KATİLİM vol:1 and vol:2

By s1i2b3e4l

958K 41.8K 3.3K

çünkü alex'e deliler gibi aşık da olsam onun karanlığıyla baş edemezdim kaybolurdum o karanlıkta oysa ben ayd... More

bölüm 1.
Bölüm 2
BÖLÜM:3
Bölüm 4
şafak. korku.panik.aci.
acımasız
alexsi
kapı
yalvarışlar
tekrar deneyiniz
av
çıldırış
yalvarış
gidiş
...ALEX...
fırtına
o benim
hayal ve gerçek
resim
katil ve maktül
yanlış.
karanlık
kavuşma
yaralı
bingooooo
hoçakal
3 yıl sonra
elbise
ay ve Güneş
korkulan...
...zor...
KATLİAM
acı
ızdırap
su taşı
düello
ölüm. kalım
azat
uçurum
plan
sarhoş
ayık
söz ver..... + 18 içerir:)))
mutluluk
Adsız Bölüm 45
röportaj
yeni gelen.
Adsız Bölüm 48
ŞOK.ŞOK.ŞOK
hata....
yasaklar
yolun sonu
...can bonomo....
ihanet
.yirmi dördüncü saat.
acınası
kayıp
kaybettiğim
yıllar sonra
alex...
kızçelerime.
final vol:1(hoçakal)
küçük bir süpriz
final mi oda ne:)))
son
ve final...
katilim (yolun sonu)
katilim... sonun başlangıcı
kader
kara prens
Bonnie ve Clyde
süpriz
karmakarışık
gerçekler
usoyan.
gerçek suretler
duyuru
KATİLİM
ışık
uynanış
ziyaretçiler
gecenin sonu
jingle bells
zor karar
giden ve kalan
sıradan
karşı konulmaz
hataaaaaaa
şeytan ve melek
gerçeği söyle
araf
hope(umut)
bahisler lütfen
uzaklardan gelen
duyuru
duyurucuk:))))
ayrılık
zor
kırmızı ruj
haber
yeni ben
karşı karşıya
saf gerçekler
oyun
karanlığın kadını
....alex....
heyoooooo
buraya kadar
ölüm.acı.
♥♥♥♥♥♥
hiddet
yok oluş
peçe
var oluş
reva
çöl gülü
CANLARIMA
kurt ve av
kilit
CAN KIRIKLARIM
toz ve duman
tuzla buz
düğün
YARIM.
bayanlar. baylar
balayı
rüzgar
küçük bir kesit.
röportaj
son
on dört yıl sonra
RÜZGAR VE MAVİ
mavi rüzgar:)
bela
inatlaşmak
mavi yangın
yemek
canlarım
el ele
rüzgarın mavisi. mavinin deli rüzgarı
güle güle şekerim
gece
BU GECE
benim
utanç
affet anne
mektup
canolarıma:))))
ihanet ve umut
elvede
üşüyorum.
ikizler
hoşgeldin
kapan
hu hu:)
şiddetli
duyuru
mavi masal
ölü hayatlar senfonisi
yokluğun yakar.
düğün bayram.
iki sert rüzgar
deli rüzgar.
yemin
belirsizlik
plan
finale son 2(kelepçe)
final son 1
hu hu
final(lucid dream)
supriz
lütfen okuyun.....
acaba miiiiii
kurt ve serçe
DİKKAT DİKKAT
kapak

final vol:1

4.1K 239 35
By s1i2b3e4l

finali iki kısımda yayınlamaya karar verdim. sizi çokta bekletmek istemedim. 

yorumlarınız ve voteleriniz için teşekkür ederim ama sizlere kırılıyorum bi okuma sayısına bakıyorum bir votelere hayal kırıklığının dibini yaşatıyorsunuz bana. 

sizlere bir sınır koymadım bu güne kadar ama şimdi tam sırası diye düşünüyorum çünkü emeğimi görmeyip vote yapmayanlarda yeni bölümü de okumasın lütfen. 

diğer okuyucularım üstüne alınmasın lütfen ben sadece her fırsatta dile getirdiğim gibi sizleri seviyorum ve vote yapmadan geçenlere de gerçekten kırgınım. 

200 vote olmayınca yeni final bölüm gelmeyecek....

sizleri seviyorum canlarım..... öpücükler..... sibel



                                                                  ALEX.....

''alex ne olur aç şu kapıyı yalvarırım yapma ne olur yapma bunu alex'' diye yalvarışları kulaklarımı istila etse de umurumda değildi. serçe için herşeyi yapardım ama bu farklıydı. 

ihanet cezasız kalamazdı. ve bana ihanet eden tek bir canlı yaşayabilirdi. oda içeride kilit altındaydı. 

reva yıllarca bize yalan söylemişti kimliğini saklamıştı ve daha kötüsü kim azmettirmiş olursa olsun en yakınlarımı öldürmüştü. bir kadının aklına uyup onunla beraber ortalıktan kaybolmuştu ki bu kadın benimdi ve bana en büyük ihaneti serçeyle kaybolmakla yapmıştı. 

artık af yoktu. belki herşey farklı olabilirdi. o benim en iyi adamım ve iz sürücümdü bana ablasının onu tetikçi olarak tuttunu söyleseydi ezranın hatasını ona yüklemezdim ama artık çok geçti. 

marinaya yanaştığımda önümde duran üç arabanın içinden çıkanlar geride dururken, zeynel akai ve erina tekneden inmem için beni bekliyorlardı. 

alex diye bağıran kadının sesini duydum, beni tek lafıyla durdurabilen tek insandı ama bu kez durduramayacaktı.  onu duymazdan gelip aşağıya indim. 

erinaya dönüp

''alt kamarada ezra hanım ve çocuklar var ben gittikten bir saat sonra kapıyı açacaksın eğer kapıyı dediğim vakitten önce açar ve ezra ben işimi halletmeden bana yetişirse ki yetişeceğini biliyorum o zaman bu adamın'' dedim ve akaiye döndüm

'' sana olan aşkı sikimde olmaz senin kafanı keserim. anladın mı erina'' dediğimde akainin gözleindeki dehşeti erinanın gözlerinde korkuyu gördüm. 

''anladım efendim'' diyen erina bir an akaiye baktı 

'' akai aslında burda onlarla kalsan iyi olur'' dedim ve akai başını sallayınca zeynelin açtığı kapıdan içeri girip son süratle intikamıma doğru yola çıktım. 


EZRA.....

aptal adam. aptal diye bağırdım. çocuklar uyanmamıştı allahtan. o kadar bağırmıştım.

''ezra hanım'' diyen erinanın sesini duyduğumda rahatlamayla verdim nefesimi. 

''erina aç kapıyı ''

''üzgünüm serçe'' diyen adamın sesini duydum. akai. 

''akai lütfen çocuklar içerde uyandılar ve acıktılar lütfen yemin ederim hiç bir şey yapmayacağıma söz veriyorum yalvarırım çocuklar için aç kapıyı'' diye yalvardım

''çocuklar mı?'' diye mırıldandı erina ve kapıyı açtılar. 

rüzgarı görünce ikisi birden benden cevap bekleyen yüzle bana baktılar ama cevap vermeyecektim. 

''çocuklar sende erina'' dedim ve koşarak güverteye çıktım. yürüyerek de olsa alex'i kararından katliamından vazgeçirecektim. 

''hey hey dur bakalım serçe'' diyen adam önümde dikildi. canına susamıştı

''çekil önümden akai seni ezip geçmem gereksede gideceğim'' dedim ama kolumu tutup daha ben aşağıya inmeden beni, savurup güverteye tekrar soktu. 

''kapıyı açtım ve sen ona gidersen erinayı öldürecek aptalmısın''  lanet olsun herkesi ölümle tehtit edip duramazdı. benim için çocuklarımız için değişeceğini umuyordum ama olmuyordu. 

''bana engel olmayacaksın akai gideceğim''

''elini kolunu bağlar seni tekrar odaya kilitlerim''

''dene lan dene'' diye bağırdım ve ayağa kalkmaya çalıştım ama beni ittirip tekrar oturmamı sağladı. 

''kolunu kanadını kırarım ben alex benzemem kadın'' diye bağırdı 

''bende erinaya benzemem kırarım bana dokunan ellerini'' diye bağırdığımda 

''anne'' diyen sese döndük ikimizde. rüzgar durmuş bizi korku dolu gözlerle ve hazır bekleyen göz yaşlarıyla izliyordu. 

''yok bir şey oğlum bu akai amca biz konuşuyorduk..... erina'' diye bağırdım. 

''üzgünüm ezra hanım rüzgar kahvaltı hazır kardeşin başlamak için seni bekliyor'' dedi ve rüzgar onunla giderken akai ve ben biraz olsun sakinleşmiştik ama zaman akıyor ve alex gittikçe reva  ve fatimaya yaklaşıyordu. 

''telefonu ver yoksa beni durdurmayı başaramayacaksın'' dediğimde akai gözlerini gözlerimden ayırmadı yapacağımı çok iyi biliyordu. 

telefonunu çıkarıp bana uzattı bende hemen alexi aradım. tek çalışta açtı

''ne var lan''

''beni beklemeden gitmişsin hayatım'' dedim gayet normal bir sesle

''o herifin sülalesini sikeceğim'' diye bağırdı. 

''sen beni beklemediğine göre benimde seni beklememe gerek yok o halde'

''ne diyorsun lan sen açık konuş benimle'' diye hırladı

''hemen geri döneceksin'' 

''döneceksin'' dedi her harfin üzerine baskı yaptıktan sonra kahkaha attı. 

''döneceğim bebeğim ama ellerimi pis kana buladıktan sonra'' dediğinde bu kez ben güldüm. ikimizde manyaktık biz. 

''demekki döndüğünde herşey için çok geç olacak çünkü ben çocuklarımı alıp kayıplara karışacağım sende elindeki kanla yaşamaya devam edecesin'' dediğimde  arabanın ani fren sesi bana kadar gelmişti. 

''sen beni tehtit mi ediyorsun lan '' diye öyle bir bağırdı ki kulağım sağır olabilirdi. 

''bana akainin engel olabileceğimi sanıyorsun ahhh yapma alex'' diye hırladım ve küçük bir kıkırtı yükseldi dudaklarımdan

''unuttun mu alex ben eminenin kızıyım. eğer on dakika içinde burda olmazsan on ikinci dakika da rüzgar ve anayı alıp giderim ve sen yalnız başına delirerek ölürsün'' dediğimde telefonu suratıma kapattı. 

''sen delisin başına neler gelecek bilmiyorsun''  dedi akai ben telfonunu ona uzattığımda

''sen biliyor musun? ve sence umurumda mı?'' dedim ve masada duran sigaradan alıp yaktım. erinanın bana uzattığı kahveyi alıp akaiden uzaklaştım ve teknenin uç kısmına doğru ilerledim. 

içimdeki dumanı rüzgara bıraktığımda başımı gri bulutların çevrelediği gökyüzüne kaldırdım. nefret ediyordum gökyüzünün bu halinden neden hep mavi olmaz ki bu renk. neden gri neden siyah. 

sizin gibi dedi içimdeki cadı ne zamandır sessizdi

ne demek istiyorsun bizim gibi derken. dedim ve sigaramdan bir nefes daha çektim

sen kendini hep aydınlık sandın, belki her şeyden önce öyleydin. ama tüm o yaşananlar gerçekler yalanlarla ve bu aşkla sen de en az alex kadar karanlık  oldun ama farkında değilsin. 

hata mı ettim sence yine

hayır bence haklı olarak onu yolundan döndürdün ama birazdan olacaklar sana gri rengi bile aratacak çünkü karanlık geldi ezra dediğinde arabanın  ani fren sesi bu kez çok yakınımdan geliyordu. 

setçe yutkundum. hayır ezra korkma. sakin ol diye kendimi sakinleştirmek isterken bitmek üzere olan sigaramı tuttuğum elimin zangırdayarak titrediğini gördüm. hayır ezra sakin ol

''nerde lan o kadın haaaa nerdeeeeee'' diye bağırdı ve sonra ''ezraaaaaa'' diye kükredi 

tamam sakin ol korkma biz bunu da atlatıcağız diyerek kahve fincanını kenara koyup elimdeki izmariti denize attım ve o an fark ettim ki ellerim değil bacaklarımda titriyordu. ve titrek bacaklarımla ön tarafa dolandığım da erina rüzgarın elini sıkıca tutmuştu ve ana da kucağındaydı. 

''emirlerimi hiçe saydın erina ben eve dönene kadar eşyalarını topla.... zeynel'' diye bağırdığında zeynel koşarak tekneye geldi alex beni görmemişti ama zeynel kısa bir an bana  sen öldün der gibi baktı. 

''çocukları eve götürünzeynel ve sen sende terk et burayı hemen'' diye bağırdığında başını çevirdi ve ateş saçan mavi gözleri benim gözlerimdeki yeşil ormanları yakıp küle çevirdi. 

''hemen defolun hemen'' diye bağırdığında iki saniye sonra erina çocuklar zeynel ve reva çoktan arabayla uzaklaşmışlardı. 

korkma ezra. sen kötü bir şey yapmadın sevdiğin insanların hayatını kurtardın cesur ol diye fısıldadım kendime. 

''gözlerimin içine bakarak söyle '' dediğinde yutkunacak tükürüğüm bile boğazımda kurumuştu. 

''geldim işte hadi konuş, yüzüme karşı konuş, konuş ki'' dediğinde gözlerini kapatıp dişlerini sıktı. 

''yapma'' dediğimde üzerime gelip kolumu tuttu ve beni sürükleyerek aşağıya indirdi. 

zayıf bedenimi bir yaprak gibi savurup duvara fırlattı. elini tutmama zaman  kalmadan boğazımı bir mengene gibi sıktı. gözü dönmüştü ilkez canımı yakmak istiyordu. öyle sıkıyordu ki boğazımı nefes alamıyordum. gözleri fincan kadar büyümüştü. ve bende inatla öleceğimi bilsem ki zaten biraz daha sıkarsa ölecektim ama  gözlerinin içine bakmaya devam ettim. 

''beni yörüngemden çıkardın. pusulam şaştı artık'' dediğinde parmaklarının sıkışının daha da sertleştiğini hissediyordum. burnundan verdiği nefesi saçlarıma değiyordu. 

''bırak beni'' dedim zorla. ölmek umurumda değildi hatta onun ellerinden ölmeye gülerek giderdim ama çocuklarımı düşünmek zorundaydım. 

''bana emir veremezsin '' dediğinde dudakları alnıma değiyordu konuşurken. 

''benim kararlarımı sorgulayamazsın beni kararımdan döndüremezsin bana sesini yükseltemezsin hele ki adamlarımın yanında ne kendini gösterebilirsin nede sesini duyurabilirsin'' dediğinde ellerini biraz da olsa gevşemişti ama hala boğazımdaydı. 

'' katil olmayı daha çok adam öldürmeyi daha kan dökmeyi daha çok karanlığa adım atmayı ne kadar da seviyorsun''

'' seni sevdiğim kadar çok seviyorum'' dedi dişlerini göstererek hırladı

''ona dokunmayacaksın'' dediğimde boğazımdaki elleri birden sertleşti

''karım olman bana emir verebileceğin anlamı gelmiyor ezra hanım'' 

''kocam olman boğazımı sıkabileceğin anlamına gelmiyorum kurt'' dedim ve hızla elini boğazımdan yana doğru savurdum. şu anda burun burna olmak tamamen hataydı ve ondan uzaklaşmaya çalıştım ama faydasızdı bu kez elleri saçlarıma gidip hızla ve sertçe çekip ona bakmam için beni zorladı. 

''her istediğimi yaparım bunu kafana sok artık. sen benim karımsın'' diye hırladı yine sigarayla karısık kahve kokulu nefesi yüzümü yalayıp geçti. 

'' sende benim kocamsın ve seninle eşitiz ya istediğimi kabul edersin yada'' dediğimde ellerindeki saçlarımı tutuşu sertleşti ve beni kendine daha çok bastırdı

''yada'' dediğinde bu kez sessiz kaldım eğer kelimenin sonunu getirecek olursam elinde kalacaktım 

''o parmağındaki yüzük aldığın soyad benim kararlarımı sorgulamana işlerime burnunu sokmana yeterli neden değil. beni zorlamaya  kalkarsan ve beni yada gibi kelimelerle tehdit etmeye kalkarsan  çocuklarımız annesiz kalır'' diye fısıldadı. ikinci kez çocuklarımız diyordu. nerdeyse beni öldürecekti ama ben hala rüzgarı bile sahiplenmesine seviniyordu. 

''sende kızımın ve benim sevdiğim bir adamı ve nişanlısını öldürmeye kalkarsan kızımızda yeni kavuştuğumuz oğlumuzda babasız kalır'' onu kendi tehtidiyle vurdum. 

cümlem ağzımdan çıktığımda daha sert şekilde saçlarımı asıldı ve ben acıyla inledim. 

''bırak '' dedim saç diplerim cayır cayır yanmaya başlamıştı. ama o saçlarımı bırakmak yerine canımı acıtmak için daha çok sıktı saçlarımı. bunun sonunda ya kel kalacaktım ya boğularak ölecektim derken içimden o dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı. 

tanrım. bunu nasıl yapıyordu haa nasıl. hala canımı acıtıp aynı anda beni nasıl havalara uçurabiliyordu ki?  

dudaklarının baskısı öyle sertti ki dudaklarımı aralamam için öyle baskı yapıyordu ki 

''bana karşılık ver serçem karşılık ver yoksa canını daha çok yakarım'' 

tanrım.... hem canımı yakmakla tehdit ediyordu beni hemde dudaklarımdan çektiği dudaklarını diliyle yalayıp bana en seksi şeytani gülümsemesini sunuyordu ve bana böyle hissettirdiği için ondan nefret ediyordum. 

bu kez benim dudaklarım onun dudaklarına yapıştı ve dilim ağzının içinde yol alırken ellerindeki saçlarımı bırakıp birden beni kucağına aldı. 

''sana köpekler gibi aşığım kadın delirecekmiş gibi '' dedi ve ikimiz beraber yatağa düştük

''beni terk edeceğin kokusuyla yaşayamam buna katlanamıyorum '' dedi ve dudaklarını boynuma geçirdi. kasıklarımdaki sızı ahhh lanet olsun bana bunu yapmasından nefret ediyordum. 

''belkide ikimizi de öldürmeliyim ve bu korkuya bir son vermeliyim'' dediğinde yine dudaklarıma yapıştı. 

''ölmek için tenin muazzam bir zehir ve dudakların panzehirim. '' dediğinde bir cümle daha söyleyecekti ama  izin vermedim ve dudaklarına yapıştım. 

üzerimizdeki kıyafetleri çıkarmıyorduk resmen parçalıyorduk. 

''hem ölümü tadıyorum teninde hemde yaşıyorum dudaklarında''

işte biz böyle bir çifttik. dengesiz manyak deli ve şehvetli. acı bize zevk veriyordu. nerdeyse beni öldürecek olan adamın, kocamın altında çırılçıplak kalırken o birden kendini içime ittiğinde acıyla ve zevkle çığlık attım. 

''benimsin lan sen benim'' diye inlerken canımı acıta acıta beceriyordu beni. o bana acı verirken bende onu acı vermek için dişlerimi omzuna tırnaklarımı beline sağladım ve aşağıya doğru çektim.  

zevkle çıkardığı homurtuyla tırnaklarımın içine dolan kanı hissedebiliyordum. 

''ölümüm senin elinden olacak kadın'' dediğinde ispirto mavisi gözlerine bakıp kendime o mavilikten baktım. 

ölüm diyordu ölüm. 

ne soğuk ne acımasız ne katlanılmaz ne dayanılmaz bir kelime. 

''bensiz hiç bir yere gitmene izin vermem kurt ölürsen ölürüm''

''ölürsen ölürüm'' dedi ve saatlerce biribirmize ait olduğumuzu kanıtladık. 

üzerimde ki baskısı içimdeki sertliği dişlerinin izleri tenimin her yerindeydi

''canını acıtmak istiyorum hemde çok''

''zaten acıtıyorsun '' dediğimde biraz önce elleriyle sıktığı boğazıma şimdi diliyle dokunuyordu.

üzerime yığılıp yanıma yattığında oda bende savaştan çıkmış gibiydik 

''yapma ne olur'' dedim. başımı göğsüne koymuştum ve oda sanki ben kaybolacakmışım gibi sıkıca bana sarılıyordu. söylediğim şeyle kaskatı kesildi. 

''bu konuyu kapattığımızı sanıyordum serçe'' dedi ve kollarını benden çözüp muhteşem vücudunu gözlerimin önüne serdi. tanrım sırtı çok acıyor muydu acaba. çünkü benim tüm kemiklerim acıyordu ve yaz gününde boynumda ki kollarımdaki morlukları gizleyecek bir şey giyemeyecektim ve herkse rezil olacaktım. 

pantolununu giyip siyah tişörtünü üzerine geçirdi ve bana bakmadan kamaradan dışarı çıktı. 

topladığım bavuldan bir kaç kıyafet alıp giydim ve yerdeki parçalanmış kıyafetlerimizi çöpe atıp dışarıya çıktım teknenin ucunda elinde sigarayla ve telefonla konuşuyordu ne dediğini duymadım. 

bana doğru sinirle attığı her adımda kasıldığını görebiliyordum.

''gidiyoruz'' dedi ve masadaki sigarasını bir tane daha yakıp tekenenin önündeki arabaya bindi tabi bende arkasından. 

''alex'' dedim bir kaç dakika sonra ama o cevap vermedi

''lütfen'' dedim nerdeyse ağlayacaktım. 

bize yaptığı onca şeyden sonra revaya hele ki hiç bir suçu günahı olmayan fatimaya zarar gelsin istemiyordum ama alex'i kararından döndürmek cem yılmaza küfürsüz sinema filmi yaptırmaktan bile zordu. 

eve girdiğimizde bahçıvanların bahçeyle ilgilendiğini gördüm. ne çok bahçıvan vardı burda. 

''alex'' dedim yine lafı mı tamamlayamıyordum. korkuyordum hayır diyecek diye. 

'' bana öyle bakmayı kes'' dedi ve arabadan çıktı. oflayarak bende çıktım. ama iki adım atmıştım ki erinanın haykırarak bağırdığı zeynelin koşarak kurt ahırlarından bize doğru geldiğini gördüm. 

adım atamadım. ahhh kahretsin histeri krizim tutmak üzereydi ve panik atak da kapıda nöbet bekliyordu. 

''abi'' diyen zeynel bizi görünce zank diye durdur

''ana lütfen buraya gel '' diye bağırdı erina. ananın adını duyduğum an da erinanın sesinin olduğu yöne doğru koştum. alex de benimle beraber koşuyordu ve benden öne geçmişti. 

ben kurt ahırlarının önüne geldiğimde daha ne olduğunu görmeden alex kollarının bana doladı ve kapıdan daha hiç bir şey görmeden beni çekiştirmeye başladığında kulağıma gelen kurt ulumalarıyla kanım çekildi. 

hep bir ağızdan uluyorlardı. 

''bırak beni bırak'' diye çırpındağımda zorla kollarından kurtuldum ve koşarak ahıra girdiğimde rüzgar kurt sürünün kapısında bekliyordu erina kapının iki adım içindeydi bir adım önünde de akai duruyordu. ve anastasia da en on tane irili ufaklı kurtların arasındaydı. 

kendimi birden yerde buldum. bu görüntü dizlerimdeki bağı çözmüştü. üç yaşında ki kızım acımasız kurtların içindeydi. 

''alexxxxxxx'' diye haykırdım. ve hızla kalkarak ahırın içinde girdim. 

''çıkın'' diye bağırdı alex ''erina rüzgarı al burdan'' diye bağırdı tekrar. 

onlar yavaşça ahırdan çıkarken gördüklerime inanamadım. 

kurtlar kızıma hiç bir şey yapmıyordu ve ana en büyük kurdun boynuna sarılmıştı. kurt başını yukarıya kaldırdığında ana'nın ayakları yerden kesiliyordu. ve kıkırdıyordu. 

bir adım attığımda alex kolumu tuttu. 

''kıpırdama sakın yanlış yapacağın tek bir hareket onları kızdırır'' dedi ve beni yavaşça çekerek arkasına geçmemi sağladı. 

''ana'' dedim sessizce ama anastasia beni duymuştu bana dönüp anni deyince bir adım attım ama karşımdaki büyük kurt sivri dişlerini göstererek bana hırladı 

alex hemen yere diz çöküp kurt'a baktı. tanrım bakışarak birbirlerini anlıyor gibiydiler. 

kurt alex'in bakışına rağmen bana hırlayınca aynı anda alex de onun gibi hırladı hala dizlerinin üzerindeydi. neden ayağa kalkıp ana'ı almıyordu ki. 

''alex'' dedim o kurt'a bakıp hırlarken. ana babasının öyle hırladığını duyunca çenesini kıpırdatmaya başladı. ağalayacaktı bu onun ağlamadan beş saniye yaptığı bir titreme şekliydi ve arkası ne yazıkki kesilmeyen bir ağlama krizinin habercisiydi. 

''şşşşştttt sakın kıpırdama eğer kıpırdarsan ve ben ayağa kalkarsam bunu tehtit olarak alır ve anaya zarar verir'' dedi dizlerinin üzerinde gerilemeye başladı. 

anastasia babasının ve benim gerilediğimi görünce minik adımlarını bize doğru attı ama üç adım sonra durup yanındaki kurt'a bakıp hihihi dedi ve paytak paytak yürüyerek bana doğru hızla gelince benden önce alex onu kucağına aldı ve 

''işte babasının kızı. dişi kurt'um benim '' ahhh delirtecekti bu adam beni 

''alex ver şunu bana bir daha kızıma öyle seslenme'' diyerek anayı alex'in elinden alıp yanımda duran zeynele verdim. 

''sesini yükseltme dememişmiyidim sana hele ki adamlarımın yanında'' dediğinde ellerim istemsizce dudaklarıma gitti alt dudağımda onun diş izleri vardı ve dilim her dokunduğunda canım yanıyordu. 

gözlerimi ona çevirdiğimde diliyle alt dudağını yalayıp alt dudağını ağzına alıp emdi

''o dudağın daha beter olmasını istemiyorsun o güzel kalçalarını hareket ettir kadın'' dediğinde gülümsedim ve hemen eve girdim. ama arkamdan gelmesini beklediğim adam gelmemişti. 

ahhhh lanet olsun diyerek koşarak ahıra gittim. zeynel benden iki adım önce girmişti ahıra. 

reva ve fatimayı unutmuştum. lanet olsun. 

''lütfen '' diyen fatimanın sesi kulaklarıma gelince sessizce ama hızla arka tarafa doğru yöneldim. 

''abi beni öldürün yalvarırım ona dokunmayın yalvarırım'' diyen revanın sesini duyduğumda geçen üç yılımız gözlerimin önünden geçip gitti. birden hemen dayanamayıp kendimi içeri attım. 

''yenge'' diyen revaya baktım ve gülümsedim. tamam biraz hırpalanmıştı ama genel olarak iyi görünüyordu. 

''ona seslenme lan ona seslenme'' diye bağırıp elindeki silahın kapzasını revanın kafasına geçirdi. revayla beraber ben fatiama da aynı anda bağırmıştık. 

''ona güldün mü lan sen ha ona güldün mü lan'' diye bağırıp kolumdaki morluklara yenileri eklemek için sıkıca tutup kenara fırlattı beni. dengemi sağlayamayıp yere düşmeden zeynelin tutuşuyla kendime geldim. 

''güldüm lan güldüm var mı ötesi'' diye bağırdığımda hemen fatiamanın ve zeynelin arkasına geçtim. 

lanet olsun iple değil kelepçeyle bağlıydı elleri. 

''çöz şunları ve bırak gitsinler'' dedim alex'e ama o bana bakmadı bile

''abi affedin bana ne yapsanız haklısınız ama ona dokunmayın ne olur'' diye inledi reva başından akan kan yüzünü boydan boya geçiyordu hemen yanına gidip boynumdaki morluklar görünmesin diye taktığım salımı çıkarıp başına bastırdım. 

''sana not bırakmıştım aptal okumadın mı onu?'' dediğimde gülümsedi

''pek fırsatım olmadı '' dediğinde fatimaya baktı herşeye rağmen birbirlerine aşkla bakmalarına hayran kalmıştım. 

''hepsi geçecek söz veriyorum'' dediğimde kolumdaki acıyla zorla ayağa kaldırıldım. 

''hepsi birazdan geçecek haklısın ''dedi alex ve mavi alev gözlerini benden çekip zeynele çevirdi 

''çıkar şunu burdan odaya kilitle geliyorum'' dediğinde beni zeynele fırlattı. 

''alex yapma ne olur yapma'' dediğimde

''kes'' diye bağırdı ve reva ve fatimanın arkasına geçip elindeki silahın horozunu kaldırıp revanın kafasına dayadı. 

''bunu yapma alex ne olur yapma '' diye bağırdım ve zeynelin beni çekiştirerek çıkarmasına engel olmaya çalıştım ama imkansızdı. 

''onlara dokunursan beni kaybedersin duydun mu beni, beni ve çocukları bir daha göremezsin arkanı döndüğün an kaçar ve seni bu kez sonsuza kadar arkamda bırakırım alex'' diye bağırdım kapıdan çıktığımda. 

zeynelin arkasında sürükleniyordum

''yeter artık yenge artık dönüşü yok bunun'' diye bağırdığında arka arkaya iki el silah sesi çoğaldı kulaklarımda. ve aynı anda benim de çığlıklarım yükseldi 

zeynelin elinden kurtulup koşarak ahıra girdim ve 

ve gördüklerimden sonra anladım ki

bizim asla bir sonumuz olmayacaktı.......

Continue Reading

You'll Also Like

SİYAH 2 By Selin

Teen Fiction

1K 84 5
(Siyah'ın 2. kitabıdır!!) Bugün 09.08.2021 Bugün bir söz veriyorum. Bundan sonra tek bir gözyaşı dahi dökmeyeceğim. Fakat tek söz veren ben değildim...
19.2K 453 126
Bir kadın düşünün. Kimsesiz, çaresiz ve yalnız. Bir kadın daha düşünün güçlü, kendinden emin ve istikrarlı. Bir yanı masum, diğer yanı günahkar. İki...
781K 21.3K 78
Cinsel içerik şiddet vb olaylar içeriyor çok sık olmamak kaydıyla lütfen bunu bilerek okuyun!! Kısa bir bilgilendirme daha arkadaşlar ana karakterler...
472K 22.2K 19
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...