Bölüm 15- ''Buhar''

5.6K 282 57
                                    


Akşam için her şey tamamdı ve akşam da hiç bekletmeden gelmişti. Mercan, Ali ve minik Boradan oluşan misafir ekibi de, Kalelilerin huzur dolu evine adım attıklarında vakit kaybetmeden masaya oturdular.

Ali, iştahla Tahir'e telefondan bir şeyler gösterirken, kucağında oturan Bora minik ellerini ekrana vuruyordu.

''Oğlum dur. Tamam amcana şunu bi gösteriyim vericem sana ya. ''

''Bırak, yeğenim bakıcak. '' derken telefonu Aliden alıp, Boraya doğru uzattı Tahir.

''Bak koçum bak. Gemiler mi var burada ha? ''

''Cuff cuff '' diyerek gemilere şevkle bakan Bora, heyecanla ellerini çırpmaya başladı.

''Hadi artık bırakun şunu elunuzden. Yemekler soğudi. '' dedi Mercan, kaşlarını çatarak.

Masada her şey, her zamanki gibiydi. Bu iki aile yan yana geldiklerinde, yemekler muhabbetlerden soğur, gülüşmelerden karınlar doyardı. Ama bunu bile bile Nefesle Mercan her şekilde donatırdı o masayı.

''Yiğidim şu tabağı bana uzatsana. '' diyen Tahir elini oğluna doğru açtı.

Yiğit, o an babasının uzanan elini bir tekne, annesinin sürekli gözünün kenarından geçen saçlarını savrulan yapraklar, Mercan ablasının sıklıkla yüzüne değen mavi gözlerini deniz yapmıştı. Çünkü Mayaya bakıyordu. Ve Mayaya bakarken, üzgünüm sevgili ailesi ama Yiğit bir masal diyarının içine dönüyordu. Bunu o da istemiyordu fakat istememek, olmaması için yeterli bi sebep olamıyordu. Neden olamıyordu? Masallardan sıyrılalı çok olmuştu halbuki. Masalları yalnızca kardeşini rüyalara yolcu ederken okuyordu artık Yiğit.

Maya, Yiğit'in gözlerinin hiç çekinmeden yüzünde takılı kalmış olmasından, ve bunu artık tüm masanın fark etmesinden dolayı utançla eğdi başını. Ama Yiğit hala babasını duymuyordu.

Nefes, oğlunun bacağına hafifçe vurup sarstı.

''Oğlum, baksana baban ne diyor. '' derken kaşlarıyla da, afallamış Yiğit'i uyardı.

''Hah babam...'' derken silkelenip dönen Yiğit'e, Mercan imayla güldü.

Tahir, Mayayı daha fazla utandırmamak için, sessizce Yiğit'in nihayet uzattığı tabağı aldı.

Ali bu sırada Borayla ilgilendiğinden masada dönenlerden bir haber başını oğlundan kaldırıp;

''Yani Mayacım tüm yaz boşum diyorsun öyle mi? '' dedi, gülümseyerek.

Maya, Yiğit sayesinde tüm akli dengesini yitirmeye beş kala durumundan, Ali'nin sesiyle sıyrıldı.

''Hı hı öyle. İstanbulda boş kalmaktansa, buralarda kalıyım dedim. '' dedi, tabağına doğru, doğrulurken.

''İyi yapmışsın. Çok iyi yapmışsın. Ben de öyle diye gelmiştim, buralı oldum bak. '' derken, kendi haline güldü Ali.

Tahir de dostunun omzuna vurup, iyi ki der gibi göz kırptı.

''Nerdeydiniz ki daha önce? ''

''İstanbuldaydım. Sen gibi, hatta bir zamanların Nefes'i gibi ben de İstanbulluydum. Ama işte bu Karadenizli uşakların dediği gibi sevdaya düştük. '' dedikten sonra yanında gururla oturan karısının eline uzanıp, öptü.

''Sevda ona düştü haberi yok.'' derken gözlerini Aliden ayırmadı Mercan.

Nefes, dikkatle Mayayı izliyordu. Maya'nın, herkesin hikayesine meraka düşen ama asla ileri gitmeyen, kim ne kadar anlatırsa o kadarına eşlik eden hallerine tebessümle baktı.

Ay ŞahitWhere stories live. Discover now