Ay Şahit

By ygmurdem

283K 13.9K 3.2K

... More

Bölüm 2- ''Yıldız Masalı''
Bölüm 3- ''Cennet İpleri''
Bölüm 4- ''Kar Tanesi''
Bölüm 5- ''Ömürlük Şarkı''
Bölüm 6- ''Sırma''
Bölüm 7- ''Bezelye''
Bölüm 8- ''Çikolata''
Bölüm 9 - "Nokta"
Bölüm 10- "Oğul"
Bölüm 11- ''Oyun Arkadaşı''
Bölüm 12- ''Uçurum''
Bölüm 13- ''Tuttum Aslanım''
Bölüm 14- ''Rapunzel''
Bölüm 15- ''Buhar''
Bölüm 16- ''Ölümsüz Çiçek''
Bölüm 17- ''Kabak Çekirdeği''
Bölüm 18- ''Ben Nefes''
🌙-'' Yarım Ninni ''
Bölüm 19- ''Baba ''
Bölüm 20- ''İlahi Adalet ''
Bölüm 21- ''Ay Kız''
Bölüm 22- ''Kayıp Zaman''
Bölüm 23- ''Gizli Bank''
Bölüm 24- ''İyi ki Elizya''
🌙- ''İki Ucu Yaralı Değnek''
Bölüm 25 - ''Arkadaş''
🌙- ''Pelerinsiz Kahraman''
Bölüm 26- ''Elma Şekeri''
Bölüm 27- ''Domates Güzeli ''
Bölüm 28- ''Gece Dalgası''
Bölüm 29- ''Saklı Yara''
Bölüm 30- ''Uyurgüzel''
🌙- ''Anzer Balı''
🌙-''Kız Kulesi''
Bölüm 31- ''500''
Bölüm 32- ''Kızamık''
Bölüm 33- ''Müstaklel''
Bölüm 34 - ''Hak'kın Balığı''
🌙- ''Kara Kutu ''
Bölüm 35- ''Sahur Duası''
Bir Ay Doğdu Geceden🌙🎈🎂
Bölüm36- ''Rüya''
Bölüm 37- ''Sınav''
🌙-''Babamdan Miras Bayramlar''
Bölüm 38- ''Anne''
Bölüm 39- ''Evim''
Son Şeker
Sondan Bir Önce...
Bölüm 40- ''SEZON FİNALİ''
Bölüm 41- ''Mazlumun Abisi''
Bölüm 42- ''Eller Beraber! ''
Bölüm 43- ''Veda''
Bölüm 44- ''Hafıza''
Bölüm 45- ''Bordo Mavi Atlar''
Bölüm 46- ''Abimden Armağan''
Bölüm 47- ''Balım Yarası''
Bölüm 48- ''Trabzondan Gelinim Geldi ''
Bölüm 49 - ''Kavuşmak''
Bölüm 50- ''Yeniye Doğanlar''
'FİNAL'

Bölüm 1

28.6K 542 131
By ygmurdem


Sevgili Ay Şahit okuyucuları, Sen Anlat Karadeniz izleyenleri....Daha önce bu kitap başlığı altında dizinin devamı gibi bir kurgu içinde hikaye yayınlamıştım. Ama dizi başka bir yöne gittikçe kafa karışıklığı yaptığından devam edemedim. Bu yüzden bambaşka ve değişik bir hikayeyle ''Ay Şahit '' yeniden başlıyor...

Bundan sonraki bölümlerde bol bol geçmişe dönücez, bütün soruların cevabını bulucaz. Şimdiden hepinize keyifli okumalar...Umarım beğenirsiniz❤️

  Genç adam bir elini kumral saçlarında gezdirirken, bir yandan da gözüne inatla vuran güneşe meydan okumak için, başını yere eğdi. Bağcıkları çözülmüş botları, toprak içinde kalmış siyah pantolonu, açılmış düğmeleri sayesinde bir türlü toparlanamayan gömleğiyle, fakültenin kapısında dikiliyordu. Kapıdan çıkan her kız, göz ucuyla onu süzerken o her şeyden habersiz beklediğinin bir an önce gelmesini diliyordu. Fazlasıyla yorgundu. Toz topağı olarak fakültedeki aşırı bakımlı, temiz insanlar arasından kolayca ayrışıyordu. 

Dakikalardır beklemek ufak ufak germiş olacak ki ayaklarıyla bir ritim tutup sessizce söylendi; 

''Ah ulan ahh! Şu hallere de düştük ya. '' 

Dağa, taşa, etrafa bakınırken omzunda minik bir elin varlığını hissetti. 

''Gelmişsin. '' dedi, kumral kız kocaman bir gülümsemeyle. 

Sonrada bir adım geri çekilip kirli elbiselerini süzdü.

 ''Gelmişsin ama biraz zor olmuş sanki. Yollar çamur dolu galiba. '' diyerek imayla tebessüm etti. 

Genç adam kendinde gayet alışkın olduğu çamurlu hali, an itibariyle yadırgıyordu. Bu kız güldüğü zaman dünyası zaten fazlasıyla aydınlanıyordu. Kenarda köşede ne varsa, kirlenmiş, kırılmış ne kadar parça varsa o gülümsediğinde göz alıcı bir ışık yayılıp hepsini ifşa ediyordu sanki. Cesur, güvenli halleri her defasında yerini utangaç, mahcup, savunmasız bir adama bırakıyordu.

 ''Ya kusura bakma sen arayınca ben böyle çıkıp geldim. '' dedi mahcup bir halde üzerini gösterirken. 

Kız şaşkın bir şekilde; 

''Sadece on dakika oldu seni arayalı. Yakınlarda mıydın? '' diye sordu. 

On dakika mı? Bu kız iyiydi hoştu ama hesaplama konusunda bazı noksanları vardı genç adama göre. Çünkü ona bu süre on saat kadar uzun gelmişti. Telefonu açtığında o cıvıl cıvıl ses ''Müsaitsen görüşelim mi bugün? Dersim bitmek üzere. '' dediğinde ne yapacağını şaşırıp yollara düşmüştü. Öyle ki annesine defalarca kez yemin vermiş olmasına rağmen arkadaşının motorunu kullanmak zorunda kalmıştı.

 ''Evet evet yakınlardaydım. Memlekete döneceğim de işte kalan son işlerimi hallettim. '' dedi. 

Kız cevaptan memnun kalmamıştı. Hafif makyajlı, saf yüzü asılmış, bakışları yere değmişti. 

''Şey o zaman ben rahatsız etmeyeyim seni gideceksen? '' dedi. 

''Ya yok. Gece çıkarım yola, daha zamanım var. O zamanı burada geçirmesek mi acaba? '' 

 Genç adamın çapkın bakışları, kızın kalp ritmini allak bullak ediyordu. Ama söz vermişti kendine, bu tanıdığı herkesin hayran olduğu adama karşı kalp ritmini korumak zorundaydı. 

Küçük camekânlı mekana geldiklerinde kız şaşkınlıkla oturduğu yerden etrafı inceliyordu. Bu çocuğu ilk gördüğünde zengin ve ukala bir tip olduğunu düşünmüştü. Çünkü fazla yakışıklıydı. Fazla dikkat çekiciydi. Hep öyle olmaz mıydı zaten. 

Arkadaşını getirmek için bir haftadır kampüse gelmiş, kitaplarını düşüren kızlara yardım etmiş, şuursuz birkaç tiple ufak tartışmalara girmiş, sempatik halleriyle kısa sürede nam salmıştı. İşte tamda bu bir haftalık nam salma döneminde rastlaşmışlardı. Kız derse yetişmek için koştururken yolun kenarında kavga eden bir çift görüp yanlarına doğru koşmuştu. Ama ne var ki adam şerefsizin teki çıkmış az öce darp etmeye kalktığı kadını bırakıp, kıza doğru yürümeye başlamıştı. Tam o sırada yine arkadaşını derse yetiştirmeye çalışan bu genç adam gelip, sarhoş ve arsız adamı iki yumrukla yere sermiş sonrada;

 ''Şiddete meyilim hep sizin yüzünüzden lan. '' diyerek adamı yolun ortasına atmıştı. 

İşte tamda orada kız içinde doğan müthiş hayranlığa engel olamamıştı. O gün dayak yiyen adam bir sürü tehdit savurunca, genç adam işi sağlama almak için kıza numarasını vermişti. O zamandan bu zamana sürekli rastlaşıyorlardı. Kesik kesik bakışlar, acaba gelmiş midir? Burada mıdır? Yanıma gelir mi? Konuşur muyuz? Sorularıyla günler geçmişti. Ama genç kız nihayet aradığı bahaneyi bulmuş genç adamı arayabilmişti. Belki çok saçma bir bahaneydi ama mühim değildi artık. Şansını bugün deneyecekti. Bu aklını sürekli kurcalayan adam boş yere çıkmamıştı ya karşısına?  İlk kez aklını biri bu kadar meşgul ediyordu . Aylardır hayalini kurduğu özel tanışma hikayesi, gerçek aşk, mutlu ilişki belki de ayaklarına kadar gelmişti. Pasif davranamazdı. Onu sürekli yiyecekmiş gibi bakan kızlara bırakamazdı. Bir kere kızın hepsinden büyük bir farkı vardı. Numarasını almıştı. 

Kız tüm bunları yeniden düşünürken mekanın kapısından içeri, göbekli, orta yaşlarda bir adam gelip hemen sarıldı genç adama.

 ''Ooo aslanım hoş geldin. ''

 ''Hoş buldum Emir Abi. Bakıyorum da para fazla geliyor, mekanı açık bırakıp gitmeler falan hey maşallah. ''

 '' Kaç defa, gel otur şu kasaya uzaktan sayma paraları dedim dinlemedin neler kaybettiğini gör. '' diyen adam çok içten gülüyordu. 

''Babam iki gün geciksem suya daldırıp daldırıp çıkarıyor beni bilmiyormuş gibi konuşuyorsun Emir Abi. Burada hayat yok bana. '' 

''Bilmem mi inat herifi. '' Adamın gözleri muhabbet arasında nihayet kızı görmüştü. ''Misafirin de varmış. Size şöyle güzel bir şeyler hazırlatayım ben. '' diyerek göz kırptı. 

''Eyvallah abi. ''

 ''Çok sıcak bir mekanmış burası. '' dedi kız, genç adam masaya yeniden oturur oturmaz. 

''Öyledir. Emir Abinin bir sürü mekanı vardır ama en çok burası özeldir. ''

 ''Niye ki? Yani buranın ne farkı var? '' 

Kızın şaşkın ifadesine tebessüm bırakıp masanın üzerinden hafifçe eğildi.

 ''Laf aramızda milli piyangodan biraz para çıkmıştı, çok hayal ediyordu İstanbul'a yerleşmeyi, hemen burayı açtı yerleşti. Sonra bu para havadan geldi haram olmasın dedi zor durumda olanlar için bedavadan yemek günleri yaptı. Çok insan doyurdu. Doyurmuş yani. Çok helal yerdir burası. '' dedi.

 Kızın gözü minnetle aydınlandı; 

''Yaa ne kadar güzel. Şimdi burada olduğum için daha mutluyum. '' dedi. 

Bu sırada karşısında mükemmel bakışlarıyla ona bakan çocuğu izliyordu. Çalan telefonunu ısrarla kapattığını görünce;

 ''Açabilirsin ben hiç rahatsız olmam. '' dedi. 

''Ya annem. Biraz paniktir. Bugün yola çıkacağım ya saat başı arar şimdi. Ama sürpriz yapacağım açamam telefonu. '' diyerek göz kırptı.

 ''Anneler öyledir. Paniktirler yani. '' dedi kız, gözlerini kaçırarak. 

Kızın bu sakin, şefkatli halleri genç adamın dengesini şaşırtan tek şeydi belki de. O aşırı tavırları olan kızlar gibi değildi, karşısında oturan güzel. Saftı. Duruydu. Günlerdir aynı ortama her denk geldiklerinde, kızın kaçak bakışlarını üzerinde hissediyor ve bu anlamsız bir sevinç düşürüyordu içine. Henüz anlam veremiyordu ama şuan onunla olmak mutlu ediyordu.

 ''Sen telefonda danışmak istediğin bir şeyler olduğunu söylemiştin? '' diyerek konuya girdi.

 Kız bahanesini bir kez daha aklında toparlayıp; 

''Ha evet. Aslında yani çok da önemli değildir belki. ''dedi, çekinerek.  

Söylediği an adamın ''bu ne şimdi? '' demesinden çekiniyordu. 

''Ben bir kitap yazıyorum. '' diyerek başladı cümlesine kız. Adamın gözleri şaşkınlıkla açıldı. 

''Ciddi misin? Çok iyiymiş. '' 

''Evet yani zor oluyor tabi. Uzun sürüyor toparlamak ama en büyük hayalimdi ufak ufak gerçekleştirmeye çalışıyorum. '' 

''İyi yapıyorsun. İnsan hayallerini asla ertelememeli. ''

 ''Öyle ama ertelemek zorunda kalıyorum işte. ''

 ''Nasıl? ''

 ''Kitap kadınlarla ilgili. Etrafımdaki tüm kadınların hayatlarından kesitler yazarak ilerliyorum. Farklı farklı birçok kadına ulaşmak hedefindeyim. Tanıştığımız gün darp edilen kadınla bile uzun uzun sohbet ettik biliyor musun? '' dedi kız sevinçle. 

Genç adam duyduklarıyla yüzüne yayılan tebessüme engel olamıyordu. İşte buydu. Bu kıza karşı hissettiği her şeyin sorumlusu bu şefkatti.

 ''Çok iyi yapmışsın. Şuan iyi mi durumu yardıma ihtiyacı var mı? '' 

''Yok gayet iyi. Adam şehri terk etmiş zaten kurtuldu yani kadın. ''

 ''Öyle olmuyor o kurtulma işleri. Polise gitse iyi olurdu sanki o an bir şey diyemedim ama. '' dedi genç adam huzursuzca.

 ''O istemediği sürece ikna edemezdik zaten. Sıkma sen canını ben sık sık haber alıyorum. '' dedi kız teselli etmek isteyerek.

 ''Neyse ya ben böldüm sen kitabı anlatıyordun. Ben bu işin neresindeyim çok merak ettim. '' dedi gülerek.

 ''Aslında kitabı tamamlamam için bir kadına daha ihtiyacım var. Bizim kızlar çok acayip hikayesi olan birini bulduklarını söylediler ama ben cesaret edip kızın yanına gidemiyorum. Düşündüm ki sen böyle yanımda olursan. Yani aslında...'' kız düşünürken aşırı mantıklı gelen ama şuan utanç sebebi olan bahanesini bir yere kadar tarif edebiliyordu. Başını utanarak kaldırdığında karşısında gülümseyen bir çift gözle karşılaştı.

 ''Tamam o zaman gel sen benimle. '' diyerek elini uzattı adam. Kız ne yapacağını şaşırıp hızla sandalyeye astığı çantasına uzandı. 

İkisi mekandan çıkarken, geldiklerinde masalarına gelen adam; 

''Selam söyle Yiğit'im, dikkatli git. '' diyerek seslendi. 

Ama Yiğit onu duymayacak kadar hızlıydı. Ellerine tutunan ve şaşkın olan kız ise anı yaşayacak kadar aşık.... 


-

 ''Tahiiiir hadi artık ya hadi. Ayaklarım koptu diyorum. '' 

''Sana gelme dedim dimi Nefes? ''

 ''Her gün saatlerce gelmez oldun ne halt yiyorsun merak ettim geldim suç mu? ''

 ''İyi. Gördün ne halt yediğimi rahatladın mı? Ula Nefeees. '' 

Tahir, günler önce yangazların asla balık tutamadığını iddia etmeleri üzerine, her gün üşenmeden yaylaya çıkıp soluğu derede alıyordu. Tutamadıkça delleniyor hiçbir şey söylemeden asık suratla homurdanarak kapatıyordu günü. Nefes, kocasının böyle özenle gittiği yeri çok merak etmeye başlamıştı artık. Üstelik her dönüşünde evde olmaktan memnun değilmiş gibi surat asması bin tane senaryo yazdırıyordu Nefese. 

''Ya sen ne manyak adamsın ya. Çocuklar öyle şakasına söylediler. Ciddiye aldın bir de balık tutma antrenmanları mı yapıyorsun? '' dedi Nefes gülüşüne engel olamadan. 

 ''Bağa bak gülme benum damarumi attırmaaa hatun. '' 

Tahir kaşlarını çatmış , oltanın dolaşan misinasını düzeltmek için özen gösteriyordu. 

Nefes de tıpkı kocası gibi kaşlarını çatarak ;

 ''Bağa bak heruf, bağa şive yapıp atarlanma çok pis ayar oliyrım. '' dedi.

 ''Bence hiç olmuyorsun ölüp bitiyorsun gibi geliyor bana. '' 

''Hiçte bile. '' dedi Nefes omzunu silkerek.

 ''Bak şöyle şirinlikler yapıp benim dikkatimi dağıtma. Balımın doğum günü için yarın herkes gelicek buraya. En az on balık tutmam lazım.  O Murat'ın yüzüne yüzüne ben sırıtıcam bu defa. ''

 ''Ya kocacığım sen yaşlandıkça daha bir çekilmez oluyorsun farkında mısın? Aksiyonsuz kalmak yaramadı sana. Boş boş işlerle uğraşır oldun. '' 

''Dolu iş varda biz mi yapmaduk? ''

 ''E var. Benim boyadığım ahşap sandalyeler Nuranların mekana taşınacak diyorum günlerdir. Hiç takmıyorsun. İşin gücün yaylaya gelmek. Az kalsın aldatıldım falan sanacaktım yani. ''

 Nefes bir yandan konuşuyor bir yandan da kayaların üzerinde oturacak yer bulmaya çalışıyordu. Cümleleri bittikten sonra Tahir çapkın bir gülüşle karısına döndü. Orman gözlerini kocaman açmış, dudağını sarkıtmış halini görünce oltayı yakınındaki engebeli kayanın üzerine bıraktı. Usul usul adımlarla Nefesin yanına geldi.

 Ellerini, kendi avuçları içine alıp; 

''Nefesiiim. Yariiim. Sen yengemle dizi izleme olayını biraz azaltsan mı artık? Aldatmak nedu da? Kaç yıllık deli sevdalu Tahiri ettun şerefsiz Tahir? '' 

''Yavaaaz kocam hakkında doğru konuş. '' dedi Nefes, üste çıkmak için azmederek parmakları üzerinde yükseldi. 

''Benim gözlerim kül, ellerim kül, kalbim kül. Bi tek Nefes denilince, bi tek sen bana bakınca o küller alev oluyor. Ben sende yaşıyorum sensiz ölüyüm hatun sakın haa sakın... bunu aklından çıkarma. '' 

''Sen çok fenasın Tahir Kaleli çoook. Nefesin bile nefesini kesiyorsun iki dakikada. '' dedi Nefes kıkırdayarak, kocasının hırkasının yakalarından tutundu. Tahir alnını Nefesin alnına yasladığında sırıtarak;

 ''O Nefeste benim nefesimi kessin mi? '' diye sordu. 

Munzur bakışları, derin gözlü sevdiğinde dolaşıyordu. 

Nefes;

 ''Tövbe yaa. '' diyerek kıkırdadı. 

Tahir'in bu kokusu yakın mesafede ciğerlerini zapt edilemez bir yangına sürüklüyordu sanki. Yıllarca bu kokunun formülünü çözememiş, parfümünü bulamamıştı. Neydi bu sadece yanı başındaki adama özel olan koku? İmkansızları mümkün kılan, umutsuzlukları def eden bir kokuydu bu. Nefesin Tahir'i güven kokuyordu, ev kokuyordu... 

Nefes, soluğunu yüzünde hissettiği sevdiğinin dudaklarına dokundu. Ömrü tamda o dudakların savurduğu cümleler, o dudakların rehberinde geçen soluklarla şekillenmişti. Ömrüne doğru yaklaştı. Dudakları, Tahir'in dudaklarına değdiğinde, gözlerini yumarak o anın yıllardır yaşadığı her muazzam an gibi hapsolmasını ve sadece ikisine ait kalmasını diledi. 

Tahir nefesini kana kana ciğerlerine doldurduktan sonra ellerini karısının yüzünde gezdirdi; 

''İşte bu tüm ömre bedel. '' diye fısıldadı.

 Nefes tam büyülenmiş gözleriyle Tahir'e bir şey söylemeye hazırlanırken telefonun sesi araya girdi. Hızlıca cebinden çıkardığı telefona baktı; 

''Yiğit arıyor. '' dedi. 

Tahir kaşlarını çatarak;

 ''Oğlum hala mı ya hala mı? Kazık kadar adam oldun hiç halden anlamıyorsun. '' diye söylenerek oltasına uzandı. 

Nefes gülerek telefonu açtı;

 ''Oğlum. '' 

''Anneeem. Aramışsın hiç duymadım yola çıkmak için hazırlık yapıyordum.''

 ''Biliyorum ben o hazırlıkları. Murat amcanlar geldiler bugün oraya bulamamışlar seni şirkette, yine o arkadaşlarınla orada burada atlayıp zıplıyorsun dimi? '' 

''Oyy nenem basulduk. ''

 ''Çıktın mı yola? ''

 ''Çıktım çıktım. Beş altı saate kadar ordayım. '' 

''Dikkatli gel oğlum bak aklım sende kalıyor. Biz yayla evindeyiz buraya gel. '' 

''Emredersin Nefes Kaptan. ''

 Nefes tüm yenilgilerin, tüm umutsuzlukların hakkından pek tabiî ki gelebilmişti. Çünkü onun ne olursa olsun bir ailesi, elini bir an bile bırakmayan muhteşem bir eşi, büyüdükçe kanatlarının altına başını yasladığı bir oğlu ve hiç dinmeyen mucize hevesi vardı. Yeni yeni yaşlar aldı Nefes, zamanla memleketi olan Trabzon'da. Çığlık çığlığa dalgalanan deniz, hırçın esen rüzgar, usul usul yağan yağmur hep şahidi oldu hayatının. Çok şeyler başardı, çok zaferler kucakladı. Ama en büyük zaferi şüphesiz ki kalbine değen herkesi ve her şeyi yaşatabiliyor olmasıydı. Uzun uzun baktı, yakaladığı balığı sakince iğneden kurtaran Tahire. 

O ne güzel bir baba, ne güzel bir eş, ne güzel bir yol arkadaşı olmuştu öyle. Sevmek yetmezmiş gibi geliyordu çoğu zaman Nefese. Kalbi göğsünü parçalayana kadar hızlı atsa, nefesleri çifter çifter sevdiği adama taşsa yine de az gelirmiş gibiydi. Nefes hep ama hep yüzünü görünce bacaklarının bağını çözen bu adamı yaşamak istiyordu. Bu zalim hayatı yaşanabilir kılan o adamdı çünkü...

 -

 ''Tahir yeme dedim. '' 

Nefes elindeki tabakları küçük masaya yerleştirirken Tahir iştahla gelen her tabaktan birer lokma almaya çalışıyordu.

 ''Ya n'olcak sanki. '' 

''Yiğit'e yaptım ben bunları. Bekleyeceğiz. ''

 ''Boşa çabalıyorsun. Gelecek kuymak yaptıracak bana yine serseri. ''

 ''Bir bıkmadınız ya kuymaktan. O kadar şey yapıyorum yeni yeni tarifler buluyorum hiç mi cezp etmiyor? '' 

Nefes için yemek hep ciddi bir problemdi. Tahir'in ilk zamanlar yemek yapamıyor algısını yıkmak için Asiye'nin zorlu mutfak eğitimlerini, kaynanasının sivri dili eşliğinde tamamlamıştı. Ama Yiğit ısrarla kuymak yemek için diretiyordu.

 ''Beni cezp ediyor işte ama yedirmiyorsun ki Nefesim. '' diyerek güldü Tahir, tatlı sert hallerine eriyip bittiği karısına bakarak. 

Nefes ise panikle çalan kapıya koştu. Oğlu upuzun boyuyla, içini sıcacık eden gülüşüyle kapıdaydı. 

''Yiğiiiiit, annem niye böyle geç kaldın ya. '' diyerek attı kendini oğlunun kollarına. 

''Anne geç değil. Tam verdiğim saatte geldim işte. ''

 ''7 dakika geçti o verdiğin saatten. '' diyerek çatık kaşlarla Yiğit'in çıkardığı ayakkabıları kenara çekti Nefes.

 Yiğit bu sırada kollarını açıp yan tarafta bekleyen Tahire doğru yürüdü.

 ''Vaay kaptan kapıda mı karşılıyorsun sen beni. '' dedi, gülerek.

 ''Gel lan buraya serseri. '' 

Tahir yanında olsa dahi dinmeyen hasretiyle kucakladı oğlunu. Ayrı kalmaya hiç dayanamıyor, belli etmese de içten içe baba endişesi kaplıyordu içini. 

''Ya bakın böyle dramatik karşılamalar yapmayın ağlamam geliyor sonra. '' diyerek sırıttı Yiğit. 

''Dramatikmiş. Sen bir gün daha gelmeseydin görürdün kim dramatik kim romantik. Ulan hıyar herif biz sana demedik mi haber et, iki günden fazla kalma şu İstanbul'da diye. Fuşki var sanki İstanbul'da. '' dedi Tahir koltuğa otururken sinirle.

 Yiğit hemen karşısındaki koltuğa oturup soluklandı. 

''Ya baba siz demediniz mi bi işe yara. İşlere sahip çık diye. Gemiye gidiyorum amcamlar azarlıyor, annemin şirkete gidiyorum siz azarlıyorsunuz. E bu Yiğit ne etsin? ''

 ''Oğlum işlere bak dedik serserilik et demedik. Motor tepelerinden inmiyorsun. Ayaklarına ip bağlatıp tepelerden atlamak ne demek elin İstanbul'unda ya? '' 

Nefes bu sırada son tabağı da masaya koyarken gözlerini devirip;

 ''Tabi oğlum babanı örnek al biraz. O hiç tepelerden atlıyor mu? Yükseklere çıkıyor mu? Elleri kolları bağlıyken denize atlıyor mu hiç? '' dediğinde Yiğit kahkaha attı;

''Nefes kaptan 1, Tahir kaptan -10. Bu büyük bir çakılış oldu kaptanım miço sana bi bardak soğuk su getirsin mi? ''

 ''Sen o soğuk suyu kendine getir Yiğit efendi. Tamam biz seni çocukken bir takım aksiyonların içinde yaşatmış olabiliriz ama büyüdükçe o aksiyonları arttırmak ne demek oluyor. Kalbime inecek bir gün. Baban bir yandan sen bir yandan Nefesi düşünen yok. '' diyerek hedefini Yiğit'e çevirdi Nefes.

 ''Ya amma abarttınız ya. Şirkette hep kadınlar var e Berrak Abla her şeyi hallediyor. Sıkıldım, dolaştım biraz. Size sürpriz getirdim. '' dedi oturduğu yerden kalkarken Yiğit.

 Önce masanın başında dikilen annesinin yanağına bir öpücük kondurdu sonrada babasına bakıp göz kırptı. O kapıya doğru ilerlerken Nefes Tahir'e dönüp;

 ''Deli Tahir'in Yiğidi işte....'' dedi, minnetle tebessüm ederken. 

Tahir de kalkıp masadaki yerine oturdu. Çorbaları kaselere servis eden eşinin elini tutup öptü. ''Çok şükür. '' dedi yaşlanan gözleriyle. 

O sırada kapıyı hızla çarpan Yiği,t yeniden yanlarındaydı ama bu kez bir değil iki kişi olarak gelmişti.  

Continue Reading

You'll Also Like

53.1K 2.5K 15
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
885K 70.9K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
159K 16.8K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
129K 22.4K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting