Karaca ve Barış (Tutku ve Teh...

Від casablanca94

941K 57.3K 18.5K

(FİNAL YAPILDI)Hiçbir aşk bu kadar zor olmamış hiç kimse aşkı bu kadar çok istememişti. Aşktan dili yanmış bi... Більше

KARACA
Rekabet ve Ödül
Ses
Baran ve Karaca
Yangın
Tartışma
Hemşire
Trajedi
İyi Değilim
Sahip Çıkmak
Yardım Part-1
Yardım Part-2
Kısa Yol
Keşke
Baran
Ateşle Oynuyorsun
Akın Karakurt
Dans
Mutluluk
DUYURU+YB'DEN KESIT
Anı yaşamak
Deniz
Sezen
Gerçek ve Yalan
Sınav
Adaleti Sağlamak
Gerçek Aşk Ölümsüzdür ve Utanç
Vazife
Tek Gerçeğim
Çok Amaçlı
Gizli Birliktelik
Hayal kırıklığı
Gözü Yaşlı
Zaaf
Saf
İntikam
İki Seçenek
Geri Geleceğim
Karaca'nın korkusu
Kahredici
Avlanmak
Mezar
Umut
Başka bir dönem
Paris
25.08.2016
Evet
Kutlama
Cennet
Barış'ın yanı
Eğlenceli gece
Amerika
Las Vegas
Merhaba Barış
Doğru Olan
Yol
Masum Değiliz
Kutlama
Hisse
Arkadaşlar İyidir
İyi bir adam
Beklenti
İnsan olmak
Tebrik ederim
Duyuru+Finalden KESİTLER
FİNAL-1
FİNAL-2
YENİ HİKAYE TANITIMI
YENİ HİKAYEMİZ YAYINLANDI

Yük

15.6K 964 267
Від casablanca94

**Merhabalar canlarım,öncelikle ufak bir yanlış anlaşılma olmuş ve bu da benim yüzümden oldu. Ben Yeni Bölümü Çarşamba yazacaktım ancak Salı yazmışım geçen bölüme. Haliyle Yeni Bölümü dün beklediniz ama bugün geldi. Gerçekten kusura bakmayın benim hatam oldu ve dün fark ettim ancak. :( 

**//**Heyyo! Ve okullar açıldı. Dilerim güzel ve başarılı bir eğitim öğretim yılı olur sizler için. Ancak okul da sizlere öğretilen her şeyin doğru olmadığını bazen beyninizin yıkanabileceğini unutmamanızı, bu yüzden aklınızı kullanıp kendinizi sadece derslere vermenizi tavsiye ediyorum. :) 

Bölümümüz güzel oldu bence,umarım sizlerde beğenir OY VERMEYİ unutmazsınız :) Keyifli okumalar, DİĞER YB  HAFTAYA CUMA GELECEK. Eski günümüze geri dönelim istedim.   

*-*-*-*-*-*-*-*-*

Barış onu kalçasından kaldırıp bacaklarını beline dolayarak salondaki koltuklara oturdu. İkisininde aklından geçenler aynıydı. İkisi de bu işin geri kalanında beraber olmak istiyor, hiçbir şeyi yaşanmamış kılmak istemiyordu.. 

Bir müddet öpüşüp birbirlerini sevdikten sonra ikisi de durdu. Aşklarının gücü kalplerine bir an da ağır gelmiş, ikisini de nefessiz kılmıştı. Karaca alnını onun alnına yaslarken derin derin soluyordu.  Kırık kalbine bu kadar yüklü bir mutluluk fazla gelmişti doğrusu. Gözleri kapalı gülerken Barış'ın "Ne oldu?" demesiyle daha da gülümsedi. 

"Kucağında oturuyorum."

"Ne olmuş?"

"İşleri ağırdan alacaktık."

"Bunu söyleyen sendin. Benim hiçbir zaman böyle bir demecim olmadı. "

Dudaklarından tatlı bir öpücük alırken  Barış sımsıkı sarıldı ona. Kucağında olmasının keyfini aldığı sırada onu geri çeviren şeylere teşekkür ediyordu içinden. 

"Anı yaşamak güzelmiş. Açıkçası bunu daha önce yaptığımı hatırlamıyorum. "

"Her şeyin bir ilki vardır." 

Böyle olmak güzeldi. Böyle iç içe, samimi ve sıcak.. Bu gece ikisinin aksi bir şeyi konuşmayacak düşünmeyeceklerdi ama akılda cevap bulması gereken soru işaretleri hakimdi. 

"Bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyorsun değil mi?"

"Evet. Bunları düşünerek geldim zaten sana. "

"Senden başkasının benim için bir önemi yok. Kimse umrumda değil. Senin için herkesi her şeyi karşıma alırım gerekirse. Ama bunun sana olmasını istemiyorum. Ailen-"

"Bırak orasını ben dert edeyim Barış. Lütfen buna karışma."

"Üzülmeni istemiyorum. Abin çok sert biri. Seni yanlış bulduğu bir şey için üzmekten çekinmeyecektir."

Karaca tek eliyle onun yanağını sevdi. Sakalları biraz uzamıştı ama hiç fena değildi doğrusu. Avuç içini kaşındırmasını sevmişti. "Abimi mesele haline getirmeyeceğim. O benimle istediği kadar uğraşsın, ona karşılık vermem."

"Benim sana olan inancım tam Karaca, beni rahatsız eden şey onların seni yıpratacak olması."

Genç kız bu konuşmadan sıkılmıştı. Öyle ki gözlerini devirerek onun dudağından ufak bir öpücük aldı. "Bırakalım da bu yarının meselesi olsun. Bu gece için hiçbir şeyi düşünmeyelim. Sadece bir kaç saat için ikimiz olalım."

"Pekala.."

Uzun bir müddet o koltuğun üzerinde öpüştüler. Miskin miskin, bazen de tatlı tatlı ve o öpücüklerle doyuyormuşcasına.. Onun bedenine dokunurken kendini kaybediyormuş gibi hissediyordu Karaca. Bundan daha fazlasını da istiyordu ancak kendi kendine koyduğu sınırları aşmıyordu. Barış'ın da bunları aşmadığını görmek onu gerginlikten uzak tutuyordu. En sonunda Barış onu kucağından indirip ikisini de ayağa kaldırdığında "Nereye?" sorusunun cevabını vermeden genç kızı peşinden üst kata çıkardı. 

Görebildiği kadar güzel bir evi vardı ancak o bunların hiçbirine dikkat etmeyecek kadar mutluydu. Barış onu iki kat daha yukarı çıkardı. Sorulan hiçbir soruyu yanıtlamazken onun biraz daha meraklanmasını istiyordu. En sonunda üst kattaki büyük kapıyı açarken tüm İstanbul'u ayaklarının altına alan bir geceye uzandılar. 

Elini daha da sıkı tutup onu terasın ucuna yaklaştırdı Barış. Gözlerinde gördüğü hayranlık, yüzündeki merak ve dudaklarında ki küçük bir kız çocuğuymuşcasına olan gülüşü Barış için her şeyin ötesindeydi. Şu an için hayatının geri kalanını verebilirdi. Gülmek ona ne çok yakışıyordu. Bunu bir müddet kaçırdığı için aptaldı. Neyse ki bundan sonrasında o gülüşü aklına kazıyacaktı. 

"Barış bu ne?"

"Beğenmene sevindim."

"Beğenmek mi? Barış bu şahane bir şey! Hayran kaldım. Bizim evimizde bile böyle manzara yok."

"Gece çok daha güzel görünüyor." 

"Bence gündüzü de şahanedir. Sen her gece buradasındır."

Barış tatlı bir tebessüm etti. "Yalnızken sıkıcı olabiliyor. "

Genç kız onun bu dediğine karşılık en az onun kadar tatlı bir şekilde gülümsedi. Gecenin tüm ihtişamı gözlerinin önündeydi. Barış'ın kollarının arasına girdi hemen. Bu şahane şeyin tadını ona sarılarak çıkaracaktı. Civarda ki en yüksek ev bu evdi. Diğer evler aşağıdaydı. Onlar burada her şeyden herkesten uzaktı. Ona sarılan ve kollarında küçücük kalan kızı sımsıkı sardı Barış. Burada herkesten uzaklardı. Adeta kendilerine ait bir dünyaya hakimlerdi. 

"Işıkları açmamı ister misin?"

"Hayır. Aa ben buraya hiç bakmadım." Başını onun göğsünden kaldırıp omuzlarının üstünden terası incelemeye başladı. Büyüktü. Fazla büyüktü ve iyi dekore edilmişti. Büyük bir masası ve de iki tane de uzun koltuğu vardı. Diplerinde süslü bir halı ve de iki kalın polar koltuğun üzerinde duruyordu. 

"Burayı sen mi bu hale getirdin?"

"Sayılır. "

"İyi bir zevkin var o zaman. Yani sayılır."

"Bak sen."

İkili birbirlerine gülerken Barış "Birazdan geleceğim." diyerek ondan uzaklaştı.

"Nereye?"

"Bir şeyler içmek istemiyor musun?"

"Yani olur aslında ama çokta gereği yok."

Barış gülümseyerek oradan giderken geriye Karaca ve şahane İstanbul manzarası kaldı. Keşke telefonu burada olsaydı. Birkaç resmini çekip Sezen'e gösterirdi. Gerçekten de şahane bir yerdi. Barış'ın hemen dönmesini istedi. Buranın tadını onunla çıkarmak için sabırsızlanıyordu..

*-*-*-*-*

Gözlüklerini geri ittirip saçlarını topladı. İğrenç bir sıcak vardı gecenin bu saatinde bile. Telefonu çalarken ise gördüğü kişi yüzünden gerildi. Şu telefonu hiç açmak istemiyordu ama mecburdu. 

"Karaca bu gece Barış'ta kalıyor. Haberin vardır herhalde." 

"Senin nereden öğrendiğini sormayacağım bile." 

"Bu gece hepsi oradaydı. Ateş ve Güneş geri döndü, üçü bu gece benim peşime düşecekken ikisinin gelmesi onları engelledi."

"Buna sevinmen lazım ama sesin pek iyi gelmiyor." 

"Bir şeyler ters gidiyor ve benden nefret etmeni istemiyorum çünkü. Uzaklaştığının farkındayım Sezen."

"Bak bu güzel işte İdil. Ama benim senden nefret edip etmemem önemli değil, Baran'ın tüm bunları öğrendikten sonra senden nefret edecek olması önemli. O koskoca aşktan sana geriye kalacak olan nefretten korkmuyor musun?"

"Can Bayraktar'a sabaha karşı mesaj at. Karaca, Barış'ın evinde de."

Kaşları çatıldı Sezen'in. İdil onu hiç dinlemiyordu. Alışmalıydı aslında ama yapamıyordu işte. Canını çok sıkıyordu. Dediği şeylerde giderek deli saçması olmaya başlıyordu. 

"Bunu yapmak senin işine gelmeyecek, neden istiyorsun?"

"Orasına ben karar veririm. Sen dediğimi yap."

"Yapmayacağım." dedi Sezen de. 

"Yapmayacak mısın?"

İdil'in şaşkın sesi genç kıza bir an için haz verdi. "Yapmayacağım. Senin insanlar için giderek daha da tehlikeli bir hal almana izin vermeyeceğim. Kendi hayatını bir adam için mahvettin, şimdi de o adamla kendi hayatını güzelleştirmek yerine mahvetmeye çalışıyorsun. Üstelik onun yanında kim varsa onları da o kötülüğe çekiyorsun. Sen ne ara bu kadar kötü biri oldun?"

"Ben kötü biri değilim, olmadığım için Baran'dan uzak duruyorum zaten. Onun hayatını-"

"Mahvediyorsun! Onun arkadaşlarıyla birlikteyken ne kadar mutlu olduğunu gördün, hala daha gördüğüne de eminim. Ama yanında kimse olmadığında ne kadar yalnız kaldığından habersizsin. Gün gün senin yokluğunda öldüğünden habersizsin. Seni bir umutla aramasından bihabersin! Sen sadece kendini düşünen bencil kadının tekisin İdil. Korkaksın, yalancısın ve asla aşık bir kadın değilsin! Baran'a en büyük zararı sen veriyorsun. Oyunlarına alet olmaktan nefret ediyorum bu yüzden. Bir adamı diri diri gömdüğümüz için ikimizden de nefret ediyorum. Senin peşine kapılıp en az senin kadar kötü biri olduğum için nefret ediyorum. Ya nefret ediyorum ikimizden de!"

Tüm bunları bağırarak tek bir nefeste söyleyivermişti Sezen. Kelimeler ağzından acımasızca çıkarken hiçbirini düşünmemişti. İdil'i kırmaktan da çekinmemişti. Onun bencilliği can acıtıyordu artık. 

"Haddini bil. Yoksa ben bildirmek zorunda kalacağım."

"Ben haddimi, yerimi, kime ne mesafede durmam gerektiğini ve duraklarımı biliyorum. Beni terbiye etmeye çalışma. Edemezsin. Eğer hala daha sana yardım etmemi istiyorsan sen haddini bileceksin."

Telefonu başka hiçbir şey demeden yüzüne kapattığı sırada telefonun diğer ucunda olan İdil'in gözleri dolmuş, bakışları çaresizliğe kapılmıştı. 

İlk defa yanlış bir şey yaptığını düşünmeye başlamış, yalnızlığının yanında kendinden ilk kez nefret etmişti. Onun kendine sarf edemediği sözleri Sezen'den tek tek duymuş bunlar bir tokat gibi çarpmıştı ona.. Ancak ne yazık ki İdil kendi hikayesinin sonunun çoktan yazıldığını biliyordu. Ve o son da mutluluğun m'si yoktu..

-*-*-*-*-

Barış getirdiği şarap ve de kadehleri masanın üzerine bırakırken genç kızı ürkütmüştü. 

"Korkuttum mu?"

"Dalmışım. "

"Gel hadi. Burası biraz esiyor. Üşüyeceksin."

Karaca onun yanına gidip uzattığı kadehi eline aldı. Şarabın kokusunu aldığı sırada gülümserken kadehten aldığı bir yudumla gülüşü derinleşti. "Quintessa Meritage. Bu en sevdiğim şarap. Unutmamışsın."

"Seninle ilgili hiçbir şeyi unutmadım."

"Bunun aksini düşündüğüm zamanlar çok kötüydü. Sevilmediğini ve unutulduğunu bilmek insana iyi gelmiyor."

Barış onun yanağını sevip kadehini onunkine değdirdi. "Seni her zaman sevdim Karaca. Bunu hiçbir şey değiştiremedi. "

Genç kız bu cümleden sonra biraz utangaç bir tavırla "Sanırım en çok bu şaraba sevinmiş olabilirim. Söylesene evinde bunlardan kaç tane var?" diye sordu. 

"Çok. Aslında daha çok olabilirdi ama açık artırma gecesi başkasına satıldı."

"Akın Karakurt.. Evet doğru, o gece ikiniz bir şaraba iyi para ödemeye hazırdınız ama o kazandı."

Barış bunu duymaktan hiç memnun kalmadı. Bunu yüz ifadesine de yansıtırken genç kız gülerek "O adamdan hoşlanmadın değil mi?" diye sordu. 

"Tanımıyorum ama sana olan bakışı pek hoş değildi. "

"Yapma, adam beni hayatında ilk defa gördü. Tabi ki inceleyerek bakmış olabilir, bizde o gece onu inceledik."

Karşısındaki adamın memnuniyetsizliği artarken pot kırdığının farkına vardı genç kız. Ama ne yapsındı yalan mı söylesindi canım. Onun koluna dokundu. "Seni daha çok incelemiştim ama."

"Ondan nefret ediyorum."

Kadehindeki içkisini tek yudumda bitirirken Karaca buruk bir tebessüm etti. Onun bir şeylerden nefret etmesinden hoşlanmıyordu ama bu durumu aşmak zorundaydı. 

"Nefret yüktür Barış Ataman. Ona bu kadar sahip olma."

"Karaca.." 

Ne dese bilemedi. İkisi de ne yaparsa yapsın mesele bir şekilde buna geliyordu. İkisini de suçlayamazdı. Gerçekten üzgündü. "O aşağılık için yaptığım-"

"Beni yanlış anlıyorsun. Onun peşinden gitme, intikamından vazgeç demedim. Bunu yapmazsan hiçbirimiz için iyi olmayacak artık biliyorum. Fakat tek korkum kendini kaybedecek olman. Bana söz ver, kendini koruyacaksın."

Barış onu kendine çekerek sımsıkı sarıldı.Bundan daha güzel bir anı onsuz yaşayamazdı. Onu seviyordu. Onu bir erkeğin bir kadını sevebileceği en yüksek mertebede  seviyordu. Ondan asla vazgeçmezdi. 

"Söz.."

*-*-*-*-*

Saatler ilerlerken İstanbul da ışıkların sönmediği gibi hayat bitmemiş, terasta oturan iki aşık içinde gece henüz sonlanmamıştı. Koltuklardan daha uzun olanda oturuyorlardı. Karaca, Barış'ın omzuna başını yaslamış onun gibi ayaklarını uzatmıştı. Zaman zaman konuşuyorlar, zaman zaman öpüşüp susuyorlardı. Ancak ikisinde de heyecan ve istek hiç bitmiyordu. Endişeli konuları konuşmuşlar ve geriye sadece onlar kalmıştı. İkisi de bu gecenin tadını çıkarmak istiyordu. Birbirlerine verdikleri tatlı öpücükler zaman zaman yerini derin bir arzuya bırakıyor, iş daha şehvetli bir noktaya gittiğindeyse her şeyi baştan alıyorlardı. Biraz alkol biraz aşk buna sebep oluyordu. 

Karaca saat ilerledikçe alkolü de ilerletiyor, sarhoş olmuyordu. Çok içmemişti, sadece gevşemek ve yakınlaştıklarında olan gerginliği üzerinden atmak istemişti. Neyse ki başarmıştı da. İçinden deli gibi onu öpmek geçiyordu. Ona ağırdan alalım demişti ama bundan eskisi kadar emin değildi artık. 

Öyle ki Barış onu öperken tam da istediği gibi karşılık verdi. Bu Barış'ın da beklemediği bir öpücüktü. Ancak güzeldi. Onunla şimdilik bir yere kadar gidebileceklerini biliyordu. Onunla birlikte olmayı, doyasıya seks yapmayı istiyordu ancak Hayri Gencer meselesi ortadan tamamen kalkmadıkça bunun olmasını istemiyordu. 

Karaca'yı kendine çekip öperken elleri de kollarında geziniyor, üşümüş tenini ısıtmaya çalışıyordu. Bunun ise şefkatli bir öpücük şeklinde olması ikisini bir süre sonra rahatsız etmişti. Barış geri çekilerek onu uzun koltuğa yatırırken aklından geçen şeyler yüzünden kendinden nefret edebilirdi. Pek sakin olduğu söylenemezdi ancak aklı hala daha yerindeydi neyse ki. 

Karaca'nın ise kalbi yerinden fırlayacakmışcasına hızlı atıyordu. Barış'ın ağırlığını üzerinde hiç bu denli hissetmemişti. Onun çıplak kollarının üzerinde gezinmesinin verdiği tadı hiç bu kadar hissetmemişti ve bu çok farklı bir sahiplenmeydi. Elleri istemsizce onun omuzlarına giderken birbirlerini iştahla öpüyorlardı. Omuzları öyle geniş, her kas parçası ellerinin altında öyle gergin ve belirgindi ki.. Belirgin olan bir şey daha vardı ve o daha aşağıdaydı. Kasıklarının birbiriyle buluştuğu yerdeki sertlik onu ürkütse de hoşuna gidiyordu. O şey hakkında teorik olarak fikri vardı, uygulama da kendisiyle daha önce hiç tanışmamıştı ve bu da onu olduğundan daha heyecanlı hale getiriyordu. 

Barış üzerinde biraz hareket ederken onun dudaklarını, boynunu ve elbisesinden görünen dekoltesini öpüyordu. Kendi bedeninin her santimini de hissettirirken Karaca'nın yüzünün ne kadar memnun kaldığını görebiliyordu. Bu yavaş ve şehvetli öpücükler bu şekilde devam etti. Her ikisi de bunu seviyordu. Barış altındaki bedenden gelen ufak iniltileri birkaç kere duyduğunda aldığı hazzı her ikisi içinde artırmak istedi. Başta bundan emin olmasa da hoşuna gidebileceğini düşünüyordu. Aklı her neresine kaçmıştı bilmiyordu ama düşündüğü tek bir şey vardı ve bu da ikisinin de keyif alacağıydı.

Dudakları daha da aşağı elbisenin üzerinden titreyen ve gerilen karnında gezindi. Elleri ise boş durmayıp o ince ve pürüzsüz bacakları okşuyordu. Karaca'nın buna alışmasını izledikten sonra biraz daha aşağı inip elbisenin eteklerini karnına kadar sıyırdı. Aralık duran bacakları, lacivert çamaşırı izlerken gözleri onunkilerle buluştu. Genç kız dirseklerinin üzerine doğrulmuş ona bakıyordu. O gözler ondan hiç ayrılmadan kasıklarına doğru indi. Çamaşırının üzerinden kadınlığını öperken Karaca'nın dudaklarının aralanmasını ve de "Ne yapıyorsun?" demesini onu bir kere daha öperek cevapladı. 

Genç kız tam orasında hissettiği dudaklara hiç alışkın değildi ama fena bir şeye benziyordu doğrusu. Kendini geri bırakırken o öpücüklerin devamını tek tek hissetti. Kasıklarındaki kemiklerin tek tek öpülüşünü, bacaklarının ayrılıp Barış'ın omuzlarına konmasını dudaklarını kemirerek izledi. Bu tatlı işkence biraz daha devam etti. En son Barış başını biraz kaldırıp ona bakarak bir nevi izin istedi. Karaca ne olduğunu anlamasa da onun elinin çamaşırına uzanmasıyla titrek bir nefes alıp gözlerini ondan kaçırdı. Kalçasını biraz yukarı kaldırmasıyla da Barış onun ne demek istediğini anladı. Lacivert dantellerle süslü çamaşırı onun bacaklarından indirirken gördüğü kızarmış ve şişmiş şey aklını başından aldı. 

Keşke şu an Hayri Gencer'i öldürmüş olsaydı. 

Gördüğü şey karşısında yapmak istediği şeyi yaptı sonra. O kabarmış ve pürüzsüz şeyi öptü. Karaca'nın bununla beraber hareket etmesi ise çok hoşuna gitti. Onu birkaç kere daha öptükten sonra parmakları iki dudağın üzerinde gezindi. 

"Bu çok..çok terbiyesizce." diyen kızın hemen ardından inlemesiyle keyifle güldü. Terbiyesizce olduğu kadar keyifliydi de. O dudakları diliyle severken duyduğu iniltiler onu bunu yapması için daha da ateşlendirdi. Birkaç dil darbesinden sonra sulanan kadınlığın kızarmasını izlemek, tadını almak kadar zevkliydi. Şahane bir tadı vardı. Parmakları o iki dudağı ayırıp yalarken Karaca'nın ellerini saçlarında hissetti. İniltileri teras katını dolduruyor, elleri de saçlarını sımsıkı kavrayıp çekiştiriyordu. Bu şahane bir histi. Sanki bir yere yetişecek gibi yavaş yavaş yürüyor, ardından hızlanarak koşmaya başlıyordu ama bir sonu yoktu. Karaca bu hissin nerede nasıl tamamlanacağını bekleyerek aldığı zevkin tadını çıkarırken işler Barış içinde bir o kadar keyifliydi. Altındaki kızın yaşayacağı orgazmı bilerek uzatıyor ona sağlam bir zevk yaşatmak istiyordu ama kendisi daha beter haldeydi. 

En sonunda dili ve parmaklarını hızlandırıp onu getirirken genç kızın iniltilerini ve yüz ifadesini an be an seyretti. Onu en son öperek eteğini aşağı indirip yüzüne doğru yükseldi. Kendi hala daha fena haldeydi ama onun sersemlemiş halini görmek her şeyden iyi hissettiriyordu. 

Karaca ise yaşadığı şeyin keyfine kapılıp bir an için yıldızlara ulaştığını düşünmüş olabilirdi. Sanki o kadar koştuktan sonra bir anda derin bir suya atlayıp kendini serbest bırakmıştı. Aldığı keyif beraberinde koca bir rahatlamayı da getirirken birkaç saniye boyunca kendini kaybettiğini biliyordu. En nihayetinde gözlerini aralayıp gerçek dünyaya döndüğü sırada ona bakan mavi gözlerden utanıp sımsıkı kapadı. Aldığı karşılık Barış'ın kahkahası olurken yüzüne aldığı öpücüklere karşılık vermeden de edemedi. 

En sonunda Barış geri çekilerek ona baktı. "Hoşuna gitti mi?"

"Bir de soruyor musun?"

Genç kız onun dudaklarına öpücük kondurup sımsıkı sarılırken utangaçlığını atmak için ona bakmamayı tercih etti. Yaşadığı şey onu hiç olmadığı kadar iyi hissettirdiği sırada aklında ki bir başka şey ise çamaşırının nereye gittiğiydi..

*-*-*-*

Terastan sonra gecenin geri kalanında ikisi de ayrı ayrı duş alarak Barış'ın yatağında uyumuşlardı. Sabah erken kalkıp o yataktan hiç çıkmak istemeseler de kahvaltıyı birlikte yapmak için kalktılar. Kıyafetlerini giyip evden çıkarken ikisi de kendi araçlarına binmeden hemen önce Barış, Karaca'yı kendine çekip uzun ve sıcacık bir öpücük verdi. Onu dün geceden beridir bir türlü bırakamıyor, dibinden ayırmak istemiyordu. Sıcak tenine ise dün gece bayılmış, hayatında aldığı en keyifli uykuyu onla yaşamıştı. 

İkisi de dün geceden beridir yere basmıyordu sanki. Gözleri hiçbir şeyi görmüyordu. Yaşadıklarının keyfini çıkarırken ise yalnız değillerdi.. Görmeseler dahi onları uzaktan izleyen biri daha vardı. Karaca'nın tercihlerinin ne olduğunu artık çok daha iyi anlayacak olan ve bu tercihin onun için ne kadar ağır bir yük olacağını düşünen biriydi.. O yükün altında Karaca'nın ezilerek ayağa kalkamayacağını düşünen ve buna öfkelenen biri..

Can Bayraktar..

*-*-*-*

Evett bölümümüzü nasıl buldunuz bakalım? Umarım beğenip OY verirsiniz değil mi?:)Sorularıma geçmek istiyorum.

//Barış,Karaca'nın abisinin sorun olacağını söyledi ve kızı uyardı ama Karaca ben hallederim dedi sizce halledebilir mi?

//Barış ise Can Bayraktar'ın karşısına çıkar mı?

//Sezen ve İdil tartıştı.Ne düşündünüz?

//Barış ve Karaca sahnelerini sevdiniz mi?En çok nereyi beğendiniz?

//Şu olay olan şarap yüzünden Barış hala daha takık sanırım Akın Karakurt'a?:D

//Barış ve Karaca'nın o küçük ve özel sahnesi hakkında ne düşündünüz?Karaca'nın çok hoşuna gitti.

//Ve Can Bayraktar onları gördü,sizce ona kim söyledi ve bundan sonra neler olacak dersiniz?

//Bölümdeki en sevdiğiniz cümle ne oldu?

YENİ BÖLÜM HAFTAYA CUMA GELECEK. xoxo!


Продовжити читання

Вам також сподобається

YAĞMURA KARŞI Від Naime Dönderici

Історичні романи

509K 23.7K 51
Aşka erişebilmek için engelleri aşmak gerekir. Adrian Joseph Byron hiç hesapta yokken kendisini Westcliff Kontu olarak buluverir. Titizliği ve disipl...
YALAN MASAL Від Yunus Demirağ

Підліткова література

46.2K 1.5K 51
Masal, iki buçuk yıl önce istemese de bir kızı öldürmüştür ve bunu kimse bilmemektedir. Ve bir gün bir gençle karşılaşır. Genç, öldürdüğü kız Gece'ni...
22.6K 1.1K 41
Hayallerim ve hayatlarımın ortasında ki çizgide yaşıyorum... sev diye bağıran kalbimin sesini susturup alacağım intikamımı... Eylül ve fatihin hikaye...
719 75 3
masterchef ve blue lock. şefler, bu yeni nesil dahilerle her konuda uğraşacak. rinsagi, nagireo, ryusae, kainess, tabiori, kunigiri. for @Nofrostie <3