canlarımmmm:)))) herkeze yeni delhi'den selamlar. harika zaman geçiriyorum iyi dileklerinizle....
şubat ortası ve burda sıcaklık 35 derece yerel saat saat 19:24 gün batımı bir harika ve öyle güzel bir kızıllık var ki gök yüzünde anlatamam. şunada türkiyede saat kaç bilmiyorum ama burda akşam olmak üzere bu bölümü sekiz saatlik uçak yolculuğumda yazmıştım biraz kısa ama idare edin artık:)))
burda internet biraz problemli tam 30 dakikadır bu bölümü yayınlamaya çalışıyorum.
neyse canlarımm yeni bölüm karşısınızda. yorumlarınız voteleriniz destekleriniz iyi dilekleriniz için ayrı ayrı teşekkür ederim.
sizleri seviyorum aklınızda bulunsun:))) kocaman öpücükler..... sibel....
ALEX.....
bu bölüm +18 oluşuyor haberiniz olsun:))))
hayal değil.... rüya değil...
yanımda. sıcak. nefes alıyor. göğsünün inip kalktığını görüyorum. ellerine dokunuyorum kaybolmuyor gözlerini açsa ama yok açmasın çok zor günler geçirdi onu çok fazla yordum kollarımda sızıp kaldı. hem uyanır büyüyü bozarsa. yok asla, asla bozmayacak hem bozamaz ki koluma koala gibi sarılırken neden bozsun bu anı.
üç yıllık dualarıma cevap verilmişti. yanımda yatıyor
''beni daha ne kadar seyredeceksin'' dediğinde gözlerini bile açmadan bunu nasıl bildiğini merak ettim. cevap vermek yerine güldüm
''yasakları çiğniyorum'' yasak mı ?
''gülüşüne bakmam yasak '' gülmeyi unutmuştum yüzümdeki gerginlik tuhafıma gidiyordu.
''tamam o zaman sakın açma gözlerini sana neler yaptığımı sadece hisset'' dediğimde teninin benim için yaşam olduğunu bir kez daha anladım.
ipek gibiydi... yıllar ondan kadınlık adına hiç bir şey almamıştı hatta daha fazlasını katmıştı. kıvrımları dolgunlaşmış teninin vanilya kokusu çoğalmış göğüsleri büyümüş kalçaları dolgunlaşmıştı.
yaşam gibiydi ona dokunmak ve dokundukça ölüme yürümek gibiydi. yaşamı bana sunan kadında ölmek gibisi var mıydı?
kafamı bacaklarımın arasına gömdüğümde özü dudaklarıma dilime içime aktığında ellerimi dolgun kalçalarına koydum. hırıltılı nefesleriyle yapma dedikçe dudaklarımı daha çok bastırdım kadınlığına.
benimdi bana aitti ölene kadar benim kalacaktı hatta öldükten sonra da.
incecik belini havalandırdığında hırıltıları küçük çığlıklara dönüştüğünde tırnakları saç diplerime battı. ellerimi göbeğinden avuçlarımı dolduran göğüslerine götürdüm.
ölüm dedim yaaa şimdi ölsem umurumda olmaz.
''alex'' adımı her söylediğinde kendimi yeni yetme ergen gibi hissediyordum. bunu nasıl yapıyordu bilmiyorum ama sertleşiyordum hem de taş gibi.
almalıydım onu almalıydım. gözlerini sıkıca kapatmışda olsa ona nasıl sahip olduğumu biliyordu hissediyordu ve daha çok hissedecekti.
dar ve sıkı kadınlığına girmeye başladığımda onu genişletip benim yaptığımda ellerini göğsüne koydu
''gözlerini aç serçem. kurt'un serçesine nasıl sahip olduğunu gör bana ait olduğunu gör '' dediğimde gözlerini araladı ve o yosun gözlerini gözlerime kilitledi.
içine girdiğim her santimde tırnaklarını göğsüme saplayıp kandan izler bırakarak aşağılara iniyordu. uzun saçları yastığın etrafına dağılıyordu, yüzündeki o duruluk hala onu ilk gördüğüm anla aynıydı. gözlerindeki o şehvetli bakış ona daha çok sahip olmama gerektiğini bağırıyordu bana.
kollarımdaydı çırılçıplak ona sahiptim içimdeki o vahşi kurt dişlerini ona geçirmek kanının tadına bakmak istiyordu kendimi tutmaya çalışıyordum ama
''alex'' dediği an kendimi tutamadım ve hayatta kalmak için kokusuna ihtiyacım olduğunu anladım
serttim belkide acımasız ama dayanamıyordum bana yaşattığı onca acıyla önce dudaklarımı sonrada dişlerimi boynuna geçirdim.
bırak beni diyeceğini acıyla haykıracağını sanarken bu kez tırnakları kollarımda derin kanlı izler bırakıyordu.
eğer biraz daha bu kadar sert olmaya devam edersek kan kaybından gidecektik ama durmuyorduk. her yerini morartmak istiyordum diş izlerim her yerinde olsun onlara baktıkça benim olduğunu anlasın istiyordum.
''daha sert '' diye inlediğinde şaşırarak ona baktım tanrım zaten her yeri dudaklarım ve dişlerim yüzünden kızarmış hatta yer yer morarmıştı ama o hala sert diye bağırıyordu dişlerini sıkarken.
başka bir kadın alabilirmiydim altıma. hayır almamıştım ve almayacaktım da çünkü hiç bir kadın onun bana verdiklerini hissettirdiklerini yaşatamazdı.
''sen.. benim.. sadece benim.. bana bak serçem gözlerini benden ayırmak..'' dedim nefes nefese. tanrım nefesimi sömürüyordu ve bu sömürge beni delirtiyordu
''sana nasıl sahip olduğumu hissediyor musun? bana aitsin her bir yerin bana ait '' dedim. ellerini yüzüme koyup burnunlarımızın birbirine değmesini sağladı
''sende bana aitsin o gözlerin hiç bir kadına değmecek yoksaaaa'' diye uzattı kelimesini
''yoksa'' dedim bende aynı şekilde
''ne olacağını çok iyi biliyorsun'' daha da sertleş canımı çıkar yürüyemez et beni diyordu resmen
''gider misin?'' en korktuğum şeydi bu
''arkama bile bakmadan'' dediğinde yapacağını çok iyi biliyordum
''ahhh serçem hayatta yaptığın en büyük hata şu anda bu cümleyi kurmak oldu'' dediğimde içimde köpüren dengesizlikle acımasızlıkla ona öyle sert girdim ki bir an tuzla buz olacağımızı sandım ama o dudaklarını ısırarak gülüyordu. iliğime kadar onunla doluydum
''söyle beni bırakmayacağını söyle'' dedim ellerimi boynuna koymuş
''gitmeme izin verecek misin?'' dediğinde güldüm bu bir şeytanın gülümsemesi gibiydi.
''bak bana nerdeyim ben ''
''içimdesin her yerimdesin'' dediğinde alnına sertçe bir öpücük kondurdum.
''o zaman hiç bir yere gidemezsin... söyle serçe beni ikna et'' dediğimde bu kez o güldü ve birden yatakta yuvarlanıp onu üzerime aldım. hissediyordum bu kez tamamen onu doldurmuştum.
üzerimde ileri geri hareket ettikçe tırnaklarını göğüsüme geçiriyordu acısıyla bana da acı vermek istiyor gibiydi ama daha çok zevk aldığımı göremiyor muydu?
ellerimi sırtına değen uzun saçlarına atıp çektiğimde boynundaki diş izlerimi gördüm kan oturmuştu ama umrumda değildi bu izler benim olduğunun kanıtıydı.
üzerimde bana işkence etmek için yavaşça hareket ettikçe onu omuzlarından tutup sertliğime daha çok bastırdım ve bunu üçüncü kez yaptığımda kadınlığı erkekliğimin etrafında dağıldı ve tuzla buz oldu. bende onunla beraber tuz olup onu yakarken buz olup onu serinlettim.
üzerime uzanmış yüzünü kanlı göğsüme koymuştu ve nefeslerimizi düzenlememiz zaman alacağa benziyordu.
''serçem'' dediğim nefes almasa bayıldığını düşünebilirdim.
''hımm'' dediğinde yıllarca bu sesi ne kadar özlediğimi anladım ve saçlarına bir öpücük kondurdum.
''bana yemin etmeni istiyorum serçem'' dediğimde başını kaldırıp çenesini göğsüme koydu gözlerini o kadar net görebiliyordum ki. doymuş gevşemiş ve mutlu bakıyordu
''bir daha asla gitmeyeceğini söyle bana'' tanrım bu yemine ihtiyacım vardı
''eminim gitmemem için bir şeyler yaparsın'' dedi ukalaca
''tüm rusyayı önüne koysam da seni engelleyemeyeceğimi çok iyi biliyorum kadın bana işkence etmekten vazgeç'' dediğimde gülümsemesi genişledi
''burdayım'' dedi ve kanlı göğsümün altındaki kalbimi öptü
''burdayım'' dedi ve gözlerimi öptü
've burdayım'' dedi ve dudaklarımı öptü
''sence bu kadar çok yerindeyken. ve sen her yerimdeyken nasıl uzaklaşabilirim ki aptal''
''aptal.... ben öylemi'' dediğimde onu hızlıca cevirip altıma aldım hala içindeydim ve hala serttim
''bu sözüne seni pişman edeceğim serçem'' dediğimde çoktan sol göğsünü dişlerimin arasına almıştım ben onun tenine hırlarken vahşice oda benim tenime çığlıklar atıyordu.
tün gece her saniye yılların açtığı boşluğu kapatmak için bir an oldun ayrılmadık ve şimdide o yanımda uyuyorken telefonun sesiyle yavaşça yerimden doğruldum. boxserimi giyip balkona çıktım ve bir sigara yaktım.
lanet olsun bu evde ki son gecemizde olanlar geldi aklıma... hayır alex bu kadar güzel bir anı bozma dedim ve telfonu açtım.
''abi affet rahatsız ediyorum ama sizden ses çıkmayınca ben''
''herşey yolunda zeynel ne oldu söyle''
''abi akai geldi şu geçen ay konuştuğunuz genel ev meselesi anlaşması varmış. ayrıca italyanlar aradı yarın burda olacaklarmış ve meksika kartelleri uyuşturucu sevkiyatı için iki gemine ihtiyacı varmış... ne diyim''
''sen akaiyi misafir et italyanları oyala meksikalılara da bi zahmet sikimi yemelerini söyle bir bok vermem uyuşturucu için ''
''tamam abi''
''adriana söyle erinayı ve anastaisiyı alsın ve buraya gelsin biz bir kaç gün burda kalacağız'' dedim ve tlefonu kapattım. ve akaiyiyi aradım ve ayarlamaları yapması için zeynelle görüşmesini söyledim.
bu kez o serçe ellerimden kurtulamayacaktı ve bu kez işimi şansa bırakmayacaktım.
sigaramı balkon trabzanlarında söndürüp arkamı döndüğümde karşımda çırılçıplak durmuş beni, seyreden kadını buldum.
gün ışığında mükemmel vücudunu gözlerimin önüne sermişti. gülümsedim bu kadın ne zaman bu kadar cüretkar olmuştu ki?
''üşüyeceksin'' dedim dilim damağım kurumuştu ama şükürler olsun ki konuşabiliyordum.
''sen yatakta olmadığın için yıllarca üşüdüm zaten şimdi de üşümek istemiyorum '' dediğinde ona koşarak sarıldım.
''bir kaç saat sonra'' dedim nefes nefese bu kadın nefesimi alıp beni öldürmek için mi bu kadar aç şekilde öpüyordu beni
''bayan Alexsis Koltovskoy olacaksın '' dediğimde tek kelime etmesine izin vermedim ve çıplak bedenine konuklar gelmeden tekrar sahip olmak için onu odamıza götürdüm.
bir kaç saat sonra karım olacaktı ve ben bir kaç saat sonra karıma sahip olacaktım.....