dayanamadım yine kısa ama sizler için :)))))
rüzgar ve mavinin yakaladığı sahne:)))) yani ezra delirmekte haksız mı canım:))))
sizleri seviyorum. öpücükler....sibel...
yorumları ve voteleri bekliyorum :)))
EZRA.....
Rüya.... bu bir rüya. her zaman gördüğüm rüyarldan bir tanesi. şimdi uyanacağım.
gördüğün her rüyanın gerçeklştiği bir kez daha kanıtlandı serçe. dedi cadaloz.
elimdeki kirli sepeti yere düşerken hızla gözlerimi kapatıp koşarak evden çıktım.
''yenge'' diyen sesle büyük kapıdan çıkıp kendimi sokaklara atmadan zeynel yakaladı beni.
''neden, zeynel neden'' derken ona sarılıp bu kez gelip geçici olmayacak olan histeri krizlerimden birine tutuldum.
''yapamazlar yapmamalılar olamaz zeynel'' derken kapıdan fatima ve erina girdi. onları görmem ağlama krizimi daha çok arttırdı.
''hemen abimi arıyorum'' diyen zeynelin elini tuttum. hayır alex bunu öğrenirse ortalık tekrar kan gölüne dönerdi. biz kanın gölgesinden ayrılalı çok olmuştu.
sevdiklerimizin ölümünü görmeyi arkamızda bırakmıştık. ve anayla rüzgarı öğrenirse oğlumu yada kızımı yada her ikisinide kaybederdim. buna dayanamazdım.
''yenge sakin ol lütfen '' diyen fatima elime bir bardak su tutuşturdu.
içimdeki yangını bir bardak su dindiremezdi.
''ezra neyin var söyle'' diyen erinaya baktım. tanrım bu nasıl söylenirdi kızımla oğlumu öpüşürken yakaladığımı nasıl derdim. bu imkansızdı.
''abimle mi kavga ettin problem çocuklar mı ne var yenge allah aşkına söyle'' diyen zeynele baktım. ne çok sırrımızı biliyordu hepsinide saklamıştı ama bunu saklamazdı. asla alex'in arkasından iş çevirmemiş ona hep sadık kalmış asla yalan söylememişti eğer bunu zeynele söylersem oda alex'e söylerdi ve ben çocuklarımı kaybederdim.
lanet olsun. en başından beri gördüğüm her rüyanın gerçek olması lanetlenmiş olduğumun kanıtıydı.
saçmalama be iyice kafayı yedin hahahaha güldürdün beni ezra diyen cadoloz çok çok uzun zamandır sessizdi neden şimdi ortaya çıkmıştı ki kaos beslenen kaltak depreşmişti yine
''abim arıyor'' diyen erinaya baktım. başımı salladım burda olduğumu söylememesi için.
telefonu açıp alex i dinledikten sonra
''bana geldi abi fatima da burda akşam kahvesi içiyoruz ve kadınsal dedikodu yapıyoruz'' dedi erina. her zaman bu iki kadın en büyük sırdaşım olmuştu ama bu kez ki sırrı sadece tek bir kişiyle paylaşabilirdim.
şimdi karşısına çıkamazdım çıkarsam gözlerime bakarak her şeyi anlardı tanrım biraz yalnızlığa ihtiyacım vardı ve tabi birde aklıma. ama gördüklerimden sonra aklım beni çoktan terk etmişti.
anne olarak düşünmek istemiyordum ama kalbim acıyordu onlar benim çocuklarımdı ne kadar kan bağları olmasa da kardeşti onlar. dışardan bakıp yorum yapabileceğim bir şey değildi bu tamamen içindeydim ve ne bok yiyeceğimi bilmiyordum.
''kızlar beni zeynelle yalnız bırakır mısınız?'' dediğimde erina ve fatima beni dinlediler ve neden diye sormadan bizi yalnız bıraktılar
söylemeli miydim blmiyordum ama önce
''yemin edeceksin bana'' dedim duvarda asılı olan kuranı kerimi aldım elime.
''yenge bu kadar önemliyse neden bana söylüyorsun ve neden yemin etmem gerek''
''çünkü alex bunu kesinlikle duymamalı'' dediğimde kaşlarını daha çok çattı
''abimden bu güne kadar hiç bir şey saklamadım yenge yapamam'' dediğinde masada ki sigaradan bir dal yakıp pencere kenarına gitti.
''bunu senden başkasına söyleyemem zeynel lütfen''
''ne saklıyorsun yenge ''
''önce yemin et'' dediğimde durduramadığım göz yaşlarım yine yanaklarımdan aktı.
sigarasını kül tablasına koyup kuranı eline alan zeynel
''yemin ederim'' dedi. ve cevap bekleyen gözlerle bana baktı.
''rüzgar '' dedim ama hıçkırıklarımı durduramadım.
''anastasia'' diye fısıldadığında hızla ona baktım.
''ne , nasıl, sen , biliyor muydun?'' dediğimde onu ne kadar iyi tanıdığımı anladım. o asla yalan söylemezdi ve bir şey saklıyorsa gözlerini kaçırırdı. ve şimdi de kaçırıyordu benden gözlerini
ben bu kadar aptal mıydım? olacakları göremeyecek kadar saf mıydım. zeynel bile bir şeylerin farkına benden önce varmışken ben aynı evin içinde nasıl anlamamıştım.
''bana cevap ver zeynel'' diye bağırdım kırgınlığımın yerini öfke almıştı.
kendime öfkeliydim. herşeyi sonradan gören gözlerim bunu engellemek için gördüğüm rüyayı hiçe saymıştım.
''bilmiyordum ama şüpheleniyordum'' dediğinde kendimi zorla koltuğa bıraktım.
ben ne yapacaktım nasıl bir yol izlemeliydim. tanrım uyumak istiyorum bir kaç tane uyku hapı alıp deliksiz bir uyku çekip sabah kalktığımda herşeyin eskisi gibi olmasını istiyordum.
''anne ne olur beni dinle yalvarırım'' diyen ses kulaklarıma geldiğinde aynı anda rüzgar kapıyı yumrukluyordu.
''açma'' dediğimde zeynel çoktan kapıya gitmişti.
tanrım şimdi rüzgarı yada anayı görmek istemiyordum. çok kızgın aynı derece kırgındım. ama daha çok kendime kızgın ve öfkeliydim. nerde yanlış yapmıştım nerde yanlış yapmışta onları bu hale getirmiştim.
sen değil aptal onları kader bir araya getirdi. neden bu kadar tepki veriyorsunuz onu anlamadım. hatırlarsan uso da size aynı şeyi yapmıştı serçe hanım. ikinizin kardeş olduğunu söylemiş alex'i hapsetmiş seni başkasıyla evlendirmeye kalkmıştı aynı şeyleri sizde çocuklarınıza mı yaşatacaksınız. dedi cadaloz.
''zeynel amca ne olur aç kapıyı yalvarırım'' diyen ananın sesi geldi kulaklarıma. ve ben farkına varmadan zeynel çoktan kapıyı açmıştı.
''anne'' diyerek yanıma geldi rüzgar. arkasında başı yere eğik olan ana vardı. yanıma diz çöken rüzgara baktım. ellerini dizlerimin üzerin de olan ellerime koydu.
onu ben doğurmamıştım. evet ama yinede canım gibi seviyordum onu. tam 14 yıldır beraberdik. bunun daha öncesi de vardı. rüyalarımın küçük prensiydi o.
akıllıydı. asla beni üzecek hiç bir şey yapmamıştı. rüzgar derslerini yap, rüzgar sus artık, rüzgar kızdırma beni, rüzgar öyle, rüzgar böyle şöyle diye bağırtmamış kızdırmamışdı ne beni ne babasını nede çevresindekileri.
''affet annem affet kız bağır çağır kov beni evlatlıktan reddet ama gözlerini sakınma anne'' dediğinde elimin üstünde ki ellerini sıkılaştırıp yüzünü ellerime koydu.
oğlumdu o benim. doğurmakla anne olunur mu ? önemli olan emek vermek yetiştirmek sevgi saygı vermek değilmidir.
hastalandığı zamanlarda ben vardım yanında. ateşlendiğinde biz telaşlandık alexle ilk okula başladığında önlüğünü giyip çantanı taktığında sevinçle ben ağladım her başarısında gurur duydum.
ama o ne yaptı. allahım buna dayanamam. bu kadarı yaşadığım her şeyin üstünde.
''yapma anne ne olur yapma bunu bize''
bize..... biz kim ana ve o mu? ellerime damlayan göz yaşları neden akıyordu. ihaneti yüzünden mi yoksa utancı yüzünden mi
''anne bizi dinlemek zorundasın'' diyen ananın sesi çınladı kulaklarımda. rüzgar yüzüme bakamazken o gayette rahat bir şekilde çenesini kaldırmış zorundasın diyordu.
rüzgarı doğurmamıştım. genleri benim yada alex'den değildi oysa ana kendi kanımdan kendi canımdandı ama rüzgar kadar bile utanmayı bilmiyor hala dikleniyordu.
kendimi zorlayarak ayağa kalktığımda ananın yüzüne baktım. kızarmıyordu utanmıyordu yüzündeki ifade haklı bir ifadeydi ve bu kadarı fazlaydı.
yanağına hızla inen elimle başı sol tarafa düştü.
ona ilk kez vuruyordum. tüm hırçınlıklarını saygısızlıklarını hatalarını sızlanmalarını hep görmezden gelmiştim. ne alex ne ben asla çocuklarımıza vurmamıştık. ama bu tanrım bu çok fazladıydı. kaldırabileceğimden fazlaydı.
yüzüne düşen saçlarını çektiğinde yanağının kıpkırmızı olduğunu gördüm. bu onun acısından daha çok acıttı canımı.
''anne'' diyen rüzgara dönüğüm de yüzünde ki acının nedeni anaya attığım tokatın onun canını yakması mıydı?
utanmış yüzünde ki acı kendi kızıma attığım tokadı ona atamayacağımı gösterdi bana. hiç olmazsa o utanıyordu.
''onun bir suçu yok anne hepsi benim suçum hepsinın tek sorumlusu benim. zorla öptüm onu karşı koyamadı bana'' dediğinde yalan söylediğini biliyordum
''hayır anne rüzgar yalan söylüyor benim hatam yıllardır ona aşığım deliler gibi aşığım. asıl o bana direndi ama vazgeçmedim ondan ve siz ne derseniz deyin ondan vazgeçmeyeceğim'' hala kendini haklı görmeye çalışıyordu ve hala kendini savunabileceğini sanıyordu benim aptal pervasız kızım.
''ana kapa çeneni'' diyen zeynelin sesi girdi araya
''hayır amca susmayacağım ne çektiğimi bilmiyorsun anne, neyin var neden bu haldesin diye sormadın onu nasıl sevdiğimi görmedin nasıl kıskandığımı '' dedi güldü
''allah aşkına anne kör bile görürdü onu nasıl sevdiğimi, ona abi demeye zorladınız beni, '' dedi ve gidip rüzgarın elini tuttu.
''benimde senin gibi imkansız bir aşkım var anne, sen imkansız aşk yoktur diyen bir kadınsın. hep babamla ne zorlukları aşıp bu günlere geldiğinizi anlattın bize şimdi geçmiş karşıma bize karşı çıkıyorsun'' dedi rüzgarın elini bırakıp bir adım daha yaklaştı bana.
''onu seviyorum anne görmüyor musun? nasıl mutluyum hayallerim gerçek oldu rüzgarda beni seviyor. biz birbrimizi seviyoruz anne'' dediğinde açık olan kapının önünde ki karaltı gür ışıklı salona girdiğinde
''ne dedin sen'' diyen alex'in gözlerinde ki ölüm bakışını çok iyi biliyordum.
onu şu dakikadan sonra durduracak kimsenin de olmadığını biliyordum.
eski kabus dolu günler geçti mi demiştim.
çok erken konuştum.
kabus yeni başlıyordu.......