Ay Şahit

By ygmurdem

283K 13.9K 3.2K

... More

Bölüm 1
Bölüm 2- ''Yıldız Masalı''
Bölüm 3- ''Cennet İpleri''
Bölüm 4- ''Kar Tanesi''
Bölüm 5- ''Ömürlük Şarkı''
Bölüm 6- ''Sırma''
Bölüm 7- ''Bezelye''
Bölüm 8- ''Çikolata''
Bölüm 9 - "Nokta"
Bölüm 10- "Oğul"
Bölüm 11- ''Oyun Arkadaşı''
Bölüm 12- ''Uçurum''
Bölüm 13- ''Tuttum Aslanım''
Bölüm 14- ''Rapunzel''
Bölüm 15- ''Buhar''
Bölüm 16- ''Ölümsüz Çiçek''
Bölüm 17- ''Kabak Çekirdeği''
Bölüm 18- ''Ben Nefes''
Bölüm 19- ''Baba ''
Bölüm 20- ''İlahi Adalet ''
Bölüm 21- ''Ay Kız''
Bölüm 22- ''Kayıp Zaman''
Bölüm 23- ''Gizli Bank''
Bölüm 24- ''İyi ki Elizya''
🌙- ''İki Ucu Yaralı Değnek''
Bölüm 25 - ''Arkadaş''
🌙- ''Pelerinsiz Kahraman''
Bölüm 26- ''Elma Şekeri''
Bölüm 27- ''Domates Güzeli ''
Bölüm 28- ''Gece Dalgası''
Bölüm 29- ''Saklı Yara''
Bölüm 30- ''Uyurgüzel''
🌙- ''Anzer Balı''
🌙-''Kız Kulesi''
Bölüm 31- ''500''
Bölüm 32- ''Kızamık''
Bölüm 33- ''Müstaklel''
Bölüm 34 - ''Hak'kın Balığı''
🌙- ''Kara Kutu ''
Bölüm 35- ''Sahur Duası''
Bir Ay Doğdu Geceden🌙🎈🎂
Bölüm36- ''Rüya''
Bölüm 37- ''Sınav''
🌙-''Babamdan Miras Bayramlar''
Bölüm 38- ''Anne''
Bölüm 39- ''Evim''
Son Şeker
Sondan Bir Önce...
Bölüm 40- ''SEZON FİNALİ''
Bölüm 41- ''Mazlumun Abisi''
Bölüm 42- ''Eller Beraber! ''
Bölüm 43- ''Veda''
Bölüm 44- ''Hafıza''
Bölüm 45- ''Bordo Mavi Atlar''
Bölüm 46- ''Abimden Armağan''
Bölüm 47- ''Balım Yarası''
Bölüm 48- ''Trabzondan Gelinim Geldi ''
Bölüm 49 - ''Kavuşmak''
Bölüm 50- ''Yeniye Doğanlar''
'FİNAL'

🌙-'' Yarım Ninni ''

4.2K 243 23
By ygmurdem


''Kaptan, ne demek gelme ya? ''

Yiğit, her sabah olduğu gibi erkenden soluğu limanda aldığında, farklı bir sürprizle karşılaştı. Rıza Kaptan gamsız bakışlarını, Yiğit'in üzerinde gezdiriyor, tekneye bir adım atmasına dahi engel oluyor, bugün gelme diyordu.

''Yalnız kalmak istiyı bugün canım uşak. Get hayde. ''

''Kaptan bu ne şimdi ya. Nereye gidiyim ben. '' Yiğit sıkıntıyla, iki ileri bir geri giderken bir yandan da Kaptanı izliyordu.

''Evune git. '' dedi Kaptan gamsız bir ifadeyle.

Yiğit sakince, Rıza Kaptanın omzuna dokunup;

''Kaptan bak...Ben senin bugüne bugün en sevdiğin miçonum. Bana karşı açık olabilirsin. Bi gönül meselesi falan varsa...'' demeye yeltendiğinde, Kaptan kaşlarını çatıp Yiğit'in omzundaki eline vurdu.

''Höst, ayarsuz. En sevduğum miçoymuş. Sanki başka miçom var benum. ''

Yiğit havalı bir bakış atıp;

''Ee olamaz zaten. Var mı benim gibi yüreklisi. '' dediğinde Rıza Kaptan sabır çekip, tekneye doğru çevirdi sırtını.

''Git gününü sevduklarunla geçir. Sevduklarınla. '' dedi.

Sesine tereddütlü bir ifade karışmıştı. Sanki bir şeyler söylemek istemişti ama söyleyemiyordu. Yiğit anlasın diye çabalar gibi göndermeye çalışıyordu onu.

''Sevdiklerim mi? '' dedi Yiğit. Sonra kendi kendine düşünürken bir anda gülmeye başladı.

Geçen gün gördüğü Mayayla görüşebilmesi için direk izin vermeyi kendi karizmasına yakıştıramadığından, çeşitli huysuzluklarla Yiğit'i göndermeye çalışıyordu. Yiğit, durumu anladığını belli eder gibi başını sallayıp, büyük iki adımla geriye doğru yürüdü. Yavaş yavaş yağmur başlamıştı. Kafasını göğe kaldırıp, gülerek kapşonunu kapattı.

''Kaptan ! Sevenler seninle gurur duyuyor. '' dedi. Gülmeye devam ederek, ayaklarının ve kalbinin sürüklediği yere gitti; Mayaya.

-

''Bu defa ıska şansın yok Yiğit. Hadi koçum. ''

Yiğit, elindeki küçük taşı iki kere parmakları ucunda çevirip, nişan aldığı cama attı. Camda, yağan damlaları aratmayacak bir çınlama yankılandığında, bekledi. Çok çok kısa bir süre içinde, camın perdesi aralandı. Yiğit, yine aynı anı yaşamamak için hafifçe ardındaki ağacın gölgesine saklandı.

Maya şişmiş gözlerini, camı açar açmaz vuran soğuk havaya karşı muhafaza edemiyordu. Kirpiklerinin uçlarına kadar değen ıslak serinlik, etrafı net görmesini engelliyordu.

Maya'nın cama çıkmasıyla birlikte, zafer kazanmışcasına sırıtan Yiğit, elinde biriktirdiği diğer taşları yere atıp, ellerini üzerinde temizledi. Kendinden emin adımlarını pencerenin altına kadar sürüdü. Maya Yiğiti fark edince gülümsedi.

''Sen söylemezsin ama ben böyle bulurum işte yattığın odayı. '' diyen Yiğit'e boynunu büktü Maya.

''Mesaj atsan çıkardım zaten Yiğit. Zor bir şey mi? '' dedi.

Yiğit gözlerini devirirken soluklandı;

''Cama taş atmak sevdaluğun şanında vardır kızım. Mesaj atmakla bir mi? Hem ne çok naz yaptın ya. İn hadi aşağı. '' dedikten sonra gözlerini hiç ayırmadan Mayanın gözlerini izledi.

''Maya? Ağladın mı sen? '' dedi bu kez telaşlı olan sesiyle.

Maya hemen sarktığı pencereden biraz geri çekilip;

''Yoo. Niye öyle sordun şimdi? '' dedi. Panik haliyle gözlerini ovuşturuyordu.

Dün gece bulduğu defter, okuduğu satırlar, hissettiği duygular omuzlarına çökmüş, ruhuna yorgunluk vermişti. Belki de, beş on sayfa okumasına yetmişti nefesi ama canı her yirmi saniyede bir Nefese koşup, kollarına atlamak hissiyle dürtmüştü onu tüm gece.

Ama bir yanlış yapmıştı Maya. Birinin gizli satırlarını, izinsiz okumuştu. Bu ayıp, okuduklarından daha fazla incitiyordu onu. Yiğit'i görmek bir şeyleri hafifletmek yerine, Nefesi hatırlattığı için daha da ağırlaştırıyordu acısını.

''Gözlerinin altı kızarmış ya. '' derken, sanki cama doğru uzansa, Maya'nın yüzünü avuçları arasına alabilecekmiş gibi bedenini yükseltti.

''Uykudan uyandırdın Yiğit farkında mısın? Gün daha yeni ayıyor. İzin ver de gözlerim birazcık isyan etsin yani. '' diyen Maya, inandırıcı olabilmek için kaşlarını çatıp, başını kaldırdı.

Yiğit önce biraz sessiz kalıp, sonra gülümsedi.

''Tamam tamam hadi. Bekliyorum gel. '' dedi, yeniden.

''Ya nereye bu saatte? Mercan Ablalara ne diycem. ''

''Seneye, bugünü iki şamdan, bir buket çiçek ve mükemmel bir yemekle kutlayacağımız için, Yiğit şimdi beni dışarı çağırıyor de onlara. '' diyerek kıstı gözlerini.

Maya elini alnına götürüp, ciddiyetle Yiğit'i izledi.

''Romantik bir şeyler söylemek istedin şuan galiba. Ama bu romantizm için fazla uykuluyum. Anlıyorsun di mi? '' dedi, perdeyi kapatmak için uzanırken.

''Ya bi kere de yormayın şu Yiğidi be. Bi kerecik ya. '' diye söylenen Yiğit'e öpücük atıp, içeri geçti Maya. Perdeyi temelli çekti.

Yiğit öfkeyle solurken, etrafa bakınıyordu. Az önce gölgesine sığındığı ağacın altındaki, kalın ve uzun sopayı sürüyerek çarçabuk pencerenin altına taşıdı. Açık kalan pencereye ucunu sağlam bir şekilde yerleştirip, tırmanmak için ince ama dayanaklı bir yol yaptı kendine. Elleriyle duvardaki çıkıntıları tutarak, ayaklarını büyük büyük adımlarla yukarı taşıdı. Açık pencereden içeri doğru, ayaklarını sallandırdığında, yenice yorganının altına girip, yüzünü duvara doğru dönmüş Maya, sıçrayarak doğruldu.

''Hıı Yiğit ! ''

Yiğit hem sessiz olmaya çalışıp, hem de kendini temelli odaya atmaya gayret ederken;

''Yiğit ya Yiğit. Kafaya koydum işte alıcam seni buradan. Ne diye duvarlara tırmandırıyorsun beni ya. Ne bu inat yani. Neyse. Uğrunda bunu yapmak da varsa, yaparız nedir yani. '' dedi.

Maya kocaman açtığı gözlerini, sakince onunla konuşan Yiğitte gezdirdi. Artık Yiğit, tamamen Maya'nın odasındaydı.

''Sen tam bir manyaksın. Manyak. '' dedi, şaşmış sesiyle.

''Öyleyimdir. Ama sevimli manyağımdır. '' derken güldü Yiğit.

Çok geçmeden, odanın kapısında bir hareketlenme oldu. Yiğit hemen, kendini kapının arkasına attı. Maya da çaresizce daha açılmamış olan kapıya dönüp gülümsemeye başladı. Kapının kulpu oynandığında ve artık temelli açıldığında, minik Bora küçük adımlarıyla içeri girmeye çalışıyordu.

''Bora '' dedi Maya, gülerken. '' Sen miydin küçük adam. Günaydın, günaydıııın. '' diyerek, ayaklandı. Boranın yanağına öpücük bıraktı.

Yiğit rahatlayarak derin nefes almış, saklandığı yerden çıkmak üzereydi ki, Boranın ardından Mercan hızlı adımlarla geldi.

''Maya kusura bakma kızım. Su içmeye kalktım hemen ayaklanmış arkamdan. '' dedi Mercan mahcup gözleriyle. Üzerindeki yeleği çekiştirerek, Boranın yanına gelmesini bekliyordu.

''Yok abla nolucak. '' dedi Maya, telaşını gizlemeye çalışıyordu.

Bora, Maya'nın parfüm şişesiyle oynamak için dolaba doğru uzandığında, kapının ardındaki Yiğit abisini fark etti. Hemen kıkırdamaya başlayarak, parmağını uzattı.

''Abiiiiii. Abiiiiiii. ''

Yiğit'in öğrettiği gibi bir elini yumruk yapıp, onun da yumruk yapmasını beklediği eline doğru uzatmaya yeltendi. Çünkü Yiğit, Borayla hep böyle selamlaşıyor ve oynuyordu.

Mercan kaşlarını çatıp, kapıya baktığında, Maya hemen ayaklandı.

''Boracım. Sen o şişenin kapağını gördün mü? Aaa nasılmış o kapak'' diyerek Boranın dikkatini tekrar parfüm şişesine çekmeye çalıştı.

''Oğlum bak uykunu alamadın yine sersemledin ha. Hadi ablayı bırakalım uyusun. Gel. '' diyen Mercan bu sefer, Borayı kucakladı.

''Hadi kızım uyu sen de. Çok erken daha. '' dedi Mayaya, dönerek. Gülümseyerek, kapıyı sessizce kapattı. Kapanan kapının ardında, Mayaya gülen bir çift göz kalmıştı.

''Zehir gibi bu çocuk ha. '' dedi Yiğit.

''Mercan abla seni yakalayıp, merdaneyle kovalasaydı keşke. Bi insan bu kadar mı gamsız olur ya? '' Maya sitemle Yiğit'e bakarken, Yiğit sakinliğini hala koruyordu.

Mayayı hiç dinlemeden dolabını açtı. Askılardan birine takılı olan kırmızı hırkayı aldı.

''Bir insan da, bu kadar inat olur mu ya? Çocuklara bile addaya gidicez dendi mi hemen uyanırlar. Hanımefendiyi bunca aksiyona rağmen uyandıramadık. E ne yapalım biz de kucakta götürürüz artık. '' dediğinde aldığı hırkayı sağ omzuna atıp, ayağında terlikleriyle duran pijamalı yarini de sol omzuna attı. Yiğit Kaleli bu evden illaki çıkardı ama kaptanına söz vermişti. Bugün sevduğu yanında olacaktı.

-

Maya elindeki simiti minik parçalara ayırıp, bir kendi ağzına atıyor, bir Yiğit'e uzatıyordu. Yiğit denizi gören, sessiz, yeşillik bir yer bulmuştu ve ikisi de oldukları yere çökmüşlerdi. Yolda aldıkları iki simit, koca bir masa kahvaltılığa bedel derecede güzeldi. İkisi de gözlerini denizden ayırmadan, sessizlikleriyle sohbet ediyorlardı.

Yiğit, Maya'nın narin elleriyle uzattığı bir lokmayı daha gülümseyerek alıp ağzına attı. Sonra da boşta kalan ellerini, yeşilliklerin üzerinde dolaştırdı. Parmaklarının ucuna takılan cılız, mor renkli bir çiçek kökünden ayrılıp olduğu yere boynu bükük düştü. Çiçeği alıp, usulca Maya'nın saçına taktı. Maya, Yiğit'in ellerini saçlarında hissedince ona doğru döndü.

''Çiçek. '' diye fısıldadı Yiğit. Ne yaptığını açıklarmış gibi, gözlerini saçlarında gezdirdi.

''Çiçek. '' dedi Maya, kabullenişini gülümseyerek belli etmeye çalışıyordu.

Hiç konuşmamak ve öylece susmak sanki kalplerinin gürültüsüz bir muhabbete girişmelerine neden olmuş gibiydi. Kelimeleri mümkün olduğunca az seçiyorlardı.

''Burdan her şey çok güzel gözüküyor. '' derken kısık sesini, hiç duyurmaya çalışmadı Maya. ''Uzaktan her şey, hep böyle güzel midir? '' diye sordu.

''Öyledir. Güzel olan da merak uyandırır. Kimse de uzağa bakarak yetinmez. İlla yakına gider, görürüz belamızı. '' diyen Yiğit'e sakince döndü yüzünü Maya.

''Merak. '' dedi, o kelimeden nefret edermiş gibi yüzünü buruşturarak. ''Merak kötü bir şeydir. ''

''Yok ya. Her zaman değil. '' dedi Yiğit, kararlılıkla.

Maya ikna olmuş gibi başını sallayıp, sustu. Nazikçe, az önce Yiğit'in özenle saçlarına sıkıştırdığı çiçeği okşadı. Güvendeymiş hissi veren bir çiçeği, başına taç etmişti Yiğit.

Aklına birden dün gece okuduğu satırlar geldi. Hiç fark etmeden, hiç sezemeden, sevda seni en yaralı yerinden silkeleyip, şifa dolu bir ruha teslim edebilir. Kaçma, korkma...

''Korkma. '' diye fısıldadı kendi kendine. Yiğit, Maya'nın fısıltısını anlamayarak;

''Hı? '' dedi.

Tıpkı Nefesin o satırlara nakış gibi işlediği cinstendi her şey. Mayanın en yaralı yeri yalnızlığıydı. Ait olamayışıydı. Sevda onu, tam da oradan silkeleyip, en şifalı ruha teslim etmişti; Yiğit'e.

''Sarılalım mı? '' diye sordu merakla bakan gözlere.

Yiğit önce biraz şaşırıp, sonrada minnet dolu bir gülüşle kollarını açtı.

Maya, huzurla Yiğit'in göğsüne doğru sokuldu. Yiğit usulca geriye doğru yattığında, sol yanına başını koyan Mayaya, en yumuşak yastık olmuştu. Denizin dalgaları hala gözlerine değerken, çiçekli yeşillik altlarında anne kucağı gibi kalmıştı. Maya önce başını göğe kaldırıp gülümsedi. Göğe göndermek zorunda olduklarına ilk defa gülümseyerek bakıyordu. Sonra da, gözlerini yumdu. Yiğit'in kalp atışları ve saçlarında dolanan elleri, yarım kalmış tüm ninnilerine bedeldi.

-

Maya'nın pijama paçaları, limanın tozunu süpürürken, terlikleri de her adımın da aynı zemine sürtünüyordu. Etraftan geçen insanlar, şaşkınlıkla bir süre ona bakıyor, sonra da Yiğit'in bakışlarını görüp kafalarını çeviriyorlardı.

''Rezil oldum ya. Baya bildiğin rezil oldum. Deli falan diyorlar kesin içlerinden. Gülüyorlardır halime de. ''

Maya söylenirken, dudaklarını büzmüş, gözlerini kendinden bile kaçırıyordu.

''Geceliklerle limana gelen ilk kişi değilsin Maya. Sakinleş biraz. '' diyen Yiğit, teknelerden birine doğru yöneldi. Boş tekneye adım attığında, şaşkınlıkla ona bakan, hırkasını bedenini kapatması için sıkı sıkı tutan Mayaya elini uzattı.

''Ne demek ilk kişi ben değilim. Hangi ruh hastası yataktan çıkıp limana bu şekilde gelir? ''

''Ruh hastası demeseydin keşke, şimdi pişman olucaksın. '' diyerek sırıtırken, Maya'nın uzattığı elini nazikçe kavradı Yiğit.

''Annem. '' dediğinde, daha da fazla gülümseyerek, Maya'nın büyüyen gözlerine baktı. ''Ama onu babam kaçırmamıştı. Şimdi yalan olmasın bunu ilk kez ben yapıyorum. Annem kendisi bizzat, kendi iradesiyle gelmişti. ''

''Delirdiği bir andı galiba? '' derken, bir andan da o anı hayal etmeye çalışıyordu Maya.

''Bilmem, muhtemelen öyledir. Yani demek istediğim takılma böyle şeylere. İçinden geldiği gibi davranmazsan sonra çok pişman olursun. ''

Maya, bulduğu müsait bir yere tereddütsüzce oturduğunda, Yiğit'in telaşla çıkardığı eşyaları izliyordu.

''Niye geldik buraya Yiğit? Sabahtan beri çok neşelisin maşallah. Böyle rahat rahat dolaşıyorsun falan. Rıza Kaptana kim hesap vericek hiç bilmiyorum. '' diyen Mayaya, ciddiyetle döndü Yiğit.

''Sen de sabahtan beri baya gerginsin Maya. Hayırdır? Ne güzel geziyoruz, birlikte vakit geçiriyoruz işte. İlgini çekmiyorsa başka bir şeyler yapalım. Sen söyle. '' dedi. Bu sırada bu durumu anlamak için daha ciddiyetle, Maya'nın önüne çöktü. Belirsizliklerin çöktüğü gözlerini izledi.

''Yiğit. '' dedi Maya, yutkunarak.

''Söyle hadi. '' derken, güven verici bir tebessümle, dinlemeye koyuldu Mayayı, Yiğit.

''Ben çok kötü bir şey yaptım. Senin yüzüne bile bakamıyorum. Bunu nasıl yaptım bilmiyorum yani nasıl bu hale...'' Maya telaşlı ve ağlamaklı sesiyle hızlı hızlı kendini anlatmaya çalışırken, Yiğit ellerini Mayanın saçlarına götürdü.

''Şşt tamam bi sakin ol önce. Sakin sakin. '' dedi.

Her şeyin yolunda olduğunu hissettirmek, Mayayı rahatlatmak istiyordu. Bahsettiği şeyin ne olduğunu bilmiyordu ama Maya ne kadar kötü bir şey yapmış olabilirdi ki?

''Bana ait olmayan bir şeyi izinsiz aldım. Daha da fenası izinsiz okudum. Başkasının günlüğünü okudum. '' dedi Maya, gözlerini Yiğitten kaçırırken.

''Günlük mü? Dün seni eve bırakırken böyle bir şeyden bahsetmedin. Sabah da gün aymadan geldim zaten ben. Ne ara, kimin günlüğünü almış olabilirsin. Mercan Ablanın mı? '' derken ciddiyetini koruyarak, Mayayı anlamaya çalışıyordu.

''Bi kutu buldum evde. Açtım. İçinden bi defter çıktı. İple sıkı sıkı sarılmıştı. Merak ettim Yiğit. Resmen merakıma yenik düştüm, bu iğrenç bi zayıflık biliyorum. Hakkım yoktu. '' diyerek elini alnına dayadı Maya.

Yiğit sessizce bekliyordu. Sonuçta her insanın düşebileceği anlık bir meraka düşmüştü Maya. Normaldi.

''Olsun. Olan olmuş bi kere. '' diyebildi yalnızca. ''Her zaman doğru olanı yapıcaz diye bir şey yok. Arada hatalar da lazım. '' dedi.

''Hatalar da mı lazım? Yiğit hatalar yapılmamalıdır. Bu yüzden onlara hata diyoruz. '' dedi Maya, kendine olan öfkesine Yiğit'i de dahil etmişti.

'' Maya o kadar detaylara takılıyorsun ve o kadar gerçeğe adamışsın ki kendini...Böyle yaparak ancak yorulursun. Başka hiçbir boka yaramaz bu ince düşünceler. Tamam bak mesela bi soru sorucam sana. '' diyerek kararlılıkla başını kaldırdı Yiğit.

Maya merakla onu dinliyordu.

''Yarın yerde bir defter bulsan. Kapağını açar mısın? ''

Maya, Yiğitin sorusuyla aniden doğrulup;

''Asla. '' dedi.

''Bak işte. Dün gece yaptığın bir hata, bugün doğrular için vesile oldu. Ne yapalım yani şimdi, dert mi edelim bize bir şey öğretti diye o hatayı? Ha öğretmeyedebilirdi, sen yine bulduğun bir defterin kapağını açabilirdin. Çok normal herkes bu içgüdüye düşer. Elinin altına, yoluna gelen bir şey varsa illaki öğrenmek isteyeceksin. Sana gelmiş o. O günlük de sana gelmiş. '' dedi Yiğit, şefkatle gülümserken.

Maya yutkundu. Yiğit çok mantıklı, çok inanmak istediği şeyler söylüyordu evet ama defteri açmak belki de bu meseledeki en son düşünelecek şeydi. Açıp, okuduğu satırları aklından atamıyor, Nefes'e olan tüm objektifliğini yitiriyordu Maya. Aklı sürekli ondaydı. Aklı sürekli, onun acımasız olmaya başladığını hissettiği anlardaydı. Nefes'in istenmediğini, sevilmediğini ve yorulduğunu bu yorgunluğun onu dikliğe sürüklediğini unutamıyordu. Bunu unutamadıkça, şuanki haline daha fazla hayran kalıyor onun ellerini tek bir dakika bile bırakmak istemiyordu. Hatta bazen fikirleri o kadar ileri gidiyordu ki, Nefes'e her an hayranlık beslemeyen herkesten nefet eder halde buluyordu kendini.

Yiğit'in uçurumda söylediklerini, kendi kendine söyler hale geliyordu Maya. Nasıl ki Yiğit, bazı şeyleri hala hazmedemediğini, her şeyin ona geçmişi hatırlattığını, annesini üzgün görmeye tahammül edemediği için kendini okumak bahanesiyle İstanbula attığını söylemişti, Maya da aynı hislerin altındaydı şimdi.

Aklına hep o satırlar takılıyordu. Ve daha acı bir durum vardı ki, her şeye rağmen o defterin tamamını okumamak için kendini zor tutuyordu Maya. Çünkü belli ki Nefes, Mayayı incitmemek için bazı şeyleri tüm gerçekliğiyle anlatamayacaktı. Ama o defter, Nefes'in en filtresiz haliydi. Maya tüm gerçeği en iyi oradan öğrenebilirdi.

''Annenindi. '' dedikten sonra gözlerini yumdu Maya.

''Efendim? ''

''Günlük annenin. Üzerinde Mercan&Nefes yazıyordu ama okuduklarım annene aitti. Yiğit çok özür dilerim belki de okumamam gerekirdi ama okudum. Okumak istedim. Hala daha istiyorum. '' diyerek ayağa kalktı Maya.

Yiğit, az önce Mayayı ele geçirmiş olan şaşkın hissi sırtlanmıştı.

''Annemin günlüğü mü varmış? '' diye mırıldandı. Sonra o da ayağa kalkarak, Maya'nın karşısına dikildi. '' İyi de niye Mercan ablada. Niye ikisinin ismi yazsın ki. Saçma. '' dedi.

''Bilmem belki de ortak bir defterdir. Ben sayfaları çok zor geçtim. Hepsine bakamadım. Yapmamam gerekirdi. Annenden de özür dilemeliyim ama okuduğumu anlarsa bana karşı rahat olamaz, beni affetmez diye aklım çıkıyor. '' dedi Maya.

Yiğit, Mayayı dinlerken birden kaşlarını çattı. Aklına gelen şeyle birlikte gülümsedi.

''Sonuçta annem sana her şeyi anlatmıyor mu? Paylaşıyor. Farklı bir şey mi okudun ki suçluluk hissediyorsun. Sen okumasan, o yine de anlatacaktı. Takılma artık buna. Hiç kızmaz bak ben eminim. '' dedi.

''Galiba biraz ileri bir zamanı okudum Yiğit. Karmaşık ve kırgın bir zamanı okudum. '' diyerek gözünden akan yaşı sildi Maya.

''Kırgın zaman...Şimdi anlaşıldı. '' derken sıkıntıyla soluyan Yiğit, gülümsemesinden ayrılmamak için çabalıyordu.

''Hani affedemiyorum demiştin ya. Hazmedemiyorum demiştin. Galiba ben o defteri açıp okuma hatasını, seni daha iyi anlayabilmek için yapmışım Yiğit. Haklısın yani. Her hata bizi bir doğruya çıkarırmış. Belki de defalarca anlatsan o hissini, basit bir travma olarak görür seni sadece telkin ederdim. Ama şimdi, seninle birlikte birçok kırgınlığımı iyileştirmeye niyetliyim. '' derken, buruk bir tebessüm attı Maya.

Elini usulca Yiğit'in yanağına götürdü. Yiğit, Maya'nın yüzündeki elini tutup, nazikçe öptü.

''İyileşelim o zaman. '' dedi.

-

Maya teknenin ucuna oturmuş ayaklarını denizin yüzeyinde gezdirirken, Yiğit de yudumladığı portakal suyu şişesini kenara bırakıp, oltayı kucağına aldı.

''Sanki koca deniz bizim gibi. '' dedi Maya, neşeyle. Elini suya daldırıp, avcuna doldurduğu deniz suyunu, usul usul tekrar denize döküyordu.

''Bizim tabi. Biraz da şansımız varsa, birazdan içindeki balıklar da bizim olucak. '' dedi keyifle Yiğit.

Maya, dikkatli bir şekilde oltayla ilgilenen Yiğit'e bakıp;

''Balık mı tutucaz? Sanki her gün bıkmamışsın gibi balıklardan. '' dedi.

Yiğit bozulmuş gibi kaşlarını çatarak ''Balıklardan bıkmış olabilirim ama bunu yapmaktan asla bıkmam. '' dediğinde Maya anlamayarak bedenini biraz daha Yiğit'e çevirdi.

''Neyi? '' diye sordu.

''Dakikalarca oltayla uğraşmak, muhtemelen beceremeyerek misinayı bağlamak, sonra denize atmak, beş dakika içinde oltaya bir balığın vurması, onu alıp tekrar denize bırakmak. İşte buna bayılıyorum. '' derken, muzur bir gülüş attı Yiğit.

''Ben de neye bayılıyorum Yiğit biliyor musun? Acayip doğal ama bir o kadar da tuhaf biri olmana bayılıyorum. '' diyerek kıkırdadı Maya.

Yiğit, gururlu bir bakış atarak, gülümsedi.

''Babam öğretti. Misinayı bağlamayı. Balığı beklemeyi. İlk önce çok basit bir denklem gibi geliyordu. Misinayı bağla, oltayı denizle kavuştur, bekle kısacık bir zaman sonra gelsin ve onu yine bırak denizine. '' derken, durup kafasını oltadan kaldırdı Yiğit. Mayaya bakıp içli bir soluk alırken, portakal suyuna yeniden uzandı.

Maya gülümseyerek;

''Değilmiymiş. Yani o kadar basit bir denklem değilmiymiş? '' diye sordu.

''Bunu neden yaptığımızı hiç anlayamıyordum. Basit, sıradan ve saçma bir şeydi. Balığı neden biz tutuyorduk, neden bekliyorduk ve gelen balığı atacağımı bile bile babam bunu neden tekrarlatıyordu? '' derken kendi fikrine güldü Yiğit. ''Soramıyordum da. Çünkü hevesle yapıyordu bunu her defasında. Ben de onunlayken mutluydum sonuçta, tat kaçırmanın ne manası vardı. Hiç sormadım bunu. Hoş sormama gerek kalmadı. ''

''Sen sormadan o mu söyledi? Çünkü var sizin öyle baba oğul bakışarak bile anlaşmalarınız. '' derken daha da huzurlu bir gülüş attı Maya.

''Yoook. Ben öğrendim. '' dediğinde, Maya'nın gülüşüne eşlik etti Yiğit. ''Bekleme sürelerim arttı biraz. Balık gelmiyordu çünkü. Eee insanın şansı her zaman aynı olmaz. Sinirleniyordum, sıkılıyordum ama bozuntuya vermeden bekliyordum. Bir süre sonra beklerken kendi kendime düşündüğümü, dinlendiğimi hissettim. Mevzunun balık tutmak olmadığını, mevzunun insanın boş anında, hiçbir uğraşı yokken kendisini tutabilmek olduğunu öğrendim. Kendine hakim olarak, istediğini beklemek...Ne zaman geleceğini asla kestiremeyeceğin şeyi, zamanı saymadan beklemek. ''

Maya hayranlıkla Yiğit'i izleyerek, anlattığı şeyin onu ne kadar mutlu ettiğini fark ediyor ve kendisi de tarifsiz bir mutluluğa düşüyordu.

''Şimdi birlikte mi bekliycez balığı, zamanı saymadan? '' diye sordu.

Yiğit, anlaşılmış olmaktan sonsuz bir keyif duyarak güldü;

''Sen de istersen tabi? '' dedi.

Maya kafasını sallayıp, ellerini çırparken;

''Bekleyin bizi balıklar ! Sizi tutmayıp, zamanın tadını çıkarmaya geliyoruz. '' dedi.

-

Yiğit, bugün ilk defa tuttuğu balığı atmadı denize. Misinayı ilk kez hiç yardım almadan, oltanın ucuna bağlayabildiğinden belki bilmiyorum. Ama çok daha ciddiye alıyor artık bu işi.

Tahir'in denize diktiği bakışlarını gözleyerek, kendini denize bakar halde buluyor. Fark ediyorum, Tahir'in baktığı yerlere bakmak, ona çok büyük bir marifet gibi geliyor. Yapabildiği her şeyi yapabilmek güçlüymüş gibi hissettiriyor. Bazen yolda yürürken, adımlarını yarıştırıyor babasıyla. Kaldırımdaki kaç taşı geçiyorsa Tahirin adımları, o da o kadar taşı tek bir adımda geçmeye hevesleniyor.

Hayatta gördüğü en koşulsuz insana, koşulsuzca koşmaktan çekinmiyor. Kocaman yüreğini, en koca yürekli adamla bölüşmekten rahatsızlık duymuyor.Oğlum, kocaman kalbinin yükünü artık fedakarlıklıklara sığdırmıyor. Bir elinden ben, bir elinden babası tutarken çocuk olmaktan da korkmuyor.

Tüm bunları fark etmek hissi, tarifi zor bir his. Her şeyi unutturan, zamanı durduran, hatta belki de üfleyen rüzgarı bile dindiren bir his. Onca şey olup bitiyor etrafımızda. Çoğunu anlamamak için çabaladığım bile oluyor. Çünkü anlamak, anlatmak artık iyi gelmiyor bana. Bana yalnızca bu iki adamla, sonsuz maviliğe bakmak iyi geliyor. 

Continue Reading

You'll Also Like

223K 22K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
414K 41.9K 61
Taehyung iki yıllık ilişkisini ayakta tutmaya o kadar odaklanmıştı ki yanı başındaki gerçek aşkını fark edememişti bile. |omegaverse| |omegatae&alfak...
126K 22.1K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
2.5M 215K 33
okumayın for vanilla baby