24-Sessizlik

12.9K 500 35
                                    


Bu ben olamam. Ben bu kadar güçsüz biri değilim. Bu kadar zavallı değilim. Yanağım da ki yaşları elimin tersiyle silip, hızla yataktan kalktım. Gwen, Alexis ve Jon'ın şaşkın bakışları arasın da  odadan çıktım. Hemen arkamdan geldiler.

"Brooke, iyi misin ?" Soruyu cevaplamadan hızla doktorun odasına doğru yürümeye başladım. Hayır, yürümek çok yavaş. Koşmaya başladım. Odanın önüne gelince, direkt içeri daldım. İçeri de bir kadın vardı. Onu yok sayarak doktora döndüm.

"Sen.. sen ne kadar iğrenç bir insansın ! Ben sana ne dedim, ha ?! Sen, sen nasıl benim adıma karar verirsin ?! O almadığın çocuk yüzünden sevdiğim adamla kavga ettim. Almadığını neden söylemiyorsun ?!"  Jon odaya girdi ve belimden tutarak  beni kendine çekti. Kollarından kurtulmak için çabalıyordum ama çok güçlüydü. Doktorla görüşmek için gelen kadına bakarak:

"Hah, eğer bebek aldırmak için geldiysen başka doktor bul. Çünkü karşında almasını söylediğim bebeği almayıp, bana almış gibi davranan biri söylüyor. Yani, hayatının mahvolmasını istemiyorsan bu doktordan uzaklaş !" Jon'ın kollarından kurtuldum. Ve hemen Jon'dan uzaklaştım. Kadın bana şaşırarak baktıktan sonra,elini uzatarak:

"Ben bu hastanenin başhekimi Sophia Krooks, memnun oldum." Ağzım şaşkınlıkla aralandı. Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Doktor hakkında işlem başlatacağıma emin olabilirsiniz, bayan Malik" Malik... Bayan Malik... Dışarı çıkmaya hazırlanan göz yaşlarımı geri iterek konuştum:

"Ne gerekiyorsa yapın, onun yüzünden bu haldeyim !" Jon "Hadi çıkalım artık" diyerek beni odadan çıkardı. 

Sinirim yatıştığında, doktoru mesleğinden etmekle yüz yüze getirdiğimi ancak idrak edebilmiştim. Ama o da benim hayatımı mahvetmişti.

"Jon, sence Zayn'i aramalı mıyım ?" Jon biraz düşündü ve:

"Şuan çok sinirli, üstüne gidersen herşey daha da sarabilir." Onaylarcasına kafa salladım."Hem.. sana gerçekten değer veriyorsa, seni anlayacaktır." Gülümsedi ve "Şey gibi; dönerse senindir, dönmezse; zaten hiç senin olmamıştır." Kahkaha attım "Edebiyat yapmaktan hiç vazgeçmeyeceksin sanırım" Bu sefer o kahkaha attı, gözlerime bakarak "İnsan sevdiğinden hiç vazgeçer mi ?" dedi pürüzlü sesiyle. Gözlerimi kaçırdım. Hafiften gülümsedim. "Gwen'ler de gelemediler bir türlü" "Aynen" diye cevapladı beni. Hastanenin bahçesindeki banka oturduk.

"Sanırım bizi ektiler." dedim gülerek.

"Sanırım, bekle arayalım" dedi ve arka cebindeki telefonunu çıkardı.

"Gwen, neredesiniz ?.... Aaa....Tamam, bekliyoruz..." konuşmayı sonlandırıp telefonu cebine geri koydu.

"İçerdelermiş. Alexis'in halletmesi gereken bir iş varmış. İstersen içeri girelim ?"

"Hayır ya, böyle iyi. Hastanelerden bunaldım artık" Derin bir nefes alarak devam ettim "Zayn sakinleşmiş midir ?" Beni süzdü "Zayn'i benden daha iyi tanıyorsun, sence ?" Hayır anlamın da kafamı salladım. "Zayn ile önceden tanıştığınızı duymuştum." Bana şüpheyle bakarak "Bunu nereden duydun ? Gerçi nereden duyduğun belli ama..." "Hayır, Zayn söylemedi. Ama nereden duyduğumu hatırlamıyorum."  İnanır gibi baktıktan sonra "Bir geçmişimizin olduğu söylenebilir. Üçümüzün."  Gözlerimi kısarak anlamaya çalıştım. "Daha açık konuş. Hem ben Zayn'i hatırlamıyorum" Donuk bakışlarından korktum. "Bilmek istemeyeceğin bir anı" dedi ve konuyu değiştirerek "Gwen ve Alexis hastane derinliklerinde kayboldular sanırım" dedi alayla. Gözlerimi kısarak "Bunu gerçekten yapmadın, değil mi ?" Bana kahkayla cevap vererek "İğrenç espriler benim bir parçam, unuttun mu" Birden ikimizde kahkaha atmaya başladık. 

"Dur biraz,..." diyerek elini saçıma geçirdi. Saçımı kulağımın arkasına atarken "Böyle daha güzel..." diye fısıldadı. İçimde artan huzursuzlukla geri çekildim.

"Gwen'i arayayım..." diyerek banktan kalkarak Jon'dan uzaklaştım. Numarayı tuşladım.

"Neredesiniz siz ?"

"İşimiz biraz uzadı, sabret."

"Ne işiymiş ya bu ! Burada zor anlar yaşıyorum !"

"En fazla yarım saate geliriz." diyerek telefonu yüzüme kapattı. Ah, ne güzel (!)

Jon'ın yanına döndüğümde, gülümsedim.

"Yarım saatlik işleri kalmış" Nefesimi sıkıntıyla dışarı verdim "Ne yapıyoruz ?" Jon "Seni sıkıyor muyum ?" diye karşılık verdi. "Hayır, saçmalama !" Jon gözlerini gözlerime dikti ve "Sıkıyorum" diyerek mırıldandı. Gözlerimi devirdim "Hayır !!" Jon "Sen öyle diyorsan..." diye mırıldandı.

****

Alexis ve Gwen sonunda işlerini bitirmiş ve gelmişlerdi. Şuan arabayla eve dönüş yolundaydık. Arka koktuktan radyoya doğru uzandım. Gwen ve Alexis bana garip bakışlar atarak beni gözleriyle süzdüler.

"Ne !?" Alexis halen şaşkın olan bakışlarını bana çevirerek "Sen ve radyo dinlemek. Hem de haberler için ? Gerçekten ilginç." Haber dinlemek için değil Zayn'i dinlemek için açmak istemiştim radyoyu. Telefonumun internet paketi bittiği için, radyoyla yetinmek zorundaydım maalesef. Gwen yarım ağız gülerek sohbetimize katıldı

"Haber değil Alexis, Brooke'u meraklandıran şey; Zayn.." Kızardım.

"Zayn sakinleşince benimle konuşacak değil mi kızlar ? Beni kırdığını anlayacak, değil mi ?" dedim kırılmış ses tonumla. Aldığım cevap, bu uçurumda kaybolmamı istiyordu sanki.

Sessizlik... Kızların cevabı sessizlikti... 






Heeey :D +100 vote olduğunu görünce ekleyeyim dedim :D Gerçi yine çok sade bir bölüm oldu ama... Eğer yetiştirebilirsem her gün yeni bölüm koymayı düşünüyorum :D Olmadı 2 günde bir :D 

Yorumları cevaplayamadım kusura bakmayın :( Ama her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum :D

Sizi çoooook seviyorum :3

I love you, my little readers :3

Mrs. Malik (Zayn Malik Fan Fiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin