Bölüm 17- ''Kabak Çekirdeği''

5.3K 288 36
                                    


Sevgili Ay Şahit'in, güzel yıldız okuyucuları. Buradan yorumlarınıza yanıt veremiyorum ama hepsini okuyor, görüyor, sonra da musmutlu anlara sürükleniyorum. İyi ki varsınız.❤️🌹

Dil bilgisi zayıf bu hikayeyi, cinnet geçirmeden okuduğunuz için tebriklerimi sunuyor, bu bölümde daha da fazla yazım yanlışıyla karışılabileceğinizi hatırlatıp, özrümü dileyerek sizi bölümle baş başa bırakıyorum. 😂😂😂

Maya'nın telaşlı elleri, tezgahın üzerinde sürekli kayan poşetteydi. Taze taze fırından çıkardığı kakaolu keki, özenle kabına koyduktan sonra kolay taşıyabilmek için bir poşete yerleştirdi. Gözlerini ondan ayırmadan, içeriye doğru;

''Çıkıyorum ben Mercan abla. '' diye seslendi.

Gözlerinin içi parlıyordu ve içinde sonsuz bir neşe vardı. Üzerindeki un lekelerini silkeleyerek, gülümsedi.

Boraya, yemek yedirmeye çalışan Mercan;

''Tamam kuzum. Geç kalma ama bak. '' diye yanıtladı, Mayayı. 

Gideceğinden zaten haberi vardı. Mayayı yaklaşık bir saat önce, mutfakta tatlı malzemelerinin arasında bırakmak zorunda kalmıştı. Borayla ilgilendiği için, kekin yapım aşamasını sadece gelen mis gibi kokusundan takip edebildi.

Maya, evin kapısından çıkarken keki tek elinde ürkekçe tutup, diğer eliyle minik çantasını boynuna geçirdi. Bir an önce istediği yere gitse iyi olurdu. Çünkü kakaolu kek, Yiğit'i çok özlemişti...

-

''Hooop Hasan Kaptan ! Bugün sen kal ya burada. '' diyerek, yan tekneye doğru seslenen Yiğit, keyifle gülümsüyordu.

Hasan Kaptan kendi teknesinden, Yiğit'in sesine doğru döndü.

''Sana bırakır muyum ben bu palıklari? '' dedi, gülerek.

Rıza Kaptandan daha gençce olan Hasan Kaptan, her sabah Yiğit'in takılmalarına alışkın olduğundan, keyifle eşlik ediyordu ona.

''Bi bırak gözünü sevdiğim ya. Fırça yiyorum ondan sonra bizim huysuz kaptandan. '' dedi Yiğit, arkasına dikilen Rıza Kaptanı fark edince.

''Ula uşak. Denize palık diye senu atacağum şimdi ha. Hayde haydee. '' diyen Kaptanına doğru, 'emrin olur' der gibi kafa salladıktan sonra, gülerek içeri geçti.

Maya bu sırada limandaki yaklaşık on tekneyi, içlerine rahatsız etmeyecek şekilde bakarak geçmişti. Her tekneden önce, ellerini ince telli saçlarında gezdiriyor, iyi göründüğünden emin olmaya çalışıyordu. Kalbi ağzında attığından, heyecanını bir saniye bile unutamıyordu.

İlerideki tekneden içeri doğru geçen, haki gömlekli, genç adamı gördüğünde, soluğunu kısa bir anlığına yuttu. İşte gelmesi gereken yerdeydi.

Ayakları, büyük bir neşeyle Mayayı, teknenin önüne kadar getirdi. Teknenin kıyısında, tahta taburesine oturmuş, bacak bacak üstüne atıp, sigarasının dumanını göğe doğru üfleyen adamın önünde durdu. Yaşlı adam, Mayayı fark ettiğinde, diğer bacağının üzerindeki bacağını indirip;

''Buyur kizum. Bir şey mi isteduydun. '' dedi.

Maya çekingen gözlerini, bi teknede, bi adamda dolaştırıyordu.

''Şey ben, Yiğit'e bakmıştım da. '' dedi, gülümseyerek. ''Yiğit Kaleli ''

Yaşlı adam şaşırarak;

Ay ŞahitWhere stories live. Discover now