BABA OLMAK +18

Autorstwa jeyinep

647K 33.8K 4.8K

Bartu Ekin genç yaşta mesleğinde başarılı bir başkomiserdir. Bir gece, arkadaşlarıyla gelenek hâline getirdik... Więcej

Bölüm 1: Karşılaşma
Bölüm 2: Gerçekler
Bölüm 3: Teşekkür
Bölüm 4: Tehdit ve Kurşun
Bölüm 5: Benim yüzümden
Bölüm 6: Her şey bitti
Bölüm 7: Elis
Bölüm 8: Ejder Meyvesi
Açıklama
Bölüm 9: Engel Değil
Bölüm 10: Rakı Masası
Bölüm 11: Yarım Milyon Dolar
Bölüm 12: Sarhoş
Bölüm 13: İntikam Ateşi
Bölüm 14: Her Şeye Rağmen
Karakterler
Bölüm 15: Hayat ve Mucize
Bölüm 16: Aile ve Minnet
Bölüm 17: Başlangıç
Bölüm 18: Korku
Bölüm 19: Kalbimi Verdim
Bölüm 20: Cezaevi Köşeleri
Bölüm 21: Hayat Kırığı
Bölüm 22: Son Yüzleşme
Bölüm 23: Enkaz
Bölüm 24: Sadece Biz
🦋10K ÖZEL 'ALINTI'🦋
Bölüm 25: Asayiş Berkemal
Bölüm 26: Light Erkek
Bölüm 27: Hayal Kırıklığı
Bölüm 28: Acıtan Uyku
Bölüm 29: Beşiktaş Marşı
Bölüm 30: Yeni Komiser
Bölüm 31: Bir Umut
Bölüm 32: Nazar
Bölüm 33: Nihayet
Bölüm 34: Ölümle Gelen Kurtuluş
Bölüm 35: Yalan Söyleme
Bölüm 36: Acı Veren
Bölüm 37: Kardeşlik
Bölüm 38: Bedel
Bölüm 39: Sonu Yok
Bölüm 40: İlk Aşk
Bölüm 41: Mükemmel Adam
Bölüm 42: Miras ve Yardım
Bölüm 43: Görev Başlangıcı: Kılıç Tim'i
Bölüm 44: Görev Anı: Zafer
Bölüm 45: Görev Sonu: Kavuşma 1
Bölüm 46: Görev Sonu: Kavuşma 2
Bölüm 47: Görev Sonu: Kavuşma 3
Bölüm 48: Babam Gibi
Bölüm 49: Aile Gibi
Bölüm 50: Beni Bırakma
Bölüm 51: Kız İsteme ve Söz
Bölüm 52: Sürpriz ve Alışveriş
Bölüm 53: Düğün👰🤵
Bölüm 54: Zevkin Dalgaları
Bölüm 55: Her Kadın Sevilmeye Değer
Bölüm 57: İhtimal
Bölüm 58: Rüya
Bölüm 59: Paramparça
Bölüm 60: Eskiye Dair
Bölüm 61: Uzak Olsun
Bölüm 62: İlahi Adalet
Bölüm 63: Canım Ailem
Bölüm 64: Nakarat
Bölüm 65: Arapsaçı
Bölüm 66: Aile Saadeti
Bölüm 67: Nane
Bölüm 68: Mert
Bölüm 69: Vicdanın Affetsin
Bölüm 70: Beş Kişi
Bölüm 71: İki Oğlan Bir Kız
Bölüm 72: İlk Kelime
Bölüm 73: İlk Adımlar
Bölüm 74: Ekin Ailesi - Birinci Kitap Finali
Özel Bölüm 1: Fatih ve Alev
Özel Bölüm 2: Baba
DUYURU
Bölüm 75: Beraat
Bölüm 76: Yıllar, Yıllar Üstüne
Bölüm 77: Havale
Bölüm 78: Aşkın Kimyası
Alıntı

Bölüm 79: Ne Umduk Ne Bulduk

4.2K 159 9
Autorstwa jeyinep

ATEŞ

Bu belki de hayatımın en sesli uyanışı olabilirdi. Normalde beni hafta sonları Elis ya da Yağız uyandırırdı ve onların uyandırma tarzı yatağa çıkıp zıplamak olduğundan her zaman gardımı almış olurdum.

Ne yazık ki bu durumda herhangi bir şekilde gardımı alamadım. Çünkü Mert efendi, açtığı müzik ile ayna karşısında saçlarıyla oynuyordu.

Hayır yani.. Fatih amca ve Alev abla hiç mi rahatsız değildi ya da Güneş? Ne bileyim?

"Oğlum kıs şunun sesini!" dedim ve homurdana homurdana arkamı döndüm.

Ben akşam Mert'in yatağında uyumuştum. O da zaten, ben başka odaya gitmeyeyim, gece sohbet ederiz diye bana yatağını verdiğinden, kendine yer yatağı yapmıştı.

"(...) Seni içime çektim bir nefeste! Yüreğim tutuklu, göğsüm kafeste! İster öp okşa! (...)"

"Vallaha Mert ben seni bir okşayacağım!"

Sinirle yorganı üzerinden attım. Mert gülerek masaya yürüdü ve telefonunu eline alıp şarkıyı nihayet kapattı.

"Günaydın bebito. Ne uyudun be!"

Gözlerimi devirdim ve kalkıp, ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım. Ellerim yataktayken esnedim ve başımı sağa sola yatırdım. Yastık boynumun ırzına geçmişti resmen.

"Sana da günaydın." dedim huysuz huysuz.

"Babam, annem ve kardeşim anneanneme gitti, ondan böyle müzikle uyandırdım seni. Pamuk anneanneciğim biraz rahatsızmış.. Yoksa Güneş uyurken nefes aldırmam kimseye ben oğlum."

Başımı salladım. "İyidir umarım anneanne?" dedim ve yataktan kalktım.

"İyi iyi, sadece biraz ilaçlarını aksatıyor.."

"Anladım." diyerek esnedim. Ardından "Saat kaç?" diye sordum. Banyoya doğru yürüdüm ve kapıyı açıp içeri girdim. Mert arkamdan cevap verdi.

"Saat 11. Kursa gidecek miyiz?"

Elimi yüzümü güzelce yıkadıktan sonra temiz havluyla kurulandım ve elimde havlu ile odaya döndüm.

Mert yatakları toparlıyordu.

"Gideriz ya." dedim yeniden esnerken. "Hem dersten sonra gezeriz biraz."

"Üç saat miydi matematik?" dedi yorganı katlarken.

"Hm hm, üç. Ferhat Hoca'nın dersi, tadından yenmez.."

"Süper." dedi ve eğilip yerdeki yorganları eline aldı. Ondan önce davranıp kapıyı açtım.

"Ben şunları yerine koyayım, sen de mutfağa in kanka, derse iki saat var bir şeyler yiyelim. Yemedim ben uyanmamı bekledim.."

Yetimhanede de aynısı yapardı.. Ben inmeden inmezdi o yemekhaneye.

Gülümsedim. "Tamam."

Mert odadan çıktıktan sonra etrafı düzeltip, ardından pijamalarımı değiştirdim. Kıyafetlerimi güzelce çantama koydum ve şarjdaki telefonuma uzandım.

Odadan çıktıktan sonra merdivenleri inerken telefonumun wifi'ını açtım ve saniyeler sonra bildirim paneli ana baba günü olmuştu. Ama o kadar bildirimin içinde dikkatimi çeken bir tane mesaj vardı.

Mesaj Çiğdem'dendi.

Çiğdem: Ateş bugün ki ders kaçtaydı? Programı silmişim de ben..

Gülümsedim ve mutfağa girdim. Mert'te hemen ardımdan girdi. Ben mesaja tıkladım.

"Ne sırıtıyorsun düdük?" dedi ve tezgaha yürüdü. İki tane kase çıkarttı. Ona baktım.

"Mısır gevreği?" dedi. Başımı salladım ve o büyük beyaz dolaba yürüdü. Mısır gevreği kutusunu çıkarttı. Buzdolabına giderken ben masaya oturmuş mesaja cevap yazıyordum.

Ateş: 1de ders ayrıca programı atarım ben sana ben de siliyorum kazara..|

Mert, "Çiğdem mi?" dedi gevrekleri kaselere koyarken. Mesaja cevap verince telefonun ekranını kapattım ve ona baktım. Gevrek doldurduğu iki kaseye dökeceği sütü, cezveye koymuş çıtırdan ısıtıyordu.

"Hm hm."

"Ne demiş?"

"Dersi sormuş, saat kaçta diye."

"Hmm.." dedi ve sütün azıcık da olsa ısındığından emin olunca cezvenin altını kapattı. Sütü kaselere bölüştürüp çekmeceden iki kaşık aldı. Kaseleri yanımıza koyup oturdu. O arada bana yeniden mesaj geldi Çiğdem'den. Son mesaj gülümsetti vallahi..

Çiğdem: Teşekkür ederim
Ç

iğdem: <3

Mert, "Vallaha o kadar soracağı insan varken gelip sana yazması.. Ne bileyim." dedi ve ağzına bir kaşık gevrek attı. Gevreği katır kutur yerken cevap bekleyen gözlerle bana bakıyordu. Lokmamı yuttuktan sonra ona cevap verdim.

"Bilmem.. Kime isterse sorabilir.. Bana sormak istemiş. Hemen başka şekilde düşünmek saçma olur."

İyi ki bana sormuştu bu arada..

"Siz olursunuz bence." dedi Mert. Yine absürt kahinliği tuttu paşamızın. Hayırlı olsun.

Bakışlarım Mert'e çivilenirken düşündüm.

Daha tanışmıyorduk tam anlamıyla ve Çiğdem biraz sırlarla doluydu. Biraz değil baya hemde. O gün onu ağlarken gördüm diye hemen hayatına dahil olacak değildim ki.. Karşıma geçip, sanane dese ya da sen kimsin dese ne diyebilirdim?

Hiçbir şey..

Bu yüzdendi içimdeki korku, endişe..

Şimdi gel de bunu bizim Mert efendiye anlat.. Anlamaz ki bizim ayı.

"Oğlum ne düşündüm ya?" Sırıtarak kasesine biraz daha mısır gevreği koydu. "Seviyorsan git konuş bence." Dingil ya..

Gülmeye başlayınca gülümsedim. Şu çocuk olmasa ne yapardım kim bilir?

"Bilmiyorum." dedim ağzıma attığım lokmayı çiğnerken. "Kendimi hazır hissetmiyorum. Hem babamda anladı zaten bir şeyler olduğunu, önce ona mı danışsam diye düşünüyorum. Çünkü belli yani Çiğdem'in abisi tam bir arıza. Belki babam bir yol yordam bulur."

"Bence o zaman Çiğdem yanlış anlar."

"Ne gibi?"

"Onu tam olarak tanımadan etmeden hayatına balıklama dalacaksın, bence önce kızı bir tanı. Belki abisi o günlük öyleydi, şimdi iyi olup olmadıklarını bilemeyiz."

"Mert.. Abi böylesi mümkün mü sence? Kızın kolları mosmor, o günde ağlaya ağlaya anlattı bana üstü kapalı şekilde. Daha neyi kesinleştireceğiz?"

"Tamam.." dedi ve kasesinde kalan sütü kafasına dikti. "Bugün kursta konuş o hâlde. Kimseyi sokma araya şimdi Bartu amcayı ya da babamı. Bir konuş kızla, tanımaya çalış. Yüz verirse devam yoksa arkadaşça artık."

"Demesi kolay." dedim ve peşpeşe kaşıklarla gevreğimi bitirdim. Mert oturduğu sandalyede geri yaslanmış bana bakıyordu.

"Biraz cesaret reis." dedi ve ayağa kalktı. Kaselerimizi aldı, sudan geçirdi ve makineye koydu. "İnan bana hiçbir şey kaybetmezsin."

Derin bir nefes alıp verdim ve başımı salladım. Bugün Çiğdem'e doğru bir adım atmam gerekiyordu.

&

"Oğlum ben yapamayacağım."

Mert güldü ve tuttuğum koluna baktı. Hâlâ it gibi sırıtıyordu. Manyak çocuk.

"Kanka." dedi ve bana döndü. "Gözünü seveyim rahatla artık. Hiçbir şey olmayacak. Hem zaten tutma bizi artık ders başlayacak. Hayde."

Yürümeye başlayınca ofladım ve peşinden yürüdüm. "Bekle lan."

"Haddiii!" dedi ve biraz hızlı adımlarla okula girdik. Sınıfa çıkarken, alt kattaki kaloriferin orada İkranur ve arkadaşlarını gördük. Mert ile birbirlerine bakıp gülümsediler. İkranur yanımıza yürüdü.

"Selam.."

Mert bu sefer gıcıklığına değil, sevgisinden gülüyordu. "Selam, naber güzellik?" Yanağımdan makas aldı.

Gülümsedi İkranur. "İyidir, sizden?"

"İyidir." dedi Mert ve bana baktı. Ardından İkranur'a döndü.

"Bu arada Ateş, İkranur, İkranur, Ateş."

"Memnun oldum." dedim ve başımla selam verdim. O da aynı şekilde başını salladı.

"Ben çıkayım sizde gelirsiniz." dedim ve alelacele onları tek bırakıp yukarı kata kaçtım. Sınıfa girdiğim zaman Çiğdem'i tek başına arka sırada müzik dinlerken gördüm. İki sırayı duvara yaslamış ve ayaklarını uzatmıştı. Önünde Kimya soru bankası vardı yanlış görmediysem, muhtemelen de şarkıya eliyle kitaba hafif hafif vurarak ririm tutuyordu.

Gülümsedim ve çantamı sırama bıraktım. Montumu da askılığa astıktan sonra usulca yanına yaklaştım ve iki sıradan birine sessizce oturdum. Ritme o kadar kaptırmıştı ki kendini, geldiğimi hissetmemişti. Bir anlık cesaretle kulağının telinden kulaklığı aldım ve kendi kulağıma taktım. Anında müzik kulaklarıma doldu.

Hiç anlatamadım..
Hiç anlamadılar..

Herkes neden düşman?
Herkes neden düşman?

Unuttuk hepsini, Nuh'un nefesini..
Gelme yanıma, sen başkasın ben başka..

"Ateş?" dedi ve kulaklığı çıkartıp bana döndü. "Sen?.."

"Benim, korkma."

Gözlerimi gülümseyerek kapattım ve "En sevdiğim yer geliyor." dedim. Ardından şarkıya eşlik etmeye başladım.

"Bak bu son perde, oyun yok bundan sonra.. Işık yok hiçbir şey yok, yok, yok, yok.."

"Sesin.." dedi ve bu sefer şarkıyı kapatıp ikimizinde kulağından kulaklığı aldı. "Sesin çok güzelmiş."

Güldüm ve boğazımı temizledim. "Annemin de güzeldi, ondan sanırım."

Bu sefer o gülümsedi ve test kitabını kapattı. "Erkenden geldim, çözmekten sıkıldım biraz müzik dinlemek istedim."

"Netlerin güzel senin, neden böyle yükleniyorsun ki kendine?"

Gözlerini kaçırıp iç çekti. "Yükleniyorum işte, iyice öğrenmek istiyorum. Bu seneyi güzel şekilde kapatmam gerek."

"Sınava daha bir senemiz var."

"Ama gevşememek gerek."

Gülümsedim. "Doğru. Kimya mıydı o?"

"Hıhım." dedi ve kitabı açtı. "Bunları çözemedim hocayı bulmam lazım."

"Bakayım mı?"

"Olur." dedi ve kitabı kucağıma bıraktı. Kalemini aldıktan sonra tüm dikkatimi soruya verdim. Soru tamamen formül isteyen bir türdü. Kavrayınca gülümsedim ve formülü sorunun yanına yazdım.

"Ya.." dedi Çiğdem gülerek. "Bir bunu denemedim he!"

Güldüm ve formülle kolayla soruyu çözdüm. "Bu kadar.." dedim ve cevap anahtarından soruyu teyit ettim. Doğruydu. Renkli kalemle aynı onun gibi tik attım. Güldü.

"Teşekkür ederim."

"Ne demek. Karşında sayısal dehası var.. lütfen.."

"Bak ya.." dedi ve gülümsedi. Çok güzel gülümsüyordu. Gülümsemesine dalınca gözlerimi zorla yüzünden ayırdım. Boğazımı temizledim.

"Şey." dedim ve ona baktım. "Dersten sonra bir işin var mı?"

"Ne için?" diyerek meraklı gözlerle bana baktı.

"Şey için." dedim ve düşünmeye çalıştım. Bir sebep bulmam lazımdı. "Fizik." dedim aniden. "Fizikten yapamadığım sorular vardı da, sen seversin fiziği."

Eliyle alnını ovdu ve gülerek bana baktı. "Hani sayısal dehasıydın?"

Yanağımın içini ısırdım ve yüzüğünü buruşturdum. Fena yakalanmıştım.

"Dürüst ol bence." dedi ve gülümsedi. Bu kız neler yapıyordu böyle.. Resmen bana cesaret aşılıyordu.

Yutkundum. "Biraz konuşsak o zaman? Belki bir şeyler yeriz, içeriz olmaz mı?"

Dudağını ısırdı ve keyifsiz şekilde sanki aklına bir şey gelmiş gibi duruşunu düzeltti. "Eve gitsem iyi olur. Soru çözmem gerek."

"Sadece beş dakika." dedim ve gözlerine baktım. "Vallaha altı dakikaya sekmez."

Sıkıntılı şekilde ve başını salladı. "Tamam.. Sadece beş dakika."

Gülümsedim ve kulaklığa uzandım. "Hadi aç bir şeyler derse kadar şarj olalım."

Güldü ve yine aynı şarkıyı açtı. Gülümseyerek gözlerini kapattı.

Ben de onu izledim, derse kadar çok iyi şekilde şarj olmuştum.

&

Ders bitmişti. Çantamı toplarken bir gözüm Çiğdem'deydi. Son olarak çantasını sırtına aldı ve bana baktı. Gülümsedik. Çantamı sırtıma aldıktan sonra Mert'e baktım. Göz kırptı ve İkranur ile sınıftan çıktı. Sınıfta ikimiz kalınca Çiğdem'e döndüm.

"Hadi.. çıkalım?"

Başını salladı ve ellerini cebine koyup önden yürüdü. Okulun bahçesinde bir banka geçtik ve karşı karşıya oturduk.

"Evet." dedi ve gülümsedi, "Seni dinliyorum."

Derin bir nefes alıp verdim ve boğazımı temizledim. Şimdi yapamazsam bir daha yapamazdım.

"Şimdi." dedim ve cebimde titreşen telefonuma uzanıp ekrana baktım.

Mert: Kılıcın keskin olsun kaarrddeeeşşşşş aaşsşqüqüqüqşaçwçwöfktm

Gözlerimi devirdim ve telefonumu sessize alıp Çiğdem'e baktım.

"Şimdi." dedim yeniden ve Çiğdem güldü. "Eeee?" dedi gülerek. "Şimdi?"

"Geçen bir şeyler oldu ya hani?" dedim ve konuya girdim. Çiğdem'de hatırlamış olmalı ki ellerini cebine sokup başını eğdi. Kaçamak şekilde bakıyordu kirpikleri ardından bana.

"İşte ben hâlâ oradayım."

Anlam veremeyen şekilde bakıyordu gözleri. Ofladım ve tekrar denemeye karar verdim.

"Ben sana destek olmak istiyorum. İnsanlar bazen bazı şeylerin üstesinden tek gelemezler. Bir kişiye bir şeye işte ihtiyaç duyarlar. Yardım değil, destektir ya hani.. Öyle bir şey."

"Anlamıyorum seni Ateş.. O gün sorduğun için bir duygu boşlaması ile sana hayriihtiyari özelimi döktüm. Aklına takıldıysa özür dilerim. Birden anlattım öyle."

"Anlatman beni mutlu etti. Çünkü seninle ilk günden beri konuşmak istiyordum. Ama bir türlü konu bulamıyordum."

"Ate-"

"Hep seninle konuşmak istiyorum." Gözlerimi kapattım ve konuşmaya devam etti. "Sadece seninle konuşmak istiyorum. Bu.. Bu neden böyle inan gerçekten ben bilmiyorum. Sadece seninle.. seninle olmak.. isti- yorum?" Gözlerimi açtım ve bana dolan gözleriyle bakan Çiğdem ile afalladım.

"Çiğdem?"

"Ben," dedi ve gözlerini sildi. "Ben gitsem iyi olur, sen de saçmaladın zaten. Boşverelim."

Banktan kalktı ve çıkışa doğru yürümeye başladı. Hemen oturduğum yerden kalktım ve peşinden koştum. Cebimde emaneten duran telefonum yere düşmüştü. Dönüp onu yerden almadan Çiğdem'e yetişip kolunu tuttum. Hemen kolunu çekti.

"Ateş." diyerek yakardı resmen sessizce. "Unutalım gitsin ben unuttum, bırak gideyim."

"Hoşlanıyorum senden."

Tam gidecekken durdu ve gözlerini kapatıp öylece minik ellerini yumruk yaptı.

"Çok güzelsin Çiğdem." dedim gülümseyerek. "Sesin, kalbin, saçların, ellerin.. Çok güzelsin."

Bana döndü ve gözlerime baktı. Aramızda bir hayli boy farkı olduğu için başını kaldırması gerekiyordu.

"O gün biraz tuz biber oldu, ben zaten seninle konuşmak istiyordum. Ama o günle beraber daha da çok istedim. Cesaret aldım. Çünkü yaraların var Çiğdem."

"Ateş.."

"Çiğdem daha kaç yaşındayız? Bırak yükünü biraz ben taşıyayım. Sen okula ağlayarak gelince ben görmüyorum mü sanıyorsun? Hm? Teneffüslerde dalıp gidiyorsun, bilmiyorum mu ben sebebini. Kantinde.. Kantinde tek başına oturup ağlaya ağlaya test çözmelerini biliyorum ben. Yemeden içmeden kesiyorsun kendini, belki, belki de yok.. yani.. Ne bileyim ben Çiğdem.. Seninle olmama izin ver. Lütfen.."

Gözünden akan yaşı sildi ve iç çekerek bana baktı. Ardından telefonu çalmaya başladı. Burnunu çekip ekrana baktı. Burkça gülümsedi.

"Olmaz." dedi ve gözlerime baktı. Telefonu bana çevirdi.

Abi arıyor..

"Basit değil. Ben yapamam. Seni de üzerim."

"Denemeden bileme-"

"Ateş." Gözlerini sildi yeniden. "Bugünü unut gitsin, derslerine odaklan bak oldukça zekisin, beni bırak kendi halime. Boşver. Ben bu günü unuturum. Sen de unut. Görüşürüz."

Tek kelime etmeme fırsat vermeden telefonu açtı ve yaşlı gözlerini benden çekip çıkışa doğru yürüdü. Ardından yıkık bir Ateş bıraktı..

O gittikten sonra geri döndüm ve telefonumu yerden aldım. Ekranı biraz çatlaşmıştı şiddetli düştüğü için. Umursamadan cebime koydum ve o an da yanıma Mert damladı. Muhtemelen İkranur gitmişti.

"Leennnn!" dedi ve kolunu boynuma sardı. "Oldu mu?"

Kolunu yavaşça ittim ve ofladım. "Dur be oğlum."

"Anlat da." dedi ve sabırsızca kıpırdandı. "Oldu mu?"

Ters ters baktım ve bir şey demeden yürümeye başladım.

"Haydaa.." dedi ve bana yetişti. "Nanay yani?"

"Sinir etme Mert." dedim ve ellerimi cebime koydum. Moralim çok düşmüştü..

"Olsun be oğlum.." dedi ve kolunu omzuma attı. "Aşk emek ister, bizimki de kavgayla başlamıştı.."

Dayanamayıp güldüm. "Yıllardır çıkmıyorsunuz."

Sırıttı. "Biz evleniriz bak gör."

"Abartma."

"Olur mu olur?"

Omuz silktim.

"Anlatsana az sen ne dedin de kız kaçtı senden, he?" dedi ve benim sinirlerimle oynamaya başladı. Dizine vurdum ve acıyla inleyerek güldü.

"Dedim işte bir şeyler, hoşlanıyorum da dedim, istemedi, zaten abisi olacak adam aradı o da onun korkusuna hızla gitti evine."

Ciddi ciddi dinledi beni ve lafım bitince omzumu sıktı. Otobüs durağına gelmiştik.

"Olsun." dedi ve bana baktı. "Kızı biraz bırak kendi haline, o sana gelir.."

"Ne umduk ne bulduk ve oğlum? O kız bana gelmez."

Ne olur gelsin.

&

Kurstan sonra Mert ile gezme işi iptal olmuştu. Çünkü dakikalar önce ilk reddimi yemiştim ve üzerimde tarif edilemez bir ağırlık vardı.

Çiğdem ile olan konuşmadan sonra Mertlere gidip kıyafet çantamı aldım. Mert ise İkranur ile buluşmaya gitti. Ben ise.. Paşa paşa eve döndüm yani. El mecbur.

Kapıyı Elis açtı bana.

"Abi!" dedi gülümseyerek.

Üstünde minik mutfak önlüğü vardı ve boynuna kadar un olmuştu. "Hoş geldin abi!"

Gülümsedim. Ama hâlâ içim bir garipti doğrusu.

"Hoş buldum abiciğim.."

Ayakkabılarımı çıkardım ve dolaba koydum. İçeri girdim. Elis'i saçlarından öptüm. Çantalarını kenara koyduktan sonra o önce ben arkada mutfağa girdik. Annem, o aşık olduğum gülümsemesiyle karşıladı beni.

"Erken geldin oğlum.." dedi şaşırarak. "Hani dersten sonra gezecektiniz Mert ile? Akşam bekliyordum eve gelmeni.."

Omuz silktim ve üzerimde olan o garip duyguyu belli etmemeye çalışarak sandalyeye oturdum.

"Ders yordu ya anne. Gezmedik."

"Öyle olsun bakalım." dedi ve ellerini yıkadı. Elis önüme geçip hızlı hızlı konuşmaya başladı.

"Çok güzel pasta yaptık abi! İçine ne koyduk
tahmin et!"

Güldüm.

"Çilek?"

"Hayır." dedi nazlı nazlı.

"Muz?"

"Hayırrrr.."

"Çikolata parçacıkları?"

"Hayır.."

"Pes ediyorum!" dedim dudak büzerek.

Elis keyifle kıkırdadı.

"Sevgimizi, sevgimizi koyduk akıllım!"

"Nasıl bilemem ya!" dedim ve unlu üstüne rağmen onu dizime oturttum. Gülmeye devam ediyordu.

"En çok annem koydu ama sevgi. O yapınca daha güzel oluyor."

Annem bize bakıp gülümsedi. Tezgahı sildikten sonra önlüğünü çıkarttı. Elis'inkini de ben çıkarttım. Anneme uzattım, aldı ve gelişigüzel katladı, makinaya atacağı için.

"Ne zaman yeriz anne?" dedi Elis karnını tutarken. "Pasta yerim diye başka bir şey yemedim de ben."

Güldüm bu haline..

"Akşama yeriz annem. Baba da gelmiş olur, hem Yağız da uyanır.. Az kaldı babanızın gelmesine."

Elis tatlı tatlı, "Tamam.." dedi ve dizimden indi. Kıvırta kıvırta mutfaktan çıktı.

Onun ardından gülümsemem solmuştu. Annemin bakışlarını üzerimde hissedince zorla gülümsedim. Hâlâ o garip duygu benimleydi.

Annem yavaşça karşımdaki sandalyeye oturdu. Uzun uzun gözlerime baktı. Elimi tuttu. Gülümsedi. Gülümsedim.

"Mert ile ilgili bir problem mi oldu oğlum? Kavga mı ettiniz yoksa?" dedi üzüntüyle. "Tebessümün çok zoraki.. Sorun ne?"

Boğazımı temizledim. "Bir sorun yok ki anne. Mert ile kavga etmeyiz biz. Dersler yoğun ya şu sıralar. Futbolu da bıraktım birde.. Yoruluyorum sadece derslerden dolayı."

Gözlerime baktı uzun uzun. Israr etmedi neyse ki.

"Peki.." dedi suskunca. "Sen nasıl dersen öyle olsun oğlum.." Elini uzatıp yanağımı, ardından saçlarımı okşadı.

Tam o sırada mutfağa, sol elinin dışıyla sol gözünü ovuşturan, batman pijamalı minik bir adam girdi.. Saçı başı darmadağındı.

"Anne.." dedi titreyen çenesiyle Yağız. Annem hemen kapıya baktı. "Annem?"

Yağız annemin dibine geldi ve kollarını uzattı. Annem onu hemen kucağına aldı, göğsüne çekti
Yağız annemin göğsüne sığınıp yeniden gözlerini yumdu.

"Günaydın paşam.." dedi annem ama onun aksine. Sırtını hafif hafif okşuyordu. "Aldın mı uykunu?"

"Kabuş gördüm.." dedi Yağız sesi titrerken.

"Oy annem.." dedi annem şefkatle. "Ne gördü benim minik oğlum?"

"Diyazor." dedi Yağız iyice annemin göğsüne sinerken. "Kocamandı."

"Allah Allah.." dedi annem ve onu dinlemeye devam etti. "Dinazorlar gerçek değildir ama paşam. Geçmiş yıllarda yaşadılar, artık yoklar."

"Vaylaydı." dedi Yağız. Burnunu çekti. "Babamı almışlaydı. Kocamanlaydı."

Annem bana bakış güldü hafifçe, ben de gülümsedim.

"Öyle şeyler gerçek değil abim, korkma baba gitmez.." dedim ve yanağını okşadım. Kırmızı kırmızı gülümsedi.

"Terlemişsin Yağız." dedi annem ardından. "Haydi üstünü değiştirelim."

Yağız başını salladı ve annemin kucağından indi, o önde annem peşinde ve ben en arkada mutfaktan çıktık.

&

Oturduğumuz sofrada çok güzel bir ortam vardı. Elis obur obur yemeğini yiyor, annem Yağız ile gülüşüyor ve babam da keyifle onları izliyordu. Sahnenin dışında hissetmemi sağlayan en yegane duygu o ağırlıktı. Tarif edemiyordum.. İçim sıkılıyor gibiydi. Derin bir nefes alıp verdim ve suyundan büyük bir yudum içtim. Yemeğimi bitirememiştim.

"Deneme sınavın nasıl geçti oğlum?" dedi babam bir anda. Tüm bakışlar bana dönmüştü.

Geçen hafta ki sıvanımı soruyordu babam. O sınav çok iyi geçmemişti..

"Pek iyi geçmedi baba.." dedim ve başımı eğip tabağındaki patatesleri bir ileri bir geri çatalla haraket ettirdim. "Zor geldi biraz."

"Kaçıncı oldun ki sınıfta? Normalde ikincilik gelirdi. Şimdi ne geldi aslanım?"

"İlk ona girdim ama kaçıncı olduğumu bilmiyorum. Listeye bakmadım, unuttum."

Babam başını salladı ve saçımı okşadı. "Olsun aslanım moralini bozma. Biz biliyoruz senin ne denli çalıştığını. Üzgün olmak yok ve vazgeçmekte yok. Sınava kadar düşe kalka ilerleyeceksin. Hedefinden şaşma.."

Gülümsedim ve başımı salladım. Ardından bir sessizlik oldu. Annem ile babam birbirine baktı. Babam boğazını temizledi. Hissediyorlardı..

&

Yemekten sonra masayı toplamaya yardım ettim. Annem çay koyduktan sonra kendime kahve yapıp odama geçtim. Kafamı dağıtmak için ders çalışmam lazımdı.

Tam kitaplarımı hazırlamış, kronometremi açacaktım ki kapım tıklandı. Geriye doğru baktım. Babam odama girmeden, başını kapıdan uzattı.

"Oğlum." dedi. "Vaktin varsa eğer konuşalım mı seninle?"

"Olur baba.."

Olmaz ya baba.. diyemedim.

Babam içeri girdi ve yatağıma geçti. Ben de sandalyemi yatağıma çevirdim.

Babam boğazını temizledi ve eliyle ensesini sıktı. Ardından gözlerime baktı. Yutkundum.

"Artık anlatmanın vakti gelmedi mi?" dedi yumuşak bir ses tonuyla. "Beraber üstesinden gelebiliriz.."

Gözlerimi kaçırdım ve ellerimle oynamaya başladım. Bir şey diyemedim.

"Hm?" dedi ve başını eğip gözlerime baktı. Başımı kaldırdım. "Haydi oğlum, anlat ve rahatla artık. İçinde tutmanın sana bir yararı yok.."

Doğruydu. Ama dilim varmıyordu.. Sebebini bilmiyordum.

Anlatmaya karar verdim.

"Biri var baba.." diyerek lafa başladım. Babam tüm dikkatini vererek beni dinlemeye başladı.

"Çok.. güzel?"

Babam sesli şekilde gülümsedi. Utana utana devam ettim.

"Yani.. Kalbi güzel, saçları falan.. güzel yani."

"Ee?" dedi gülümseyerek.

"Konuştuk biz bugünde.. Ben biraz fazla ileri gittim galiba.."

"İleri gittim derken?"

"Acele edip, belki de korkuttum onu."

"Ne konuştunuz? Ne yaptın?"

"Bir şey yapmadım aslında. Sadece.."

"Sadece?"

"Hoşlandım dedim.." sesim resmen içime kaçmıştı. Ben bile zor duymuştum.

"Ne?" dedi babam bana doğru eğilerek. Yeniledim cümlemi.

"Ondan hoşlandığımı söyledim baba."

Babam geri çekildi ve boğazını temizledi. Gözlerine çekne çekine baktım. Kızacak mıydı acaba?

Babam, "Anladım.." dedi ve yanağını kaşıdı hafif bir şekilde. "Sonra ne oldu?"

"İstemedi, reddetti. Unutalım gitsin.. dedi."

Anlattıkça daha da içim acıyordu.

"Bana anlatırken, es geçtiğin durumlar var mı oğlum? Anladığım göre kız seni sadece reddetmiş. Seni üzen sadece reddetmesi mi yoksa başka şeyler de var mı?"

Gözlerimi kaçırdım.. Anlatamazdım ki. Olmazdı.

"Yok baba. Anlatamadığım bir şey yok."

Yalan söyledim ve gözlerine bakamadım. Özür dilerim baba..

Babam, "Pekala." dedi ve gülümsedi. "Sana güveniyorum aslanım."

Bir şey demedim.

"Ama.." dedi ve başımı kaldırıp babama baktım. Gülümsüyordu. "Daha çok gençsin oğlum.. Reddedildiğin şekilde belki birini sen de reddediceksin.. O yüzden karalar bağlama. Belki kızın zamana ihtiyacı vardı?"

Bir şey demedim. Yutkundum.

"İsmi neydi?" dedi ve omzuma dokundu gülerek. Gülümsedim. "Çiğdem.."

"Hmm.." dedi ve saçlarımı karıştırdı. "Güzelmiş ismi. Arabada sırıta sırıta konuştuğun arkadaş mı bu?"

Güldüm ve yüzümü kapattım. Babam beni göğsüne doğru çekti, sarıldık.

"Ya baba yaa.."

"Baba yaaa." diyerek sesimi taklit etti. "Paşama bak sen."

Güldüm.

"Hoşlanırmışta, severmişş.. Ne ara büyüdün sıpa?"

Bu sefer kahkaha attım..

"Büyüdük işte baba." dedim gülerek. "Vakit hızlı geçti."

"Geçti geçti." dedi. Gülümsedi ve şakaklarımdan öptü beni. Başımı okşadı.

"Neyse ben yalnız bırakayım artık seni. Derslerine çalış.."

Başımı salladım olur der gibi. Babam ayaklandı. Beni ensemden çekti ve alnını alnıma yasladı. Güldük.

"Üzülmek yok." dedi kaşını kaldırarak.

"Tamam.. Yok."

"Aferin." deyip kapıya yürüdü. Ardından odamdan çıktı. Çıkmadan bana gözüm üzerinde bakışları atmayı da ihmal etmedi tabii..

Ben de gülümseyerek masama geçtim. Ne kadar yalan söylemiş olsam dahi bazı şeyleri paylaşmış olmak iyi gelmişti. Anlatamadığım her nokta Çiğdem'in özeli olduğundan fazla düşünmek istemedim..

Babam beni her şekilde anlardı zaten..

***

Ben geldim.. Merhaba..

Oy vermeyi ve isterseniz de yorum yapmayı unutmayın lütfen..

Deprezede kardeşlerimiz için de bol bol dua edin.. 🥺

SINIR: 70 Oy

Hoşçakalın..🤍

***

Bu fotoğraf gerçekten küçük Ateş ve onu sahiplenen Bartu vibeı veriyor.. 🤍

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

89.1K 3.2K 18
Adam senelerdir yalnız ve sessiz. Sakin bir sahil ve henüz kıyılarına yaklaşan olmamış. Kadın ise senelerdir dışlanmış ve korkmuş. Kırık bir cam gibi...
2.1M 69.8K 45
"Bana kendi isteğinle geliceksin " dedi boğuk bir ses tonuyla. Dilini damağına vurduğunda kulaklarıma doğru sıcak nefesini üfledi. "Ve sana söz veriy...
262K 13.1K 32
Eski sevgilisine içinde kalanları sövmek için yazan Yaren numarayı yanlış yazıp dünyanın en önemli iş insanlarından birine denk gelirse ne olur... Si...
136K 5K 29
Askerden gelen adam annesi ve yengesiyle sarıldıktan sonra yengesinin arkasında başı eğik elleriyle oynayan kız dikkatini çekmişti üstüne başına bak...