🌙- ''Pelerinsiz Kahraman''

3.5K 245 26
                                    

Özel bölümümüzle karşınızdayız...Flashback kısmını https://youtu.be/tuiFnenX-C0 (Ziynet Sali- Ağlama Anne ) eşliğinde okumanızı rica ediyorum, zira yazarken zihnimde mırıldanan şarkı buydu. Aynı hislerde buluşmak isterim. 

Bir Ay şahit, bir de siz...Mutlu okumalarınız olsun. 🌹🌙


''Ne garip adamsın sen ya. Hem kahraman olmak için yanıp tutuşuyorsun, hem nefret ediyorsun masallardan. Yok mu senin bir orta yolun? '' derken, gizemini çözmek için meraklandığı gözlere, derin derin baktı Maya. Yüzlerinin sol yanına vuran gün ışığı ve hafif esintisiyle saçlarını savuran rüzgar, Yiğit'in yüzünü fazlasıyla aydınlatıyordu ama Yiğit, istemezse tüm gerçekleri karanlıkta kalabilirdi.

Maya,masanın üzerindeki çikolatalı pasta dilimi, iki sıcak çay bardağı ve büyük su bardağının bile aralarında kalmasına tahammül edemezmiş gibi masanın üzerinde biraz daha eğildi. Sessiz kalma konusunda ısrarcı olan Yiğit'e bu kez gülümseyerek;

''Nasıl olucak bu işler? '' dedi.

Yiğit, inatla gözlerini yan taraflarından akan derede gezdiriyordu.

''Sevmek zorunda mı herkes masalları? '' dedi, tok sesiyle.

''Hayır. Zorunda değil ama masallardan nefret etmek de pek normal değil yani. '' diyerek yeniden doğruldu Maya. Konuşmanın seyri, istediği gibi gitmeyecekti, hissediyordu.

-

''Nefes, yine bin badire sonucu ulaştı oğluna. Yorgun, kırgın, biraz da anlamaz duygularla yüklüydü kalbi. İsmi bile yük olur gibi geliyordu bazı anlarda. İşte o anların birindeydi. Nefes alamayan bir Nefesti ve adımları mümkün olduğunca ağır bir şekilde ulaştı odanın içine.

Yiğit, kollarını göğsünde bağlamış, kaşlarını çatmış, öfkeyle soluyordu. Kim daha yorgundu karar veremiyordu Nefes. Hiçbir şeyi toparlayamadığını hisseden yüreği mi, yoksa tüm bu çırpınışlar arasında, çok erken bir yaşta, umutlarını yitirmeye başlayan oğlu mu?

Akan gözyaşlarını silme zahmetine kapılmadan, ayakkabılarını tüm sükûnetiyle çıkardı ayağından. Sonra da giderek kilo kaybeden bedenini dizlerinden kırıp, bıraktı oğlunun önüne. Çöktü. Ve minik oğlunun dizlerine dayadı alnını. Hıçkırıkları içine doğru nüfuz ediyor, sesi olabildiğince yok oluyordu.

''Özür dilerim. '' dedi fısıltıyla.

Yiğit, bedeni kadar küçük bir öfkenin en derin halini yaşıyordu. İlk kez annesinden bu kadar ayrı kalmıştı. Ayrılık, sindirebildiği bir şey değildi Yiğit'in. Üstelik kokusuna bir dakikada bile hasret kaldığı annesinden ayrılmak, güçlü bir ceza gibi gelmişti.

''Neden gelmedin? '' dedi, somurtarak.

Nefes, kafasını ağır ağır oğlunun sesine doğru kaldırdı. Karışmış saçlarını düzeltip, her zaman ki yarasız gülümsemesini kondurdu yüzüne. Bu gülümseme, yalnızca oğluna özeldi. Hayat ve insanlar vuruyor, acıtıyor, kanatıyordu ama bir tek bu gülüş yara almıyordu.

''Mavi tüylü geyik bir macera...'' derken aniden durdu Nefes. Yiğit'in kararmış gözlerinde, dolaştırdı bakışlarını. ''Nefret ettin di mi oğlum? Masallardan nefret ettin. '' dedi çaresizce. Gözyaşları, yara almayan gülüşüne akmak üzereydi. Hepsini bir yudumda içer gibi yutkundu Nefes.

''Ben sanmıştım ki, kocaman bir masal kitabı olur, sayfa sayfa uzaklaşırız gerçeklerden. Masalları seversen, anlamazsın sandım annem, çocuk kalırsın büyümezsin sandım özür dilerim. '' dedi, titreyen sesiyle.

Ay ŞahitWhere stories live. Discover now