ÖLÜM YILDIZI

By Svpethit

446K 22.9K 1.5K

Zaman ilerliyor. Her dakika, zihnimin kanlı rahminde bir intihar doğuyor. Şeytan gülümsüyor. Ben seyrediyorum... More

Ölüm Yıldızı
1.BÖLÜM: "YÜZLEŞME''
2.BÖLÜM: "SÖNMÜŞ RUH''
3.BÖLÜM: "ZİYARET"
4.BÖLÜM: "EV"
5.BÖLÜM: "AİLE"
6.BÖLÜM: "MİSAFİR"
7.BÖLÜM: "HAZIRLIK"
8.BÖLÜM: "OKUL"
9.BÖLÜM: "BEKLENMEYEN"
10.BÖLÜM: ''TANIŞMA''
11.BÖLÜM: ''NORMAL''
12.BÖLÜM: ''DUYGULAR''
13.BÖLÜM: ''YAĞMUR''
14.BÖLÜM: ''SEVGİLİ''
15.BÖLÜM: ''PARTİ''
16.BÖLÜM: ''ÇOBAN YILDIZI''
17.BÖLÜM: ''KAHVALTI''
18.BÖLÜM: "DÜŞÜNCE"
19.BÖLÜM: ''HASTA''
21.BÖLÜM: ''YENİ OKUL''
22.BÖLÜM: ''YOLCULUK''
23.BÖLÜM: ''DENİZ FENERİ''
24.BÖLÜM: ''KAYIP''
25.BÖLÜM: ''EZİYET''
26.BÖLÜM: ''GEÇMİŞ''
27.BÖLÜM: "BOŞLUK"
28.BÖLÜM: ''SIRLAR''
29.BÖLÜM: ''ANLAŞILMAYAN''
30.BÖLÜM: ''KORKU''
31.BÖLÜM: ''KAPALI KUTULAR''
32.BÖLÜM: ''KARMAŞA''
33.BÖLÜM: ''CEHENNEM''
34.BÖLÜM: "UMUT"
35.BÖLÜM: "TÜKENİŞ"
36.BÖLÜM: ''SAVRULUŞ''
37.BÖLÜM: ''DİKENLİ TELLER''
38.BÖLÜM: ''SAKLI''
39.BÖLÜM: ''TEKERRÜR''
40.BÖLÜM "MAZİ"
PS
41.BÖLÜM ''ANILAR'' PART:1
42.BÖLÜM "ANILAR" PART 2
43.BÖLÜM: ''ZİHİN YANILSAMASI''

20.BÖLÜM: ''SARHOŞ''

11K 575 69
By Svpethit

Söndürün ışıkları,

Bir gelecek daha gömüldü karanlığa.

Kazın toprağı, bir ruh daha kapadı gözlerini umuda.

Kayan bir yıldız dudaklarımda kelimeler.

Çığlık çığlığa nefeslerim, kimse duymuyor,

Korkar bir kız çocuğu gözlerimde, görmüyorlar.

Gece ve gündüz akıyordu akrep ve yelkovana.

Günlerdir her şey aynıydı.

Hissetmiyordum.

Aldığım ilaçlar, beni yaşayan bir ölüye çeviriyordu.

Öylece ilerliyordum, akrep ve yelkovanın döktüğü zamanda.

''Eftelya!''

Arel'in sesini duyar duymaz adımlarımı daha da hızlandırdım. Son görüşmemizden sonra iki hafta geçmişti ve o iki hafta boyunca ondan uzak durmaya çalışmıştım. Bir an, tek bir an her şeyin yeniden başlayacağını düşünmüştüm. Ama ne ben değişecektim ne de geçmişin izleri silinecekti. Ben insanlardan uzak durmalıydım. Çevremde kimseyi tutmalıydım. Kendi zihnimdeki yangından sıçrayan ateşin kimseye değmemesi gerekiyordu. Buna Kıvançta dahildi ama bu vakitten sonra onu bırakırsam, çok daha kötü olurdu. Fakat hayatıma yeni giren kişiler için uzak tutma kuralı hala geçerliydi.

Arel kolumdan tutup beni kendine çevirdi. Kolumu sinirle kendime çektim.

''Hayırdır ya?''

''Neden durmuyorsun?''

''Neden durayım?''

''Sana sesleniyorum çünkü?''

''Aferin sana.'' dedikten sonra tekrar arkamı dönerek merdivenleri çıkmaya başladım.

Arel yine arkamdan geliyordu. Sınıfa varmak üzereyken Eylül kapıda gözükmüştü. Aniden durup arkama baktım. Arel hala arkamdaydı. Tekrar yanına giderek ''Ne oldu?'' dedim.

''Menekşe seni görmek istiyormuş.'' dedi.

Kaşlarımı çatarak ''Neden?'' dedim

''Bilmem. Sevdi seni sanırım.''

''Gelirim, tamam.''

''Tamam.''

''Başka söyleyeceğin bir şey yok mu?''

''Hayır.''

''Tamam.'' dedim ve sınıfa geri döndüm. Eylül kaşları havada beni bekliyordu.

''Arel ne dedi?'' dedi vakit kaybetmeden.

''Hiçbir şey.''

''Anladım, yine bir şey anlatmayacaksın.''

''Anlatılacak bir şey olmadı ki, Eylül.''

Eylül kaşlarını çatarak sınıfa yöneldi. Emir'in yanına oturarak kollarını birbirine bağladı.

''Biliyor musun? Arel ile konuştuğun için kendini yükseklerde zannetme, Eftelya. Onun hala bir sevgilisi var.''

''Eylül fazla abartmadın mı?'' dedikten sonra Emir bana baktı.

''Biz bir kere uyarırız. Olmadı, ikinci kez. Bir daha olmadı, yapabileceğimiz bir şey olmaz. İsteyen istediği ile konuşur.''

Kendi kendime gülerek sırama oturdum. Ben oturur oturmaz Eylül Emir'in yanına oturmuştu. Gözlerimi devirip önüme bir defter çıkarıp, karalamaya başladım. Sakin ol.

Günün geri kalanında Eylül ve Emir ile konuşmamış, derslerde not tutmuştum. Okuldan çıktığımda kapıda Arel'i beklemeye başladım. Beraber Menekşe'nin yanına gidecektik. Hiç keyfim yoktu ama Menekşeyi de geri çevirmek istemiyordum.

''Beklettim mi?''

Arkamı döndüm. ''Hayır.''

''Tamam o zaman. Araba ön tarafta.'' dediğinde kafamı sallayıp bende onun yanında yürümeye başladım. Arabaya binene kadar hiçbir şey konuşmamıştık. Arabaya bindiğimizde de sessizliğimi koruyordum. Hiç konuşmak gelmiyordu içimden. Saatlerce susmak istiyordum.

Kıvancı özlemiştim. Aklıma gelmesiyle beraber gülümsedim. Ceylan Hanımla beraber seanslarımız devam ediyordu ve ara ara Kıvançla görüşüyorduk ama uzun zamandır çok fazla konuşamıyorduk. Sadece kısa sohbetler geçiyordu aramızda. Bu aralar Kıvanç, ben de dahil kimseyle çok fazla konuşmuyordu. Daha fazla içine kapanmıştı ve bu durumda en çok ben korkuyordum, onun için. Yalnız bırakmak istemiyordum ama artık babam seanslarım dışında hastaneye gitmemi istemiyordu.

''Bir şeyin mi var?''

Ellerimle oynamayı bırakıp Arel'e döndüm.

''Hayır.''

''Menekşe seni çok sevmiş.'' dedi gülerek.

''Bende onu sevdim.''

''Melike teyzeye sürekli seni anlatıyor.''

''O kim?''

''Annem ve babam yokken Menekşeye bakmam da çok yardımı dokundu.''

Kafamı sallayıp gülümsedim. Annesinin nerede olduğunu merak ediyordum ama sormak yemiyordu işte. Zaten boşboğaz biriydim. Bu defa aynı hataya düşmeyecektim.

''Beni tanıdığını söylemişti. Nereden tanıyor?'' dedim hastanede söylediğini hatırlatarak.

''Bilmem. Çocuk işte, birine benzetmiştir.''

''Kaç yaşında?''

''Altı.''

''Birine benzetmiş olabilir, haklısın.''

Geçen sefer ki geldiğimiz evin önünde durduğumuzda kemerimi çözüp arabadan indim. Eve doğru ilerlerken Menekşe çoktan verandaya geçmiş bize el sallıyordu.

Bende ona doğru el salladım. Yanında bir kadın daha vardı. Sanırım Arel'in bahsettiği kadındı bu.

Yanlarına gittiğimde karşımda duran kadına hafifçe kafamı sallayıp selam verdim.

''Merhaba.''

''Hoş geldin, kuzum. Geç otur.''

Menekşe gelip boynuma atladığında bende ona sarıldım.

''Hoş geldin, Eftelya abla.''

''Nasılsın bakalım?'' dedim gülerek. Yine Menekşe'nin o gülümsemesi biraz olsun neşemi getirmişti. Annemin işten gelmesine iki saat vardı ve o süreyi burada geçirebilirdim.

''İyiyim.''

Arel de yanımıza geldikten sonra Menekşeyi kucağına alarak sıkı sıkı sardı. Kokusunu içine çekti yine. Menekşeye her sarıldığında bunu yapıyordu.

''Melike teyze, yemek yediniz mi?''

''Yedik yavrum. Siz açsanız hazırlayayım sofrayı?''

''Ben aç değilim. Mehmet abi akşam yemeğe çağırdı. Balık yapacakmış.'' dedi, gülerek. ''Eftelya, sen açsan hazırlayalım bir şeyler?''

Kafamı iki yana salladım. ''Teşekkürler''

Melike teyze kafasını onaylamazca iki yana salladı. ''Rakı da alır şimdi o.''

Arel gülümseyerek kafasını salladı. ''Öyle olacak muhtemelen.''

''Hemen mi gideceksin?''

''İki saat sonra falan gideceğim.''

Menekşe sıkıldığını belli eden bir of çektikten sonra elimi tutarak evin içine soktu beni.

''Sana evi gezdireceğim!''

Gülerek peşinden gittim. Üst kata çıktığımız da sıra sıra odaları anlatıyordu.

''Burası annemle babamın odası.'' dedikten sonra koridorun en ucunda ki odayı gösterdi ve gizli bir şey söylermiş gibi kulağıma fısıldadı.

''Orası da abimin odası. Girmek ister misin?''

Gülerek ''Hayır, gerek yok.'' dedim.

''Ya, hadi gel.'' dedikten sonra kolumdan çekiştirerek Arel'in odasının önüne getirip kapıyı açmaya çalıştı ama başaramadı. Kapı kilitliydi.

''Kilitlemiş.'' dedi. Üzüldüğü belliydi.

Yine de vakit kaybetmeden diğer odalara geçmişti. Kendi odasını gezdirdikten sonra tekrar aşağıya inmiştik. Hepimiz salona oturduğumuz da Melike abla gözlerini üzerime dikmişti.

''Sen kimsin, hanım kızım?''

''Eftelya.'' dedikten sonra gülümsedim.

''Annen baban kim? Nerelisiniz? Ne iş yaparlar?''

Arel araya girdi. ''Sıkıştırdın kızı.''

Melike abla utanarak ''Kusura bakma kızım. Farkında değilim. Anne babası yok yavrularımın. Sahip çıkmaya alışmışım evlatlarıma.'' dedi.

Kafamı sallayıp ''Sorun değil.'' dedim.

''Annem ve babam, ikisi de İzmirli. Annem bir şirkette çalışıyor. Babam avukatlık yapıyor.'' dedim.

Melike abladan ilk başta korksam da geri kalan saatlerde güzel bir sohbet geçmişti aramızda. Neşeli biriydi ve dediği gibi Arel ve Menekşe için fazla korumacı davranıyordu.

Menekşe bizim sohbetimizden sıkılır sanmıştım ama o da tüm konuşma boyunca sıkılmadan arada konuşmaya katılmış hatta bizi çok güldürmüştü.

Saate baktığımda bir saat geçtiğini gördüm. Arel ayağa kalkarak cüzdanını ve telefonunu cebine koydu.

''Ben gidiyorum abla. Menekşe sana emanet. Eftelya seni de bırakayım, yalnız gitme.'' dedi. Kafamı sallayıp montumu giyip, çantamı aldım.

Menekşenin ve Melike ablanın yanağından öptükten sonra arabaya bindim.

Bir süre yolda sessizce ilerlerken, bu sessizliği bozan Arel olmuştu.

''İki haftadır benimle neden hiç konuşmadın?''

Şimdiye kadar bu konudan hiç bahsetmemişti. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Susmayı tercih edip, omuzlarımı silktim. Zaten çok geçmeden evin önüne gelmiştik. Vakit kaybetmeden kemerimi çözüp arabadan indim. Arel'e teşekkür edip indiğimde arkamı döner dönmez donakaldım.

''Baba?''

Babam arabasını park ettiği yerden yavaşça bize doğru geliyordu. Arabanın içindeki Arel'i gördükten sonra kaşları çatıldı. Bakışlarını bana çevirdi.

''Eve git.''

''Baba.''

''Eve git.''

''Neden?''

''Eve git dedim!''

Arel'e döndüğümde kafasını sallayıp, gülümsedi.

Eve doğru yöneldim. Tekrar arkamı döndüğümde babam Arel'in arabasının camına doğru eğilmişti. Çok geçmeden Arel tekrar arabayı çalıştırıp gözden kayboldu. Babam bana doğru gelirken sitenin ortasında dikilmiş bekliyordum.

''Sana eve gitmeni söyledim.''

Önümden geçerek eve doğru ilerlerken bende arkasından ilerledim. Eve girdiğimizde annem de salonda oturuyordu. Çantamı kapının yanına bırakıp koltuğa oturdum.

Babam karşımda ki koltuğa oturduğunda gözlerini gözlerime dikti.

''O çocukla görüşmeyeceksin.''

''Neden?''

''Eftelya, sana görüşmeyeceksin dedim.''

''Baba, Arel iyi biri.''

''Görüşmeyeceksin, Eftelya!''

Bu defa bağırarak söylediğinden yerimde zıplamıştım.

Annem araya girerek ''Sedat, sakin ol.'' dedi.

''Ne sakin ol? Neye sakin olayım? Okuldan kaçmasına mı? Hastaneye gidip o deliyle buluşmasına mı? Yoksa o çocukla görüşmesine mi?''

''O deli değil.'' dedim. Kıvancın deli olmadığını anlamalıydı artık.

''Eftelya, babanım ben senin! Sözümü dinleyeceksin!''

Sinirden deliriyordum. Bana emir verilmesinden nefret ederdim.

''Bak bakalım dinliyor muyum?'' dedikten sonra ayağa kalkıp telefonumu alarak dışarıya çıktım. Babam hala arkamdan bağırıyordu.

''Eftelya! Gel buraya!''

Koşarak siteden çıktım. Durağa kadar koştuktan sonra gelen ilk otobüse bindim.

Bu sahne bana fazla tanıdık geliyordu. Gözlerimi sıkıca kapatıp derin nefesler aldım.

Evden biraz uzaklaştıktan sonra inip Arel'i aradım.

''Neredesin?''

''Mehmet abinin yanında. Ne oldu?''

''Yanına gelmek istiyorum.''

''Neredesin? Gelip alayım.'' dediğinde adresi verip beklemeye başladım. Etrafıma bakınıp oturacak bir yer aradım. Boş bulduğum banklardan birine oturup Arel'i bekledim. Başımı gökyüzüne çevirip derin bir nefes aldım.

Telefonum çaldığında arayan kişiye baktım. Büşra arıyordu. Hemen haber vermişlerdi.

''Efendim?''

''Ne yaptın sen, Eftelya?''

''Hiçbir şey yapmadım.''

''Sana herkes geçmişi unutmaya hazır demiştim. Ama sen ısrarla insanların gözünün önüne seriyorsun.''

Telefonu elimde biraz daha sıktım.

''Kapatıyorum.'' dediğimde Arel çoktan gelmişti.

Arel kaşları çatılmış bir şekilde bana bakıyordu.

Yüz ifademden şu an konuşacak halde olmadığımı anlamış olsa gerek, soru sormamıştı. Arabayı çalıştırdığında, sessizce dışarıyı izlemeye başladım. Küçük bir gecekondunun önünde durduğumuz da arabadan inip etrafıma bakındım. Küçük ve dar sokakları olan ama aynı zamanda şirin bir mahalleye gelmiştik.

Derin nefes alarak Arel'i takip edip içeriye girdim. Eve girdiğimizde bizi karşılayan adam sanki geleceğimi bekliyormuş gibi karşılamıştı beni. Evin arkasında ki küçük bahçeye bir masa kurmuşlardı. Arel bana da bir sandalye getirdikten sonra oturup masaya baktım. O an acıktığımı hissetmiştim. Ortada büyük bir tabakta sürüsüyle hamsi vardı. İki tane kocaman açılmamış şişelerde ise rakılar vardı. Gülümseyerek masaya, ardından Arel'e baktım.

''Yemek yedin mi?'' dediğinde kafamı iki yana salladım.

''Gel hadi.''

Masaya oturduğumda Mehmet abi önüme bir tabak koymuştu. Elimle hamsilerden alıp tabağıma koydum. Ama bir şey eksikti. Arel'in bardağına bakıp ''Bana da bir bardak koyabilir misin?'' dedim.

''İçecek misin?''

Kafamı salladım.

Arel bardağı doldurduğunda, bardağı elime alıp havaya kaldırdım. Arel'in yüzüne bakıp gülümsediğimde, bu halime gülerek bardağını kaldırıp benimkine çarptı.

Bardakta kalanları içtikten sonra tekrar doldurdum kendi bardağımı.

***

''Eftelya.''

Arel durmadan adımı söylüyordu ama benim buna karşı bile gülmek geliyordu içimden.

Mehmet abiye dönüp ''İçirmeyecektik abi!'' dedi.

Mehmet abi bu halime gülerken ben de Arel'in suratına baktıkça gülüyordum.

''Ya ben sarhoş değilim.'' dedim gülerek.

''Hep öyle derler.''

Arel benim aksime sıkıntılı gözüküyordu.

Gözlerimi devirip ''Bak şimdi bak.'' dedim ve ayağa kalktım. Bahçede sağa sola yürümeye başladım.

''Sarhoş insan böyle yürüyebilir mi?'' dedim.

''Evet, yamuk yürüyorsun.''

''Senin gözlerin yamuk.'' dedikten sonra ellerimle yüzümü kapatıp bir süre bekledim. İçimden bir ateş yükseliyormuş gibi hissediyordum.

Bir an dengemi saglayamamıştım ve yere düşmek üzereyken Arel tutmuştu.

''Hoppala!''

Gülerek ellerimi iki yana açtım.

''Ve de cuppala!''

Ben gülerken artık Arel de gülmeye başlamıştı.

''Hadi seni eve bırakalım artık.'' dedi.

''Olmaz. Evden kaçtım ben. Tekrar eve gidersem havam söner.''

''Başlatma havana. Bu durumda nereye götüreceğim seni.''

Omuzlarımı silkip Arel'in göğsüne koydum kafamı.

''Mehmet abi her şey için ellerine kollarına sağlık. Gidelim artık biz.''

Gözlerim benden habersiz kapanırken birinin beni kucağına aldığını hissediyordum. Bu birinin Mehmet abi olacağı yoktu tabii.

Arabanın koltuğunu oturduğumda Arel de arabaya binmişti. Arabanın hareket ettiğini hissettiğim de Arel'e bakacak şekilde yan döndüm.

Aniden aklıma geleni pat diye sordum.

''Annen nerede?''

Bakışlarını yoldan ayırıp, derin nefes alarak kısa süreliğine bana baktı.

''Akıl hastanesinde.'' dedi sanki çok normal bir şeymiş gibi.

''Neden?''

''Delirdi.''

Kaşlarımı çatarak tekrar arkama yaslandım. Ne kadar kolay söylüyordu.

Durduğumuz da yerimde doğrulup etrafa baktım. Arel'in evine gelmiştik. Kemerimi çözüp arabadan indim.

''Neden delirdi?''

''Yürüyebilecek misin?'' dediğinde kafamı salladım. Eve girdiğimiz de Melike abla koltukta uyuyakalmıştı. Sanırım Menekşe de odasındaydı. Üst kata çıktığımız da Arel misafir odası olduğunu bildiğim odanın kapısını açtı. Menekşe sayesinde hangi odanın ne olduğunu biliyordum. Ayaklarımı sürüyerek yatağa ilerleyip, yatağa bıraktım kendimi. Bacaklarımı kendime çekerek gözlerimi kapattım.

Arel bir şey demeden çıkarken ışığı da kapatmıştı.

''Işığı kapatma!''

''Neden?''

''Uyuyamam öyle.'' dediğimde kafasını sallayıp ışığı tekrar açtı. Tam odadan çıkmak üzereyken tekrar durdurdum.

''Arel!''

''Efendim?''

''Baban nasıl öldü?''

Sıkıntıyla iç geçirip kapının pervazına yaslandı.

''Çok soru sordun.''

''Bu son.'' dedim sırıtarak.

''İntihar etti.''

''Ne?''

''İntihar etti.''

''Nasıl?''

''Kendini astı.''

Gözlerimi büyültmüş şaşkınlığımı azaltmaya çalışıyordum.

''Beni iyi dinle! Sen sarhoşsun ve yarın bu söylediklerimi unutmuş olacaksın.''

''Sarhoş değilim.''

Gözlerini devirdi.

''Sarhoşsun, Çoban Yıldızı.'' dediğinde gülümsedim.

''Sarhoşum.'' dediğimde onunda hafiften gülümsediğini görür gibi olmuştum.

''İyi geceler.''

Yorganın altına girerek yorganı tüm bedenime sardım.

''İyi geceler.''

Kapı kapandığında sağa dönerek gözlerimi kapattım. Bir süre bekledikten sonra bu defa sola döndüm. Sırt üstü yatarak yanaklarımı şişirip etrafa bakındım. Bilincim hafiften yerine gelmeye başlamıştı. Yerimden kalkarak misafir odasından dışarıya çıktım.Üst kat uzun bir koridordan ibaretti. Menekşe ve Arel'in odası yan yanaydı. Arel'in odasının önüne gelerek kapıyı çalmadan kapının kulpunu indirmeye çalıştım ama yine kilitliydi. Bu defa kapıyı tıklattım. Açılmayınca tekrar tıklattım. Kapı aniden açılınca yine o sırıtışımı yerleştirdim yüzüme.

''Ne var?''

''Ne yapıyorsun?'' dedim kafamı içeriye bakmak için sağa yatırarak. Aslında odasını merak ediyordum. O da benimle beraber kafasını sola yatırdı.

''Ne saklıyorsun?'' dedim gözlerimi kısarak.

''İçeride ceset var.'' dedi çok gizli bir şey söylermiş gibi.

''Hayatımda hep bir ceset görmek istemişimdir. Hadi gireyim.''

''Göremezsin. Onu yaktım.''

''Olsun. Ona da bakarım.''

Arel gözlerini devirip odasının kapısını kapatıp önümde durdu.

''Neden uyumuyorsun?''

''Uykum gelmiyor.''

''Ama benim uykum var.''

Eylül'ün bana attığı ve ikna edici olan yavru köpek bakışlarından atmaya çalıştım.

''Ne yapıyorsun?''

Arel kaşlarını çatmış yüzüme bakıyordu.

''Hiç. Hadi içki içelim.'' dedim gülerek.

''Başıma keş oldun çıktın. Yürü hadi odana, uyu.''

Gözlerimi devirip yanaklarımı şişirerek odaya gittim. Uyuyamıyordum işte, neden anlamıyordu?

Yatağa yine kendimi atarak, yüzümde ki sırıtışla gözlerimi kapattım.

***

Sabah aşağıdan gelen bağrışmalarla uyanmıştım. Aniden gözlerimi açıp etrafıma bakındım. Ayağa kalkmamla başımın dönüp, gözlerimin kararması bir oldu. Yatağın başlığına tutunup bir süre bekledim. Kapıdan çıktığımda hala bağrışlar devam ediyordu. Aşağıya indiğimde bakışlarım kapıda takılı kalmıştı.

''Baba?''

''Eve gidiyoruz. Hadi!''

Şaşkınlıktan bir süre yerimden kıpırdayamamıştım. Babam tekrar adımı söyleyince kendime gelip bir şey söylemeden yukarıdan telefonumu alıp aşağıya indim. Ağzımdan tek bir kelime çıksa kavga edecektik, biliyordum. Şu an ne kadar sinirli olduğunu da tahmin edebiliyordum. Arele bakmadan dışarıya çıkıp babamı beklemeye başladım. Babam arkamdan gelirken kapının sertçe kapanma sesini duydum.

''Arabaya bin.''

Sesimi çıkarmadan arabaya bindim. Babam arabayı çalıştırdığında arkama yaslanıp bir an önce eve varmayı diledim. Sitenin önünde durduğumuzda babamı beklemeden arabadan inip eve doğru hızlı adımlarla gittim. Zile basıp annemin açmasını bekledim. Kapı açıldığında babam da çoktan gelmişti. Odama çıkmak üzereyken yine o sinirli sesini duydum.

''Salona gel.''

Omuzlarımı düşürerek salona gittim. Babam ve annem aynı koltukta oturmuş beni bekliyorlardı. İdamını bekleyen mahkum gibi karşılarında ki koltuğa oturdum.

''Ne yapmaya çalışıyorsun sen?''

Cevap vermedim.

''Sana o çocukla görüşmeyeceksin demiştim!''

Bağırmasıyla beraber annem araya girdi.

''Tamam, Sedat. Biraz daha sakin konuşmalıyız.''

''Sakin olmazsam ne olacak? Yine mi kendini öldürecek?''

Kendi kendime gülüp kafamı eğdim.

''Eftelya! Kendine gel biraz.''

Bu kısımda babama öyle çok hak veriyordum ki! Benim hayatım buydu. Karanlıktan ibaretti. O hep korktuğum, ne yapacağımı bilemediğim ve içinde kaybolduğum karanlıktan ibaretti. Kendi hayatımı unutup çok başka şeyler hayal edip gerçekleştirmeye çalışmıştım. Kendime gelmeliydim. Yine odamda tek başıma oturup, düşüncelerimle beynimi kana buladığım hayatıma dönmeliydim.

''Haklısın.'' dedikten sonra boğazımı temizledim. ''Bir daha olmaz.''

''Bir daha o çocukla görürsem, okuldan alırım Eftelya.''

Kafamı sallayıp ayağa kalktım.

''Ceylan Hanım'ın yanına gidebilir miyim?'' dedim ama asıl gitmek istediğim Kıvancın yanıydı.

Annem ''Aramamı ister misin?'' deyince kafamı iki yana salladım.

''Ben ararım.''

Annem ararsa Ceylan Hanım'ın yanına gitmek zorunda kalırdım. Babam Kıvançla da görüşmemi istemediği için bahane uydurmuştum. Zaten kiminle görüşmeme izin veriyordu ki?

Odama çıkıp üzerimde ki okul kıyafetlerini çıkartıp banyoya gittim. Kısa bir duş alıp odama geçip üzerimi giyindim. Saçlarım ıslaktı ama kurutmak için uğraşmak istemiyordum. Başıma örgü bir bere geçirdim. Montumu giydikten sonra telefonumu cebime koyup kapıya gittim. Botlarımı giyerken anneme seslendim.

''Ben çıkıyorum.''

Ses gelmeyince dışarıya çıkıp kapıyı kapattım. Durağa gidip otobüsü beklemeye başladım. Otobüs gelince herkes soğukta yürümek istememiş olsa gerek otobüs doluydu. Ayakta gitmek zorunda kalmıştım. Hastaneye geldiğim de koşar adımlarla Kıvancın odasına yöneldim. İçeriye girdiğimde yatağında yatmış halde buldum. Ama uyumuyordu. Çantamı ve montumu sandalyenin üzerine bırakarak bende küçük yatakta yanına yattım. Ben yattıktan sonra bana doğru dönüp gülümsedi.

''Hoş geldin.'' dediğinde bende gülümsedim. Gözlerimi kapatıp derin nefes aldım.

''Sıkıldım.''

''Neyden?''

''Yaşamaktan.''

Kıvanç acıyla gülümsedi. Zaten yapabileceğimiz başka bir şey yoktu. Gözümden istemsizce bir damla yaş döküldü. Kıvanç baş parmağıyla gözümde ki yaşı sildi.

''Ne oldu?''

''Ben,'' dedikten sonra sesim titremeye başlamıştı. ''Tek bir an kendimi mutlu hissettim. Tek bir an başka bir dünyada gibi hissettim.'' dedikten sonra burnumu çektim.

''Sonra her şey eski haline döndü. Kendimi aptal gibi hissettim.''

Kıvanç saçlarımdan öptükten sonra sırt üstü yatarak tavana baktı.

''Hiç bir güzel an sonsuza kadar sürmez,'' dedikten sonra tamamlamam için beni bekledi. ''Ve mutlu son sadece masallar da olur.'' dedim gülümseyerek.

Bu bizim, bir şeyler olumsuz gittiğinde aklımıza getirdiğimiz bir sözdü.

Gözlerimi silerek ''Sen ne yapıyorsun?'' dedim.

''Genelde odamdayım. Arada etkinlik falan yapıyorlar ama pek katılmıyorum.''

Aklıma gelen ani fikirle yataktan fırlayıp Kıvancı da kolundan tutup ayağa kaldırdım. Buraya gelirken görmüştüm, aşağı da herkese küçük piknik tüplerinden verilmişti ve herkes mısır patlatıyordu. Sırasıyla da herkesin istediği filmler izleniyordu.

''Kalk hadi mısır patlatmaya.'' dedim gülerek.

''Sende mi, Eftelya?''

Kıvanç yatağa geri dönmek üzereyken kolundan tutup zorla koridorda çıkardım. Merdivenleri inerken Kıvanç ayaklarını sürüyerek geliyordu.

Aşağıya indiğimiz de Ceylan Hanımın da orada olduğunu gördüm. O da mısır patlatıyordu. Bizim geldiğimizi görenler şaşkınlıkla Kıvanca bakıyordu. Demek durum o kadar vahimdi. Bize de piknik tüpü, yağ ve mısır verildiğinde vakit kaybetmeden tüpü yakıp üzerine tencere koydum. Yağı ve mısırı koyduktan sonra Kıvanca baktım. O da tüpü yakmış yağı döküyordu. Yeteri kadar döktükten sonra hala durmadan dökmeye devam ediyordu. Tencere yağ dolmuştu. Elimle onu durdurup kahkaha attım.

''Yuh!''

''Ben bol yağlı seviyorum.'' dediğinde kusma hareketi yaparak kaşıkla yağın fazlasını aldım. Kendi tencereme bakıp mısırların yavaş yavaş patladığını gördüğümde kapağıyla kapattım. Kıvancın tenceresine baktığım da onun da üstünü kapattığını gördüm.

''Eftelya, hoş geldin.''

Arkamı döndüğüm de Ceylan Hanımı görünce bende gülümsedim.

''Merhaba.''

''Sizde mi mısır patlatıyorsunuz?'' dedi gülerek.

Kafamı aşağı yukarı salladım.

''Beni de zorladılar, her yerim yağ oldu.''

Ben tekrar gülümseyince ''Neyse, az sonra film başlayacak. Acele edin.'' dedi ve tekrar eski yerine döndü. Mısırların patlama sesleri bitince tüpü kapatıp tencerenin kapağını açtım. Ağzıma bir tane atmamla yüzümün düşmesi bir oldu.

''Tuz atmadım.'' dedim Kıvanca bakarak.

Kıvanç sırıtarak kendi mısırların dan yiyordu.

''Benim ki mükemmel olmuş.''

Gözlerimi devirip onun mısırların dan yemeye başladım. Beraber sinema odasına gittiğimiz de boş minderlerden birine oturdum. Yanımda oturan kıza yaklaşarak ''Hangi film?'' dedim.

''Malefiz.'' dedikten sonra önüme döndüm. Daha önce bu filmi izlememiştim. Hala Kıvancın mısırların dan yiyordum. Film başlayınca ayaklarımı öne uzatıp filme odaklandım.

***

''Sonunda malefiz ölecek diye korkmuştum.'' dedim sinema salonundan çıkarken. Filmin konusu o kadar güzeldi ki, tekrar ve tekrar izleyebilirdim.

Gözlerimi ovuşturduktan sonra saate baktım. Bire geliyordu. Kıvanca dönüp ''Artık gideyim ben.'' dedim.

Sıkıntıya kafasını salladı. Ben gidince yine odasına kapanacaktı muhtemelen. Kıvancın odasına çıkıp çantamı ve montumu aldım. Çıkmadan önce tekrar Kıvanca sarılıp hastaneden çıktım. Otobüs ben hastaneden çıkarken durağa yaklaşıyordu. Koşarak yetişebilmiştim. Eve gelirken hava iyice soğumuş ve burnum kıpkırmızı olmuştu. Bu defa anahtarımı yanıma aldığımdan kapıyı kendim açmıştım. Kapıyı kapattığım da salondan sesler geliyordu.

''Bana o çocuğun o okulda olduğunu neden söylemedin?''

''Gerek olmadığını düşündüm, Sedat.''

Bu müdürümüzün sesiydi. Kaşlarımı çatarak dinlemeye devam ettim.

''Her şeyin farkında, bir şeyler planlıyor.''

Çantamı kapının yanına koyarak salona yöneldim.

Continue Reading

You'll Also Like

588K 17.7K 53
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
1M 62.6K 40
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...
5.9M 193K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
94.3K 2.8K 32
Trabzonda geçen bir mahalle kurgusu Sevgi Aktepe ve Asaf Kanıt 28.04.2024 #gençkızedebiyatı 🥇 "Dertlerim çok benim." Dedi kaçamak bakışlarıyla. "Bi...