kısacık ama olsun:))) sizleri seviyorum. öpücükler....sibel....
RÜZGAR......
yapamadım. yapamıyorum.
nasıl yaparım lan nasıl onu o kadar çok severken nasıl yaparım. bartuya onlara karışmayacağım dediğim andan beri iyi mi yaptım kötü mü diye kendi kendimi yerken efsunun ağlayarak yanıma gelmesi mavinin yaptıkları derken kendimizi tuvalette bulmuştuk.
ne bekliyordum ki özür dilerim demesini mi tabi ki de hayır. benim mavim ne yaparsa yapsın asla geri adım atmazdı. ve ben onun bu dik kafalı hallerine bayılıyordum. hatta deli oluyordum.
kendine iyi bak rüzgar dediğinde sende mavi dedim ve o kapıdan çıkınca içime saplanan acıdan daha fazla acı çekmeye ihtiyacım vardı mazoşittim ben. acı çekerek kahrolarak seviyordum onu.
annem için ailem için maviden uzaklaşmak zorundaydım. ayanda kendimi gördüğümde daha fazla bakamadım iğrenç yüzüme ve cama iki tane yumruk geçirdim.
acımıyordu canım. lanet olsun onun canının acısını hissediyordum kapının ağzında elleriyle ağzını kapatmışta olsa hıçkırığını duyuyordum.
gitmişti işte beni bırakmıştı. neden başkalarını mutlu etmek için rol yapıyorduk ki o başkaları aile olunca insanın eli kolu bağlı oluyordu. mecburiyet diye bir şey var ya işte onun altında eziliyorduk.
kapının açılıp içeri giren kıza baktığımda canımın acısı daha da arttı onu asla ağlarken görmemiştim. hiç mi ağlamamıştı tabi ki ağlamıştı ama ben hep onu gülen mavi gözlerini görmüştüm ama şimdi ağlamaktan kıpkırmızı gözlerini görünce herşeyi boşverdim.
''seni seviyorum mavi deli gibi aşığım sana'' döküldü dudaklarımdan. aynadaki aksinin güldüğü görünce elleriyle göz yaşlarını sildi ve
'' seni seviyorum rüzgar sana aşığım'' dediğinde ona dönüp hemen kolarıma aldım onu.
korkmadım. çekinmedim. yanlış mı, yasak mı, diye düşünmedim.
öyle sıkı sarıldım ki ona kemiklerini kırabilirdim.
''ah mavim ah mavim hep bu anın hayalini kurdum'' dedim. o ise hala hıçkırıyordu.
''bende rüzgar bende her gece yatarken her sabah kalkarken sen diye uyuyup uyandım'' dediğinde kapının açılmasıyla hızla birbrimizden uzaklaştık.
''ne yapıyorsunuz siz biri görecek'' diyen ilayda ikimizin de rahat bir nefes alamasını sağladı.
''rüzgar sen çık nerdeyse dolar burası'' dedi ilayda. bende mavimin yanaklarına kocaman bir öpücük bırakıp kendimi dışarı attım.
elimdeki kanlar parmak boğumlarımından görünen kemikler umurumda mıydı?
''ne oldu lan eline'' diyen ata'nın sesiyle kendime geldim
''oğlum bu iki etti bi yerinden kanlar akarken ne diye gülüyorsun oğlum sen manyağa bağladın iyice''
''sikerim cenenin yayını kes '' diye söylendim ve revire gidip elime pansuman yaptırdım.
tam revirden çıkmış sigara içmek için dışarı çıkıyordum ki bartuyu gördüm.
''sana biraz önce söylediğim şey var ya''
''teşekkür etmedim rüzgar saol bize destek olacağın için'' dediğinde onu yakasından tutup duvara dayadım.
''sikerim ecdadını maviden uzak duracaksın ''
''ama sen dedin ki'' dediğinde yakasından tutup bir kez daha çarptım duvara.
''rüzgar yapma'' diyen sesle arkamı döndüğümde maviyi gördüm.
''karışma sen'' dedim ve bartuya döndüm.
''şimdi söyleyeceklerimi bir kez söyleyeceğim sen bir kez söylediğimde anlamayacaksın ama ne yapalım artık'' dediğimde mavi yanıma gelip kolumu tuttu.
''bu var ya'' dedim ve başımla maviyi gösterdim. mavi başını hayır der gibi salladı ama susmayacaktım
''bu kız benim. anladın mı ? onun sahibi de ailesi de sevgilisi de herşeyi de benim'' dediğimde bartu inanamayarak bana baktı.
''ama siz kardeşsiniz'' dediğinde güldüm
''değiliz biz kardeş değiliz asla olmadık aramızda hiç bir kan bağı yok''
''rüzgar yeter biri görecek''diyen maviyi kolundan tuttuğum gibi okulun arkasına sürükledim.
''yanına yaklaşırsa ve sen onunla konuşursan yapacaklarımdan kork mavim'' dediğimde hep söylemek isteyip söyleyemediğim şeyi söylemiştim. ona mavi değil MAVİM demiştim.
''o zaman neden ona bize karışmayacağını hatta destekleyeceğini söyledin''
''ben ne yaptığımı biliyor muydum kızım'' dedim ve bir dal sigara yaktım. mavim sigaradan hoşlanmıyordu ve eminim bu yüzden başımın etini yiyeceği zamanlar olacaktı.
''çok dikkatli olmalıyız mavim her zamankinden daha dikkatli olmalıyız '' dediğimde bir adım atıp dudaklarımın arasında ki sigaramı aldı. ben yere atacak sanırken o sigaramı dudaklarına koydu ve derin bir nefes çekti.
ahhh tanrım. öldür beni. eğer bu bir rüyaysa öldür beni. 7
hasta olduğum dudaklarından çıkan dumanı dudaklarıma üflediğinde dudağımı ısırarak güldüm. bunun ne anlama geldiğini biliyor muydu acaba.
''tehlikelisin hemde çok tehlikeli'' dedim ve o derin bir nefes daha çekti sigaramdan. ve başını yukarı kaldırdı. boynu tamamen gözlerimin önünde duruyordu.
''yeter artık'' dedim ve merdivenlerin altında olan depoya çektim onu.
''bana işkence ediyorsun yapma'' dediğimde dudaklarında kalan son dumanıda benim yutmamı sağlamak için dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı.
sigara ve çilek tadı. tamda rüyamda gördüğüm gibi. ama daha güzeli daha muhteşemiydi.
''sen nasıl böyle öpüşebiliyorsun lan'' dediğimde o mavi gözleri güldü.
''uzun süreli pratik yaptım'' dediğinde ellerim boğazını buldu beni delirtmek için söylüyordu biliyordum ama kıskançlığıma engel olamıyordum.
''rüyalarımda hep seninle öpüşüyordum ve bak zorlanmadım'' dediğinde tekrar yapıştım dudaklarına.
bir an geri çekildiğimizde nefes nefese
''hep ne yapmak istedim biliyor musun?'' dedi ve çenemi tutup başımı sola çevirdi.
''işte burda'' dedi ve boynuma dokundu. tanrım hayalimden bile güzeldi bu an. kurduğum hayallerin en üst seviyesiydi.
''hep bu beni öpmek koklamak istedim.'' dedi ve dudaklarını boynuma geçirip küçücük bir öpücük kondurdu. gözlerimi kapattım. ölsem umurumda olmazdı.
boynumda küçük bir ben vardı.
derin bir nefes aldığında tekrar benimi öptü. ve birden dilini değidirdi oraya.
''mavim dur yapma dur, dur'' deyip onu kendimden uzaklaştırdım.
''yıllarca bunun hayaliyle yaşadım şimdi gerçek oldu beni durduruyorsun rüzgar''
''durdurmayacağım günlerde gelecek söz veriyorum, ama şimdi derse gitmeliyiz''
''eve gidelim hemen gidelim kimse yoktur zaten'' ahhh ne kadar isterdim bir bilsen be mavim.
''olmaz hemen derse gireceğiz '' dediğimde suratını astı. bilmiyordu ki burda olmak bile bana yaptıkları bile beni ve erkekliğimi şaha kaldırıyordu evde olsak neler olurdu kim bilir. elimizden geldiğince yalnız kalmamalıydık yoksa ben kendime hakim olamazdım. onunda pek yapma deyeceğini sanmıyordum.
''önce ben çıkıcam sonra da sen'' dediğimde başıyla onayladı beni. tam kapıyı açmak üzereydim ki birden kapının önünde geçip yakama yapıştı.
öldür be kızım beni öldür daha iyi be
dudakalarıma kapanan çilekli dudakları. çalan zil hatta bangır bangır bağıran telefonumla biz deliler gibi öpüşüyorduk.
nefes nefese birbrimizden ayrıldığımızda. telefonuma baktım. arayan efsundu.
mavinin nefret dolu delice bakışları ve
''aç telefonu rüzgar aç bende gidip bartunun kucağına otururayım ha ne dersin'' dediğinde ellerim yine boğazını buldu.
''beni tehdit etme mavim. sonucu kötü olur''
''ne yap et onu çıkar hayatından yoksa yapacaklarımın sınırı yok rüzgar'' dediğinde ellerim boğazından çenesine ordan da dudaklarına gitti. tıpkı rüyamda ki gibi dudaklarını bas parmağıma sürttü.
''hıııı bak sen işte benim kızım işte rüzgarın mavisi'' dediğimde ellerini yüzümün iki yanına koydu.
''ben rüzgarın mavisiyim. sende'' dediğinde cümelsini bitirmesine izin vermedim.
''bende mas mavi bir rüzgarım.''
''sana aidim rüzgar yalnızca sana'' dediğinde aşık olduğum mavilikte kendimi görmek için ne kadar zamandır beklediğimi düşündüm. asırlardır bekliyor gibiydim.
''sana aidim mavi yalnızca sana'' dedim ve dudaklarına yapıştım.
ayrılamıyorduk. ne yapacaktık ne halt edcecektik bunu nasıl saklayacaktık.
imkansızdı. herkes tarafından fark ediliyorduk kocaman bir kuyruklu yıldız gibiydi aşkımız ve fersah fersah ilerden fark diliyordu.