ÖLÜM YILDIZI

By Svpethit

446K 22.9K 1.5K

Zaman ilerliyor. Her dakika, zihnimin kanlı rahminde bir intihar doğuyor. Şeytan gülümsüyor. Ben seyrediyorum... More

Ölüm Yıldızı
1.BÖLÜM: "YÜZLEŞME''
2.BÖLÜM: "SÖNMÜŞ RUH''
3.BÖLÜM: "ZİYARET"
4.BÖLÜM: "EV"
5.BÖLÜM: "AİLE"
6.BÖLÜM: "MİSAFİR"
7.BÖLÜM: "HAZIRLIK"
8.BÖLÜM: "OKUL"
9.BÖLÜM: "BEKLENMEYEN"
10.BÖLÜM: ''TANIŞMA''
11.BÖLÜM: ''NORMAL''
12.BÖLÜM: ''DUYGULAR''
13.BÖLÜM: ''YAĞMUR''
14.BÖLÜM: ''SEVGİLİ''
15.BÖLÜM: ''PARTİ''
16.BÖLÜM: ''ÇOBAN YILDIZI''
18.BÖLÜM: "DÜŞÜNCE"
19.BÖLÜM: ''HASTA''
20.BÖLÜM: ''SARHOŞ''
21.BÖLÜM: ''YENİ OKUL''
22.BÖLÜM: ''YOLCULUK''
23.BÖLÜM: ''DENİZ FENERİ''
24.BÖLÜM: ''KAYIP''
25.BÖLÜM: ''EZİYET''
26.BÖLÜM: ''GEÇMİŞ''
27.BÖLÜM: "BOŞLUK"
28.BÖLÜM: ''SIRLAR''
29.BÖLÜM: ''ANLAŞILMAYAN''
30.BÖLÜM: ''KORKU''
31.BÖLÜM: ''KAPALI KUTULAR''
32.BÖLÜM: ''KARMAŞA''
33.BÖLÜM: ''CEHENNEM''
34.BÖLÜM: "UMUT"
35.BÖLÜM: "TÜKENİŞ"
36.BÖLÜM: ''SAVRULUŞ''
37.BÖLÜM: ''DİKENLİ TELLER''
38.BÖLÜM: ''SAKLI''
39.BÖLÜM: ''TEKERRÜR''
40.BÖLÜM "MAZİ"
PS
41.BÖLÜM ''ANILAR'' PART:1
42.BÖLÜM "ANILAR" PART 2
43.BÖLÜM: ''ZİHİN YANILSAMASI''

17.BÖLÜM: ''KAHVALTI''

9.2K 584 16
By Svpethit

''Ve yine Çoban Yıldızı farkını gösterdi.''

Arkamı dönerek Arel'e bakıp gözlerimi devirdim.

''Yine mi sen?''

Gülerek ''Neden etek giydin?'' dedi.

''Unutmuşum.''

''Anlaşıldı. Alacağın ceza için şimdiden üzüldüm.'' dedi üzülmüş gibi yaparak.

''Neden?''

''Müdür etek giyenlere tuvalet temizletiyor.'' dedi, gülerek. Cidden mi? Faruk amca öyle bir şey yapmazdı.

''Saçmalama.'' dedim tekrar okulun bahçesine bakarak.

''En iyisi hiç girme okula.''

''Tabii ya sonrada babamla,'' dedikten sonra gözlerimi kısarak ''Sana neyi anlatıyorsam.'' dedim.

''Sen bilirsin.''

Bir süre karar veremedim. Okula gitmeyi her ne kadar istemesem de Arel'le gitmenin de pek iyi bir fikir olduğunu sanmıyordum. Yine de içimden nedensizce gitmek geliyordu. Eve gidersem sıkılacağımı bildiğimden en sonunda hafifçe başımı salladım. Yüzünde ki zafer gülümsemesiyle arabasına doğru gitti. Bende onu takip ettim.

Arabasına bindiğimiz de kendimi rahat hissetmiyordum. Yine de sesimi çıkarmadan cama döndüm. Benim okula gitmemek için saçma da olsa bir nedenim vardı ama Arel neden gitmiyordu? Sırf benim için mi girmemişti okula? Bunların hepsi bana çok saçma geliyordu. Benim için bir şeyler yapması gereksizdi.

Yarım saat kadar süren yolculuktan sonra arabayı bir büfenin önünde durdurdu. Arabadan indiğim de yine bir şey demeden onu takip ettim. Büfenin içinden geçip deniz kenarına indiğimiz de Arel önden yürüdüğü için arkasını dönerek beni bekledi bir süre. Ona yetiştiğimde kumlara basmak zorunda olduğumuz için vakit kaybetmeden ayakkabılarımı ve çoraplarımı çıkarttım. Kısa çoraplarımdan giydiğim için sevinmiştim.

Kumda çıplak ayak yürümeyi sevdiğimden gülümseyerek kuma doğru hızlı adımlarla gittim. Arel de yanıma gelip bana garip bakışlar attı.

''Ne bu heyecan?'' dedi.

''Kumda yürümeyi seviyorum.''

''Ne yani seni güldürebilmek için ihtiyacım olan kum muydu?''

''Beni güldürmek için uğraşmana gerek yok.''

Bir süre yüzüme bakıp tekrar önüne döndü. Biraz yürüdükten sonra küçük bir ev ve evin önünde gözleme yapan bir yere geldik. Arel, gözleme hamurunu açan teyzenin yanına giderek elini öptü.

''Babaanne.'' dedikten sonra sarıldılar.

''Hoş geldin yavrum. Ne zamandır uğramıyorsun.''

''Okuldan vakit kalmıyor babaanne.''

''Aferin oğlum. Oku oğlum oku. Babanda böyle olmasını isterdi. Burada olsaydı çok sevinirdi.'' dedikten sonra baş örtüsünün ucuyla gözünü sildi.

Arel kısa bir süreliğine bana baktıktan sonra tekrar babaannesine döndü.

''Kahvaltı etmeye geldik.'' dedi.

''Tamam oğlum. Siz geçin bahçeye oturun. Söylerim ben şimdi Mustafa'ya.''

Bir köşede durduğumdan babaannesi beni fark etmemiş olsa gerek sonradan bana dönerek '' Kim bu güzel kızımız?'' dedi.

Gülümseyip bende Arel'in yanına gidip teyzenin elini öptüm.

''Merhaba.''

''Eftelya. Arkadaşım.'' dedikten sonra elini belime koyarak evin arka bahçesine doğru yönlendirdi.

''Biz bahçedeyiz babaanne. Kolay gelsin.''

Evin arka bahçesine geçtiğimiz de bir çok masa ve insan vardı. Arel bakışlarımdan anlamış olsa gerek, açıklama yaptı.

''Burayı babaannem ve kuzenim işletiyor.'' dedi.

Bahçeleri gerçekten büyüktü. Bir köşesinde oyun parkı ve kümes vardı. Masaların çoğu zeytin ağaçlarının altına kurulmuştu. Bir kaç tane de çardak vardı. Kahvaltıları gerçekten güzel olmalı ki bunca insan buraya doluşmuştu.

Arel masaya oturmak yerine boş çardaklardan birine geçmeyi tercih etti. Bende onu takip ettim. Biz masaya oturduktan sonra yanımıza Arel'in yaşlarında bir erkek gelmişti.

''Kuzen!''

Arel gülümseyerek gelen kişiye baktı. Birbirlerine sarıldıktan sonra tekrar gelen kişi konuştu.

''Ne zamandır uğramıyorsun? Nasılsın?''

''İyiyim, Mustafa. Sizi sormalı.''

''İyiyiz bizde iş güç.'' dedikten sonra bana döndü.

''Sevgilin mi?'' dedi aniden. Bu kadar rahat konuşması beni şaşırtmıştı.

Arel'in dalga geçeceğini düşünmüştüm ama onun yerine yüzü ciddi bir hal almıştı.

''Sevgilim değil. Eftelya.'' dedikten sonra eline masadaki tuzluklardan birini alıp oynamaya başladı.

Kuzeni bir süre yüzüme baktıktan sonra elini uzatıp ''Merhaba.'' dedi. Bende elimi uzatıp selam verdim.

''Neyse, ben size güzel bir kahvaltı hazırlatayım.'' dedikten sonra Arel hafifçe başını salladı.

İlk geldiğimiz de babaannesinin babasından o şekilde bahsetmesi beni meraklandırmıştı. İçimde ki merakı geride tutamayarak Arel'e döndüm.

''Babaannen babandan neden öyle bahsetti?''

Elinde döndürüp durduğu tuzluğu yerine koyarak kirpiklerinin altından bana baktı. Derin bir nefes alarak ''Öldü.'' dedi.

Bu kadar ani söylemesiyle dudaklarım şaşkınlıkla aralandı.

''Nasıl?''

Ağzını açmışken kuzeni elinde büyük bir tepsiyle yanımıza geldi. Masaya küçük tabaklarda kahvaltılık malzemeleri ve ekmeği koyduktan sonra yanında ki kız getirdiği yumurtaları tabağımıza koyup ''Afiyet olsun.'' dedi ve gülümsedi. Gözleme ve pişileri masaya koyduktan sonra gitmişlerdi.

Çaylarımızı da getirdiklerinde hala Arel'in cevabını bekliyordum. Söylemesi için gözlerinin içine bakarken o umursamayıp ''Ye hadi.'' demişti.

Israr etmemiştim. İnsanların acısını deşmezdim, anlatmadıkları sürece.

***

Midem başka hiç bir şey almayacağından arkama yaslandım. Doyduğumu iliklerime kadar hissediyordum resmen. Burayı çok sevmiştim. Arkama yaslandığımda göbeğimin hafifçe çıktığını gördüm. Küçük bir topu andıran ilginç bir şekle benzemişti. Zayıf olduğumdan çok yediğim zamanlar böyle garip bir şekilde şişiyordu. İşaret parmağımla hafifçe karnıma dokunup bastırdım.

''O göbeğinin o şekilde inmesi imkansız. Fazla bastırma o yüzden.''

Eski Arel geri gelmişti anlaşılan.

Kaşlarımı çatarak ''Ne göbeği? Göbeğim yok benim.'' dedim.

''O da futbol topu zaten.'' dedi karnımı göstererek. Kaşlarımı çatarak karnıma baktım. Geldiğimiz de çıkardığım montumu giyerek önünü kapattım. Bir bakıma göbeğimi kapatmıştım.

''Senle uğraşmayacağım.'' dedim bakışlarımı başka yöne çevirirken.

Gözlerim kahvaltı yapan insanlardan oyun alanının yanındaki kümese kaydı. Dudağım hafifçe sağa kıvrıldı. Tereddütle Arel'e baktım.

''Tavukları sevmeye gidebilir miyiz?''

Kesin dalga geçecekti ama şu an en son takılacağım şey o olurdu.

Arelde baktığım yere bakıp gülümsedi. Kendi montunu üzerine giyip kümese doğru yürüdü. Bende onu takip ettim.

Kümesin yanına geldiğimizde Arel kapısını açtı. Tavuklar kapı açılır açılmaz bir o yana bir bu yana koşmaya başladı. Çıkmalarına izin vermeden kollarının arasına bir tane tavuğu alıp kümesin kapısını kapattı. Elinde ki tavuğun kafasını okşayıp gülümsedi.

''Bu benim en sevdiğim.'' dedi. Onun da bakışları her an benim dalga geçmemi bekler gibiydi.

''Onu nasıl tanıdın?''

Kümeste bir çok tavuk vardı. Hepsi de aynı gibi gözüküyordu. Ya benimle dalga geçiyordu ya da gerçekten bir tavuğu vardı.

Elindeki tavuğun kanadını gösterdi. Mavi boya vardı üzerinde.

''Boyadım.'' dedi gülerek.

''Diğerlerinden farkı ne? Cidden tavuğun mu var?'' dedim kaşlarımı kaldırarak.

''Vardı. Yani çocukken beslediğim bir tavuk vardı. Ona tıpkı evcil hayvanıma bakar gibi bakardım. Yürüyüşe bile çıkarırdım. Yine bir gün yürüyüşe çıkarttığım da araba çarpmıştı. Bu onun yavrusu. Büyüdü baya. Ondan bana kalan bu var.'' dedi ciddiyetini bozmayarak. Gerçekten tavuğunu anlatıyordu.

''Adı var mıydı?'' dediğimde surat ifadesi değişti ve kendi kendine gülmeye başladı.

''Vardı.'' dedi kahkahasını azaltırken.

Bende hafifçe tebessüm ettim.

''Neydi?''

''Portakal.''

''Çok düşündün mü bunu bulabilmek için?'' Onun göbeğimle dalga geçerken yaptığı gibi alaycı bir gülüş yerleştirdim yüzüme.

''Hayır. Babam onu bana ilk getirdiğinde çok şişmandı. Tam anlamıyla yuvarlak bir tavuktu. Rengi de turuncu olunca aklıma ilk gelen şeyin ismini koydum.'' dedi ve omuz silkti.

Tavuğu tekrar kümese koyup üzerini silkeledi. Ellerini montunun cebine koyarak ''Gidelim mi?'' dedi.

''Çantamı almadım.'' dedim az önce oturduğumuz çardağa giderken.

    Bahçeden çıktığımızda yine babaannesinin yanına gidip vedalaşmıştı. Bense bir köşede onu beklemiştim. Geri geldiğinde ikimizde konuşmadan arabaya binip, sessizliğe bürünmüştük. Bir anda neden böyle olduğunu anlamamıştım. Bomboş yolda ilerlerken bir de sessizlik kara bulut gibi üzerimizdeydi.

Koltuğumda dikleşip arabayı izledim, çaktırmadan. Öyle normal bir arabaya benzemiyordu. Pahalı bir görüntüsü vardı. Anlamadığım kısım, Arel'in neden devlet okulunda olduğuydu. Eylül'ün söylediğine göre partiyi yaptığı mekan onlara aitti. Arabası da normal bir bireyin arabasına benzemiyordu. Ama o devlet okulundaydı.

Yine de merakımı geri planda tutarak nedenini sormamayı tercih ettim.

Hiç konuşmadan geçen yolculuğun ardından okula gelmiştik. Neden okula getirdiğini soran bakışlarla Arel'e baktım.

''İnmeyecek misin?'' dedi.

''Okuldan kaçıp tekrar okula mı gireceğiz yani?''

Gülerek "Aslında bugün etek giyen bir çok kız gördüm. Sadece sen değilsin. Okula girebilirsin yani." dedi.

Gözlerim büyüdü ve kaşlarım yine havaya kalktı.

Bu kadar rahatlık da fazlaydı.

"Yalan söyledin." dedim.

"Ama kahvaltı etmiş olduk." dedikten sonra anahtarı çıkarıp arabadan indi. Arabanın içine doğru eğilerek ''Geliyor musun, kilitleyeyim mi?'' dedi.

Sinirle arabadan çıkıp kapıya yöneldim.

Arel'i beklemeden okula girip sınıfa yöneldim. Teşekkür bile etmemiştim ama artık yapabileceğim bir şey yoktu.

Continue Reading

You'll Also Like

95.2K 2.8K 32
Trabzonda geçen bir mahalle kurgusu Sevgi Aktepe ve Asaf Kanıt 28.04.2024 #gençkızedebiyatı 🥇 "Dertlerim çok benim." Dedi kaçamak bakışlarıyla. "Bi...
596K 18.1K 54
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
1M 13.9K 35
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
799K 52.2K 46
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...