Bölüm 43- ''Veda''

2.2K 171 25
                                    


Mercan, Mayanın valizinin içine bir şeyler daha sokuştururken Maya kucağındaki Borayı öpücüklere boğuyordu.

''İki çift patik koydum bak bunları kış günü giyersin ayaklarına. '' dedi Mercan ciddi ifadesiyle. Sonra üzülür gibi yüzünü buruşturup ''Uçakla gitmeyecek olsaydın, daha neler koyardım da Ali abin sıkıntı olur dedi. Neyse artık onları arkandan gönderirim. ''

Maya'nın yola çıkması için çok az bir vakit kalmış olmasına rağmen, Mercanın telaşı her dakikayı ikiye katlıyor gibiydi. Önce balkona sıraladığı kışlıkları, daha küçük kavanozlara ayırıp yolluk yapmak istemiş sonra Ali'nin ikazlarıyla bu girişiminden vazgeçmek zorunda kalmıştı. Daha sonra dolabında ne kadar kalın kazağı, hırkası, patiği varsa ayırmış, Mayayı esen yelden sakınmak istemişti ama valizde boşta kalan yer, bunlardan ancak birkaç parçaya fırsat sunmuştu.

Maya ise tüm bu koşuşturmayı içinde deli gibi tüten acı bir dumanın kıyısından izliyordu. Bu yangından geriye, ona sorgusuz sualsiz inanan insanlar kalmıştı fakat Mayanın yorgun inancı minnet dolu bir tebessüme sığınabiliyordu yalnızca.

Ali, örgü hırkasını giyip, araba anahtarını cebinden çıkartarak;

''Tamamsak çıkalım artık. '' dedi. Mercanın hazırlığının asla tamam olmayacağını bildiği halde, bir umut karısına baktı.

''Tamam gibiyiz. '' Gözleri etrafı incelerken durdu Mercan. ''Ay dur değiliz, mısır ekmeğinden de verecektim. ''

''Yav memleketlerde ekmek mi kalmadı Mercanım etme ya. Biz gittiğimizde Mayanın evinde yaparsın sen ekmeği. Hadi hadiiii. ''

Maya, Boraya son bir öpücük daha kondurup, onu yere bıraktığında ellerini hemen Mercanınkilerle buluşturdu.

''Sen ekmeği her pişirdiğinde bir dilimini de benim için kes Mercan abla. '' Tüm iradesini yıkıp titreyen sesi, Mercanın yaş dolan gözlerinde saklıydı. Yutkundu Maya. Acı gülüşü, bembeyaz yüzünü sardığında; ''Kursağımdan geçmiş say. '' dedi.

Mercan, üzmemek için veda etmezmiş gibi duran güçlü bedenini koyvermeden açtı kollarını, sımsıkı sardı koca kızını. Kapı ağzında, veda olmayan vedalarına ağlaşırlarken kapı yumruklanır gibi çalmaya başladı. Ali çatılan kaşlarıyla, kapıya doğru yürüdü.

''Hayrolsun. '' dedi Mercan, koluyla gözüne düşen yaşı yok ederken. Maya ise, artık üst üste binen ve her biri kıymık gibi batan duyguları onu bir bulut üzerine çıkarmış gibi hissizliğe ulaşıyordu. Gereğinden fazla yorgunluk, hem bedenini hem de ruhunu hassasiyetin yokluğuna sürüklüyordu.

Açılan kapıdan içeri, renginden çok uzak olmasına rağmen kara çalınmış gözleriyle Balım girdi. Soluyordu. Ellerini havaya kaldırdı.

''Yetiştim ! Yetiştim dimi, yetiştim. '' dedi.

''Yemeğe yetişemedin Balım. '' dedi Mercan daha gözündeki yaş kurumadan, Balıma gülerek.

''Yemeği napıyım ben Mercan abla ya Maya istiyom ben. '' derken gözlerini Mayaya çevirdi Balım ama aynı gözlerle denk düşemiyordu. '' Azıcık alıyım mı kızınızı? ''

''Oldu olacak pilota diyelim, uçağı buralardan geçirsin de, geçerken alsın kızı. Vedayı bile vaktinde edemiyorsunuz. '' diyen Ali, elindeki oyuncağının derdine düşen Borayı kucaklayıp '' Gel oğlum gel, biz arabayı hazırlayalım. ''dedi.

Mercan da Balımın omzunu sıvazlayıp, Alinin peşine takıldı. Kapı kapandığında Balım gülerek;

''Ali abi geç kalmalardan nefret eder. Onun haricinde her şeyi, bi şekilde sindirebiliyor. '' dedi.

Ay ŞahitNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ