Kahredici

9.1K 703 175
                                    

Canlarım gerçekten güzel ve aksiyon dolu bir bölüm oldu umarım seversiniz. Öyle ki OY VERMEYİ unutmayın olur mu, ben onları görünce çok mutlu oluyorum. :) 

DİĞER YB 13 ARALIK PERŞEMBE GELECEK. Keyifli okumalar. 

*-*-*-*-*-*

Gözlerinin içine bakarken yaşadığı her şeyi bir anlık olsa da unutmuş, şu düştükleri durumun içinde bile mutlu olmayı başarmıştı. Karanlık ağaçların içine sızan rüzgar onu üşütse dahi sevdiği adamın nefesinde ısınıyor, gözyaşları artık mutluluktan akıyordu. Aynı zaman da üstü başı toprak içinde kalsa da dünya üzerinde görüp görebileceği en güzel kadındı Barış için. 

Genç adam ona kavuşmanın zorluğu ve mutluluğu arasında kalırken gülümsedi. Sevdiği kadının toz toprak içinde kalmış yüzündeki gözyaşlarını silip "Sen bana bu evrenin verdiği mükemmel bir hediyesin. Daha iyisi olmazdı." diye mırıldandı. Ardından ona kocaman sarıldı. 

Onu kaybetme korkusu o kadar ağır bir yüktü ki sırtında milyonları taşımış gibiydi. Yorgundu, her yeri ağrıyordu ama Karaca'yı görmek ona her şeyi unutturmuştu. Öyle ki hemen arkasında bekleyen tehlikeyi fark etmedi. İşte şimdi olacakla öleceğe çare bulunmayacağı bir kere daha anlaşılacaktı. 

GÜNÜMÜZ:

Barış, kendini zorlukla uyuttuğu gecenin ardından sabah Ateş, Baran ve diğerleri ile kahvaltı yapmış olsa da aklında milyonlarca düşünce vardı. Şimdi hep beraber oturmuş önümüzdeki birkaç gün kim ne yapacak yeniden gözden geçiriyorlardı. 

Çözüm basit gibi görünse de öyle değildi. Barış'ın aklında başka şeyler vardı. Buraya gelmeden onları aradan çıkarmıştı. Daha doğrusu çıkaracaktı. Dün gece bunu diğerlerine belli etmeden anlatmayı tercih etmişti ancak Ateş'in şüphelenmesi iyi olmamıştı. 

Konuşmaları bitince herkes kendi işiyle ilgilenmeye başladı. Serdar tüm ağı kontrol edecekti. Diğerleri yedek güç olacaktı, o üçü ise Hayri Gencer ya da diğerlerinden herhangi birini bulmaya çalışacaktı. Ellerinde ikisi için belirlenmiş birkaç yer vardı ancak Andrew Gorson'un hayatta olup olmadığı meçhuldü. Serdar onu da araştırıyordu. Gerçi Hayri Gencer bulunduğu takdirde her şey bitmiş olurdu. Evden çıktıklarında rotaları Montreal'in en ücra köşelerinde olan bir çiftlik eviydi. Oradan bir şey çıkmayacaklarını biliyordu zaten ancak bakmadan edilemezdi. 

İlk yer bitmişti. Kimseler yoktu. Öte yandan Edwin Shawn Wilson senato üyesi olmasına rağmen illegal işlerin peşinde koşan bir adamdı. Tipik bir siyasiydi. Hayri Gencer ile iş yapmış olması manasız değildi ancak yaptıkları iş neydi onu bilmiyordu ancak şu sözde ölen adam Andrew Gorson'u buldukları takdirde arkası çorap söküğü gibi gelirdi. 

"Onu bulduk diyelim." dedi Baran. "Ne yapacaksın?"

"Öldürecek." diyen Ateş'di ancak yanılmıyordu ve şaka da yapmıyordu. Barış bir şey demedi ama bu durum arkadaşlarını daha da rahatsız etti. 

"Bana mecbur kalırsa yapacağım dedin. "

"Umalım ki kalmayım."

"Evet, eminim bunu çok içtenlikle söylüyorsundur."

"Ne bekliyorsun?" dedi Barış. "Adam hayatımı mahvetti. Beni işimden, ailem dediklerimden etti. Karaca'dan etti. Onu geri kazandım ama ordu? Oraya bir daha geri dönemem."

"Yani derdin orduya geri dönememek mi?"

"Sabrımı mı sınıyorsun?"

"Hayır. Cevap bulmaya çalışıyorum."

Karaca ve Barış (Tutku ve Tehlike Serisi-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin