Ay Şahit

By ygmurdem

284K 13.9K 3.2K

... More

Bölüm 1
Bölüm 2- ''Yıldız Masalı''
Bölüm 4- ''Kar Tanesi''
Bölüm 5- ''Ömürlük Şarkı''
Bölüm 6- ''Sırma''
Bölüm 7- ''Bezelye''
Bölüm 8- ''Çikolata''
Bölüm 9 - "Nokta"
Bölüm 10- "Oğul"
Bölüm 11- ''Oyun Arkadaşı''
Bölüm 12- ''Uçurum''
Bölüm 13- ''Tuttum Aslanım''
Bölüm 14- ''Rapunzel''
Bölüm 15- ''Buhar''
Bölüm 16- ''Ölümsüz Çiçek''
Bölüm 17- ''Kabak Çekirdeği''
Bölüm 18- ''Ben Nefes''
🌙-'' Yarım Ninni ''
Bölüm 19- ''Baba ''
Bölüm 20- ''İlahi Adalet ''
Bölüm 21- ''Ay Kız''
Bölüm 22- ''Kayıp Zaman''
Bölüm 23- ''Gizli Bank''
Bölüm 24- ''İyi ki Elizya''
🌙- ''İki Ucu Yaralı Değnek''
Bölüm 25 - ''Arkadaş''
🌙- ''Pelerinsiz Kahraman''
Bölüm 26- ''Elma Şekeri''
Bölüm 27- ''Domates Güzeli ''
Bölüm 28- ''Gece Dalgası''
Bölüm 29- ''Saklı Yara''
Bölüm 30- ''Uyurgüzel''
🌙- ''Anzer Balı''
🌙-''Kız Kulesi''
Bölüm 31- ''500''
Bölüm 32- ''Kızamık''
Bölüm 33- ''Müstaklel''
Bölüm 34 - ''Hak'kın Balığı''
🌙- ''Kara Kutu ''
Bölüm 35- ''Sahur Duası''
Bir Ay Doğdu Geceden🌙🎈🎂
Bölüm36- ''Rüya''
Bölüm 37- ''Sınav''
🌙-''Babamdan Miras Bayramlar''
Bölüm 38- ''Anne''
Bölüm 39- ''Evim''
Son Şeker
Sondan Bir Önce...
Bölüm 40- ''SEZON FİNALİ''
Bölüm 41- ''Mazlumun Abisi''
Bölüm 42- ''Eller Beraber! ''
Bölüm 43- ''Veda''
Bölüm 44- ''Hafıza''
Bölüm 45- ''Bordo Mavi Atlar''
Bölüm 46- ''Abimden Armağan''
Bölüm 47- ''Balım Yarası''
Bölüm 48- ''Trabzondan Gelinim Geldi ''
Bölüm 49 - ''Kavuşmak''
Bölüm 50- ''Yeniye Doğanlar''
'FİNAL'

Bölüm 3- ''Cennet İpleri''

7.5K 331 39
By ygmurdem


Murat'ın arabası yolun ucunda gözüktü. Balımla Nefes arabayı görür görmez ilerlediler. Murat, arabayı durdurduğunda Melis kumral saçlarını elleriyle toparlayarak indi.

''Melis. İyi misin canım ? '' dedi Nefes, Melisin eline uzanırken.

''İyiyim Nefes, iyiyim. Yollar çok virajlı burada, midem alt üst oldu. ''

''Eee normaldir. Keşke bu yıl konakta kutlasaydık hiç akıl edemedim ki ben. '' diyerek kendine kızdı Nefes.

Murat, arabayı park edip yanlarına geldiğinde yengesine sarıldı.

''Yengeem. Senin o zehir gibi aklını abim çok meşgul ediyor, bırak bunları da biz düşünelim. '' dedi gülerek.

''Hah nihayet biri meşguliyetimi anlayabildi. ''

Bu sırada Balımda amcasıyla sarılmıştı.

Murat eve doğru ilerlerken;

''Yiğit paşa döndü mü dün ya? Abim konuştum dedi ama. '' dedi Nefese doğru dönerek.

''Geldi geldi. Hem de öyle bir geldi ki, biraz sonra olacakların üstesinden nasıl gelirim merak ediyorum. '' dedi Nefes iç çekerek. 

Balım tam olacakların ne olduğunu sormak üzereyken bir korna sesiyle sıçradı. Evin önüne gelmişlerdi. Kapıda duran kırmızı arabanın farları yanıyor, deli gibi korna çalınıyordu.

''Kim bu manyak ya. '' dedi Balım, kulaklarını tıkarken.

Yiğit, başını arabanın camından dışarı çıkarıp, bir eliyle kornayı çalıyor diğeriyle el sallıyordu.

Gülerek;

''Şşt fıstık arabanı burada bırakmışsın. '' dedi.

Arabanın yanına sıralanan aile üyeleri gülerek Yiğit'e eşlik ediyorlardı. Mustafa, Yiğit'in camdan sarkıttığı kafasına hafifçe vurup;

''İn hadi hergele in. '' dedi.

Balım şok içinde yengesiyle amcasına döndü. Nefes gülümseyerek onayladı. Bu araba Balımın doğum günü hediyesiydi.

''Yok artık. Babaa? ''

Balım elleriyle ağzını kapatıp, şaşkınlık içinde babasına koştu. Mustafa artık kucağına alamadığı minik kızını kuvvetli kollarıyla sardı. Sarı saçlarına bir öpücük bıraktı.

''İyi ki doğdun Balıım. '' dedi.

Asiye yaşaran gözlerini, başını hafifçe eğip sildi. Balım babasının kollarından ayrılıp, annesine sarıldı.

''Anasu yesun bu balinii. Güzel yıllarun olsun annem. '' diyen Asiyeyi yine Yiğit'in korna sesi böldü.

''Yav hadi amma ağladınız ha. Daha pasta yiycez zaten açım. '' diye söylenerek arabadan indi. Sonra kaşlarını çatmak üzere olan Balımın yanına gidip, ondan çok daha uzun olan boyunu kısaltmak için eğildi. Elini nazikçe Balıma uzattı.

''Doğum günü kızını, arabasına alalım lütfen. '' diyerek göz kırptı.

Balım gülerek;

''İstedimi nasıl da kibar olur benim canım kuzenim. '' dedi.

Yiğit sarıldı hemen Balıma.

''Doğum günün kutlu olsun cadı. Benim hediyem yemekten sonra, açken kaprisini çekemem hiç. '' dedi.

Balım hevesle koştu arabasına. Yiğit ona arabayı tarif etmek konusunda yardımcı olurken aile üyeleri yavaş yavaş içeri girmeye başlamıştı. Maya mahçup bir halde koltuklardan birinde oturmuş, sessizce bekliyordu.

Hamile olduğu için önceden içeri giren Melis, Mayayla ilk karşılaşan isim oldu.

''Aaa yenge misafirin mi vardı? '' dedi gülümseyerek. 

Maya hemen ayağa kalkıp Melisle tokalaştı sonrada oturmasına yardımcı oldu. Nefes az önce Mayayı gözden kaçıran Saniye, Mustafa ve diğerlerine anlık açıklama yapması gerektiğini hissediyordu.

''Iı evet. Maya İstanbuldan misafirimiz. '' diyerek Mayanın omzuna attı kolunu.

Saniye hanım otururken;

''İstanbulin misafiri ne zaman bittu zaten. '' dedi.

Asiye hemen Mayayı yanaklarından öpüp;

''Hoş geldun Maya kiz. Pek de güzel maşallah. '' dedi.

Maya, salonda merakla ona bakan yüzlere teker teker göz gezdiriyor ne tepki vereceğini kestiremiyordu.

En son odaya giren Tahir;

''Maya kızım otursana sende. '' dedi, gülümseyerek.

 Nefes durumu ve tabiî ki Mayayı kurtarmak için hemen öne atıldı.

''Yok yok Maya oturmasın. Maya bana yardım etsin. Hadi gel Maya bahçeye kuralım masayı. Kahvaltıya başlayalım artık. ''

Işık hızıyla Mayayı alıp, sorular yağmuruna tutup boğaltıcak kalabalıktan kaçırdı onu.

-

Balım boş tezgaha oturmuş masaya konulacak maydanozları ayıklarken, Maya da yanlış bir şey yapmamaya özen göstererek domatesleri doğrama çabasındaydı. Nefes can havliyle aç bir şekilde bahçede bekleyenlere, kahvaltıyı yetiştirme derdindeydi.

Balım elindeki maydanoz saplarından birini ağzına attıktan sonra tek kaşını kaldırıp;

''Demek Yiğit'in bir arkadaşısın Maya? '' dedi. 

Maya gözünü domateslerden ayırmamaya özen göstererek;

''Öyle. '' dedi.

''Peki bu talihsiz kaza tam olarak ne zaman oldu? '' dedi, Balım bu defa daha ciddi bir ifadeyle. 

Maya ne demek istediğini anlayamaz gözlerle bakıyordu.

''Yani senin gibi güzel bir kız, bizim gıcık Yiğitle arkadaş olacak o hatayı hangi kaza sonucu yaptı. Bunu merak ediyorum. '' dediğinde Maya utanarak önüne düşen bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdı. 

Nefes elinde sıra sıra duran tabakları hışımla Balım'ın kucağına bıraktı.

''Bu doğum günü kızının çenesi yine fazla açıldı gibi geliyo bana. Hemen gitsin tabakları dizsin diyorum ama sen ne dersin Balım? '' derken gözlerini kocaman açmış, bahçeyi işaret ediyordu.

''Tabi Nefes kaptan hemen. '' diyen Balım eliyle selam verirmiş gibi bir işaret yaptı.

O mutfaktan çıkar çıkmaz Nefes, Mayanın sırtını sıvazladı;

''Balım ve Yiğit sürekli böyle didişirler. '' dedi gülümseyerek. 

Sonrada tezgahın baktığı pencereye uzattı parmağını. Buradan tüm bahçe ve masa net olarak gözüküyordu.

''Bizim ailenin bir kısmı burada işte. Biraz fazla soru sorabilirler. Ama niyetleri kesinlikle misafiri yabancı hissettirmemektir. Sen daralma tamam mı? '' dedi.

Maya, bu kadının bu düşünceli hallerine mest oluyordu. Hem bu kadar güzel olup, hem tüm aileye yetişmeye çalışıp, hem de onu asla unutmuyor olması tuhaf bir huzur veriyordu Mayaya. Nefes sanki tüm ailesine, büyük küçük demeden anne olmuş gibiydi. Mayanın hayran olması için çok sebep vardı çok.

-

Görünüşe göre herkes fazla acıkmıştı. Kafalarını tabaklardan ayırmayan ev ahalisi ikinci çaylar doldurulurken biraz daha doymuş ve ufak ufak muhabbetlere başlamışlardı. Yiğit bu sırada başını biraz eğip, yanında sessizce lokmasını çiğneyen Mayaya;

''Sıkılmıyorsun dimi? Birazdan çıkarız, kurtuluruz kalabalıktan. '' dedi. 

Maya parlayan gözleriyle;

''Yok hayır sıkılmıyorum. Uzun zamandır hiç böyle kalabalık bir masada yemek yememiştim. '' dedi.

Yiğit ve Maya göz göze geldikleri an, sanki az evvel seri şekilde öten kuşlar ağaçları terk etmiş, rüzgar yapraklara uğramayı reddetmişti. Etraftaki her şey boşluğa karışmış, hayatta sanki sadece ikisi kalmıştı. Maya kalp atışının dışarıdan duyulabilecek olmasından o kadar korkuyordu ki.

 Tam bu anı izleyen bir göz daha vardı. Asiye!

''E gı Maya rahat misun? '' dedi, gülerek. 

Maya aniden gözlerini Yiğitten ayırıp, bu asil duruşlu kadına çevirdi.

''Ef..efendim. ''

''Diyırım ki misafir gelmişsun rahat misun burada? '' dedikten sonra saçlarını aheste aheste omzunun gerise attı Asiye.

Nefes bu soruların nereye gideceğini iyi biliyordu. Gergin bir şekilde Tahire baktı. 

Tahir, Nefesin kulağına eğilip;

''Uyy yanduk. '' dedi.

''Sağ olun çok rahatım. '' dedi Maya, Asiyeye endişeyle bakarak.

''Sen de İstanbulli misun? '' diyerek sorularının başlangıcını hız kesmeden yapmıştı Asiye.

 Masadaki herkes susmuş, Asiyenin sorgusunu dinliyordu. Alışık oldukları bir şeydi bu. Melis başını eğip kıkırdadı. Bu aileye ilk geldiği zamanı hatırladı. Mayanın yerinde o vardı.

''Yok ben İzmirliyim aslında. Okumak için İstanbulda yaşıyorum. ''

''Anangillerde İzmirde yaşayi o zaman? ''

''Yok yaşamıyorlar. ''

''Ha İstanbula geldiler senle o vakit. E tabi evlat zor bırakılıyo ''

''Yok yani genel olarak yaşamıyorlar. Hayatta değiller. '' dedi Maya acı bir tebessümün arasında.

Masaya az önce hakim olan gülen yüzler, yerini şaşkınlık ve hüzne bırakmıştı.

''Uyy bastum ha acıya parmak. Affet Maya kizum. Allah rahmetler eylesin. '' dedi Asiye tüm anaçlığıyla, masanın üzerinden Mayanın yanaklarına uzandı.

''Sağ olun. Çok zaman oldu ben alışkınım, sizlik bi durum yok. '' diyen Maya, her zamanki gibi mahçup gülümsemesiyle masaya bakıyordu.

Yiğit uzun uzun Mayayı izledikten sonra annesine döndü. Nefes o masada kaybetmenin ne demek olduğunu en iyi bilen insandı. Mayayı sarmalamak, göğsünde uyutmak istemişti o an. Gözünden bir damla yaş düşecek gibi olduğunda, Nefes parmaklarını yanaklarında gezdirip aniden ayağa kalktı;

''Eee madem herkes doyduuu. O zaman ben asıl meseleye geçiyim artık. '' dedi.

Masadaki yüzler artık Mayaya acıyan gözlerle bakmıyor, Nefesi takip ediyordu. Maya minnetle gülümsedi Nefese.

Çok geçmeden Tahir de Nefesin arkasından içeriye girdi.

''Tahir hediyemiz hazır dimi eminsin? ''

''Eminum. En güzel hediye yine bizimki oldi. '' dedi Tahir neşeyle.

Sonrada Nefesin pastayı kaldırmakta zorlandığını görünce, karısının minik ellerinden aldı tabağı. Nefes, Tahirin dudaklarına küçük bir öpücük bıraktığında, gülümsedi.

''Hadi başlıyorum. İyi ki doğduuuuun Balııım. '' 

Nefesin önderliğinde, Tahir pastayı taşıyarak masaya getirdi. Bu sırada herkes alkışlarla Balımı kutluyordu. Tam önüne bırakılan pastaya aşkla baktı Balım.

''Yengeeem. Yine şahane olmuş bu. '' 

Nefes boş durmaktan nefret ediyordu. Bulduğu her boş vakti yeni bir şeyler öğrenmekle değerlendiriyordu. Birkaç yıl önce yine öyle bir boş zamanında, pasta kursuna gitmişti. Gerçi kurs yarım kalmıştı ama Nefesin el becerisi ve merakı dinmediğinden kendini acayip geliştirmişti. Bu yüzden her yıl çocukların pastalarını kendi elleriyle yapıyordu.

''Afiyet olsun güzel kuzum benim. İyi ki doğdun. Hadi üfle mumları. ''

Balım, gözlerini kapatıp dilek dilerken elleri mavi elbisesinin eteklerini sıkı sıkı tuttu. Uzun bir dilek olmuştu. Mumları, dileği bir an önce gerçekleştirsinler diye bir hışımla üfledi. Alkışlar yükselirken Mustafa masadaki sarmalardan bir tanesini ağzına atıp;

''Hediyenun en kralini biz alduk. Diğer hediyeleri açma istersen kizum. '' dedi. Gururla sandalyede gerindi.

Tahir abisine bakıp gülerken;

''Ula Mustafa Kaleli sana bu keyifi yaşatir miyum saniysın? '' dedi. 

Mustafa endişeli gözlerle Tahire bakarken, Nefes havalı bir tebessümle kocasına içeriyi işaret etti. Tahir koşar adımlarla eve girip, elinde beyaz bir zarfla geri döndü. Herkes hediyeyi deli gibi merak ediyordu. Maya bile heyecanlanmıştı. 

Yiğit, Mayanın şaşkın ve aşırı tatlı bakışlarını gülümseyerek izlerken fısıltıyla;

''Her doğum günü merasiminde hediye yarışı yapılır böyle. En iyi hediyeyi kim aldı? Bu önemli bir yarıştır. '' dedi Yiğit. Sonra minik bir kahkaha attı. 

Maya çok eğleniyordu. Her biri bambaşka insanlar, kocaman bir aile olmuş ve her anlarını gülerek geçiriyorlardı. Kalabalık aileye pek alışkın olmayan Maya için bu an cennetten bir armağan gibiydi.

Tahir zarfı Nefese teslim etti. Nefes, Balımın yanına gidip, saçlarını elleriyle okşadı.

''Güzel kuzum benim. Ömründe yüzün gibi güzel, mutlu, huzur dolu geçsin. Bu da amcanla benim hediyem aç bakalım beğenicek misin? '' dediğinde, Balım aceleyle saldırdı zarfa.

Beyaz zarfın içinden bir çek çıktı önce.

''Yenge? '' 

Balım anlamayan gözlerle ona baktığında Nefes;

''Geçen ay şirkete çok yardımcı olduğunu duydum. Bir sürü işe koşturmuşsun, çok ilgilenmişsin. Amaa maaşını almayı unutmuşsun. '' diyerek göz kırptı.

Balımla, Yiğit geçen ay birlikte tatile gitmişlerdi. Balımın kız kulesi aşkı her yıl artıyor, mutlaka bir defa görmeye gidiyordu. Yiğit, okul için gittiği İstanbulda epey tecrübeli olunca Balımı gezdirme görevi de ona ait oluyordu. Yiğit işlerden kaçtıkça, Balım işlere yardım etmek için sık sık şirkete uğraşmıştı. İşte karşılığı şimdi avuçlarında duruyordu.

Asiye bir anda saçlarını savurarak;

''Mıstafam göriymisun. Ben de sandum ki arabadan daha mühim bi hediye aldular. '' dediğinde Mustafa gülerek;

''He Asiyem anca hava atmayi biliyi bu aşuklar. '' dedi.

Nefes ve Tahir daha hiçbir şey söylemeden, Balım zarfın içindeki fotoğrafa bakıp olduğu yerde zıplamaya başladı.

''İna- na- mıyoruuuuum ! Amca? Gerçek olamaz bu? İnanamıyorum ya yaptın mı gerçekten? ''

Balım hem sevinçten zıplıyor hem amcasının boynuna sarılıyor hem de gözleriyle yengesine minnetler savuruyordu.

Saniye hanım;

''E gı ne zıplayisun deli gibu. '' diyerek çattı kaşlarını.

''Yaa yengeme bir ağaç ev resmi göstermiştim. Çok istemiştim. '' zıplamaktan kesilen nefesiyle zar zor konuştu Balım.

''Tahire bahsetmiştim. O da yaylanın arka bahçesinin bunun için müsait olduğunu söyleyince... '' dedi Nefes kaşlarını kaldırıp gülerken.

''Burada mı? Arkada mı yaniiii? ''

''Hı hııı. ''

Balım heyecanla arka bahçeye gitmek için hareketlenirken Yiğit ayağa kalkıp;

''Bu muydu yani? Kızım sen manyak mısın? Ne ağaç evi ya, Karadenizdesin sen Karadeniiiiz. Her yer ağaç zaten. '' dedi elini kaldırarak. 

Saniyede dahil olmak üzere herkes gülerken, Balım kaşlarını çatıp;

''Uff sen ne anlarsın ya. '' diyerek bahçeye koştu.

''Dur şunun arkasından gidelim de maazallah sevinçten düşer bayılır falan. Sanarsın hiç ağaç görmedi te allahım ya. '' diyerek Mayayı da yanına alıp, Balımın peşine düştü Yiğit.

Tahir Nefesi kollarının arasına almış, alnına çenesini dayamış çocukları izliyordu.

Mustafayla Asiye bizim aşıklara bakarak;

''Yinede araba, ağaç evi geçer. '' dediler kendilerine teselli vermek isteyerek.

Tahir, Nefese gülerek ayırdı kollarını. Abisinin yanındaki sandalyeye oturdu.

Bu sırada sırıtarak onları izleyen Murat;

''Abi demiyim demiyim diyorum ama Nefes yengem Balıma gizlice ehliyet aldırmasaydı, senin araba hediyesi de yalan olurdu yani. '' dediğinde, Tahir Murat'a doğru alkış yaptı.

''Helal olsun benim koçuma. '' dedi.

Murat gururlanarak sırıtmaya devam ederken Mustafa;

''Nefes aldurmasa ben alduracaktum zaten Baluma ehliyeti. '' dedi kendi bile inanamayarak.

''He abi hee. Kız senden istedi de sen biz nereye istersen götürürüz dedin ya. Nefes yengeme helal olsun sessiz sessiz haletli bu işi. '' dedi Murat yeniden.

Nefes, pastayı dilimlerken gülerek;

''Fena mı oldu işte abi, Kaleli hanımlarının her biri ehliyetlendi. '' dedi.

Tahir karısına hayranlıkla bakıyordu. Nasıl böyle her şey olabiliyordu? Yıllarca tüm deliliğiyle tek başına kol kanat gerdiği Kaleli ailesine, bir kanatta Nefes olmuştu. Onlardan daha büyük aile üyeleri olmasına rağmen Kalelilerin annesi Nefes, babası Tahirdi sanki. Her işe, her gönüle, her meseleye ayrı ayrı özen göstererek kimseyi kırmadan bir çare buluyorlardı. Tahir, Nefesle tanıştığından bu yana kendini her gün daha da dinlenmiş hissediyordu.

-

Herkes yavaş yavaş arabalara binip dönüş yoluna çıkarken, geriye Balım, Yiğit, Maya ve Nefesle Tahir kalmıştı. Balım getirdiği kıyafetlerini giyerek, akşam arkadaşlarının onun için hazırladığı davete hazırlık yapıyordu. Yiğit, Mayayla bahçede oturmuş çay içiyor, Nefesle Tahir de etrafı toparlamaya çalışıyorlardı.

Yiğit, Mayanın yarısına kadar inmiş bardağına baktı.

''Soğuduysa yenisini doldurayım? '' dedi.

Mayayı üzebilecek olmak, onu buraya böylece getirmiş olmak fikri yeni yeni aklını kurcalıyor, huzursuzlanıyordu. Annesi yine haklıydı. Mayaya sorması gerekirdi. Ona buraya geliş sebeplerini anlatması gerekirdi. Hem kızla tanışalı daha bir hafta, adam akıllı konuşalı yalnızca bir gün olmuştu. Yiğit gibi sağlamcı, garantici bir insanı böyle anı yaşamaya iten şey neydi? Giderek öfkeleniyordu Yiğit, içinde söz dinlemeyen o Yiğit'e.

Maya tebesümle;

''Yoo, gayet iyi. Yavaş yavaş içiyorum ben öyle. '' dedi.

''Maya. '' dedi Yiğit mahçup bir ifadeyle.

 ''Ben çok özür dilerim ya. Düşüncesizlik ettim. Tuttum seni buraya getirdim. Hiç bilmediğin insanlar, bilmediğin bir yer. İt miyim kopuk muyum bilmiyorsun? Korkuttum mu seni? ''

Maya, Yiğitin endişeli ve mahçup ifadesine bakıp derin bir nefes aldı.

''İt kopuk mu? Sen mi? '' dedi gülerek.

''Yani... değilim ama olabilirdim sonuçta. ''

''Olmadığını biliyorum Yiğit. Sen herkes ama herkes tarafından çok sevilen birisin. Adını bilmiyorken bile tanıyordum seni. '' diyen Maya çayından bir yudum daha aldı.

''Öyle mi? '' dedi Yiğit. Heyecanlanmıştı. Mayadan kendisiyle ilgili bir şeyler duymak soluğunu keser gibi oluyordu.

''Öyle...Aileni, memleketini, hayatını görünce neden bu kadar iyi olduğunu daha iyi anlıyorum aslında. Sorgusuz sualsiz sevgi taşıyan anne ve baba, sadece çocukları için tüm hayatlarını şekillendirmiş bir ailen var. Kocaman bir aile.''

''Öylelerdir. Görebileceğin en tuhaf ailedir aynı zamanda. '' diyerek güldükten sonra '' Sıkılmadın inşallah? '' diye sordu Yiğit.

'' İyi ki getirdin beni buraya. Uzun zamandır anne sarması yememiştim. Sadece bu bile geldiğimiz bu kilometrelerce yola değer. '' diyen Maya, anlık bir cesaretle elini, Yiğit'in masanın üzerindeki elinin üzerine bıraktı. 

Gülümsediğinde, Yiğitte şaşkınlığını çabucak atıp eşlik etti Mayaya.

Ellerinde ne vardı bilmiyordu. Gözlerinin içinde sanki bir çatı, tüten bir baca, pembe perdeli camlar olan bir ev taşıyordu bu kız. İçinden, yuva sıcağını avuçlarının içine mi sığdırdın Allahım? derken göğe kaldırdı başını Yiğit.

Maya anlamayan gözlerle Yiğit'e baktı.

''Yağmur mu yağacak yoksa? '' dedi endişeli bir ifadeyle. Yiğit'in neden gökyüzüne baktığını anlamaya çalışıyordu.

Yiğit, Mayayı duyar duymaz tüm sorgularından geri çekilip ona baktı.

''Yağar. Hava bu kadar karışırsa, mutlaka yağmur yağar. ''

-

Nefesle Tahir bahçedeki her şeyi toparlayıp içeri soktular. En sona kalan sandalyelere uzanan Nefesi ,Tahir elleriyle durdurdu.

''Nefesim tamam artık sen bırak ben hallederim onları. '' dedi.

Nefes, sandalyeyi bırakıp, ellerini beline koydu. Tahir toparlarken yan taraflarında konuşan Maya ve Yiğit'e baktı.

''Kızcağız da kıyamam dertliymiş ya. '' dedi iç çekerek.

''Kim? ''

''Ya işte Mayayı diyorum Tahir. Annesi babası hayatta değilmiş ya. Çok da genç. Biz Yiğit İstanbuldayken dokuz doğuruyoruz. Kız tek başına neler yapıyor kim bilir? ''

''Öyle tabi, zor. Ama bak nasıl güçlü bir kız olmuş. Kendi ayakları üzerinde duruyor. '' diyen Tahir son sandalyeyi de evin içine bırakıp ellerini birbirine vurarak, tozunu temizledi.

''Sen şimdi onu bunu boşver de. '' diyerek muzur bir gülüşle Nefese doğru ilerledi. 

Nefes gözlerini Yiğitlerden ayırıp, kocasının parlayan gözleriyle kavuşturdu.

''Çocuklar gidince diyorum, artık şu tatilimizi yapsak mı bizde? '' dedikten sonra göz kırptı Tahir.

Nefes;

''Yine yalan oldu dimi bizim tatil öyle böyle derken. '' diyerek gözlerini devirdi.

O kadar yoğunlardı ki. Boşluğun içinde, tembellik ederken bile her koşulda yoğunlardı. Bu nasıl oluyor akılları ermiyordu. Tahir gemi işlerini çoğu zaman Murat'a satıyordu. Nefes işlerini mümkün olduğunca paylaştırıp azaltıyordu. Ama yinede olmuyordu. Baş başa kalıp şöyle uzun uzuuun tatiller yapamıyorlardı. Mutlaka ailesel bir durum çıkıyordu.

''Bizde yalan yok demeduk mu hatun. Bende deli Tahirsem ederum ha o tatili. '' diyerek, kaşlarını kaldırdı Tahir.

Nefes kocasının bu hallerine sarılıp bir ömür ayrılmadan kalmak istiyordu. Gözlerine bakınca tüm ruhunu anlamayı, derdini soluğundan, mutluluğunu sesinden fark etmeyi çok seviyordu.

Gülümserken, parmaklarını belini saran kollarda gezdirdi Nefes.

''O zaman akşam bir şeyler yaparız artık çocuklar gelene kadar. '' dedi. İfadesindeki hafif cilveli hal, Tahir'in ruhuna şenlikti.

''Tamamdır Nefes kaptan, anlaştık. ''

''Yengeeeeee, yenge çabuk gel. ''

''Balımın sesi mi o? ''

Nefes, Tahirden ayrılıp koşarak eve girdi. Bir hışımla açtı Balımın durduğu odanın kapısını. Telaşla solurken, karşısında elbise fermuarı patlamış, yatağın üzerine oturmuş ağlayan Balımı buldu.

''Yengem noldu? ''

''Of yenge ya offf. Elbise yırtıldı. O kadar güzel pastalar, yemekler yaparsanız böyle olur işte. Giremedim elbiseye resmen. ''

''Şştt tamam tamam bi yolunu bulcaz sakin. ''

Nefes ellerini dur işareti yaparak Balıma doğru savururken, bir yandan da elbisede hasar tespiti yapıyordu. Bu sırada Tahir kapıyı çaldı;

''Nefes, sorun yok dimi? ''

''Yok hayatım yok. Hallediyoruz biz. '' dedi Nefes.

''Neyi hallediyoruz yenge ya bitti işte. Ben bu şişkolukla partiye falan gitmem. ''

Balım yaşlarını silerken, Nefes gözlerini tavana dikti. Bir formül düşünüyordu. Pratikliğe alışmıştı artık. Çözüm yolu mutlaka vardı, biliyordu ama neydi?

-

''Anladın dimi oğlum? Balımla Mayayı bir mağazaya götürüp güzelce ne istiyorlarsa alıyorsun. Yalnız bunu biraz çabuk yapıyorsun geç kalmasın kız partiye. ''

''Anne Murat amcamın çok güzel bir sözü var biliyor musun? ''

''Oğlum Murat amcan ne alaka şimdi ya? ''

''Der ki 'yakışıklılık zor zanaattır oğlum, tüm kadın işleri sana kalır. ' Adam doğru konuşuyor ya''

''Çok biliyor o amcan. Sana kalıcak tabi. Başka kime emanet edeyim kızları. '' dedi, Nefes kaşlarını çatarak.

 Yiğit bitkin bir halde annesinin talimatlarının bitmesini beklerken, Maya Balımı teselli etmeye çalışıyordu.

Nefes, kızların duyamayacağı bir şekilde fısıltıyla elindeki hasır sepeti uzattı Yiğit'e.

''Gelelim en önemli meseleye Yiğit efendi. ''

''Anne yok artık ya, bi de kız gibi elimde sepet mi taşıycam. ''

''Ya bi sus babası kılıklı. Lafı ağzımda bırakıp başlıyorsun hemen siteme. ''

''Tamam annelerin güzeli dinliyorum tamam. ''

Şimdi alıyorsun bu sepeti, bagaja koyuyorsun. Balımı partiye bıraktıktan sonra mekanın karşısındaki parka gidiyorsun. ''

''Mekanın karşısında park olduğunu sen nerden biliyorsun, daha biz gitmedik? ''

''Anneler her şeyi..''

''Bilir. '' Yiğit annesinin sözünü sevimli gülüşüyle tamamladığında, Nefes gülerek okşadı oğlunun yanağını.

''Aferin benim oğluma aynen öyle. O parka Mayayla gidiyorsun. Siz Mayayla o parkta piknik yapıyorsunuz. Bu sepete gerekli her şeyi koydum. Mum bile var. '' diyerek gururla gerildi Nefes.

Annesinin söylediklerini şaşkınlıkla dinleyen Yiğit öylece bakakaldı.

''Mum? ''

''Hı hı. Romantik ortam yaparsın. ''

''Anne, bana doğruyu söyle. Babam seni mumlu ortamlarda romantiğim diye kandırıyor mu hep böyle? ''

''Bak ya dalga geçiyor bi de. Deli Tahir'in romantikliklerine senin boyun ermez. Şimdilik mumla idare et sen. '' dedi Nefes, kocasının adı geçince yine taze bir ritim düşmüştü kalbine.

''Uuuu yandi mumlar yandiiii. '' dedi Yiğit gülerken.

''Ya oğlum dinle anneni işte. Kızı buralara kadar sürükledin, bari mutlu et diye diyorum. '' diyerek göz kırptı Nefes.

Yiğit'e bu fikir giderek mantıklı gelmeye başlamıştı. Mayayı mutlu etmesi gerekiyordu zaten, bu aklındaydı. Ama anne eli değerek hazırlanan bu plan gökten hediye olarak inmişti sanki. Sakallarında dolandırdığı ellerini, sevinçle annesinin elleriyle kavuşturdu.

''Nefes kaptan, yine ilk yardım butonu gibi yetiştin ya. ''

''Eee boşa mı Nefes kaptan olduk. '' diyerek başını havaya kaldıran Nefes, hatırladığı şeyle aniden oğluna döndü yine.

''Ha Yiğit. Annecim bak söz ver bana, ne olursa olsun tatsızlık çıkarmak yok tamam mı? Sen Mayayla zaman geçir, Balım idare edemediği bir şey olursa sana söyler zaten. ''

''Tamam anne ya tamam. ''

''Bak söz ver dedim. Geçen sefer ki gibi tatsızlık istemiyorum. ''

''Tamaaam. ''

''Tamam değil, söz veriyorum annecim. ''

''Söz veriyorum annecim. ''

-

Çocuklar gittikten sonra konağa dönen Nefesle Tahir, evdeki herkesin bir tarafa yayılmasını fırsat bilip direk odalarına geçtiler. Tahir çoktan üzerini değiştirmiş yatağa yayılmıştı. Sıkıntıdan Nefes'in başucunda duran kalın kalın kitapları karıştırıyor, hiç haz etmeyerek kapatıyordu. Bu kitaplar sıkıcı ve kasvetli geldiğinden Nefes, Tahir için daha kısa romanlar seçiyor ve genellikle zorlada olsa her ay bir kitap bitirmesi için elinden geleni yapıyordu.

Tahir kitaplara içi acıyarak bakarken, Nefes içeri girdi. Beyaz bornozuna sıkıca sarılmış, elindeki küçük havluyla, ıslanan uzun saçlarını sıvazlıyordu.

''Ooo Tahir Bey kitaplarınızı mı özlediniz yoksa? '' dedi dalga geçerek.

Tahir, beyazlar içinde odaya giren, melekler gibi süzülen karısına aşkla bakarak kalktı yataktan.

''Yok ben kitapları özlemedim de. Karımın saçlarının kokusunu her dakika özlüyorum? Onu nasıl yapalım Nefes Hanım? '' derken, parmaklarını Nefesin ıslak saçları arasından geçirdi.

Nefes, hâlâ saçlarının teline dahi dokunsa sanki yüreğini avuçları arasına alıyormuş hissi veren kocasına, minnet dolu gözlerle baktı. Başını hafifçe omzuna doğru çevirip, Tahir'in, saçlarında gezinen eline öpücük bıraktı.

''Yaparız bir şeyler. '' dedi.

Tahir, Nefesin ellerinde sıkıca tuttuğu havluyu aldı. Nefesi omuzlarından çevirip aynaya doğru döndürdü. Parmakları nazik hareketlerle tutam tutam ıslak saçları kavrıyor, sonra birer buse kondurduktan sonra kurulamak için havluyla buluşturuyordu.

''Kırılmışlar sanki. '' dedi Nefes aynada saçlarına bakarken.

''Kestirsem diyorum birazcık. '' diye ekledi.

Tahir, gözünü aniden saçlardan ayırıp aynadaki sevdiğine çevirdi.

''Sakın. Benim karımın cennet ipleri salınsın böyle. Kıyma sen onlara. '' dedi. 

Çocuk gibi masum bakışlarını gezdirdi Nefesin yüzünde.

Ona saçlarını kestirme gibi net komut vermiyordu Tahir. Veremezdi. Her şeyi ama her şeyi rica ederek, nasıl sevdiğini tarif ederek, yalnızca istiyordu.

''Ama kırıldı o cennet ipleri, bakımsız duruyor. '' diyerek sızlandı Nefes.

Tahir yıllar yılı, her gün hiç üşenmeden Nefesinin saçlarıyla oynar, koklar, doyamazsa derin derin öperdi. Cennetten bir nefese bahşedilmiş, uzun ipler olarak görüyordu o saçları. Sanki, her bir telinde şifa vardı, sakinleştiriciler sıkıştırılmıştı Tahir için. Meleğinin, cennet kokusunu ona taşıyan pamuktan ipler...

''Ben bakıyorum onlara. Daha çok öperim. İnsafa gelir, tüm kırıkları onarırlar onlar kendi aralarında. '' diyerek göz kırptı Tahir. 

Sıcacık gülümsemesi, Nefesin henüz ıslak olan bedenini bile ısıtmaya yetmişti.

Yavaşça döndü Nefes, Tahire;

''Senin öpüp de onaramadığın kırık var mı ki?'' dedi. 

Elleri, Tahir'in yüzünde geziniyordu.

''Nefesiim. '' diyebildi Tahir. Elleri karısının ince belinde oyalandı.

Bu güzel orman gözler, o bal gibi derin gözlerle buluştuğu andan itibaren, Nefesle Tahirin solmayı bilmeyen çiçekleri, batmayı sevmeyen güneşleri, yıkmayı öğrenmemiş fırtınaları Karadenize destan yazıyordu. Hem de satır satır. Öğreterek, yaşatarak, sindirerek. Şimdi o destanın tüm acılar sonrasındaki neşeli paragraflarına gelinmişti. Virgüller konmadan, noktalara gerek olmadan tüm huzur kelimelerden taşıyordu.

Nefes parmak uçlarında kalkarak, Tahirin dudaklarını, dudaklarıyla kapattı. Tahir, elinin hemen altında duran bornozun kuşağını tek bir hamlede çözdüğünde, Nefes'in teninin gül kokusu burnunda dans etmeye başladı. Yumduğu gözlerini usul usul açtı. Karısının gözleri, tüm ömrünü okşarmış gibi baktı gözlerine. İşte o gözler tüm varlığıydı. O gözler bir su gibi içilesi, hayat gibi yaşanılasıydı. O gözler Tahir'in tek gerçeğiydi.

Dudaklarını, karısının hala ıslak olan kirpikleriyle buluşturdu. Nefes, minik parmaklarını Tahir'in kalbinde gezdiriyordu. Manevi kavuşma her an ve her dakika gerçekleşiyordu sanki aralarında. Nefes ilk günkü kadar heyecanlı ve nabzına söz dinletemez halde sevdiğinin dokunuşlarına eşlik etti.

Tahir güçlü kollarıyla, incitmekten kaçınarak yatakla kavuşturdu Nefesini.

''Ömrüm, ömrüne kurban olsun nefesim. '' dedi fısıldayarak. 

Continue Reading

You'll Also Like

25.4K 2.7K 14
ve zamanı gelince herkes çabasından vazgeçer.
95K 7.3K 45
Uyuşturucu bağımlısı bir kadın ve ona aşık olan Kerem Aktürkoğlu. • º • º • º • º • º • º • º • º • º • º • Başlangıç - 08.06.24 Bitiş - 1...
63.8K 4.8K 28
İlkin geçmişte yaşanan tatsız durumları bir daha yaşamayacaktı. Gelecek sefer Barış Alper'in yanından dahi geçmeyecekti.
12.9K 556 19
Yan daireden gelen sesler gün geçtikçe artıyordu. Artık dayanılmaz bir hale gelmişti. Her gece başka bir kadın girip çıkıyordu...