Amerika

8.1K 616 159
                                    

Canlarım bu bölüm son iki bölüme oranla daha kısa oldu ama ben zaten hep bu kadar yazıyordum. Son iki bölümdür uzun yazdım, o yüzden bölüm kısa olmuş demeyin. :D 

Diğer YB haftaya Cuma! Oylarınızı bekliyorum, lütfen:)

Keyifli okumalar!

*-*-*-*-*

Ateş bu gece eve geç geldiği için henüz yeni yemek yiyordu. Birkaç gündür Baran'ın şirkete geri dönmesiyle birlikte işler daha da yoğunlaşmıştı. O yokken yarım bırakılan işlerin hepsi yeni tamamlanıyordu. Birkaç gecedir fazla mesai yaptığı için de Güneş evde yemekleri tek yiyordu.

"Baran sanırım işe yeniden adapte olmuş." 

"Öyle."

"Üzerinde eskisi kadar yük kalmadı sanırım."

"Doğru."

"Bu soğuk tavrın bana mı yoksa kızgın olduğun arkadaşına mı? "

Ateş yemeğini yemeyi bıraktı. Lezzetliydi ancak onda pek iştah kalmamıştı. "Burnunun dikine gitmekten keyif aldığını düşünüyorum."

"Kendi hayatı, nereye kadar müdahale edebilirsin? Neyin doğru olup olmadığına o karar verir, sen ya da Barış değil."

"Ahu doğru ya da yanlış mı acaba diye düşünülecek biri değil, onu tanıyorum. Tehlikeli ve kurnazdır. Sorunun cevabı en başından belli. "

"İyi de ne var yani bir gece yemek yedilerse? Tehlikeli biriyse Baran bunu anlamaz mı zannediyorsun, bu adam İdil gibi tehlikeli bir kadınla vakit geçirdi. Eminim tehlikenin kokusunu çok uzaktan alabiliyordur."

"Almıyorsa bir dert, alıyorsa daha büyük bir dert. İdil gibilerinden uzak duramıyor adam."

"Belki de öyle kadınları seviyordur? Hem neden hemen bir gece yemek yediler diye aralarında bir şey olacak zannediyorsun? Bu tamamen arkadaşça bir yemekti bence. "

"Telefonda konuşurken böyle söylemiyordun."

Güneş gözlerini devirdi. Ne Ahu'ydu arkadaş! Kadın gündemlerine bir girmiş bir daha çıkamamıştı. "Ahu'dan neden bu kadar nefret ediyorsun?"

"Bir daha mı anlatayım?"

"Hayır, size bir şey demeden çekip gittiğini biliyorum ama sen bu yüzden değil sanki ortada bambaşka bir neden varmış gibi davranıyorsun."

"Çünkü onu tanıyorum. Başı sıkışınca çekip gidebilecek korkaklıkta biri."

"Baran'ı da yarın öbür gün terk edeceğini mi düşünüyorsun?"

"İdil'in en azından kendince bir sebebi vardı. Yanlıştı ama vardı. Ahu ortada hiçbir şey yokken gitmeyi tercih etmişti, üstelik bir veda bile etmeden. Benim zerre umurumda değildi ama Barış'ın ne kadar üzüldüğünü unutmadım."

"Belki onun da geçerli bir sebebi vardı. Size söylemediği bir şey. Bu neden aklına gelmiyor?"

"Sen neden inatla bana onu savunuyorsun?"

"Çünkü mantıklı davranmıyorsun." dedi Güneş. Bıkmıştı ve sinirlenmişti de. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Karaca ve Barış (Tutku ve Tehlike Serisi-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin