Umut

9.7K 694 102
                                    

2018'in son bölümünden Merhaba! Bu yıl benim için kötü bir seneydi, zaten çift rakamla biten hiçbir yılın faydasını görmemişimdir. Ama 2019 için iyi şeyler olmasını diliyorum, sizler içinde tabi. Umarım tüm dilekleriniz gerçekleşir, unutamayacağınız kadar güzel bir yıl olur.

DUYURU: İnstagram'dan "Casablancanınkaleminden" adlı sayfayı takip ederek Yeni Bölümler hakkında Duyurular, Kesitler,Anketler öğrenebilirsiniz. 

Bölüm şarkısını instagram hesabından sizler seçtiniz. Mazhar Alanson-Benim hala umudum var. 

DİĞER YENİ BÖLÜM haftaya Cuma! Keyifli okumalar..

*-*-*-*-*

Aşk başkaydı. Sabahattin Ali'nin kitaplarında dediği gibi; onun aşkı bir başkaydı. "O, bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek başka şey, hoşlanmak başka şey, istemek, bütün benliğiyle, bütün ruhuyla, her şeyiyle istemek başka... Aşk bu istemektir. Karşı konulamaz istemek." 

Karaca da karşı koyamamıştı. Öyle ki, o aşk her ikisini de tüketmenin eşiğine getirmiş, çamura batırmış ama en sonunda da çıkarmıştı. Bir denizde boğulur gibi boğulduğunu hissetmişti Karaca o mezarda. Ellerini çırpıp suyun üzerine çıkamamıştı kendi becerisiyle ama Barış onun elleri, inancı onun umudu olmuştu. En sonunda suyun üzerinde nefes alıp güneşi görmüştü gözleri Barış'a bakarken. Aşk bu kez onları kurtarmıştı. 

O ormandan çıktıktan sonra her şey çok hızlı gelişmişti sanki. Önce hastaneye gidip Karaca ve Barış'ın genel sağlık durumuna bakılmıştı. Karaca fazlasıyla üşümüştü ve başının arkası o mezara düştüğü için biraz şişmişti. Birkaç çiziğin dışında da bir şeyi yoktu neyse ki. Doktor her ihtimale karşın onu sabaha kadar gözetim altında tutmuştu. Barış'ın da birkaç morluk ve darbenin dışında bir şeyi yoktu. Oradan karakola geçip ifade verseler de bu saatler sürmüş, oradan çıkmaları sabahı bulmuştu. Bir ara yanlarına Ateş de gelmişti. Onun da ifadesi uzun sürmüştü. Bu mesele gündem için oldukça önemliydi ancak Hayri Gencer'in eski bir siyasi olması işleri zora sokuyordu. Basının haberi olacaktı ama bu durum kimsenin işine gelmeyecekti. Her ne kadar Barış, bunu engellemeye çalışsa da bir şekilde herkes öğrenecekti. Üstelik Karaca'nın ailesi de bu durumu hoş karşılamayacaktı. O aileden bir tek Ekrem Bayraktar ile anlaşabildiğini düşünürken şimdi emindi ki o da ona cephe alırdı. İçi sıkıldı. 

Öte yandan Ateş, Güneş'e ulaştığında onun iyi olduğunu görmüş, üzerinden bütün yükler kalkmış gibi hissetmişti. Ona gelen bir mesajla Güneş'le yaşadıkları evin dışarıdan resmi gönderilmişti. Haliyle Ateş korkarak, Barış'ı yalnız bırakıp Güneş'e gitmişti ancak şimdi herkes iyiydi. Yine de bu yaşananlar bir açıdan çok fazlaydı. 

Karaca şimdi Barış arabayı kullanırken yan koltukta uyumamak için direniyor, onu seyrediyordu. Onu birkaç saat öncesine kadar bir daha görebileceğini düşünmediği dakikaları olmuştu. Sonradan inansa da o birkaç dakika ona bir ömür gibi gelmişken şimdi gözünü kapayamazdı. Onu ne kadar çok görse o kadar kardı. Ancak bedeni de yorgundu. 

"Sabah oluyor." dedi camdan görebildiği kadarıyla. Gün neredeyse doğdu doğacaktı. Gökyüzüne şahane bir renk hakimdi. 

"Uyumalısın."

"Eve gidince uyuyacağım."

"İnat etme."

"Seni izliyorum."

Buna karşın Barış ne diyebilirdi ki. Ona baktı. Perişan olmuş güzelliğiyle yanındaydı. Koltuğunda kaymış, ona doğru dönerek duruyordu. Başına gelenlerden sonra sessizliğinden korkmalı mıydı yoksa yorgunluğuna mı bağlamalıydı emin değildi ama çok cesurdu. Onun tahmin ettiğinden de çok. Ormanda olanlar hakkında konuşamamışlardı daha. Hayri Gencer'in kendini öldürmesi şüphesiz ikisi içinde sürpriz olmuştu. Ancak bu ölümün Barış yoluyla olmaması meselenin en güzel kısmıydı. 

Karaca ve Barış (Tutku ve Tehlike Serisi-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin