Kac gun... kaç saat... kac dakika... aklımı kaçırmam için daha ne kadar tutulacağım burda. Peki aklım daha ne kadarını kaldırır ya vucudum kac iğrenç bakışı daha görmezden gelir. Babam sandığım yıllarca nefret ettigim adam meğerse babam değilmiş şimdi buna sevinmeli miyim uzulmeli miyim bilemiyordum çünkü hayatımın en boktan üçüncü gününü yaşıyordum. Alexle konuşalı uc gun olmuştu koskoca üç gun ama ondan ne bir ses nede bi haber gelmişti. Peki ya annem! Annem nerdeydi ne alemdeydi. Aptallik edip alexden kacmasaydim şimdi burda olmayacaktım falan filan. Kndimle hesaplaşmam bitmiyordu bir türlü. Çünkü hata üstüne hata yapiyordum. Annem olacak kadını tanımıyordum. Babaannem meğerse babaannem değilmiş hayatım kocaman ici boş bir balondan ibaretmis. Will denilen adi manyak herseyi bir çırpıda anlatmıştı yada bnim duymamin mümkün olacakları anlatmisti ve eminim ki anlatmadigi yığınla şey vardı ama umurunda değildi. Sadece alex'in gelip bni bu karanlık çukurdan almasını istiyordum.
"Bebeğim acıktın mi" diyen sesin geldiği yöne baktım. Elinde tepsiyle yine aptalca sırıtarak yanima geliyordu.
"Tepsiyi yine kafana fırlatmamı mı istiyorsun" dedim. Beni alip bu Ahırdan bozma yere kapattığında uzerindeki suyu alip içtiğim tepsiyi kafasına fırlatmiş ve iko muhteşem tokat sonucu dudağım patlamışti.
"Sana vurmaktan zevk almasam da cezan yine aynı olur kizim"
"Bana bir daha kızım deme"
"Üvey baban sayılırim senin yada amcan babanın en yakın arkadaşıyim sonuçta" dedi ve tepsiyi masanin üzerine koydu.
"Yani bir zamanlar ki en yakin arkadaşı diyelim biz ona" dedi sırıtarak. Midemi bulandıriyordu. Iyiki de babam değildi bu iğrenç yaratık.
"Ne istiyorsun bnden"
"Senden hımm aslında hiç bir şey seni kaçırmak planima dahil değildi aniden gelişti"
Pislik adi hayvan aşşalık yaratık
"Alex... Onunla aranda ne var"
Sana ne ha sana neeeee
"Neden sana bir şey olmasını umursuyor beni Tehtit ediyor"
"Siktir git"
"Cok ayıp ama insan üvey babasıyla böyle mi konuşur"
İmdat diye haykırmak bağırmak böğürmek istiyorum ama dudağım acıyor.
"Tamam tamam anlaşılan sen konuşma havada değilsin iyi geceler bebeğim"
"Dur sakin ışıkları kapatma" diye bağırdım ama nafile kapatti ışıklari.
Korkma alex gelecek seni alıp gidecek. Gitmeden de will'in cesedine tükürmene izin verecek. Sakin ol ezra. Bunuda atlatacaksin. Uyu ezra alexsi düşün karıştır aklını. Seni nasıl öptüğünu nasıl sarıldığını düşün. Nasıl koktugunu anımsa. Hani şu genzini yakan erkeksi yağmur ormanı kokusunu hisset. Tadını düşün belki bir daha ne o kokuyu nede dudaklarinin tadını alamayacaksin. Iki ucu boklu değnekten farksız konumdasin. Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık durumun özeti. Burdan kurtulsan alex seni zorla annene yada neydi adi Amannn her neyse işte yeni babana verecek yada zorla götürecek. Annene verse de bi bok değişmeyecek kim o kadın tanıyor musun? .Hayır. babaannem dediğin kadın kimmiş neden onca yalan neden duzmece bir hayat neden duzenbazlik niçin sebep ne. Ben kimim hangisinin kizi will usoyan emine yada nazli kocabey hayatım ne zaman bu kadar karmaşık oldu. Ahhh alex hep senin yüzünden. Ne guzel bilmeden etmeden yalan bi hayatı yaşıyordum. Iyiydi bnim hayatım mutluydum. Zorla girdin hayatıma herseyi hallac pamuğu gibi attin. Herseyim tepa taklak oldu. Içime şüphe tohumları ektin. Beni lanet olası her belanin içine attin.senden nefret ediyorum.
"Inan bnde kndimden nefret ediyorum fındık" diyen sesle çığlık atmak üzereyken ağzımin üzerine kapanan uzun parmaklar nefesimi kesmisti.
Alex burda
Ormanı kokusu yine tum o nefret düşüncelerimi silip götürdü. Kndimden nefret ediyorum.
"Şşşttt bnin sessiz ol yoksa ikimizin de ölüm fermanını imzalarsin" dedi ve derin bir nefes aldı. Niye ki.
" şimdi" dedi ve elini dudaklarimdan çekti ama hala arkamdan bana sarılıyordu.nefesi ensemde ormansi kokusu burnumda kolları vucudumdaydi. Ve ben galiba felç geçiriyordum. Bu saatten sonra ne konuşabilirdim nede kıpirdayabilirdim. Nefes dahi alamazdim.
" bağır dedigimde güçlü bir çığlık at " dedi ve bnden uzaklaştı. Ama onu göremiyordum galiba tamamen siyah giyinmişti.
"Şimdi" dediginde
"Yardım edin burda biri var lütfen çıkarın bni burdan imdattttt" diye haykirdim.
Bit kac saniye sonra eski tahta zeminde ayak sesleri geliyordu.
"Ac artık su kapıyı sende patrona haber ver bu surtuk rahat durmuyor" dedi biri. Kulağıma gelen diş Gıcırdatma sesinin kimden geldiğini çok iyi biliyordum. Ve bildiğim bir diğer şeyde birazdan buranin kan gölüne döneceğiydi.
kapı açıldığında içeri giren iki adam için artık hiç bir hayat belirtisi olmayacağı belliydi. karanlık yüzünden hiç bir şey göremesem de kırılan kemik sesleri adamların acı bağırışları kulaklarıma geldikçe geriliyordum. istemsizce bağlı olan ayaklarımı kendimi çekme iç güdüsüyle hareket ettiğimde ayaklarımın ve ellerimin artık bağlı olmadığını anlamıştım. ataktan inip sürünebildiğim kadar sürünüp odanın bir köşesine sindim. korku derseniz hayır korkmuyordum alex burdaydı o burdaysa başka hiç kimseden korkmama gerek yoktu. yüz kişiden korkacağımdan daha çok korkuyordum alexden. gözlerime dolan ışık bir an görüş alanımı kısıtlasa da hemen alıştırdım kendimi aydınlığa. ve keşke burdan çıkana kadar karanlıkta kalsaydım dedim kendime. iki tane goril gibi adam şu anda alexsin ayaklarının dibinde yatıyordu. ve alex ayakta bana bakarken elindeki bıçaktan yerdeki kan birikintisine damlayan kan ve kokusu boş midemi bile ağzıma kadar getirmişti. oracığa midemde ne kadar safran varsa hepsini kustum. benim katilim olan adam iki kişinin de katiliydi artık. ve daha bilmediğim kaç tane daha adamın katiliydi yada olacaktı.
''bakma öyle aptal aptal yürü'' dedi ve kolumu tutup beni ayağa kaldırdı.
''atla pencereden aşşıdaki benim adamım seni alıp götürecek''
''sensiz olmaz'' dedim ve kolumdaki kanlı elini tuttum. çok kısa bir an gülümsediğini gördüm ama gözlerim ispirto mavisi gözlerine takılı kaldı ve bana öyle güzel baktı ki kelimler yetmez anlatmaya ağzını açacak gibi olduysa da ne söylemek istiyorsa rafa kaldırdı. bir kaç uzun upuzun saniye boyunca ispirto mavisi gözlerinde kaybolmama izin verdi. veeee
''melodrama zamanımız yok at hemen'' dedi dişlerini göstererek. beni kaçırdığında. ben bir kurdum sende pençelerimdeki avsın demişti. ama şimdi ben o pencelerden sıyrılıyordum ama eminim ki arkasında çok fazla avlanmış insan bırakacaktı.
pencereden sarktığımda yüksekliği göremiyordum onu arkamda bırakıp gitmek istemiyordum.
''alex gidemem sensiz'' dediğimde belimdeki elini kuvvetlendirdi ve zeynel diye bağırdı ve beni ittirdi. zeynel artık kimse yere düşmeden beni yakaladı. şanslı günümde miydim neydim bilmem ama şansımın içine tükürdüğüm bir gerçekti. en olmayacak adama aşık olmuş türlü türlü belalara girmiş yalan bir hayat yaşamış daha on sekiz yaşında bir lise öğrencisiydim ben ya. bunca tehlikeli olaylara karışmamam gerekirdi. sinemaya gitmeli evden kaçarak okul partilerine katılmalı su yeşili sarı pembe turuncu kıyafetler satın alıp ergenliğimi hakkıyla geçirmeliydim ama yok nerde bela ben orda. karanlıkta kimin kucağında olduğumu göremesem de yere indirip bileğimden tutan ve beni koşarak arabaya bindiren adamı sonunda görebilmiştim. arabayı çalıştırdığı sırada elini tuttum.
,
''alex o olmadan gitmem'' dedim yanımdaki adam öyle bir baktı ki elini tutan elime korkuyla hem elimi hem gözümü çektim ondan. kendi korkutucu olduğu yetmiyor muş gibi etrafındaki adamların hepsi de korkunçtu alex'in.
''merak etme gelecek yalnız değil'' değip arabayı çalıştırdığında kulağıma gelen yoğun silah sesleriyle araba yürümüştü ama ben hala o odada hapis kalmıştım kalbim ruhum ordaydı burda olansa sadece içi boş bir bedendi ve elimden gelen tek şeyse dua etmekti...