Mrs. Malik (Zayn Malik Fan Fi...

By rondalin1

814K 25.6K 3K

"Hadi ama karıcığım bu kadar uzak mı yatacaksın bana ?" Cevap vermedim. Belki uyuduğumu düşünür diye. "Uyuma... More

Mrs. Malik (Zayn Malik Fan Fiction)
1-Önce Çarp Sonra Evlen
2-Egomanyak Öküz Zayn
3-Zavallı ve Saf Brooke
4-Benim Mrs.Malik'im
5-Yok Artık !!!
6-Eski Sevgili
7-Seksi Zayn Malik
8-X İle Sır Kardeşliği
9-Zrooke'un Malik Ateşi
10-Seni Öpmek İstiyorum
11-X'in Oyununa Hoşgeldiniz.
12-Kural 1: Dilbilgisi dersleri asla tek taraflı olmaz.
13-Al Gardını Malik
14-Perrie İçin Üzülme
15-"...beni ben yaptığın için." -Flashback-
16-Dejavu
17-Dostlar Ne İçin Var ?
18-Magna Carta
Geçiş Bölümü: Kötü Karar
19-Eski Usûl Romantiklik: Telefon
20-Bomba Etkisi
21-Romeo Eve Dönüyor
22-London Eye'dan Sıcak Gelişmeler
23-"..tıpkı kırılmış bir bardak gibi, paramparça."
24-Sessizlik
25-Kurgusal Plan
26-Zayn'in Planı
27-Planlar, planlar, planlar...
28-İnanç
29-Kabus
30-Büyük Sürpriz
31-"Sen benimsin.."
32-Jon'dan Mektup Var
33-Bir Arada ve Mutlu
34-Rahatlatma Operasyonu
35-Kahkaha Adası
36-Sır Perdesi Aralanıyor Mu ?
37-Brooke Bitch Malik
Ara Bölüm: New York'ta Bir Gün
38-"Ben Gerçek Annenim"
39-Son Pişmanlık Fayda Etmez
Final-Part 1-Karanlık
Final Part 3-Kaybetme Korkusu

Final Part 2-Biri Kazandı

7.3K 472 131
By rondalin1

~Gwen'den Devam~

Sıkıntıdan ne yapacağımı bilmiyor, öylece kulaklıklarımı takmış, yatağıma uzanmış  Twitter'da geziniyordum. Niall'a yaklaşık 20 dakika önce attığım mesaja hala cevap gelmemişti. Onun tribini daha sonra yapacaktım. Hele bir mesaj atsın.

Bugün olanları düşünmeye başladım. Jon'un beklenmedik ziyareti hepimizi ki özellikle Zayn ile Brooke'u oldukça şaşırtmıştı.

Telefonda Niall'in isminin yazması ile anasayfam kayboldu.

Sesime duygusuzluk ekleyerek cevapladım

"Evet ?"

"Zayn ve Brooke kaza geçirmişler" dedi direk. Beklemediğim ve aniden gelen bu duyum karşında sessizce bekledim. İdrak etmeye, kavrama çalışyım.

"Ne ?" diye sordum gözlerimi kırparak. "Ne diyorsun, Niall ? Açık konuş."

".... Hastanesi. Annenlere sen..." Gözlerimden bir damla süzüldü. Niall cümlesini bitirmeden telefonu yüzüne kapattım.

Kaza geçirmişler. Kaza.geçirmişler.

Brooke.şuan.hastanede. Belki de ölüyor. Aman Tanrı'm.

Belki de ölüyor!

Şokumu kısa sürede atlatmaya çalışarak, hemen odamdan çıktım. Salonda oturmuş annemlere bunu nasıl söylerim diye düşünmeden, acele bir şekilde kapıya yöneldim.

"Hayrola kızım, ne bu acele ?" diye sordu annem.

"Hastaneye gitmem gerek" dedim üzerime ceketimi geçirirken.

"Kime ne oldu ?" diye sordular.

"Brooke. Brooke ve Zayn" deyip bekledim. Annem birkaç saniyeliğine şaşkınlıkla ağzını araladı ve hemen ardından aniden bayıldı. Babam onu kaldırmaya çalışırken, ona yardım ettim.

Annemi de, Brooke'un götürüldüğü hastaneye götürdük.

...

Babamla birlikte Brooke'ların getirildiği kata çıktığımızda beklediğimden az kişi burada olduğundan şaşırdım. Babamın yanından ayrılarak, Niall'a doğru koştum. Gözyaşlarım nihayet O'nun omuzlarında serbest kalırken, düşündüm. Onlara bir şey olursa, ne yapacağımızı düşündüm. Bize ne olacağını.

Yeni bir gelişme olmadan geçen bir saatin sonunda, bir doktor bize doğru gelmeye başladı. Bunun bizim doktorumuz olabileceğini düşündüğümden hemen oturduğum rahatsız edici sandalyeden kalkarak o doktora doğru koşmaya başladım. Önünü keserek, "Durumları nasıl, doktor bey ?" diye sorduğumda dağılmış tüm dikkatler bizim üzerimizde toplandı.

"Kimlerin ?" dedi doktor kaşlarını çatarak.

"Siz..Brooke'ların doktoru değil miydiniz ?" Doktor eliyle geçmek için beni kenara ittirirken konuştu "Brooke ? 1-2 saat önce getirilen çiftten mi ?" Kafa salladım.

"Durumlarını kendi gözlerimle görmedim ama iyiye gidiyor diye duydum. Bildiğim bu kadar."

"Teşekkürler." dedim ve doktorun geçmesine izin verdim.

Yaklaşık beş dakika sonra ise, bir doktor daha gelerek bize iyi haberler verdi.

Zayn ve Brooke riski atlatmışlar ve birkaç saat sonra normal odaya bile geçebilirlermiş.

Mutluluk göz yaşlarım yanaklarıma süzülürken derin bir nefes aldım. Sevinçle etrafa ve etrafta ki sevinen insanlara bakarken bir karaltı farketmiştim. Duvarın kenarından, kendini az göstererek bizi izliyordu. Bakışları yavaşca bana doğru kayarken hızla önüme döndüm. Gözyaşlarımı elimle temizledim ve yanımda sevinçle sırıtan Alexis'e tuvalete gideceğimi söyleyerek Jon'un olduğu köşeye doğru yürümeye başladım. Daha henüz bir adım atmıştım ki, kolum bir el tarafından tutuldu. Dönüp kimin tuttuğuna baktığımda, Alexis'i ve hadi anlat kelimeleri haykıran gözlerini gördüm.

"Jon.." dedim fısıltıyla "bakma ama bizi gözetliyor"

"Ve sen onunla konuşmaya gidiyorsun ?" Kafa salladım. "O zaman zahmet etme çünkü o buraya geliyor" Ani bir mimik ile arkama döndüğümde, kararsız ama güvenli adımlarla buraya doğru gelen Jon'u gördüm. Şaşkınlığım had safhaya ulaşmıştı.

Bizim ona baktığımızı gördüğünde, bize bakarak gülümsedi. Onun buraya doğru geldiğini gören, Harry ile Liam kaşlarını çatarak ona baktı.

"Burada ne arıyorsun ?" diye sordu Harry sert bir ses tonuyla.

"Sizin çok sevgili arkadaşınız için gelmedim, endişelenmeyin. Ben de değer verdiğim biri için buradayım."

"Senin nereden haberin oldu ?" diye sordu Alexis kaşlarını çatarak. Zaten Alexis Jon'u hiç sevmemiş, yalandan gülmüştü hep onun yüzüne.

Jon duraksadı, gözlerini kaçırarak "Benim her şeyden haberim olur" dedi.

Louis, "Hadi canım! Peki birazdan sana atacağım yumruktan da haberin var mı ?!"

"Öyle bir şey olmayacağı için.."

"Saniyeler içinde öğrenmiş olacaksın" diyerek hızla Jon'un üzerine doğru yürüdü. Niall'ın engelleyişleri sonucunda zor zar engellenmişti. Yoksa yumruğu yiyecekti. Bu zaman zarfı içinde, Jon hiç kımıldamamıştı bile.

"Olmayacağını öğrenmiş olduk" dedi Jon gülümseyerek.

"Jon musun nesin! Defol git şuradan, gelme bir daha da!" dedi Harry. Jon omuz silkerek arkasını dönerek koridorda ilerlemeye başladı. Koridorun sessizliği içinde ki tek ses; Jon'un ayak sesleriydi. Bize dönmeden

"Siz burada mutluluk göz yaşları dökerken, ben Zayn'in odaya alınacağını öğrendim." dedi. "Kafeteryadayım ben. Ben geri dönene kadar benimle ilgili problemlerinizi halledin."

Asansörü çağırdı ve saniyeler içinde gelen asansöre binerek gözden kayboldu.

Jon'un olayını sindirmeye çalışırken, ne söylediğini düşünmeye, anlamaya çalıştım.

"Zayn'in odaya alınacağını öğrendim"

"Zayn'in"

"Zayn'in"

Brooke ile birlikte değil. Sadece Zayn.

Bulunduğumuz koridor sessizlik içinde yüzerken, Liam yavaş hareketlerle asansöre doğru ilerlemeye başladı.

"Nereye ?" diye sordu Alexis.

"Doğru mu söylüyor öğreneceğim" Asansörü çağırıp sessizce beklemeye başladı.

"Umarım söyleniyordur" diye mırıldandım.

Liam gittiğinde, içinde bulunduğumuz sessizlik daha da büyüdü.

Neden sonra, burada olduğunu bile unuttuğum babam, perişan olduğu belli bir halde ayağa kalktı. Göz altları çökmüş, en az 10 yıl daha yaşlanmıştı. Yanıma geldi.

"Ben annene bakıp geleyim. O da berbat bir haldeydi."

"Ben de geleyim." dedim ve koluna girerek ona eşlik ettim. Ve bu acı dolu koridoru bırakarak, başka bir acı dolu koridora girdik. Annemin kaldığı odaya girdiğimizde, annemi gözleri açık bir şekilde gördük. Düşünüyor olmalıydı ya da sindiriyor. Her ne yapıyorsa, yaptığı şey onu toparlamıştı. Önce ki haline göre daha iyi gözüküyordu. Bizim odaya girdiğimizi farkettiğinde, bakışlarını beyaz duvarlardan bize doğru kaydı.

"Bir haber var mı ? İyi olanından." diye sordu kısık bir ses tonuyla.

Jon'dan duyduğum şeyi söylemekle söylememek arasında kalmıştım. Ya yalan söylediyse ? Annemi kandıramazdım.

Ben düşünürken babam cevapladı, "Durumları iyiye gidiyor." Sustu. Bir tereddütle kaldığını görebiliyordum. "Hatta yakında uyanabilirlermiş" Kurduğu cümle ile hızlıca kafamı babama çevirdim. Doktorlar böyle bir şey söylememişlerdi.

Bakışları yalvarırcasına bana bakarken "Sus" diyorlardı adeta. Sustum. Annemin gözlerinin parladığını ve yüzüne renk geldiğini görmem beni susmaya iten faktörlerdendi.

Annemle ettiğimiz neşeli olmaya çalışan sohbetlerimiz sonucunda, Liam'ın ne yaptığını merak ederek annemden izin istedim ve odadan çıktım. Odanın biraz ilerisinde ki koltuklardan birine oturdum ve kendime gelmeyi bekledim.

Telefonumu çıkardım ve rehberden Niall'ın numarasını bularak, arama tuşuna bastım. Doğruyu söylemek gerekirse bunu yapacak halim bile kalmamıştı ama her şeye rağmen direniyor, ayakta kalmaya çalışıyordum. Çünkü buna mecburdum.

Yıkılmamalıydım. Etrafımda bu kadar çok yıkılan varken ben onlara destek olmak için ayakta kalmalıydım. Niall, yumuşak bir ses tonu ile yanıtladı

"Bebeğim ?"

"Niall.." dedim yorgun bir ses tonuyla.

"İyi misin ?" diye sordu.

"Sence ? Sence bu durumda iyi olabilmem mümkün mü ?" Derin bir nefes aldım "Liam ne yaptı diye soracaktım."

"Henüz gel- Ah, şimdi koridorun başında gözüktü. Telefonu kapatma, böylece ne dediğini kendin duyabilirsin." Kafa salladım. Sanki beni görebilecekmişcesine. İki kat yukarımızda olmalarına rağmen üzerime çökmüş olan yorgunluk nedeni ile kıpırdayacak halim dahi kalmamıştı.

Niall'ın adım sesleri durdu.

"Gwen telefonda. O da dinleyecek." Liam'ın bakışlarını oradakiler üzerinde dolaştırdığını düşündüm. O acı koridorunun nabzını ölçüyordu.

"Lafı dolandırmayı pek beceremem.." diye başladı sözlerine Liam. "..O yüzden bu haberi direk söyleyeceğim. Ama öncelikle sizin için iki haberim olduğunu bilin. Ve de bunlardan birinin iyi diğerinin kötü haber olduğunu."

Kötü haber kelimeleri boğazımda bir tortu oluşturmaya yetmişti. Sessizce içimden bu kötü haberin o kadar da kötü bir şey olmamasını diliyordum.

Kısa bir sessizliğin ardından Liam beni yaralayan o cümlelerini döktü ağzından, "Zayn'i odaya alıyorlar. Brooke'un durumu ise hala stabil. Geldiğinden bir farkı yok."

Zayn'in durumuna sevinememiştim bile. Kardeşim hala aynı durumda, çaresiz bir şekilde. Bir şey söylemeden telefonu kapattım.

Bu durum beni yiyip bitiriyordu. Ruhsal ve bedensel olarak çöktüğümü hissediyordum. Annenim odasına girmek için kola uzanan babama takıldı gözlerim. Babam, bana doğru döndü ve perişan olduğunu düşündüğüm durumumu görerek bana doğru geldi.

Yanımda ki boş yere oturdu. Bir süre öylece sessiz kaldık.

"Demek öğrendin." dedi kafası yere bakarken.

Ne yani, o da mı öğrenmişti.

"Demek sen de öğrendin." dedim ona bakarak.

Kafasını yerden kaldırdı ve gözlerimin içine bakarak kafa salladı.

"Ama annen öğrenmemeli."

"Onun iyiliği için." dedim ve ayağa kalktım. Ama başım dönmüş ve babamın kollarına düşmüştüm.

"Dinlenmelisin." dedi. "Sana bir oda ayarlayacağım"

"Gerek yok" dedim sesim zor zar çıkarken. Babam ise beni takmadan, "Bu katta boş bir oda görmüştüm. Biraz uyumalısın. Gidelim." dedi ve beni kolunun altına aldı.

"Hayır! Yerince uyuyan var zaten!" dedim. Gözlerim dolmuştu. Kendimi çölde bırakılmış ve susuzluğa terk edilmiş biri gibi hissediyordum.

"Senin de güçsüzleşmene izin veremem!" dedi ve beni ilerletmeye başladı. İtiraz etmeden itaat ettim. Biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı. Herkes gibi.

***

Gözlerimi açtığımda kendimi en az yeniden doğmuş kadar dinç hissediyordum. Yatakta doğruldum. Şimdiye kadar Zayn uyanmış olmalıydı. Yataktan indim ve koşar adımlarla üst kata çıkmaya başladım. Hızla çıktığım koridor da hiçbir şey göremem beni gülümsetmişti. Demek ki Zayn sonunda kurtulmuştu.

Zayn kazanmıştı.

Biri kazanmıştı.

Koridorda ki kapıları hızlıca gözden geçirerek normal odaları aradım. Bir tane bulduğum da onun tek oda olduğunu da anlayarak içeri girdim. Zayn'in ayak ucu olduğunu tahmin ettiğim yerde çocuklar toplanmıştı. Hepsi gülümsüyordu. Gülümsemeleri, acıları gizlemek için yapılan gülümsemelerdendi.

Odanın içine doğru bir adım attım. Bir adım daha atıyordum ki, Zayn'in cümlesi beni yere yapıştırdı.

"Herkes, hepiniz buradasınız ? Peki Brooke nerede ?"

Gençler çok geç olduğu için burada bitirmeye karar verdim.

Bu part 2 idi.

Final part 3 ile olacak.

Part 3 de önümüzde ki hafta içinde gelir :)

Beklemede kalın,

Seviliyorsunuz :3

Continue Reading