dedin Nefes Abla? '' dedi Maya, tedirgin bir ifadeyle doğruldu.

''Evet. Tahir'e dair aklımdaki en kırgın anı bu Maya. En kırgın ve en boynu bükük olanı bu. ''

Maya, defterin sayfalarını geriye doğru çevirdi. Bahar adamının kar tanesini kırışını not etmişti. Bu, söz olayına yaklaştıklarının habercisiydi.

''Vedat çok adi bir şekilde, kuzeni vasıtasıyla abimle olan fotoğrafımızı gösterdi Tahire. Sanki o, eski bir sevgilimmiş de, zamanında benim yüzümden ölmüş gibi anlattı her şeyi. Eğer, hayır bu doğru değil deseydim, Tahir bana inanmaya devam ederdi. Ve Tahir'in sonu gerçekten de abim gibi olabilirdi. İşte vicdan sınanması iki...''

''Bi dakika, ben anlayamıyorum. Çok hızlı oldu, bi dakika. '' dedi Maya, masadaki su bardağına uzandı. İki büyük yudum aldı.

''Abiniz mi vardı? Ona bir şey mi yaptı? '' dedi dehşete düşmüş gibi.

Nefes dolan gözlerini akmalarına engel olmak için yukarı çevirdi. Gökyüzüne bakarak, bulanık görüntüsünü gidermeye çalışıyordu. Kafasını onaylamak ister gibi salladı.

''Bu nasıl bir şey? Bu çok çok...'' diye kekelerken buldu kendini Maya. Sonra birden doğruldu, oturduğu yerde kımıldandı.

''Siz kabul etmiş olsanız da, Tahir abi bunu sorun etmemiştir. Neticede siz ona bir şey vaadetmediniz. O, sizin için canını tehlikeye atmayı en başında kendi tercih etti. Hakkınızda hiçbir şey bilmiyorken hem de. Sizin yüzünüzden ölmüş biri onu korkutmuş olamaz. '' diyerek yükseldi Maya. Nefes'in gözlerinde onu onaylayan bir şey arıyordu.

''Korkmadı zaten. Kızdı. Gözündeki masumiyetim, sanki sorguya düşmüştü. Ya da bilemiyorum. O an ki hislerini tahmin etmem çok zor. Bana o kadar koşulsuz gelmişti ki, o an yapacağı her hamle kabullenilirdi benim için. Yeter ki canına zarar gelmesin varsın beni kötü bilsin diyordum. '' dedi Nefes, parmaklarıyla oynarken.

''Kötü bilmek mi? Eskiden bir sevgiliniz olsa dahi bu kötülük mü olmuş olacaktı? '' diye sordu hayretle Maya.

''Tabi ki hayır. Hayır. Ama bazı ruh halleri insanları kitliyor. Hak etmedikleri kadar kitleniyorlar. '' dedi Nefes, en azından o an ki kendini savunmak niyetindeydi.

''Sözlenmeyi bu şekilde kabul etti yani? '' dedi Maya, dinlediği diğer konuşmalardaki parçaları birleştirerek.

''Evet. Çok saçma ama evet. Onun aldığı bu ani karar, bizden birçok şeyi çaldı. Birçok yara bıraktı bize. Ama Deli Tahirler de hata yapar işte, hem de hiç sebepsiz. '' diyerek acı acı gülümsedi Nefes.

Belki de Tahir'in bu kararından çok, gemi de ettiği laflar yaralıyordu onu. Bambaşka bir adamla konuşmuştu sanki o gün. Affı zor olan kelimeler, dudaklarından dökülürken, keşke durdurmak mümkün olsaydı ve o an başlamadan son bulsaydı.

''Sözlü bir adam olarak tüm ihtimallerinizi öldürmüş oldu. '' dedi Maya, şüpheyle.

''Bir ihtimal yoktu ki Maya. Aklımızdan böyle şeyler zaten geçemezdi. En azından benim. Tabi ki Tahir yanımda olsun isterdim çünkü o, benim bu hayatta kendimi anlatabildiğim tek insandı. Onun varlığı iyi geliyordu. Ama zaten onun varlığı ve benim varlığım imkansızlıklar ortasına mıhlanmış gibiydi. Biz yasaktık. ''

''Yasaklar da, kahramanlıklar gibi... Ne zaman, ne kadar etkili olacağına insan kendi karar vermeli. '' dedi Maya, kararlılıkla.

Nefes, şaşırarak baktı Mayaya. Bu dik tutumu, gülümsetiyordu.

''Bak bu çok doğru. Bu kararı biz verdik sanırım. Geç olsa da...'' derken daha da gülümsedi Nefes. ''Ama işte olan olmuştu bi defa. Tahirin ağzından söz çıktı. Beni de hayatından uzaklaştırmak gayretine düştü. Galiba kendisiyle çelişiyordu. Anlamsız öfkesi, anlam bulamadıkca daha da deliriyordu. Rusyaya gönderilme kararımız, işte bu şekilde can buldu. Mustafa Kaleli, Vedatla anlaşma yapmıştı. Tahir sözlenecekti, biz Rusyaya gidicektik ha bir de ben Vedat'ın şikayetini geri çekmeliydim. '' dedi Nefes, kahvesinin soğuduğunu fark etmeden yudumladı. Soğuk yudum ağzında acıyınca, yüzünü buruşturdu.

''Sormaya çekiniyordum. Hiç mi şikayet etmediniz diyecektim. Hatta ne yalan söyliyim kızıyordum da, Nefes abla. '' dedi Maya, rahatlamış gibi derince nefes aldı.

''Ettim de işte neye yarar. '' derken siteme çalınır gibi oldu kelimeleri Nefes'in.

''Onları nasıl affettiniz? '' diyiverdi Maya. ''Bunlar çok ağır sınanmalar, aile gerçekten hepsine göz yumdurabiliyor mu? ''

''Sorma Maya. Bunları sorma şimdi bana. Dağılır, karışıveririm. Durmayalım, devam edelim. '' diyerek kafasını salladı Nefes. Bu kısımları hiç sevmiyordu. Hem de hiç.

''Biz Rusyaya gidecektik tamam ama biz gittikten sonra bir şey değişmezdi ki. Vedat öfkesini kusup rahatlayana kadar, Tahir'in peşinde kuyruk olmaya devam ederdi. Abim gibi onun da canını almaya kalkarsa nolurdu? Bunun derdine düşmüştüm işte, o saatten sonra da. ''

''Ne yapabilirdiniz ki? Bi kere girildi bu yola. Bu artık Tahir Kaleli'nin de mücadelesi. '' dedi Maya, omuz silkerek.

''Ama Tahir Kaleli, yeni bir sayfa açmaya hazırlanan, evlenecek, ailesi olacak bir adam. Nasıl boşverebilirim, hele ki yaptığı onca şeyden sonra. '' diyerek kaşlarını kaldırdı Nefes.

''Bu cümle zoruma gitti. '' dedi Maya, bir anda.

Nefes, her bir cümlesini yaşar gibi içselleştiren kıza gülümsedi.

''Tahir giyindi, kuşandı. Tüm aile cıvıl cıvıl hazırlandı. Şöyle güzel bir çiçek, afilli bir çikolata kutusu. Kız istemeye gidiyorlar. Bense, evlerine düşen bir yıldırım olarak, odanın camından gidişlerini izliyorum. Ama nasıl ağır bir yük Maya. Sanki son umudun da, böyle iki çatık kaş altında süzülüyor karanlığa doğru. Tutmaya kalksan hakkın değil, tutmasan gönül hiç razı değil. Tahir aşağıda, ben yukarda aramızda hafif buğulu bir cam var sadece. Uzansam tutabilir miyim ki umudumu? Yok tutamam. Çünkü uzanmak yetmez bazen. ''

''Yetsin. '' diyen Maya, aniden yükseltti sesini. ''Nolur yetmiş olsun. ''

''Acaba dursak mı burada? Senin uykun geldi gibi. '' diyerek muzurca gülümsedi Nefes.

''Ya Nefes abla yapma. Kalpten giderim bak. ''

''Tamam tamam sakin ol da, ben sabaha kadar anlatırım. '' derken sıcacık gülüşüyle izledi Maya'nın heyecanını Nefes.

''Anlat. '' diyerek kımıldandı Maya. Gözlerini olabildiğince açmıştı.

''Gittiler işte. Ben de abimle olan fotoğrafımız elimde, belki de uzun yıllar sonra ilk kez huzurlu uykularını uyuyan oğlum yanımda, gözümde nedeni birbiriyle karışmış yaşlarım, kalakaldım. Tahiri de, öfkemi de, içimde kalan yarım intikam hevesini de yok etmeliydim. Düşünmek bile uzun ve gereksiz geldi. Aniden kalktım. Mustafa Kaleli'nin silahını alıp, çıktım evden. ''

''Yok artık! '' dedi Maya. Ne ara olduğunu kendi de kestiremediği şekilde, ayaklanmış buldu kendini. Heyecandan oturduğu yer bile dikenli geliyordu sanki.

''Maya sakin kızım. Bak valla korkuyorum ilerisini anlatmaya. '' dedi Nefes, telaşla.

''Yok Nefes abla, korkma ben böyle birden adrenalin doldum da. '' diyerek usulca oturdu kalktığı yere Maya.

Nefes, genç kızın haline bakıp gülüyor, biraz olsun kendi heyecanından sıyrılıyordu. Şimdi kelime kelime anlattıkça, o da en az Maya kadar heyecan doluyordu. Belli etmemek için mümkün olduğunca gizleniyordu bu telaşlı halinden.

'' Yani İki genç, bir yangının ortasında altından alyanslar takarken, ben... ben silahıma sarılmış, demir parmaklıklar ardını nişan alıyordum. '' dedi ve kocaman bir lokmayı boğazından zorla geçirmiş gibi, durakladı.

''Sizin ki mi daha büyük yangın, onların ki mi gerçekten kestiremiyorum. '' dedi Maya, nefesi kesilir gibi zorlanarak.

''İki ucu yangınlı değnek. '' diyerek güldü Nefes. Sonra masadaki bardakları tepsinin üzerinde toparladı. Sanki kalkmaya hazırlanıyormuş gibiydi. Durdu.

''İşte böyleee. Sonrasını da biliyorsun. Rusyaya giderken yakalandık, mağara olayı ve kurtuluş. Tamam mıdır yazar hanım? Eksik kaldı mı? '' dedi.

''Nasıl ya? Nefes Abla bunu bana yapmayacaksın değil mi? Burada bırakmıyoruzdur inşallah. ''

''Geri kalanına da, sonra devam edelim Maya. Bak hava aydınlanmak üzere. Uykusuz kalıcaksın. ''

''Hayır hayır. O silahı doğrulttuktan sonra noldu, o sözlenilen kızın şuanki akıbeti ne, nasıl bitti o ilişki? Bunları öğrenmeden imkanı yok uyuyamam. '' dedi Maya, hiddetle.

Nefes, Mayaya hak verir gibi baktı.

''Vedat'ı tam vurucakken Tahir geldi. Silahı aldı elimden. Yaptı yine yapacağını yani deli yürek Tahir Kaleli. '' diyerek gözlerini devirdi. Sanki hala aklı, sıkmadığı o kurşundaydı. Tahir'e olan bir kızgınlığı da o sıkamadığı kurşunmuş gibi çattı kaşlarını.

''Vaaay. O anı görmek isterdim. '' derken keyifle gülümsedi Maya. Sonra aklına gelen şeyle tekrar heyecana kapıldı. '' Peki peki kız? '' diye sordu.

Nefes, Maya'nın gözbebeklerine baktı. Durdu. Bir sessizliğin ardına saklanır gibi, dinledi boşluğu. Bu ismi telaffuz etmek artık bu kadar zor olmasa da, şimdi en büyük sınavı gibiydi.

''Maya o kız, çok da yabancı değil. '' dedi Nefes. Bir hayal kırıklığına sebep olmak istemeyerek, mümkün olduğunca şefkatli ses tonuyla konuşuyordu.

''Yabancı değil derken...'' diyen Maya, korkarak duruldu.

''Tahir'in sözlendiği kız, Mercan Ablandı. '' dedi Nefes, bakışlarını Mayadan kaçırdı.

Maya, açılan ağzını ve kırpılmaya bile yeltenmeyen gözlerini hissedemeyecek kadar şaşkındı. Merak ettiği hikaye, istenilmeyen birliktelik, yalancı söz, acı bir mecburiyet meğer çok yakınındaydı.

''Daha çok şaşıracağını söylemiştim. Hala geri dönmek için bir şansımız var. '' dedi Nefes, dudaklarını büzerek.

Maya, ağzını kapattı. Yutkundu. Soluklandı. Aklına üşüşen her şeyi, şimdilik bir kenara çekti ve dimdik durarak;

''Asla! Bin şansım olsa da, artık dönmem bu hikayeden. '' dedi.

Continue Reading

You'll Also Like

25.5K 2.8K 14
ve zamanı gelince herkes çabasından vazgeçer.
169K 9.1K 59
Oynanılan her oyun er ya da geç bitmeye mahkumdur..
13K 556 19
Yan daireden gelen sesler gün geçtikçe artıyordu. Artık dayanılmaz bir hale gelmişti. Her gece başka bir kadın girip çıkıyordu...
12.6M 605K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...