ÖLÜM YILDIZI

By Svpethit

446K 22.9K 1.5K

Zaman ilerliyor. Her dakika, zihnimin kanlı rahminde bir intihar doğuyor. Şeytan gülümsüyor. Ben seyrediyorum... More

Ölüm Yıldızı
1.BÖLÜM: "YÜZLEŞME''
2.BÖLÜM: "SÖNMÜŞ RUH''
3.BÖLÜM: "ZİYARET"
4.BÖLÜM: "EV"
5.BÖLÜM: "AİLE"
6.BÖLÜM: "MİSAFİR"
7.BÖLÜM: "HAZIRLIK"
8.BÖLÜM: "OKUL"
9.BÖLÜM: "BEKLENMEYEN"
10.BÖLÜM: ''TANIŞMA''
11.BÖLÜM: ''NORMAL''
12.BÖLÜM: ''DUYGULAR''
13.BÖLÜM: ''YAĞMUR''
14.BÖLÜM: ''SEVGİLİ''
15.BÖLÜM: ''PARTİ''
16.BÖLÜM: ''ÇOBAN YILDIZI''
17.BÖLÜM: ''KAHVALTI''
18.BÖLÜM: "DÜŞÜNCE"
19.BÖLÜM: ''HASTA''
20.BÖLÜM: ''SARHOŞ''
21.BÖLÜM: ''YENİ OKUL''
22.BÖLÜM: ''YOLCULUK''
23.BÖLÜM: ''DENİZ FENERİ''
24.BÖLÜM: ''KAYIP''
25.BÖLÜM: ''EZİYET''
26.BÖLÜM: ''GEÇMİŞ''
27.BÖLÜM: "BOŞLUK"
28.BÖLÜM: ''SIRLAR''
30.BÖLÜM: ''KORKU''
31.BÖLÜM: ''KAPALI KUTULAR''
32.BÖLÜM: ''KARMAŞA''
33.BÖLÜM: ''CEHENNEM''
34.BÖLÜM: "UMUT"
35.BÖLÜM: "TÜKENİŞ"
36.BÖLÜM: ''SAVRULUŞ''
37.BÖLÜM: ''DİKENLİ TELLER''
38.BÖLÜM: ''SAKLI''
39.BÖLÜM: ''TEKERRÜR''
40.BÖLÜM "MAZİ"
PS
41.BÖLÜM ''ANILAR'' PART:1
42.BÖLÜM "ANILAR" PART 2
43.BÖLÜM: ''ZİHİN YANILSAMASI''

29.BÖLÜM: ''ANLAŞILMAYAN''

7.6K 457 36
By Svpethit

Diğer tüm geceler bir şeylere şikayet edip, huzursuz olmuş olabilirdim ama bu gece huzurlu hissediyordum.

Sessizliğin hakim olduğu on dakikadan sonra, yine Arel konuştu.

''Eve bırakıyorum?''

''Bilmiyorum.'' dedim, sızlanarak. Eve gitmek içimden gelmiyordu. Aklıma gelen fikirle heyecanla Arel'e döndüm.

''Bir şey isteyeceğim.'' dedim, gülerek.

Arel kaşlarını çatıp, dikkatle yüzümü inceledi. Sadece bir şey isteyeceğimi söylemiştim. Neden bu kadar dikkatli bakıyordu?

''Neden bakıyorsun?''

Arel yola odakladığı gözlerini gülerek kısa süreliğine bana çevirdi.

''Gülüyorsun.'' dedi, kaşlarını muzipçe çatarak.

Yüzümde ki yeni fark ettiğim gülümsemeye karşın tekrar tebessüm ettim.

''Sana benim de gülümseyebileceğimi söylemiştim.''

''Bana göstermemiştin.''

Bir cevap vermek istemiştim ama uzun zamandan sonra bu gülümsemeyi gören ilk kişinin kendisi olduğunu nasıl söyleyebileceğimi bilmiyordum.

''Pekala, ne isteyecektin?''

''Sarhoş olmak istiyorum.''

''Hayır.'' dedi, net bir sesle.

''Pekala, bende tek başıma bir bara gidip, tek başıma sarhoş olurum ama biliyorsun ki, düzgün düşünemiyor olacağım. Kim bilir neler olur artık.''

Kaşlarımı yukarı doğru kaldırıp, Arel'in tepkisini bekledim.

''Beni mi tehdit ediyorsun?''

''Sadece söyledim.''

Arel boşta olan eliyle yüzünü sıvalayıp, gözlerini yüzüme dikti.

''Bu tekrar olmayacak ama?''

''Tamam! Bu son olsun.'' dedim ama yalan söylediğim kesinlikle açıktı.

Arel gülerek kafasını sallayıp, arabayı ters yöne sürmeye devam etti.

Yerimde dikleşip, telefonu elimde çevirmeye başladım. Annemi aramalı mıydım? Yokluğumu fark etmezler gibime geliyordu. Aramadan telefonu cebime attım.

Araba çokta büyük olmayan bir barın önünde durduğun da kemerimi çıkarıp, aşağıya indim.

Arel'in kapıda duran adamlara başıyla selam vermesini izledim. Bir şey demeden içeriye girdiğimiz de müzik sesi, biraz da ter kokusu yüzüme çarpmıştı. Yüzümü buruşturmamak için zorlayıp, Arel'i takip ettim.

Bar taburelerinden birine oturduğumda, Arel'e baktım. Bakışlarını etrafta gezdiriyordu. Barın ışıkları yüzüne vururken, istemsizce ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum. Yüzü annesine benziyordu. Etrafıma baktığımda, birçok kızın gözlerinin Arel'in üstünde olduğunu fark etmiştim.

Arel tezgahın arkasında duran adama eliyle işaret verdiğinde adam yanımıza gelmiş ve ardından önümüze cam bir şişe ve iki bardak koymuştu.

İkimizin bardağını da doldurduğunda, tanıdık gelen içki kokusu burnuma dolmuştu. Bu koku, geçmişten birkaç anıyı da beraberinde getirse de umursamamıştım. Ben eskisi gibi değildim. Üstelik artık yanımda Arel vardı. Güvendeydim.

Bir süre sonra şişenin dibini görmüştüm ama Arel sadece üç bardak içmişti. Bütün şişeyi ben mi bitirmiştim? Bardağın dibinde kalan son yudumları da içip, başımı Arel'in omzuna yasladım.

Arel'e baktığımda ''İyi misin?'' dedi, gülerek.

''Yüzüm yanıyor.''

Bir anda gelen gülme isteğiyle bende Arel'e bakıp gülmeye başladım. Hayır, sarhoş değildim. Sadece dudaklarım iki yana kıvrılmak için can çekişiyor ve gülmem için zorluyorlardı sanki.

Tezgahın arkasında duran adama seslenip, tekila istediğimde Arel'in sesli nefes alışverişini duysam da umursamamıştım.

Küçük bardaklar önüme dizilirken, bir tanesini Arel'e verip, kendi bardağımı onunkine çarptım. Çıkan sesle gülümsedim.

***

Elimde ki bira şişesini havaya kaldırıp, tekrar dudaklarımın arasından çıkan garip seslere karşı Arel'in surat ifadesini izleyip, eğlenmeme devam ettim.

Dans pistinin ortasında öylece durmuş, sağa sola garip hareketler yapıyordum. Hayır, kesinlikle bu dans değildi.

Biradan tekrar bir yudum alıp, kollarımı havaya kaldırıp, başımı yana eğip, kalçamı hafifçe hareket ettirip, müziğe ayak uydurmaya çalıştım.

Belimde hissettiğim ellerle irkilsem de kim olduğuna bakamayacak kadar umursamaz hissediyordum kendimi. Gözlerimi kapatıp, tekrar bira şişesinin dibinde kalanları içip, arkama döndüm. Tanımadığım yüzle karşılaşınca geri çekilmek istesem de, elleri belimi sıkıca sarmıştı ve bir türlü bırakmıyordu.

''Bıraksana be, sülük gibi yapıştın!''

Adam beni umursamadan tekrar bana yakınlaştığı anda, itmek için hamle gösterdiğim de, buna gerek kalmadığını anlamam uzun sürmemişti çünkü Arel'in yumruğu görüş alanıma girmişti.

Elimde ki şişeyi yere bırakıp, toplanan kalabalığın arasına girdim.

Yanımda duran kadına yaklaşıp, ''Esmer olana yüz lira koyarım. Sen?'' dediğimde, kadın yüzüme kısa bir an bakmış sonrasında geriye çekilmişti.

Arel sinirle ayağa kalkıp, üzerini silkeledi.

''Ulan seni şurada öldürmemem için bir sebep söyle.''

Yerde yatan adam konuşabilse belki bir sebep söylerdi ama ayağa kalkacak hali yok gibi gözüküyordu.

Arel yanıma gelip kolumdan tuttuğun da, bir şey demeden beni yönlendirmesine izin verdim. Ayaklarım hızlı yürümesinden dolayı birbirine dolanıyordu ama bu onun umurundaymış gibi gözükmüyordu.

Bardan çıktığımız da soğuk hava alev gibi yanan tenime çarptığın da derin bir nefes alıp, rahatlamaya çalıştım.

Arabaya bindiğimiz de Arel hiç konuşmadan arabayı çalıştırdı.

''Ben bir şey yapmadım. O yapıştı ve bende ona sülük dedim.''

''Sülük mü dedin? Gerçekten onu kendinden uzaklaştırmak için iyi bir yöntem.''

Kahkaha atarak, kafamı yana eğip, kahkahama küçük kıkırtılarla devam ettim.

''Yanıyorum.''

O an bu söylediğimin mantıksızlığının farkında değildim.

''Ne?''

''Yüzüm diyorum, yanıyor hala.''

Arel dediğime karşılık kaskatı kesilmiş suratına, bir gülümseme yerleştirip, kafasını iki yana salladı.

Arel arabayı caddeden, taşlı bir yola sürünce, nereye gideceğimizi anlamam uzun sürmemişti. Sahile gidiyorduk.

Arabayı durdurduğunda, aşağıya inip, derin nefesler almaya başladım. Arel yanıma gelip, elimden tuttuğunda yine peşinden onu takip ettim. Deniz kenarına geldiğimiz de iskeleye çıkıp, benimde çıkmam için elini uzattı. İskelenin ucuna doğru ellerim havada koşup, aynı zamanda kahkaha atıyordum. Arel de yanıma geldiğinde, iskelenin en ucuna oturmuştuk ve biraz olsun rahatlamış hissediyordum. Arabanın içi havasızdı ve ben zaten nefes almakta zorlanıyordum.

İkimizde konuşmazken, yine istemsiz bir kahkaha çıktı dudaklarımın arasından. Elimle ağzımı kapatıp, gülmeme devam ederken, Arel'in de sinirli hali gitmiş gibi gözüküyordu.

Arel önüne dönük bir halde, denizin dalgalarının seslerini dinliyordu.

''Arel, neden hala yanımdasın?'' dedim, bir anda.

''Nasıl yani?''

''Bana veda etmiştin.''

''Vedalar önemli değildir, Çoban Yıldızı. Önemli olan hala yanında olup olmamam.''

''Babama benziyorsun. O da böyle dengesiz.'' dedim gülerek. ''Beni hastaneden çıkardı ve şimdi geri göndermek istiyor.''

Arel gözlerini yüzüme dikmiş, ne anlatacağımı merak ediyor gibiydi. Hastane konusunu neden açtığımı bilmiyordum ama konuştuklarım, ağzımdan düşünmeden çıkan şeylerdi.

''Neden orada yattın?''

''Bunu zaten biliyorsun. Nasıl ve nereden öğrendiğini bilmiyorum ama, her şeyin farkındasın.''

''Hikayeni bilmiyorum.''

''Ortada hikaye falan yok. Ben hep böyleydim.'' dedikten sonra işaret parmağımla başıma iki kez vurup gülümsedim. ''Burada ki sesler hiç susmadı. En sonunda dayanamayacak hale geldim. Olmuyordu. Herkes bir şekilde başarırken ben yaşamayı beceremiyordum.''

Arel çenesini dizine yaslamış, beni dinliyordu. Derin bir nefes alıp, ellerimle yüzümü sıvazladım.

''Sonra bir gün yine okuldan dönmüştüm. Her şey planlanmıştı.'' dedim, gülümseyerek. ''Bipolar bozukluk dediler. Sorunum buymuş.''

''Belirtileri neydi?''

''Ani duygu değişimleri. Bir anda uyuşturucu almış birine bile taş çıkartabiliyordum anlayacağın.''

''Ne kadar süre tedavi gördün?''

''Altı ay.''

''Tekrar hastaneye gönderilmeni gerektirecek bir durum yok.'' dedi, bakışlarını tekrar denizin dalgalarına çevirip.

''Neden? Belki de gerçekten tedavi işe yaramadı.''

''Sen iyisin.''

Bunu söylemek o kadar kolaydı ki, bende çok kez kendime iyi olduğumu söylüyordum ama kafamın içinde ki sesler susmuyordu. Onları susturamıyordum. Sadece dışarıya karşı iyiymişim gibi davranıyordum. İlaçların da etkisi büyüktü tabii. Beni uyuşturma konusunda bir numaraydılar.

''Geçmişte neler olduğunu bilmiyorsun, Arel.'' dedim, umutsuzca. ''Asla düzelmeyecek.''

''Ne oldu geçmişte?'' dediğinde, gözleri üzerimden bir saniye olsun ayrılmıyordu.

''Uykum var.'' dedim, gözlerimi kapatarak. Uyku bedenimi anında ele geçirirken, iki el belime sımsıkı dolanmıştı. Altımda hissettiğim zemin yok olunca, iyice Arel'in kollarının arasına sığınıp, bu duygunun tadını çıkarmaya baktım. Bu duygu tam olarak neydi bilmiyordum ama, birinin kollarının arasında olmak, sanki hiç kimse bana zarar veremeyecekmiş gibiydi. Sanki dünya yıkılsa, bana zarar gelmeyecek gibiydi.

Arabanın koltuğuna yavaşça bırakıldığımda hala uyumamıştım ama gözlerim kapalıydı. Uykum vardı ama uyuyamıyordum.

Diğer tarafımda ki kapının açılıp kapanma sesiyle, Arel'in de arabaya bindiğini fark etmiştim. Yine de sesimi çıkarmadan gözlerimi kapalı tutmaya devam ettim. Arel'in telefonu çaldığında, bir süre bekleyip, açmasını bekledim. Uzun bir nefes verdiğini duyduğum da, konuşmak istemediği biri olduğunu anlamam uzun sürmedi.

''Ne var?''

Ne kadar güzel bir telefon açma şekli.

''Eftelya var yanımda.'' dedi, arabayı çalıştırırken. Telefonun ucunda ki kişinin sesi bana gelmiyordu ama kim olduğunu merak etmiştim.

''Mine!''

Arel bağırarak, arabayı tekrar durdurdu.

''Sana kaç kere sevgili olmadığımızı söylemem gerek?''

Sevgili değiller miydi?

''Saçmalama! Onu karıştırma.''

Şu an benim hakkımda konuşuyor olma olasılığı kaçtı?

''Seni ilgilendirmez. Sadece bu işe burnunu sokma.''

Sessizlikten anlayacağım kadarıyla, telefonu kapatmıştı. En sonunda daha fazla dayanamayarak, uykunun kollarına bıraktım kendimi.

***

''Eftelya.''

Kulağıma fısıltıyla ulaşan sesle gözlerimi açmak istesem de, açamayacak kadar yorgun hissediyordum kendimi.

''Okula gidecek misin?'' dedi, yine aynı ses.

Mırıltıyla karşılık verip, kafamı iki yana salladım.

Yattığım yumuşak yerin sağ tarafında bir ağırlık hissetmemle, gözlerimi hafifçe aralayıp etrafıma bakındım. Konuşmak için ağzımı açacaktım ki dudaklarım susuzluktan kurumuştu ve konuşmak zorlaşıyordu. Arel yüzüme baktıktan sonra anlamış olacak ki, yanı başında ki bardağı bana uzattı. Bardakta ki suyu içip, tekrar bardağı Arel'e uzattım. Etrafıma bakındığım da yine Arel'in evinde olduğunu anlamam uzun sürmedi.

Üzerimdekilere bakıp, kaşlarımı çattım.

''Kıyafetlerim nerede?''

''Banyoda.''

''Üzerimi sen mi değiştirdin?''

Üzerimde siyah bol gelen bir tişört ve siyah bir şort vardı. Tişörtün kolları açık olduğundan bileğimde ki iz gözüküyordu. Arel fark etmeden, kolumu bacağımın altına koydum.

Arel omuzlarını silkip, kendini yatağa bıraktığında kaşlarımı çatarak ona baktım.

''Üzerimi değiştirmene gerek yoktu.''

''Kıyafetlerin kusmuk içindeydi.''

''Kustum mu?''

Arel'in önünde mi kusmuştum?

''Eve geldikten sonra, dolabın içinde ne var ne yok yedin.'' dedi, gülerek. ''Miden kaldırmadı tabii.''

''Özür dilerim.'' dedim, kafamı aşağıya doğru eğerek.

Aklıma gelen şeyle, gözlerimi kocaman açarak Arel'e döndüm tekrar.

''Başka bir şey yaptım mı?''

Düne dair hatırladığım şeyler parça parçaydı ve başımın ağrısından da düşünecek halde değildim.

''Bir sürü şey saçmaladın işte. Hatırlamıyorum pek fazla.''

''Başka bir şey söylemedim yani. Hepsi saçmalıktan ibaretti?''

Arel onaylarcasına mırıltıyla karşılık verip, yastığına sarılıp, gözlerini kapattı. Bir süre durup, onu izlemekten alıkoyamadım kendimi. Sakalları çok olmasa da biraz çıkmıştı ve uzun kirpikleri yine birbirine karışmıştı.

''Artık soruların bittiyse uyuyalım mı?''

Göz altlarına baktığımda kaç gündür uykusuz olduğunu düşündüm. Uzun süredir uyumuyor gibiydi.

Beraber uyuma kısmına çok takılmadan, yatağa kendimi bırakıp, ona döndüm. Sarıldığı yastığı bırakıp, bana doğru uzandığında ne yaptığını anlamaya çalışırcasına kaşlarım çatıldı. Eliyle kolumu sarıp, kendine yaklaştırdığında, ''Hava soğuk.'' dedi, tek nefeste.

Sabahları sesi pürüzlü ve biraz da kalın çıkıyordu ama bu bile yakışıyordu ona.

''Arel.'' dedim, sessizce.

Neden fısıltıyla konuştuğumu bilmiyordum ama etraf fazla sessiz ve huzurluydu. Bunu bozmak istemiyordum.

Arel yine mırıltıyla karşılık verdiğinde, gülümseyip, tekrar başımı yastığa koydum. Arel gözlerini açtığında, gözlerim yine kirpiklerine kaymıştı.

Şu anda ne yaptığım hakkında bir fikrim yoktu ama bir anda bedenime yayılan ateş, bana hiçte yardım etmiyordu. Parmak uçlarıma kadar yanıyordum sanki.

Arel'in bakışları yüzümde sabitlenmişti ve ikimiz de başka hiçbir yere bakmıyorduk. Gözlerimi kapattığım da sıcak nefesini yüzümde hissedebiliyordum.

''Bu o kadar güzel ki.'' dedim, fısıltıyla.

''Ne bu kadar güzel?''

Arel de benim gibi sessizliği bozmamak istiyordu anlaşılan. Sanki sadece ikimizin olduğu cam bir fanusun içindeydik. Tek bir seste kırılacak ve dış dünyayla bağlantımızı kesen tek parça cam kırılacak gibiydi. Bunu ikimiz de istemiyor gibiydik.

''Bu duygu,'' dedim. ''Yanında birinin olduğunu bilmek.''

Continue Reading

You'll Also Like

1M 62.7K 40
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...
730K 49.3K 32
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
554K 24.6K 16
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
116K 8.4K 87
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...