Bölüm 6- ''Sırma''

6.7K 298 64
                                    



Tahir, kolunu oğlunun omzuna atıp bahçeye doğru yol aldı. Yiğit gerçekten hem yorulmuş hem de aldığı kötü haberle çökmüştü. Yürürken ayağının altında yuvarlanan bir taşa vurup ileriye fırlattı. Sonra durup, sitemkar bir çocuk edasıyla;

''Ya baba. Bu nezaret olayı falan gerçekten önemli bir şey değildi bak. Ben uslandım hiç cezaya gerek yok. '' dedi.

Babasını ikna etmek, annesini ikna etmekten her zaman daha kolay olmuştu.

Tahir gülerek, bahçenin içindeki en büyük ağacın dibine çöktü. Babasının oturduğunu gören Yiğit de hemen yanına oturdu.

''Deneme bence bunu. '' dedi Tahir, gülmeye devam ederken.

''Hiç mi dönüşüm yok ya? '' diyerek son şansını zorluyordu Yiğit.

''Ananla biz ne zaman aynı kararı verip, o karardan döndük oğlum''

Babasının sorusuyla birlikte, Yiğit'in aklına sayısız an gelmişti. Haklıydı. Annesi ve babası eğer aynı fikirdelerse, karşılarında kimse duramazdı. Koca bir memleket bile olsa karşılarında, onların birliği her şeyin üstesinden geliyordu. Şimdide Yiğit'in üstesinden gelmek üzerelerdi işte.

''Sen bırak şimdi onu. Rıza kaptanın da çaresine bakarsın sen. Kaçar mı senden. '' diyerek göz kırptı Tahir.

Yiğit babasına dönüp güldü;

''Zor olacak bu sefer. Kabul ediyorum iyi plan. '' dedikten sonra yerde eline değen dal parçasını tuttu.

''Hayat nasıl gidiyor sen onu söyle bana. '' dedi, Tahir.

Oğlu geldiğinden beri hiç konuşamamışlardı. En uygun zamanı beklediğinden sorgusuz sualsiz, olup biteni izlemişti Tahir. Baba oğul haftada bir defa, mutlaka baş başa zaman geçirir dertleşirlerdi.

Yiğit, okuldan hafta sonları döndüğünde tüm haftasının özetini sadece babasına anlatır, annesine çerezlik mevzulardan bahsederdi. Çünkü annesinin detaylara takılıp fazla panik yaptığının farkındaydı. Suç ortağı babasıydı.

''Gidiyor işte baba ya. Öyle böyle. '' dedi, Yiğit gözlerini kaçırarak.

Tahir, oğlunun konuşmakta zorlandığını anlayınca, gözlerini karşıya dikip konuşmaya başladı;

''Köylerin birinde kuş besleyen bi adam varmış. Kuşların kafeslerini açar serbest bırakırmış. Ama kuşlar öyle alışıklarmış ki evlerine, dönerler dolaşırlar yine kafese gelirlermiş. Bir gün adam yine bırakmış kuşları, aa bi bakmış biri yok. Dönmüyor. Günlerce beklemiş gelmemiş. Nerdeymiş kuş? '' diyerek döndü oğluna.

Yiğit şaşkın bir halde babasına bakıyordu.

''Kaybolmuştur. '' dedi.

Tahir gülümseyerek başını salladı.

''Kaybolmuş. Ama özgürlüğün içinde kaybolmuş. Gezmiş, uçmuş uzak şehirlere. Çok keyifli gelmiş. '' dediğinde, babasını Yiğit böldü;

''Ha anladıııım bu kuş benim yani. Hadi be Tahir kaptan kıssadan hisselerle oğluna öğüt vermeye de başladın demek. '' dedi, gülerek.

''Kuş sensin de, annenle biz o kafesin bekçileri değiliz oğlum. Biz sen istersen, kanat bulur, birbirimize kanat olur seninle birlikte uçarız. İstediğin memlekete yuva oluruz. Kafes geliyorsa sana beklediğimiz yer, kafesleri yakar özgürlük oluruz. Sen yeter ki bizi canınla, ömrünle sınama. '' dediğinde, ciddileşmişti bakışları.

Ay ŞahitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin