Yol

7.8K 630 259
                                    

Merhaba canlarım, bu bölüm geçen bölüm gibi uzun değil. 9 sayfa sadece ama bence çok güzel ve duygusal bir bölüm oldu. Kimisinin meselesi çözüldü, kimisi aydınlandı. LÜTFEN Oy vermeyi de unutmayalım olur mu, son birkaç bölümdür düşüş var. :(

DUYURU: Her Çarşamba Yeni bölümden KESİT yayınlıyorum instagram da "casablancaninkaleminden" sayfasında.Sizi de beklerim.:)

DİĞER YB CUMA, keyifli okumalar! 

*-*-*-*-*

İKİ GÜN ÖNCE:

Barış, otelin restoranına girdiğinde onu karşılayan müdürle kısa bir sohbet etti. Kendisine yardımcı olduğu için teşekkür ederek ona ayrılan masaya geçti. Görmek istediği kişi tam karşı masasında oturuyor, tanıdığı birkaç iş adamıyla sohbet ediyordu. Sohbetin istediği gibi gittiği yüzündeki memnun ifadeden belli oluyordu. Ancak memnun ifadesi onu gördüğü gibi değişti. Öyle ki bu çatılan kaşlarından ve kızgına doğru giden yüz kaslarından anlaşılmıştı. 

Barış ise ona bir baş selamı verdi. Onu beklerken yalnızca kahve içecekti. Bunu yapmayı son birkaç gündür aklına koymuştu. Karaca'nın çok üzüldüğünü gözleriyle görüyordu. Balayı ikisi içinde güzel geçmişti ancak Karaca'nın aklının bir köşesinde hep babasıyla olan problemi vardı. Ona buraya geleceğinden bahsetmemişti, muhtemelen duysa çok kızardı ancak daha fazla üzülmesine de müsaade edemezdi. En azından şansını deneyecekti. 

Ekrem Bayraktar ise bu genç adamı görmeyi hiç beklemiyordu doğrusu. Geri dönmelerine bir açıdan sevinmişti ancak bu adamı görmek onu o kadar da mutlu etmemişti. Üstelik tam karşı masasına geçip kahvesini içerek onu izlemesi biraz sinirine dokunuyordu. Neden karşısına çıktığı çok belliydi, konuşmak istiyordu ancak bu konuşmanın nereye varacağını merak ediyordu. 

En nihayetinde sohbetleri bitip yanındaki adamlarla vedalaştı. Adamların gitmesini bekleyen ve onlar gider gitmez ayaklanan Barış da Ekrem Bayraktar'ın masasına gitti. Her ikisi de ayakta birbirine bakıyordu.

"Sanırım konuşmak için buradasın?"

"Oturabilir miyim?"

Ekrem Bayraktar oturmasını söyledikten sonra kendisi de oturdu. İkisi de biraz gergindi doğrusu. 

"Öyle tahmin ediyorum ki kızım için buradasın."

"Evet. Dün geri döndük, bugün de sizinle konuşmak istedim. Çünkü Karaca'nın daha fazla üzülmesini istemiyorum."

"Onu üzen ben değilim."

"Siz, ben, ya da sarf edilen sözler. Sebebi çok mühim değil o mutlu olmadıktan sonra Ekrem Bey. Sözlerim üzerinizde bir etki yaratır mı bilmem ama bana olan öfkenizi bir kenara bırakıp kızınız için bir orta yol bulmama yardım edin."

Ekrem Bayraktar bu genç adamdan farklı şeyler duymayacağını tahmin etmişti. Açıkçası kızını o da özlemiş, sarf edilen tüm sözler için derin bir üzüntü duyuyordu. Ancak bu adama o kadar açık olmayacaktı ve hazmedemediği şeyler de vardı. 

"Benden ikinizi affetmemi mi bekliyorsun?"

"Doğruyu söylemek gerekirse affedilecek bir şey yapmadığımız için böyle bir beklentim yok. Dediğim gibi Karaca çok üzgün ve ben onun daha fazla üzülmesini istemiyorum."

"O halde apar topar evlenmeyecektiniz. Bazı şeyler sebep sonuca bağlıdır. Kızımı yeteri kadar üzdün, senin yüzünden defalarca kez başı belaya girdi. Yine de yanından ayrılmadı, seni hepimize karşı savundu. İtiraf etmeliyim ki yaşananları öğrenmeden önce senin hakkında çok olumlu düşüncelerim vardı ancak görüyorsun ki Barış, sen tehlikeli bir adamsın. Kızım senin yüzünden neredeyse ölüyordu. Ben bunları ona söylediğim için kötü oldum, o da seninle evlenmeye mecbur kaldı. Benim payıma düşen de evlat özlemi ve öfke oldu."

Karaca ve Barış (Tutku ve Tehlike Serisi-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin