BABA OLMAK +18

By jeyinep

648K 33.8K 4.8K

Bartu Ekin genç yaşta mesleğinde başarılı bir başkomiserdir. Bir gece, arkadaşlarıyla gelenek hâline getirdik... More

Bölüm 1: Karşılaşma
Bölüm 2: Gerçekler
Bölüm 3: Teşekkür
Bölüm 4: Tehdit ve Kurşun
Bölüm 5: Benim yüzümden
Bölüm 6: Her şey bitti
Bölüm 7: Elis
Bölüm 8: Ejder Meyvesi
Açıklama
Bölüm 9: Engel Değil
Bölüm 10: Rakı Masası
Bölüm 11: Yarım Milyon Dolar
Bölüm 12: Sarhoş
Bölüm 13: İntikam Ateşi
Bölüm 14: Her Şeye Rağmen
Karakterler
Bölüm 15: Hayat ve Mucize
Bölüm 16: Aile ve Minnet
Bölüm 17: Başlangıç
Bölüm 18: Korku
Bölüm 19: Kalbimi Verdim
Bölüm 20: Cezaevi Köşeleri
Bölüm 21: Hayat Kırığı
Bölüm 22: Son Yüzleşme
Bölüm 23: Enkaz
Bölüm 24: Sadece Biz
🦋10K ÖZEL 'ALINTI'🦋
Bölüm 25: Asayiş Berkemal
Bölüm 26: Light Erkek
Bölüm 27: Hayal Kırıklığı
Bölüm 28: Acıtan Uyku
Bölüm 29: Beşiktaş Marşı
Bölüm 30: Yeni Komiser
Bölüm 31: Bir Umut
Bölüm 32: Nazar
Bölüm 33: Nihayet
Bölüm 34: Ölümle Gelen Kurtuluş
Bölüm 35: Yalan Söyleme
Bölüm 36: Acı Veren
Bölüm 37: Kardeşlik
Bölüm 38: Bedel
Bölüm 39: Sonu Yok
Bölüm 40: İlk Aşk
Bölüm 41: Mükemmel Adam
Bölüm 42: Miras ve Yardım
Bölüm 43: Görev Başlangıcı: Kılıç Tim'i
Bölüm 44: Görev Anı: Zafer
Bölüm 45: Görev Sonu: Kavuşma 1
Bölüm 46: Görev Sonu: Kavuşma 2
Bölüm 47: Görev Sonu: Kavuşma 3
Bölüm 48: Babam Gibi
Bölüm 49: Aile Gibi
Bölüm 50: Beni Bırakma
Bölüm 51: Kız İsteme ve Söz
Bölüm 52: Sürpriz ve Alışveriş
Bölüm 53: Düğün👰🤵
Bölüm 54: Zevkin Dalgaları
Bölüm 55: Her Kadın Sevilmeye Değer
Bölüm 57: İhtimal
Bölüm 58: Rüya
Bölüm 59: Paramparça
Bölüm 60: Eskiye Dair
Bölüm 61: Uzak Olsun
Bölüm 62: İlahi Adalet
Bölüm 63: Canım Ailem
Bölüm 64: Nakarat
Bölüm 65: Arapsaçı
Bölüm 66: Aile Saadeti
Bölüm 67: Nane
Bölüm 68: Mert
Bölüm 69: Vicdanın Affetsin
Bölüm 70: Beş Kişi
Bölüm 71: İki Oğlan Bir Kız
Bölüm 72: İlk Kelime
Bölüm 73: İlk Adımlar
Bölüm 74: Ekin Ailesi - Birinci Kitap Finali
Özel Bölüm 1: Fatih ve Alev
Özel Bölüm 2: Baba
DUYURU
Bölüm 75: Beraat
Bölüm 76: Yıllar, Yıllar Üstüne
Bölüm 78: Aşkın Kimyası
Bölüm 79: Ne Umduk Ne Bulduk
Alıntı

Bölüm 77: Havale

2.5K 127 2
By jeyinep

Hepinize merhaba sevgili okurlarım..

NOT: Deprem.. Öyle yaktı ki içimizi ne demeliyim bilmiyorum. Yardım etmeye çalışıyorum. Bir sürü yardım kolisi, yardım konteynerleri gönderdik elhamdülillah. Daha da yardım edeceğiz. Dua'dan başka şansımız yok. İzmit'te olduğum için hiçbir şekilde depremi hissetmedim. Lakin içim yanıyor.. Çoğu okurum korkmuş. Hepsiyle konuşuyorum. Konuşmak isteyen herkese açığım.. Allah yardımcımız olsun. Bu kötü günleri topyekun kucakladık, topyekun atlatacağız..
Rabbim devletimize zeval vermesin..

***

ŞİMDİ BÖLÜMÜN AÇIKLAMASINA GEÇEBİLİRİZ..

UMARIM KAFANIZ DAĞILIR, AZ DA OLSA..

***

Küçük bir şey söylemek istiyorum. Talya adına hamilelik şeyleri okudunuz, aynı şeyleri Alev adına da yazmak istiyorum ama geri dönüşlerle ara ara yazacağım. İşlemek istediğim asıl konudan sapmak istemediğim için böyle bir yönteme başvurdum :)

Hem zaten ikinci kitap Faruk'un beraatinden başlıyor. Yani 7 yıl sonra çünkü Yağız kuşumuz 7 yaşında bir birinci sınıf öğrencisi.. 🙂

Güneş ise Faruk beraat etmeden birkaç ay önce doğuyor. İkinci Kitabımızda Güneş kızımız bir yaşına girecek <3

Birinci kitabın Özel bölümlerinden Çiğdem ve Ateş ile ilgili olanı, spoiler oluyor diye kaldırdım. Onların aşkı bir başka olacak :)

Temizden devam ediyoruz. Keyifli okumalar diliyorum Pişmaniyelerim..

Güzel eklemeler yaptım, inşallah hoşunuza gider.. Şu bölümler bitsin yenileri daha da güzel olacak inşallah.

***

Ateş ile olan telefon konuşmasını bitiren Mert, kaşınan boğazı ile birkez daha öksürdü. Masasının üzerinde duran sürahinin boş olduğunu görünce, yorganı üzerinden attı ve ayağa kalktı. Sürahiyi eline aldı, baraka ile beraber. Bardağı da değiştirirdi.

Mert, Ateş'e ne kadar iyiyim dese de hâlâ kaslarında gezinen bir ağrı vardı.

Odasından çıktı ve mutfağa doğru yürüdü. Babası işteydi, annesi de kardeşi Güneş ile anneannesine gitmişlerdi. Evde yalnızdı anlayacağınız.

Sürahiyi doldurdu ve yeni bir bardak alıp odasına geri döndü. Tekrar yatağa uzandığında ise bariz şekilde anahtar sesi duydu. Muhtemelen annesi ve kardeşi gelmişti. Yattığı gibi kalktı ve salona yürüdü. Tahmini doğru çıkmıştı.

"Hoş geldiniz." dedi gülümseyerek. Alev gülümsedi ve ayakkabılarını çıkarttıktan sonra Mert'i saçlarından öptü. Kucağındaki bebeğine dikkat ediyordu.

"Hoş bulduk oğlum, nasıl oldun bakalım? Aklım sendeydi fazla oyalanmadım anneannenizde.." dedi hızlı hızlı konuşarak. Türkçesini yıllar yılı ilerlermişti.

Güneş'in mızmızlanmaları arasında oturma odasına geçtiler. Mert olabildiğince Güneş'ten uzak durmaya çalışıyordu. Güneş daha çok küçüktü ve Mert asla kardeşinin hasta olmasını istemezdi.

"Daha iyiyim." dedi Mert oturunca. Ardından kaşınan boğazı ile başını sola çevirip ağzını dirseğinin içi ile muhafa edip öksürdü.

"Gibi gibi.." dedi Alev ve kucağındaki kızına dikkat ederek Mert'in alnına elini koydu. "Ateşin yok en azından anneciğim. İyi yönden bakmak lazım."

Mert başını salladı ve boğazını temizledikten sonra annesinin kucağında duran kardeşine baktı. Kardeşi henüz bir aylıktı..

"Abiimmm.." dedi elini tutarken. Güneş anında hareketlendi. "Canım benim.." Alev ikisini gülümseyerek izliyordu. Çünkü bu sahne için çok dua etmişti.

Alev, Güneş'e hamile olduğu zaman, acaba Mert kıskanır mı? diye düşünmeden edememişti. Nasılsa Mert, Alev Güneş'e hamileyken 16 yaşındaydı.. Şimdi 17 olsa bile hâlâ ruhu çocuktu..

Alev bu kaygısını eşiyle de paylaşmış ve kendisini kötü bir şeyin olmayacağına odaklamıştı. Nitekim de öyle olmuştu. Mert, Güneş'i, öz abisi olsa ancak bu kadar anlayışlı olabilirdi..

"Ben bir Güneş'in üzerini değiştireyim sonra sana nane limon yaparım."

Mert gülümsedi ve başını salladı. Annesiyle beraber oturma odasından çıktılar. Mert odasına gidip uzandı.

Kızının üzerini değiştiren Alev, Güneş'in kızarmış yanakları ile afalladı. Alnına, boynuna ve yanaklarına dokundu. Biraz fazla sıcaktı.

"Sen de mi hasta oluyorsun kızım?" dedi endişeyle ve zıbınını çıkarttı. Bezini de değiştirdikten sonra üstüne pijamalarını giydirdi. Ardından kızının etrafına yastık koyup kendi de üzerini değiştirdi.

Güneş'in kapanan gözlerini fark eden Alev gülümsedi ve kızını kucağına alıp yatağa oturdu. Göğsünü açtı ve kızını emzirmeye başladı. Güneş annesini emerken yavaş yavaş uykuya daldı..

Kızını sonkez öptükten sonra beşiğine koyan Alev, yanına aldığı telsiz ile mutfağa gitti. Oğlu için kısa sürede nane limon kaynattı. Kupa bardağına doldurduğu nane limon ile oğlunun odasına girdi. Mert elinde bardak ile odasına giren annesini görünce gülümsedi ve doğruldu. Kulağında olan telefona istinaden, "Seni arayacağım İlknur, görüşmek üzere." dedi, kapattı. Telefonun ekranı kucağında açık duruyordu. Ateş ile sohbet açıktı. Konuşurlarken aramıştı onu İlknur.

"Sağ ol annem." dedi gülümserken.

"Şifa gelsin." dedi Alev ve yatağa oturdu. İlknur'u biliyordu. Mert'in çok yakın kız arkadaşıydı. O yüzden sorgulamadı. Gülümsedi.

Mert eline bardağı alırken duyduğu cümleyle güldü. "Şifa gelsin değil şifa versin denir anneciğim." dedi.

Alev eliyle boşver yaptı. "Arada türkçe gidiyor." dedi.

Mert güldü ve nane limondan bir yudum aldı. Gözü oğlunun açık telefon ekranına kayan Alev gördüğü sohbet ile Mert'e baktı. "Ateş mi gelecek bugün?"

Mert kucağındaki telefona baktı. "Yok annem, Bartu amcama sormuş, o da yarın gidersin demiş. Galiba işleri var."

Alev başını salladı. "İstersen sen git oğlum."

"O gelsin ya, vallaha hiç gidecek hâlim yok." Alev dudak büzüp konuştu. "Oy oyyy yesin annesi on-" cümlesini tamamlayamadan kulakları Güneş'i ağlaması doldurdu. Alev oturduğu yerden kalktı. "Bakayım bir." Mert başını salladı ve bardaktan bir yudum daha alıp kulaklığını taktı.

Kızının yanına giden Alev, önce onu kucağına aldı ve almasıyla beraber ne kadar sıcak olduğunu fark etti.

"Bak ateşin çıktı senin.." Ofladı ve kızının üzerinde ki pijamayı çıkarttı. Onu sadece bezi ile bıraktığı zaman Güneş'in ağlaması artmıştı. Alev kızının koltukaltına ateş ölçeri koyarken Fatih'i aramaya başladı.

"Söyle ömrüm." dedi Fatih.

"Nasılsın hayatım? Emniyette misin?"

"Bir şey mi oldu?"

"Ya.. Şey Güneş'in ateşi çıktı da sıcağı sıcağına doktora götürelim diyecektim. İki gün önce geçti dediğimiz gribi geri geldi."

O ara öten alete baktı. 38,3 Ateşi vardı..

"Tamam.. tamam ben geliyorum hemen. Ölçtün mü ne kadar ateşi?"

"38,3 yazıyor."

"Off..." dedi Fatih endişeyle. "Kapat geliyorum ben hemen."

Alev telefonu kapattı ve kızına döndü. "Güzel kızım.." dedi ve yanaklarından öptü. "Hani iyileşmiştin aşkım benim? Hm? Kurban olurum sana ben." Kızını yeniden öptü ve eşini beklemeye başladı.

&

Karısıyla olan konuşmasını bitiren Fatih oturduğu yerden kalktı ve odasından çıktı. Bartu'nun odasına yürüyüp kapıyı çaldı. Gir sesini duyunca içeri girdi.

"Gel devrem."

"Yok devrem, ben çıksam olur mu?"

"Hani mesai yapacaktık?"

"Güneş ateşlenmiş. Alev aradı şimdi, hastaneye gidelim dedi. Eve geçsem ben?"

"Allah Allah.." dedi hayretle Bartu. Güneş bebek çok sık ateşlenir olmuştu.. Daha bir aylıktı oysa.. Doktora kesinlikle gitmeleri gerekiyordu.

"Tamam sen çık ben hallederim o zaman."

"Eyvallah kardeşim."

"Allah'a emanet olun bak, bir ihtiyaçta ara beni hemen."

"Tamam, görüşürüz."

Fatih odadan çıktı ve kendi odasına gidip montunu giydi. Ardından hemen emniyetten çıktı ve evine doğru yol aldı.

Eve girdiği gibi önce Mert'i kontrol etti. Mert nane limonu içmiş ve uyumuştu. Onu kontrol ettikten sonra kızının yanına gitti. Alev stresli görünüyordu.

"Kuzum." dedi Fatih Güneş'e bakarken. "N'oldu babacığım sana sen böyle çok sık ateşlenir oldun."

Alev derin bir nefes alıp verdi ve elindeki ölçeri gösterdi. "Şimdi de düştü ateşi, 36."

Fatih Alev'e baktı. "Neden bir çıkıyor bir iniyor acaba?"

"Bilmiyorum ki." dedi Alev üzgün şekilde. Çok ağlıyor ben ona üzülüyorum. Canı yanıyor ama neresi?

Fatih kızına baktı ve alnına uzun bir öpücük kondurdu. "Bir duralım bakalım, ben bir üstümü değişeyim de düşünürüz."

Alev kafasını salladı. Fatih karısının elini tutup öptü. "Hemen düşme böyle güzelim. İyi kızımız bak bir şeyi yok."

Alev omuz silkti ve kızının yanağını okşadı. Güneş gülümseyerek bakıyordu anne ve babasına. "Bilmiyorum içimde kötü bir his var, şimdiden gitsek mi doktora?"

Fatih karısına yaklaştı ve dudağından uzunca öpüp ayrıca alt dudağına imzasını bıraktı. "Gerginliğin gitsin diye bak.." Alev dudağını yalayıp gülümsedi. Fatih'te gülümsedi ve üstünü değiştirmek için dolaptan kıyafet aldı.

&

Fatih eve geleli saatler olmuştu. Saat gece yarısını çoktan geçmişti bir de.. Güneş'in ateşi zaman zaman çıkıp yükselse de şimdi sadece biraz ateşi vardı. Alev onu odasına uyutmak için ayağında sallıyordu.

Fatih'te oğluyla beraber mutfakta birkaç lokma bir şey yiyordu. Alev Güneş'i yatırıp gelecekti yanlarına. Mert uyuya kaldığı için, onlar da Güneş ile ilgilendikleri için yemek yiyememişlerdi.

Fatih çorba kasesini Mert'in önüne koyunca konuştu. "Sen nasıl oldun aslanım?" dedi. Başını okşayıp, saçlarına öpücük kondurdu. Mert biraz daha toparlamıştı nane limondan sonra.

"İyiyim baba, toparladım."

Fatih "İyi bakalım." dedi ve tam ağzına bir kaşık çorba alacakken Alev'in peş peşe 'Güneş' dediğini duydu. Kaşığını masaya bırakıp odaya doğru yürüdü.

Titreyen sesiyle konuşuyordu Alev, "Güneş.. Güneş annem n'oluyor? Annem aç gözlerini, gözle- FATİH!"

Tam o an da girdi Fatih içeri. Alev Güneşi ayağından indirmiş yüzünü tutuyordu. "Annem.. Annem.. Güneş'im!"

Fatih hemen yanlarına çöktü ve Güneş'in halsiz bedenini kucağına aldı. Minik bebekleri çok halsiz duruyordu..

"MERT!"

Alev çığlık çığlığa ağlıyordu. Mert hemen koştu geldi mutfaktan ve gördüğü manzara ile afalladı. Babası.. babası sanki kardeşinin cansız bedenini tutuyordu. Öyle hissizdi ki bedeni..

"Araba!" dedi Fatih can hâliyle. "Oğlum arabayı garajdan çıkart!"

Mert hemen anahtarı masanın üzerinden aldı ve dışarı fırladı. Alev ağlıyordu hâlâ.

"Hayır! Hayır Fatih! Ne oluyor!"

Fatih gözünden akan yaşı koluna sildi ve kucağında cansız yatak kızına baktı. Aklıma gelen şeyle büyük parmaklarını kızının minik ağzına götürdü.

"HAYIR!" diyerek geri çekildi Alev ve sırtını yatağa yasladı. Deli gibi ağlıyordu. Fatih kızının dilini tutmaya çalışırken ağlamaktan omuzları sarsılıyordu.

"Yapma babam.." dedi çaresizce. "Gitme güzel kızım, yapma."

"Fatih hayır, Fatih!" diye yakardı Alev çaresizce..

Fatih kızını yastığın üzerine yatırdı ve bir eliyle çenesini tutup bir eliyle ağzını araladı. Kızının dilini tuttuktan sonra yutmasın diye dışarıda tuttu. Hem onu kurtarmak istiyor hem de zarar vereceğini sanıp korkuyla titriyordu.

O arada Mert kornaya bastı. Fatih kızını kucağına aldığı gibi dışarı fırladı. Alev'de üzerine asla dikkat etmeden onun peşinden..

Alev direk arabaya bindi ve Fatih kızını annesine verdi. Güneş'in bedeni buz gibi ve dudakları arasından beyaz beyaz tükürükler çıkıyordu. Daha doğrusu köpükler.. El kadar bebe neler yaşıyordu öyle?

Mert arka koltuğa geçince Fatih hemen sürücü tarafına geçti.

"Fatih!" diye yakardı Alev. "Buz gibi Fatih!" Kızını kendine yaklaştırdı ve kokusunu içine çekti. "Annem.. Kızım! Aç gözlerini lütfen kaybedemem ben seni.."

Kızı daha ufaktı ki.. Neydi şimdi bu yaşanan? Neden buz gibiydi elleri, yüzü, bedeni.. Gidiyor muydu yoksa? Güneş batıyor muydu gecenin kör karanlığına?

Fatih gözlerini sildikten sonra yanında duran kızına bir bakış daha attı. Çok cansız duruyordu.. Hastaneye yaklaştıkları zaman Mert çalmış telefonunu cebinden çıkarttı.

"Baba, Bartu amca aramış.."

Fatih titreyen elleriyle telefonu aldı ve Bartu'ya geri aradı. Hastane sokağına girdi.

"Efendim Mert-"

"Bartu!" dedi Fatih ağlarken. "Bartu yetiş!"

"Ne oluyor oğlum?" dedi Bartu endişeyle. Oturduğu yerden fırlamıştı aniden.

"Bartu kurbanın olayım yetiş!" dedi Fatih yeniden. Hüngür hüngür ağlıyordu..

"Kızım ölüyor Bartu! Dili, dilini yutuyordu! Gözleri kayıyor Bartu!"

"Neredesi-" Bartu'nun lafının gerisini duymadı Fatih. Hastaneye girdikleri gibi arabayı durdurdu ve arabadan fırladı. Kapamayı unuttuğu telefonu arabada bıraktı ve Alev'in kucağından aldığı kızını acile yetiştirdi.

"DOKTOR!" diye bağırdı son gücüyle. Alev yanında Mert ile, ağlayarak içeri girmişti. Canından can gidiyordu ikisininde. Mert zar zor tutuyordu gözyaşlarını..

İçeriden çıkan bir hemşire ile karşılaştı Fatih. "Doktor, doktor kurbanın olayım nerede doktor! Kızım ölüyor."

"Buyurun beyefendi içeri hemen."

Fatih içeri girdiği gibi iki doktor ile karşılandı. Doktor hemen Güneş'i Fatih'in kucağından aldı ve minik bedeni sedyeye yatırdı.

"Beyefendi sizi dışarı alalım."

"Güneş'im." dedi Fatih. "Korkma güzel kızım buradayım ben, buradayız."

Ağlamaktan sarsılan omuzları ile odadan çıktı. Alev kolunu tuttu Fatih'in. Alnını göğsüne koydu ve kollarına vura vura ağlamaya devam etti.

"Güneş.." diye feryat ede ede ağlıyordu.. Fatih karısına sıkıca sarıldı ve iki çift yaşlı göz birbirine baktı. "İyi olacak." dedi Fatih. "Söz veriyorum." Alev yutkundu ve yeniden Fatih'e sarıldı. Mert ise ailesinin üzülmesine dayanamayarak ikisine doğru yürüdü ve ben de buradayım der gibi sıkıca sarıldı.. Öztürk ailesinin sınavı oldukça zorlayıcıydı...

&

Tamı tamına yarım saat.. Odadan ne çıkan ne de ses eden vardı.. Fatih kolunun bir yanında eşi bir yanında oğlu, sadece güçlü durmaya çalışıyordu. Kendisini sakinleşse bile Alev'in gözyaşları asla. durmamıştı.

İçeriden çıkan yokken üçünün de gözleri sağ tarafa kaydı. Bartu, Talya ve Ateş gelmişti.

"Kardeşim." dedi Bartu. Fatih kollarını onlardan çekti ve ayağa kalktı. Bartu kardeşine sıkıca sarıldı. Talya da Alev'in yanına oturup ona sarıldı. Ateş ise Mert'in yanına geçti.

Fatih yeniden ağlamamak için kardeşinin kolunu sıktı. Sarıldıktan sonra Bartu Fatih'in yanaklarını tuttu. "Tepki versene oğlum." Endişeyle taradı kardeşinin yüzünü.

"Alıp getirecektim işte hemen hastaneye!" dedi Fatih. sinirle. Saçlarını tutup çekiştirdi. "Allah belamı versin nasıl babayım ben Bartu?"

"Şşş.. Oğlum yapma lan böyle!" dedi Bartu Fatih'in lafının üstüne.

Kardeşinin koluna girdi onu uzaklaştırdı.

"Alev'e iyi gelmen gereken yerde ettiğin lafa bak!" dedi Bartu kızar şekilde. "Yakışıyor mu Fatih?"

Fatih gözünden akan yaşlarla baktı kardeşinin gözlerine.

"Oğlum gözleri kaydı, minik bedeni kollarım arasında cansızdı. Ölüsünü soktum lan sanki şu kapıdan içeri ben! Beceremedim baba olmayı doğru düzgün. Ne vardı amına koyayım sanki! Getirmeliydim işte hemen hastaneye.. Allah kahretsin beni.."

Bartu gözlerini devirdi sinirler. Bir elini saçlarına atıp karıştırdı.

"Yakışmıyor sana bu hâller oğlum!" dedi sinirle. "Topla ağzını bak tokat manyağı yaparım şurada seni!"

Fatih başını iki yana salladı ve gözüne ilişen ilk koltuğa oturdu. Başını elleri arasına aldı. Saçlarını sinirle çekiştirdi.

Bartu kıyamadı. Çöktü kardeşinin önüme, elini sıktı.

"Bana bak." dedi sakince kardeşine. "Hatırlıyor musun sen bir gece ateşlenmiştin. Dokuz yaşlarında varız yokuz."

Fatih başını kaldırıp kardeşini dinledi.

"Geceleri anne, baba diye ağlardın. Ben sana sarılır, geçti babam derdim, sen ağlardın, geçti annem derdim, sen ağlardın yine.. O yaşta dahi birbirimize aile olmuştuk. Daha sonraki günlerde ben hasta olurdum. Bu sefer sen bana sarılırdın, yüzüme gözüme bez koyar ilaçlarımı içmem için ısrar ederdin."

Fatih gözünde akan yaşı sildi. Kardeşini dinlemeye devam etti.

"Biz ta o yaşta bildik destek vermeyi.. Aileye olmayı.. Şimdi git adam akıllı karını kucakla. Evladını bekle. Bu hayatta çok acı var. Bizim payımıza düşen her acıyı kucakladık. Bunu da kucaklarız. Şimdi gidiyorum. Kendini toparlayıp geliyorsun hemen. Duydun mu?"

Fatih yutkundu.

"Duydun mu dedim?" diye yineledi Bartu sözünü. Fatih başını salladı. Bartu kardeşinin omzunu hafifçe sıktı ve eşi ile Alev'in yanına döndü.

Oraya dönünce Alev konuştu hemen, gözleri kıpkırmızı olmuştu. Endişeli bakıyordu.

"Fatih nerede?" dedi titreyen sesiyle. "Korkuyorum Bartu, gitmedi değil mi Fatih? Nerede?"

Bartu gülümsedi. Başını iki yana salladı. "Elini yüzünü yıkamaya gitti yenge, gelecek."

Alev gözünde yaşlarla salladı başını. Sakince oturdu koltuklardan birisine.

Beş dakika sonra Fatih geldi. Alev koşup hemen kocasına sarıldı.

Onun güçlü gövdesine sarıldı. Göğsüne dudaklarını deydirip kokusunu içine çekti.

"Fatih..."

"Korkma yavrum.. Geçecek."

"Kimse bir şey demiyor.."

Fatih yutkundu.

"Geçecek." dedi kısaca.

Alev yeniden ağlamaya başlamıştı. Fatih onu oturttu koltuklardan birine..

Bartu derin bir nefes alıp verdi ve Alev'e baktı. Yanına gidip önüne çöktü.

"Alev metanetli olmanız lazım.."

Alev Bartu'ya baktı. Sonra ellerine baktı. "Canı yoktu." dedi. "Canı gitmiş gibiydi!" Yeniden ağlamaya başlaması ile Talya ona sarıldı ve sırtını okşamaya başladı. Bartu'ya baktı ardından. Fatih karısının yanına oturmuştu.

Bartu Fatih'in yanıns yürürken doktor odadan çıktı. Alev ve Fatih resmen anında canlanmıştı.

"Nasıl?" dedi Fatih hemen. "Kızım nasıl?" Alev'de doktora umutla bakıyordu.

"Korkulacak bir şey yok.. Bebeğimiz yüksek ateşten havale geçirmiş."

"Ha-havale mi? Havale ne? Was? Fatih?" dedi Alev.

Doktor ağlamaktan mahvolmuş kadına döndü ve konuştu.

"Yüksek ve düzensiz ateş sonucunda nadiren görülen bir tür komplikasyon.. Genelde bebek ve çocuklarda olur.." dedi ve Fatih'e döndü. "Ve kim yaptıysa artık, dilini yutmasını engellemek çok büyük bir hamle. Eğer o hamleyi yapmasaydınız şuan çok farklı bir konuşma yapıyor olabilirdik."

Alev eliyle ağzını kapattı ve geri geri gidip koltuklarda birisine oturdu. Fatih yumruklarını sıktı. "Nerede?" dedi titreyen sesiyle.

"Şimdilik tedbir için ve serum verdiğimiz için müşahede odasında. Yalnız uyuyor, bunda bir sorun yok. Bedeni kasılmaktan güçsüz düştüğü için yorgun. Dinlenmesi gerekiyor."

"Göreyim evladımı n'olur, kokusunu özledim." dedi Alev sesi titrerken.

Doktor başını salladı. "Hemşire size odayı gösterir. Çok geçmiş olsun."

"Sağ olun."

Doktor koridorun sonuna doğru yürümeye başlarken Fatih derin bir nefes alıp verdi ve koltuğa oturdu. Başını elleri arasına aldı. "Çok şükür." dedi defalarca. "Çok şükür rabbim evladımı bize bağışladın."

Eliyle yüzünü kapattı ve ağlamaya başladı. Alev oturduğu yerden kalktı ve Fatih'in yanıma gitti yanına oturdu. Mert'e diğer yanına geçti.

"Fatih." dedi kısılan sesiyle Alev. Fatih başını karısına çevirdi. "Allah senden razı olsun." dedi Alev gözyaşları içinde. "Kızımızı sen kurtardın." Fatih'in gözünden bir damla yaş düştü. "Sen olmasan ben kurtaramazdım onu.." dedi ve Fatih'e sarıldı. Fatih yeniden ikisini kolları altına aldı ve sırayla başlarına öpücük kondurdu.

"Allah hepimizden razı olsun." dedi ve derin bir nefes alıp verdi. "Bugünümüze çok şükür.."

&

"Annesinin canı.."

Alev bu cümleyi kaçıncı kez kurmuştu artık saymıyordu Fatih. Odaya geldiklerinden beri Güneş'i kucağından indirmiyor ve sürekli öpüp kokluyordu.

Saat sabaha karşı olduğu için Fatih zorla Bartu, Talya ve Ateş'i evlerine göndermişti. Mert ne kadar gitmek istemese de yorgunluktan uyukluyor olduğu için Bartularla gitmişti..

Odada sadece üçü vardı. Fatih yatağa yan şekilde oturdu ve kızlarını emziren eşinin saçını okşadı. Alev gülümsedi kızarmış gözleriyle. Fatih eğilip Güneş'in başını öptü.

"Oh.. Çok şükür güzel kızım."

Alev Fatih'in elini tutup gülümsemeye devam etti. Fatih onu da başından öptü.

"Ağrı kesici istemediğine emin misin?"

Alev emmeyi bırakan kızına baktı ve göğsünü kapatırken konuştu.

"Sütle Güneş'e geçer şimdi, boşver."

Fatih haklı olduğunu düşünüp başını salladı. "Doktora soralım ama."

"Tamam."

Alev kızını yatırdı ve üzerini örttü. Minik Güneş ellerini iki yanına yumruk yapmış şekilde koymuş huzurla nefes alıp veriyordu.

Fatih Güneş'i izlerken gözleri dolmasına engel olamadı. Çok değil, daha birkaç saat önce kızını kucağında ölü gibi getirmişti buraya, şimdi ise kızı karşısında annesini yeni emmiş huzurla uyuyordu.

Gözlerini kapatınca gözünden bir damla yaş düştü. Alev hemen sildi Fatih'in yaşını. Kollarını Fatih'in boynuna doladı.

"Geçti." dedi. "Bugünümüze şükür ki geçti."

Fatih aynı şekilde karısına karşılık verdi. "Çok şükür." dedi yemin edercesine. "Çok şükür.."

Alev kocasının boynundan ayrılınca Fatih burnunu çekti. "Size bir şey olursa ben yaşayamam." dedi. Alev hüzünle baktı kocasına. "Yaşamayı bırak nefes alamam, duramam.."

"Şşş.." dedi Alev onu yatıştırmak istercesine. "Geride kaldı.. Kızımız da biz de iyiyiz elhamdülillah."

Fatih başını salladı ve gülümseyerek elinin tersiyle gözlerini sildi. "Geçti." dedi eşini tekrarlayarak. "Rabbim bir daha yaşatmasın."

Alev kocasının göğsüne sindi. "Amin canım, rabbim bunu kimseye yaşatmasın."

***

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Havale çok kötü bir tecrübedir, rabbim kimseye yaşatmasın. Okuduğunuz diyaloglar Alev ve Fatih'e yazıldı ama gerçeğini benim annem ve babam kardeşimde yaşadı. O yüzden bilin ki yazdığım her şey gerçek.

Oy vermeyi ve isterseniz de yorum yapmayı unutmayın lütfen.

SINIR: 50 Oy

Gelecek bölümde görüşmek üzere.

***

Continue Reading

You'll Also Like

22.6K 928 25
Mehru Berfin küçüklüğü harabede geçen bir kız... Onu yangından kurtaran Türk askerleri sayesinde hayatı değişti. Gerçek ailesiyle tanışan Mehru çocu...
120K 4.8K 46
Lise öğrencisi Asya yeni gelen matematik öğretmenine ilgi duymaya başlar.
60.5K 4.8K 48
"Bak Arat... İyisin, hoşsun, şu dünyadaki herkesi alabilecek geniş bir kalbin var ama bu dünya o dünya değil kardeşim. Anlıyor musun? Kimsenin kimsey...
2.7M 78.1K 25
(DÜZENLENİYOR!) ~Nam Salmış Büyük Bir Mahallenin Lideri~ ~Etrafında Olup Bitenden Haberi Olmadan Mahalleye Taşınan Güzel Doktor~ 'Saç teline yakmıştı...