Bölüm 44- ''Hafıza''

2.9K 163 35
                                    

''Sabahın köründe evden bir adamı yakalamak için çıkan sensin, gece boyu bunu düşündüğün için iki çift laf etmeyen sensin ama yanında geliyorum diye tavır gören ben oluyorum. '' Nefes, araba kullanan kocasının birer ateş parçası gibi kanlanan gözlerine baktı. ''Güzel. Çok güzel ya. '' Ne kadar konuşursa konuşsun asla tepki alamıyordu. Defalarca kez camını açıp kapattı. Dikiz aynasına asılı oto yıkama kokusunu eliyle evirdi çevirdi.

Tahir, gözünün ucunda sürekli hareket halinde olan Nefese dönmeden; ''Adam öldürmeye gidiyoruz, biraz ciddi ol. '' dedi.

Nefes, irileşen gözbebeklerine hakim olma zahmeti göstermeden büyük bir şaşkınlıkla döndü Tahire. ''Ben elimi bile sürmem. ''

Tahir, Nefese 'ciddi misin' der gibi bakarken Nefes omzunu silkti;

''Ne? Şaka yapıyoruz herhalde. '' Gözlerini muzur bir şekilde tekrar yola çevirirken ''Ne gerekiyorsa yaparım. ''

''Ya kadın, senin bu cinai eğilimlerin beni bir gün öldürecek bak. Bu nasıl bi şevk ya. '' Hayret eder gibi gözlerini bir Nefes'de bir yolda oyaladı Tahir.

Nefes böbürlenir gibi kafasını kaldırıp, saçlarını sağ omzunun üzerinde toparladı. ''O dediğinin adı intihara eğilim olur. '' Yemyeşil gözlerini cüretkar bir şekilde Tahirin gözleriyle kavuşturdu. ''Senin nefesin kesildiğinde, haliyle benim de buralarda bi yerim kalmıyor çünkü. ''

Tahir bir buzul gibi soğuk soğuk içine üfleyen birçok şeyi, ateşten gözlerini o kurban olduğu yeşillerle birleştirince eritiverdi. Bir süre sonra toparlanıp, çattı kaşlarını.

'' Benden saklamasaydın. Korkmasaydın, önceden bilebilseydim ben bu meseleyi işte şimdi böyle yollarımı kesmek zorunda kalmazdın. Endişe etmezdin. Ama Nefes hanım ne yaptı? '' diyen Tahire, sanki olayı yeni öğreniyormuş gibi merakla baktı Nefes.

'' Üstüne hiç yazı yazmadığı, yazdırmadığı allı morlu defteri gibi, sarıp sarmalayıp özenle sakladı her şeyi. Bravo Nefes Kaleli hep bir olduk, dağlar, taşlar ayaklandık bravo ediyoruz sana. '' derken direksiyonu avuçlarıyla tutup boşta kalan parmaklarını alkış sesi çıkarmak için çırptı Tahir.

''Tahir...'' dedi Nefes telaşla. Yolun sonuna hayretle bakıyordu.

''Ne Tahir, yok Tahir. Adamı öldürürüm diye söylememişmiş tabi öldürecem napıcam, 'yav birader karımı ne güzel rahatsız etmişsin bi daha denesene' mi diycem? Onun o kafasını bi güzel patlatıcam, pekmezinin akışını seyredicem. Sonra sen çok kan kaybettin diyip, katran kaynatıcam, kafasını soktuğum kazanlarda şeker olmasını bekleyerek. ''

Nefes panikle, Tahir'in omzuna dokunup tekrarladı;

''Tahiiiir. ''

''Amaa yooook yeter mi? Yetmez. O zarfları yollayan ellerini alıcam, o elleri var ya o elleri....''

''Tahir dedim! Şuraya bak şuraya, adamlar var. Bize mi işaret ediyor onlar? '' Sis çökmüş yolu izlemek için ön cama olabildiğince yaklaştı Nefes. Sağa çekilmiş, dörtlüleri yakılmış ve tüm kapıları açık bir arabanın önünde, kollarını savurarak Nefesleri durdurmaya çalışan iki adam vardı.

Tahir kaşlarını çatıp yavaşladı. Görünen araca doğru, sürdü arabayı.

''Ah Osman babam ah. '' dedi, mırıldanarak.

Nefes zaten şaşkınca yolu izleyen gözlerini Tahire çevirip;

''Mekanı cennet olsun da, babam nerden düştü şimdi aklına, şu halde. '' dedi.

''Adam tüm gününü bize dua ederek geçiriyormuş meğer, onun duasıyla ayaktaymışız. Şuna bak, göçtü gitti burnumuz boktan çıkmıyor. ''

Ay ŞahitWhere stories live. Discover now